bugün

oy potansiyeli çok olan bir şehirdir diyarbakır, bunun yanısıra da cehaletin tavanda olduğu. her insanın hakkı vardır, istediği kişi, bölge veya grubu sevmemeye. mesala ben fenerbahçe yi sevmem, ancak konumuzun dışına çıkmayalım.

neyse, diyarbakır cehaletin tavanda olduğu bir yer dedik. neden? neden istanbul, izmir, ankara, bursa gelimşiş de, diyarbakır gelişmemiştir. basit! düşünen, sorgulayan adamdan hayır gelmez siyasette, siyasetçi için oy kaybettirir böyle adamlar. çünkü kömüre, çünkü teröre, çünkü beyaz eşyaya oy satmazlar. gelecekleri için en kaliteli adamları seçmeye çalışırlar, ki genelde böyle siyasetçiler de pek kalmamıştır.

diyarbakır, daha doğrusu türkiye nin doğusu, osmanlı döneminden, türkiye cumhuriyetine ve televizyonun gelişine kadar hep uzak, hep bilinmez, hem sorularla dolu bir bölge olduğu, asla unutulmamalıdır. hep aç, hep fakir, hep yardıma muhtaç olan bir bölgedir oraları. sarp dağlarla, geçit vermez kayalıklarla doludur. orada yaşayan insanların, orada doğan çocukların hayatı zaten baştan imkansızlaşmıştır. bunun üzerine bir de düşünün, doğu nun sürgün yeri olarak bellendiğini türkiye cumhuriyetinde. kötü doktorların, suçlu güvenlik gücü çalışanlarının, rüşvet yiyen devlet memurlarının sürüldüğü bir memlekettir oraları.

halk, devlet için var olmaz, demokratik rejimlerde. devlet, halkı ve halkının refahı için vardır. onların daha mutlu, daha iyi ve daha huzurlu yaşamaları için çalışmaları gerekmektedir. nitekim, bu böyle olamamaktadır türkiye nin doğu illerinde. özel sektör güvenlik gerekçeleri ile zaten o bölgelere yatırım yapmamaktadır. peki ya devlet? devlet eli ile kurulabilecek sanayi tesisleri? tarım tesisleri? hizmet tesisleri? çok mu zor? hayır! zor değil belki; ama, yok, o bölgeye götürülen ve halkın balık tutmayı öğrenmesini sağlayacak bir sistem yok. yapılan tek şey, seçim öncesi o bölge halkına, balık tutulmasının öğretilmesi yerine, balık vermek. neden? daha kolay, daha karlı.

diyarbakırlıları sevmemek herkezin hakkı. bu hakkı kimsenin, sevmeyenlerin elinden alacak ne hakkı, ne de gücü var. ancak unutmayın, siz sevmedikçe onları, terörü değil ve terör yandaşlarını, sadece onları, o masum ve akılları kürt milliyetçiliği ile yozlaşmış çocukları... eğer siz onlara türkiye nin düşman olmadığını öğretmedikçe ve polisin ve jandarmanın onlar için o bölgede bulunduğunu göstermedikçe. şerefsiz terör örgütü yerine... siz onları bağrınıza basmadıkça, siz onları etnik kimlikleriyle ama bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul etmedikçe ve belki de onlara elinizi uzatmadıkça... ne onlar sizi sevecektir, ne de siz onları.
lugatın da belli başlı seyrek bulunan 3 kuruşluk cümlelerle insanları aşşağılayıp, aşşağılarken de kendi götünü garanti altına alıp "erzurum, kars, elazığ, iyiydi onlarla problemim yok severim onları" diyecek kadar düşen,
ve durduk yerde insanları birbirine düşürmek adına hain yangınların kıvılcımlığına soyunmuş, altında çırılçıplak bir ucuz kahramanlık barındıran yazıdır.

söyle erkan oğur pirim biz seni dinleriz.

Usul Erkan Bilmez Nadan Elinden
Usul Ağlar Erkan Ağlar Yol Ağlar.