bugün

doğum gününde mutsuz olmanın nedeni. çözümleyeyim:

örneğinin çok olduğunu düşünüyorum ya da umarım çoktur ki yalnız değildir. çocukluk çağlarında ''doğum günü mü, iki hediye aldım mı ohh benden mutlusu yok'' diyebilirsin ama belli bir yaştan sonra her yıl aynı gün çok mutlu olmak istesen de çöker bu hüzün.

''örneği çoktur inşallah'' dedim ama tam tersini sonuna kadar ispatlayan kişiler de yok değil. bunlar doğum günü 850 milyon insan tarafından kutlanan abilerimiz, ablalarımız ki bunların çoğu da dışarda, fikis menüsüne en az 30 lira verdikten sonra girilebilen bir mekanda yaparlar kutlamayı. eve davetiye gelir, mail gelir, mesaj gelir, facebook'ta etkinlik isteği gelir oralardan görürsünüz.

benim tipimin doğum günü ise, daha ziyade her yıl ailece bir pasta alınıp başarısız bir sürpriz girişimiyle kutlanır. iki üç arkadaşı mutlaka mesaj atar, birkaç arkadaşı birkaç yılda bir mesaj atar. belki bir tanesi mesaj atmayla kalmayıp arar. hani böyle kırk yılda bir denk gelir de dışarıda beraber olursanız bir dilim pastaya mum dikerler falan. hediye yine ailesinden gelir üç beş. bu herif de bir yandan heyecanlıdır doğum günü diye, bir yandan da bakalım bu yıl kimler hatırlayacak diye beklemeye koyulur. aynı üç beş kişi kutlar, gece yaklaştıkça hüznü artar. bu yıl farklı bir şey olsa diye bekler, bir bok olmaz. olmadıkça da hüzünlenir. muhtemelen sevgilisi yoktur. olsa da doğum gününü çok önemsemez. arar ''ay aşgımmm kutliyorrruum'' falan der öyle. ulan bu hayatta her şey hep aynı aslında falan der. ama sonra kendisinden birkaç gün, hafta, ay önce doğanların doğum gününde ne kadar eğlendiğini hatırlar. yine hüzünlenir, belki kıskanır.
manyak manyak üstüne çöken hüznün nedenini çözümlemeye çalışır. gece saat 12 olur ''işte bir doğum günüm daha böylece geçti'' der, yine hüzünlenir. birkaç gün daha azalan oranlı hüzün yaşar. sonra bir şeyciği kalmaz.
doğum günün kutlu olsun, hayırlı işler.
genelde 20 yaşından sonra gerçekleşen hüzündür. yaşlanıldığı gerçeğine hatırlanmamak gerçeğide eklendiğinde tadından yenmeyecek hüzündür.
artık eşşek kadar adam olmuştu.
beklentiler artmıştı ondan.

hadi okul da bitti. evlilik de yaklaştı...

bir dakika bir dakika hey beni duyuyor musunuz!

boğuluyordu.
çocukluk günlerini özlüyordu.
sorumlulukları ona fazlaydı.
geçmişe dair yazıları gördükçe şaşırıyor, yıllar önce yazdığı kendi çözümlemelerinin halâ geçerli olduğunu görüyordu.
deva halâ gelmemişti.
illet katmerleşerek her geçen gün devam ediyordu; ona rağmen tutunuyordu hayata.

sıkıştığını, sarmalandığını, baskı altında olduğunu, çizgiyi geçmeye yaklaştığını görüyordu.

şükredilecek bir güçle, dayanıyordu.

doğum gününde çökmemişti o hüzün. o hâl yapışmıştı yakasına evvelden.
şöyle de bir çözümlemem var: *
insan doğum günü yaklaştıkça ''şöyle olsa böyle olsa'' diye kafasında kurar, beklentilerini yükseltir. ancak doğum günü geldiğinde yılın diğer günlerinden tek farkının bir iki kutlama mesajından ibaret olduğunu görür, hayal kırıklığına uğrar. bunun hüznüdür o çöken. doğum günüm aslında gayet sıradan bir günmüş hüznüdür.
yaklaşık 58 dk. sonra başıma gelecek olandır.
bir yaş daha yaşlanmanın verdiği hüzündür. hele de 29'dan 30'a, 39'dan 40'a giriliyorsa daha çok hüzün verebilir.
dünyaya geliş nedeninizi bir kez daha sorgulamaya başlamanızla üzerinize çöken hüzündür. adınıza süpriz partiler düzenlenmemişse, sevgiliniz herkesten önce sizi aramamışsa, aileniz bile doğduğunuz günü hatırlamıyorsa bu dünyaya geliş nedeninizin ne kadar anlamsız olduğu gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalırsınız. kendi içinizde bir mum yakar kalbinizin aydınlanmasını dilersiniz.
siz eğer değer verdiğiniz birilerinin doğum gününde onları hatırlayıp karşılığında kendi doğum gününüzde hatırlanmadıysanız işte çöken hüzün mü neyse işte budur. bu aslında adına salaklık desek daha güzel olur.
aha adam gibi kutlayan olmayınca çöken hüzündür bu hacı. "kimse mi iplemiyor lan beni, kimse için de önemli değil mi bugün" haykırışıdır da diyebiliriz.

