bugün

(bkz: ereksiyon sınavı) *
önemli olan heycanın kontrol etmektir sanıyorum. ilk kalkış anında tedirgin bi görüntü vermemek, gerekli ayna koltuk ayarlarını sonuna kadar yapmak ve elli kez çalışılan sınav güzergahını sorunsuzca bitirmektir. zaten sırada bekleyen onca insan varken sizi ancak 5 dakika tutarlar. ekstra hiç bir şey yapmadığım bu sınavdan 95 alarak geçmiştim. zaten kolay kolay kimseye de 100 vermediklerini hep söylerlerdi.en önemlisi tedirgin durmamaktır.
komisyon üyelerinin laf soktuklarını, muhakkak dikkat dağıtmak için konuşturduklarını ve sürücü adayından yol ortasında durmak vs. gibi abuk subuk şeyler istediklerini bilerek girdiğim; bu saydıklarımın hiçbirini yapmayarak beni dumur ettikleri sınavdır. korkmayınız, tedirgin olmayınız/görünmeyiniz, kesinlikle kararsız davranmayınız; kafi.
kursun arabası içinde, şehirde tur atmaktan ibaret bir sınavdır. bir kez girmişimdir ve güzergahtaki 3 trafik lambasının hepsi de yeşil denk gelmiştir, arabayı sadece başlangıçta bir kez kaldırarak bitirmişimdir. böyle de bir şanslı anıma denk gelen sınavdır.

ayrıca (bkz: acemiligi dodge viper da attim)
Motor ehliyeti (bkz: a2) için durum daha da vahimdir. Çoğu kişi kendi motoruyla gelir "hemşerim sen napıyosun ehliyetin yok" demez kimse şöyle bir gider gelirsiniz. Düşseniz de bir şey olmaz zaten hoca size bakmamaktadır bile. Gelince hayırlı olsun denir ve gönderilirsiniz.* *
dikkat ölçme sınavıdır büyük ölçüde.

müfettiş: arkada korna çalan arkadaşın mı?

aday heyecanlı kafayı arkaya çevirir. görevliler gülmeye başlarlar. adayımız arkaya aynalardan bakması gerekiken müfettişlerin oyuna gelmiştir.
sınav günü heyecanınızı mutlaka bastırın
yaz günleri yapılan bir sınavsa sinirlerinize hakim olun çünkü 9 da başlıyor sınav ve sıranız ortalardaysa sıcaktan pişiyorsunuz afedersiniz..
sıranız gelip direksiyon başına oturduğunuzda yanınızda oturan sürücü kursu hocasına selam edin muhabbetin edin ve tanıyorum izlenimi verin.(çünkü artık sınavdan önce imtihan pistine çalışmaya gelmediğinizin anlaşılması puanınızı ciddi manada kırarlar ve ilk hatanızda bırakabilirler.)
siz yine de hocayla muhabbeti yavşaklığa dökmeyin..
komisyondakilere selam edin.normalde cevap vermez çoğu ama yine de saygı gösterin..
debriyaj olayını kapmadan sınava girmeyin zaten gerisi kolay
dikkatliyim izlenimi verin.
arabalardaki aynalardan başka kimseye bakış atmayın..
stop ederse araba bozuntuya vermeyin. - ulan bak görüyor musun ya pehh gibisinden bir yavşak tavır edinin.
espri yapmayın gereksiz konuşmayın arabaya binip - ee nereye gidiyoruz? falan diye sorarsanız moraliniz bozulur gülmüyorlar *
ilk kalkışta sinyali unutmayın çünkü sizden önceki aday arabayı öyle bir yere koyar ki canınız sıkılır..*
geri geri gelirken* kolunuzu arkaya atacaksınız. araba durmadan arkadaki eli ve gövdeyi direksiyona çevirmeyin.
sınav bitti mi arabayı yavaş durdurun arkadakileri zıplatmayın.araba durduktan sonra;
arkadakilere kolay gelsin deyin ama işiniz zor demeyin arkadakiler dolmuş şöförü değil..
arabadan inin.. bitti mi? hayır..

kimseye kazandım lan süperdim demeyin morarmayın.

