bugün

öncelikle başta amerika gelmek üzere ülkemizde ve dünya televizyonlarda cinsellik ve/veya freak show diye tabir edilen normal olmayan/ilgi çekici gösterileri olan programlar fazlasıyla istek buluyor tvlerde.

ülkemizde ise 90 dakikalık dizi çekilen sırf vakit doldurmaya dayalı diziler de ratinglerin ana belirleyicisi durumunda. bunun sebepleri ise insanları anlamsızca yaşanan ve/veya kendinden çok farklı hayatlar yaşayan insanları gösteren dizilerdir.
türkiye tarihinde en çok ilgi izlenen dizilere örnek vermek gerekirse daha da iyi anlaşılacaktır bu durum.

örneğin asmalı konak: zengin bir aile, arsa ve konak sahibi bir aileninin zengin oğlunun amerikadan türk bir kızı bulması ve onu kendi memleketinde ki hizmetçileri, kahyası olan bir konağa getirmesi gibi.

örneğin kurtlar vadisi: bir mafya babasının çocuğu küçük yaşta kaçırılır ve devletin gizli polisleri tarafından eğitilerek tekrar mafya içerisine sokulur ama bir devlet görevlisi olarak. polat bile gerçekleri 50 bölüm sonra öğrenmiştir.

bunlar gibi en fazla bir filmlik konulara sahip olan diziler ülkemizde 100 bölümden fazla oynatılmakta ve gösterilmektedir.

sırf dizilerde maliyet olmasın diye de telefon görüşmesi sahneleri veya yalnız bir mekanda çekilen bölümlere ait olan çekimlerdir ana diziyi oluşturan unsurlar. kültürel olarak ise bunların halkımıza olan etkisi ise sadece yöresel veya az da olsa belli bilgilerin aktarılmasıdır.

tv kanallarımızda elbetteki diziler olacak bunda bir sakınca veya kişisel olarak bir karşıtlığım yoktur. ancak en azından amerika veya avrupada çekilen dizilerden de biraz feyz alınarak bu işin yapılması daha doğru olacaktır kanaatimce. örnek olarak amerikada dizi sektörünü köklü bir şekilde değiştiren twin peaks veya x files gibi diziler. yakın örnek olarak ise lost veya the bing bang theory verilebilir.

lost: dizide zaman yolculuğundan fizik kanunlarına, mısır mitolojisinden dünyamızın içinde bulundurduğu enerjiye kadar bir çok konudan bahsedilmektedir. romantizm, dram veya çeşitli hayatların yaşayışı da türk dizilerinde olduğu gibi işlenir bu dizide.

keza big bang theoryde de bunları az da olsa görebiliriz. bu dizi ise hayatlarını asosyal olarak sürdüren akedemisyen gençlerin sorunlu hayatlarının espriyle anlatıldığı bir komedi dizisidir.

sonuç olarak türkiyede oynayan kim kime kayacak, kim kimi dolandıracak veya kim kimi öldürecek gibi 80 lerden kalma senaryolara benzeyen diziler esir almakta türk toplumlarını. hatta türk toplumlarını mahvettikleri yetmedi sıra geri kalmış arap ülkelerine geldi. aslında güzel bişey ülkemin dizilerini satması, oralarda sükse yapması ama keşke daha kaliteli çekimlere veya daha iyi senaryolara ait diziler gönderebilsek. sadece arap yarımadasına değil tüm dünyaya satsak bu dizileri keşke.

ulusal kanallarımızda dizilerden arta kalan boşluklarda gereksiz efek yağmuruna uğramış aksiyon filmleri var sadece. ikinci bir sonuç olaraksa türk tv lerinde yukarıda bahsettiğim gibi basit dizilerimiz yerine neden daha kaliteli filmler gösterilmiyor; tıpki cnbc-e de olduğu gibi.
(bkz: dizilerde boğazı gören evlerdeki mutsuz insanlar)...
ha vallah bacım doru diyon.

biz ne bilürüdük American Vintage T-shirt üzerine Gucci ceket giyip kolumuza Carlson IWC Ceramic Doppel saat takmayı.

ayrıca D&G kot pantolon altına Louis Vuitton ayakkabı da yeni trentler arasındadır.

dizilerden cok şeyler örendik bacım.

bacım noldu, dilini mi yuttun, niye sustun?
ne bekliyorsunuz ki bu ülke insanlarından diyerek girmek istediğim mevzu. operanın bu kültürde yeri yok buralarda ağıt var sagu var onlarda osmanlıyla yok oldu gitti zaten, tiyatro desen muhsin ertuğrul'un zorlamasıyla zamanın demokrat partililerine inat çankayalı laik kesmin meşgalesi oldu çıktı, bale desen ne olduğu hakkında fikri olan bile yok. tüm bunlar sosyal hayatımıza girse bile değişeceğimizi mi sanıyorsunuz siz? değişmeyen tek şey insanın özüdür. bir arap kral da olsa elle yemek yemekten hiçbir vakit vazgeçmez örneğin en büyük zevkidir o, çağdaşmış değilmiş bize ne bırakın insanlar yaşantılarından zevk alsın, nasıl olduğunun ne önemi var?

ayrıca sanat için, daha ileri kültür seviyesi için - ki kültür lafı içimi gıdıklar durur hep- parası olması lazım insanların. insan ancak maddi sıkıntısı olmazsa kendilerini sanata bırabilirler. dünyanın en ucuz eğlencesi de tv izlemektir eğer vaktininiz varsa tabi. ki onun da ancak - trt yi saymazsak- daha 20 yıllık falan bir geçmişi olduğunu düşünürsek bence baya bir ilerlemiş gibi gözüküyor.

napsın insanlar? dizi seyreyeyip de napsınlar? history channel seyredip ertesi gün kimle bunu tartışacaklar. bulsalar bile bundan zevk almıyorlar ki zaten..

asgari ücret 500 dolar bile değil, çoğu zaman 10 saate kadar çalışıyorlar ve akşam yemekten sonra bir şeylere bakıyorlar. bu mudur onları salaklaştıran yoksa atatürk türkiye'sinden sonraki inönü döneminin memur ve asker diktatörlüğü müdür?

yoksa bu ülke hep eğitimsiz diyen eğitim şart diyen sonra onlar zaten anca göbeklerini kaşırlar diyen, onları kendilerine oy vermeleri için eğitmek isteyen sistem maymunları mıdır?
verilen sözüm ona mucizevi hayatların, mükemmel hava şartlarının, kanı kaynayan gençliğin tek derdinin kur yapmak olmasının öneminin aslında çok boş olduğunun kanıtıdır.