yalnız önemli nokta, 'adam gibi kutlamadan' kasıt kesinlikle facebook üzerinden, ya da mesaj atarak yapılan kutlama değildir. o ne lan öyle. facebook hatırlatıyor zaten, doğum günüdür bu elemanın diye.

itiraf ediyorum sözlük, doğum günümde bir ton yazı yazıldı duvarıma. ama tek bir kişi bile bir sürpriz ya da kutlama girişimine kalkışmadı. hiç mutlu olmadım lan. hüzün bu bendeki değilse, hiçbişey değildir.
genellikle başıma gelen durumdur. evvela yaz tatiline gelmesi sebebiyle hiçbir zaman sınıf arkadaşlarımla kutlayamamışımdır kendilerini. bunun ezikliğini yıllar boyunca yaşamışımdır. bu sene ailemde unutunca ağır bir deneyim oldu benim için. ama yine de doğum günleri candır hoştur.
22 yaşından sonra olur.
en iyisi telefon rehberinin tamamına 'doğum günüm kutlu olsun lan' diye mesaj atmaktır. nasılsa geri dönerler.
bugün benim doğum günüm diye başlayan teoman şarkısının özetlediğidir.
insanı mantıklı şekilde düşünmeye ve de hareket etmeye sevk eder.
Yeni yaşın ve büğümenin verdiği mallık.
(bkz: bu benim)

böyle var ya canım sıkılıyor nedne bilmiyorum sevmiyorum doğum günümü salak salak şakalar yi doğdun mesajı 1 - 2 tane. e bir de doğum gününüz 1 nisansa daha da aptal şeyler yaşayabilirsiniz.
18. yaş gününe evde tek başına uyuyarak girmeyi sağlayabilir.
ne bok işim vardı da geldim temasıyla insanın tepesine çöken hüzündür.

lan sonuncuyu hatırladım da. zaten çiçeği burnunda terkedilmiş zavallı bi piçim, odamda bi başıma demleniyorum. doğum gününde intahar eden ergenin hayatı geçiyor gözlerimden şerit şerit. sabaha karşı telefon çaldı, unuttum mu sandın lan yarak kafalı çık kapıya diye. bastık beşiktaş sahile, gülümsüyordum. köprüye karşı sardım cigaramı. köprü renkten renge giriyor, bu bana neden zevk veriyor ki amına koyim? bana girsin dedim bu köprü.

karanlıkta kalmasaydım ışıklar, renkler bana zevk vermezdi
sessizlikten sağır olacak duruma hiç gelmeseymişim müziğe de ihtiyacım olmazdı
hiç bi insan evladını tanımasaydım tahammül etmek için uyuşmak zorunda kalmazdım
haberim olmasaydı katillerin varlığından masumlara üzülmezdim
nereye gitsem bulacaktı o kız beni, geldiğim an kesilmiş biletim ona
gelmeseydim? kendimi iyi hissetmek zorunda olmazdım.

kafa rahat, boş iyiydim ben amına koyim babamın testislerinde. bok vardı o kadar koşacak, hasta oldum.
bir bar taburesi si si si diye devam eder genellikle.
Bu sefer çok pis çökecek hüzündür. Başka bir şehirdeyim, arkadaşlar yok, aile yok, sevgili ayrıldı gitti.. Sadece telefon ve mesajlar gelicek. Feysbuk güzelleri de feysbuktan kutlar. Duvarı kapaticam, gelen aramalari acmicam, mesajlara ertesi gun yanit vericem. Kimse yok la yanımda napim ben senin boklu "dqm qnn qutlu ossn .d.d" mesajini. Halbuki en yakın arkadaşının sana sarılıp sırtını tokatlaması var ya, en güzel hediye o. sevgili yoksa tabi.
''doğum gününe beni çağır sevgilim'' der ''istersen hediye paketlerini açarım senin için'' diye devam eder.

hediye paketi neyse artık. buyurun hayal gücünüzle tartışın.
eğer bütün seneniz yalnız ve mutsuz geçmişse, bir gün sürecek yapmacık ilgi ve sevgi sekansı yalnız geçirilen diğer 364 günü hatırlatacak ve bir de üzerine bir sene daha yaşlanmanın hayallere ulaşmak için elinizde olan zamanın akıyor oluşunu hissedeceksiniz... yarın bunları yaşayacağım ama yüzümde hep bir gülümse olacak.