sınav saat 9 da başlar.
sınav süresi 3 ila 5 dakika arasında değişir..bu size sınav yerine gideceğiniz zamanı ayarlamakta faydalı olacaktır.
yoldaki trafik levhasında yazan hız limitine uyun. genelde 60tır.
kurs arabalarıyla girerseniz problem yaşamadan geçeceğiniz sınav. zira ne müfettişler ne de kurs eğitmenleri sizi o koltuğa tek başına oturtacak kadar güvenmez. e bu durumda da eğitmen de alttan gaz fren desteğini sizden esirgeyecek değildir.
sistem mi değişti bilmiyorum ama 26 eylül 2009 sınavında sağ tarafta oturan insanın debriyaj ve fren pedallarına bağlı bir kablo, kablonun uzantısı da bir ışığa bağlanmış idi. yani size ders veren hocanız, sağ önde oturan oluyor. fren ya da debriyajla sizi desteklediğinde bir kırmızı ışık yanacak, belki bir sesli uyarı da gelebilir, müfettişlere puan kırılması için bir fırsat veriyordu. yani adam süremiyor bak yanındaki yardım etti gibisinden. şahsımın sınavında olmadığı için bu olay net bilgi veremiyorum bu konuda.
ayrıca heyecandan eli ayağı titreyen bayanların bile geçebildiği sınav. arabayı duvara vurmayan, bir kaç defa stop ettirebilenlerin bile geçebildiği sınav.
kişinin arabayı sürerken sakin kalabilirse kesin geçtiği sınav. denetimdeki adamların soruları sakin, sakin cevap verin, arkaya dönüp konuşmayın, kesin geçiyorsunuz.
elinizi camdan çıkartıp arkadakine geç işareti yapıp, size yol vermeyenlere küfür dahi edip aragaz koyup işte ben böle sürerim tavrında kalınabileck sınav.
araca ilk binildiğinde samimi bir selam verip daha sonra aynalar kontrol edilir,
bu sırada araçtaki müfettişlerle tanışılır.
kendi kursunuzdan olan hocayla daha önceden sınav sırasında karışmaması tembih edildiği için, direksiyon hocasının gözüne birkez bakılır.
emniyet kemeri takılır, vitesin boşta olduğundan emin olunduktan sonra araç çalıştırılıp vites 1 e takılır, sonrada bas gaza şöför...

giderken müfettişler abuk subuk sorular sorabiliyor burda önemli olan sürücünün dikkatini dağıtmak, izin vermeyin!

arada dikiz aynasından arka tarafa bir bakış atabilirsiniz tabi.

daha sonra araç parkurun sonuna gelir sinyali verilir ve parkedilir.

sınavdan 90 alınmıştır.

neden acaba?

kalkarken de sinyal vermeyi unutmayın;)
geçen ay girip, geçtiğim sınav. aynı zamanda o kadar muhabbetini yapmamıza rağmen emniyet kemerini takmayı unuttuğum, sınav sonunda park edeceğim yeri karıştırıp erkenden başka sürücü kursunun kalabalığının önüne park ettiğim sınavdı.
ilk sınav da heyecandan kaldığım 2.sinde de bozuk araba yüzünden kaldığım sınav. neyse ki 3. de geçtim.
yarin girecegim sınav.
(bkz: doktor korkmuyor degilim)
listenin sonunda iseniz sadece ileri geri giderek ve paralel park ederek tamamlayacağınız sınavdır.
öncesinde sınav tarihi 16 ocak olan fakat daha sonra 30una ertelenen sınavdır. Ehliyet almaya atılan son adımdır.
sürücü adaylarının, çok heyecanlı görünmemesi gereken hede. eliniz ayağınıza dolaşırsa 10 puan kırıyorlar. ha bi de vites değiştirirken elinize bakarsanız sıçtınız.
ehliyet almak için ehliyeti teslim alırken vereceğiniz okkalı miktar paradan önceki son engeldir. parayı vermek kadar zor değildir.

eğlenceli, heyecanlı, karmakarışık bir gündür. ben de öyle bir sınav günü geçirdim ve bütün bu sıfatları bünyesinde toplamıştı şöyle ki ;

bünye tatile alışmış. sabah altıda anca uyuyabiliyo. ama sınav öyle bir yerdeki, arabayla bir buçuk saatte gidersin. o da sabahın köründe

yolların boşluğundan faydalandığın zaman. ama arabayla nereye gidiyosun. hani ben de isterim ehliyet almak için girdiğim direksiyon sınavına

arabayla gidiyim ama, şöle cümleden de aşina olduğu üzre kendi içinde çelişki oluşturan bi durum.

neyse, sürücü kursu 7:45'te servis kalkacağını söyler. saati altıya kurarken içinden söversin, sabahın köründe sınav yapılır mı diye,

aynı zamanda da yaptığın işin saçmalığına kızarsın, çünkü alarm çaldığında zaten uyanık olacaksındır. 2 hafta boyunca o saatte uyanınca bir

günde biyolojik düzeni değiştirmek her babayiğidin harcı değil tabi.

benim gibi şanssızsan uykusuzluk en ufak derdin olur. bir gün önce buattan kıvılcım çıktığını görünce "lan napalım bari sigortayı alalım"

fikri belki akıllıca bir davranıştır fakat sabah gözümü kutuplarda açmama sebep olmuştur. evet işte şanssızsan uyuyamamk nedir ki? buattan kıvılcım çıktı diyorum. öyle böyle değil.elektrikle ilişkimizi kestiğimizden mütevellit evin durumu o kadar

içler acısı ki ocağın üzerinde

tost makinesi (hani eskilerden) üzerinde bişey yok.

-anne ekmeği koymayı unutmuşsun heralde. hadi ben uyuyamıadım sen neden dalgınsın?

+yok oğlum az biraz ısınsın diye mutfak. doncaz yoksa.

-heaa tamam. kapat şunu allasen.

neyse bi şekilde titreye titreye iki lokma bişey yemeyi başarmanın gururu ve boşalan bir kupa çay birazda olsa kendime gelme mi sağlamıştı,

her ne kadar çayın yarısını masa örtüsü içmiş olsa da. öyle deme ama titriyorum diyorum!

en hızlı üstümü giyindiğim zamandır heralde. belgelerle konuşuyorum. kronometre tuttum casio saatimlen. len ne güzel saatti onlarda. lastikti

mastikti ama, gerek ışığı olsun, gerek kronometre fasilitesi üzerinden maç yapabilmeye imkan vermesi.. hoştu hoş...

neyse, giyindik bir şekilde vücudun olabildiğince soğukla temsaını en kısa tutmaya çalışarak. e bide tuvaleti ziyaret etmek gerek. malum

sıra ne zaman gelir belli olmaz. kaça kadar sıra beklicez 5 dakika araba sürücez diye bilinmez. çat düğmeye ilk basış. çat çat.. hay ben senin. yav evin her yeri aydınlandıda bu bölgenin suçu ne hissi

ile bir hışımla ihtiyaç giderilir. karafatma mı ki lan o?! yok yav değildir. bi bassam ya üstüne... karanlığı fırsat biliyolar heralde onlarda.

kombi olmayınca dişleri fırçalamkta ayrı bi ferahlık. dişler çatlayıp dökülse haberin olmaz. o biçim ferahlık.

sabahın köründe otobüste bekleticek tabi. o da fırsatı kaçırır mı? bekledim ama sorun değil. ehliyeti aliyim, bu otobüsün yanında geçerken

kornaya bilem basıcam. o derece de hırs yaptım.

2 arkadaşımla birlikte yazılmıştım kursa. iyide bir iş yapmışım. buluştuk kursta. konuşmak, zaman geçirmek için iyi bir yöntemdi. kullanmadık. ağzımızı açıcak

halimiz pek yoktu. bi süre beklemenin ardından servise kısa bir yürüyüş ve arıdından servis... servis bir belediye otobüsü, son modellerden.

klima coyur coyur çalışıyo, ohh içerisi sıcak, uyku gitmiş artık geri gelmez ama sıcaklığın verdiği hoş bir mayışıklıkta var

hem ayakta da değilim. oturuyorum hemide fanın önünde. ohh mis.

bu kez uzun ama keyfin tıkırında olduğu bir yolculuktan sonra sınavın yapılacağı koordinatlara ulaşmıştık. mutluyduk huzurluyduk ve otobüsün kapısı açıldığı anda

sadece donuyorduk. böyle bi soğuk olamaz. olmuş ama olmasa daha iyiydi. ankara'nın o kuru soğuğu gerçekten çekilecek gibi bir durum değildir,ama ehliyet sevdası işte.

bi süre sonra br gruplaşma oluştu sürcü kursundan birinin çebresinde. yeni bilgi var heralde mantığıyla hemen kalabalığın arasına karıştık ve kendimizi onlardan

biri gibi gösterdik. kabullenmelri kolay olsun diye. bunun için şapşal bir ifadeyle etrafa bakıp "ney, nolmuş, nedir, kim" gibi ifadeler kullanmamız fazlasıyla yeterli

oldu. meğersem adamın elinde listeler varmış. kaçıncı sırada olduğumuzu öğrenmek için orda bulunuyomuşuz. anlamamız biraz zor ve mücadeleli oldu fakat başarabildik.

arkadaşlarımla gitmenin doğru bir seçim olduğunu biliyordum fakat, isimlerini seçmem gerektiği tabiki aklıma gelemezdi. birinin adı göbek adı ve hatta soyadı 'a'

harfiyle başlamaktaydı. babasının tam bir garantici olduğunu düşünmekteyim. gel gör ki diğer arkadaşımın adı da 'a2 harfiyle başlamakta. bunu orada öğrenmedim esasen

daha öncede farkındaydım ama orda bir önem arz etti ismin hangi harfle başladığı.hayır birde soyad varken isme göre sıralama yapmakta neyin nesi.

biri birinci sırayı kapmış biri üç e tabi benim adım da 'm' harfi ile başladığından listenin diplerine doğru küçük bir yolculuğa çıkmışım ben.

tabi benim adım maddox. hı hı.

neyse bi şekilde ikna ettim arkadaşlarımı. bekleyin bekleyin koçsunuz kralsınız. ve beklediler nitekim. ama donuyoruz öyle böyle değil. arkamızda kocamn bir göl ve

donmuş. koskoca göl donmuş biz nası donmayalım. dedik bu böyle olmaz. her tarafımız uyuşmuş zira beynimiz de. çünkü bunun böyle olmayacağını o kadar soğuğu yemeden

önce düşünsek daha güzel olabilirdi. ilerde bir araba. için de iki güzel hoş bayan.
dedim biz de sığışıcaz buna gelin. camı tıkırdatıp kapıyı açtım. anlattım meramı mı.

dedim binmezsem donucam bu vebali almk bence istemezsiniz. "aa tabiki tabiki" efektini verdiler ama birde merakları vardı. neden öne oturmuyosunuz ön boş.

"sizi daha iyi görebilmek içinnn!" teallam ya, ama kızların suçu yok benim malaklar kendini göstermemiş kızlara. neyse anlattık olayı onlarda bindi. tam o sıcaklığı

bedenin çeşitli noktalarında hissetmeye başlamışken ön taraftaki arkadaşım - ki gerçekten insan dostlarını iyi seçmeli- kafasını camdam çıkarmış biriyle konuşuyo.

durumdan tam anlamıyla bi haberim. meğersem araç başka bir kursunmuş ve arkadaşıma adamın teki o kurstan olup olmadıklarını sormuş. e tabi bunun da içi temiz ya

yapıştır "yooo değiliz". e indik tabi. başkası binicek falan geyiği döndü. kızlarda üzüldü, ben ona üzüldüm zaten. neyse olaya hakim olsam o arkadaşımı hemen satıp "aa

madem bu kurstan değilsin niye bindin insene" moduna girip kendimi kurtarırdım ama beyin uyuşabiliomuş demkeki.

eğer o arabanın içine hiç girmeseydik dışarda durmak göze alınabilirdi ama bir kere bünye o hazzı aldımı gayrı dışarda duramazdı. ileride bir minibüs gözüme kestirdim.

her halükarda yer vardır diye düşünmekteydim. en azından ayakta dururuz. sıcaktır sonuçta.

gittik minibüsün yanına kapısı açık içeri adım atmamla "allahım ben nerdeyim" demem bir oldu. her türden her yaştan her cinsten, bıyıklı bıyıksız, kapalı açık, genç

yaşlı yirmi kadar kadın. minibüs günümüdür nedir. bu kadar mı marjinaldiniz yani. hala da anlamlandıramadım. kadınlara özel bi kurstu heralde. hepsi muhafazakar olsa

neyse dicem. içerideki diyaloglar içler acısı. gülsem mi ağlasam mı. dışarda donmayı göze alsam inicem. arada bize laf atılıyo.

en son ilginin üzerimize tamamen yoğunlaştığını görüp, "benim sizin yaşınızda kızım var" hatta "benim sizin yaşınızda oğlum var" muhabbeti başlayınca dayamayıp

terkidiya ettik. o an soğuğunda güzel olabileceğini anladım. 2 arkadaşımda benden önce sürüp "ülen kursun hocas pedallara basıyoyu" duyunca bünye de bi ferahlama bir

rahatlama oldu tabi. sonunda sıra bana geldi. üzerimde dev bir mont. araba sürmeye elverişli değil. dedim bari avantaja çevriyim. montu çıkarıp kursun hocasına verdim.

ayaklarını kolaylıkla kamufle edebilsin diye. e tabi n'olur n'olmaz. neyse cidden siz bir şeyi eksik yapıcak gibi olduğunuzda hoca yardım ediyo gerçekten.

o yüzden sınavı geçememek neredeyse imkansız. tek dikkat edilecek unsur, sınavı yapan insanların sizin dikkatinizi ölçtüğü an.

"nerde okuyosun" "bu resim ne" "sevgilin var mı" sorularına sıkılmadan ve hatta ilginizi çekermişcesine cevap vermeniz önemli.

konuşurken arabayı şu veya bu şekilde kullanabiliyosanız. ehliyeti alıyosunuz. çünkü temel mantık "eşek değil ya elbet öğrenir" ve tabi o koltukta siz bir aday

değil müstakbel bir vergi ödeyicisisiniz. sömürü aracısısınız. böyle gereksiz sorulardan sıkılsanız bile konuşmalısınız onlarla yoksa alamazsınız ehliyeti.

ve sularına gitmek lazım, alay etmek dima zorlayıcı espri yapmak olmaz.

direksiyon sınavı hele ki kışsa içinde çok fazla enteressanlıklar barındırabilen bir sınav oluyo. önemli olan eğlenmeye bakabilmek.

bu arada ehliyetimi adlım tabiki. *
"hocalarına günaydın de", "aman sinyali unutma, onu yaparsan geçersin", yok efendim "dönüşler çok önemli geniş dön", "inerken iyi günler de." şeklinde öğütlerle uğurlanırsınız sınava.
ilkinde, protokole uymak adına sıcacık bir günaydın dedim ben de, afedersiniz değil karşılık vermek suratıma bile bakmadılar. adeta kendi aralarında sohbet eden, iki adet mahkeme duvarına bağlıydı geçip geçmemem. ara sıra sesleri geliyordu, sanırım bana söyleniyorlardı.bir ara yanımdaki hocama;
- hocam ilk girişleri mi? diye seslenmeleriyle, sadece kendi aralarında değil, diğer insanlarla da konuşabildiklerini anlamıştım.kendi adlarına sevinmiştim bu duruma.
tabi hocamın evet diye cevap vermesine, "hmm, iyi o zaman" şeklinde tepki vermeleri, daha u dönüşümü yapmadan kaldığımı gösteriyordu ki, moralim bozulmuştu yine.
ikinci girişimde ise, espri üzerine espri yapan iki müfettiş karşıladı beni.sohbet etmekten arabayı çalıştırmayı unutmuştum. yanımdaki hocamın kaş göz etmesiyle kendime geldim. eve geldiğimde hiç sinyal vermediğimi fark ettim.*
ilk sınavda kaldığım için üzülmüştüm, ama ikinci sınavdaki hocalarımı tanımış olmak şanstı benim için. bu arada ehliyetimi yeni aldım, trafikte görüşürüz.
diğer sınavlar gibi 100 üzerinden 70 le geçilebilen sınav. son randevu.
bu esnada bununla ilgili bi şeyler yazayım.

ilk direksiyon sınavım. bulvarda sıranın bana gelmesini beklerken içimden tekrar ediyorum koltuk, ayna, kemer diye. neyse sıra geldi, bindik selam cart curt. koltuk ayarı ayna ayarı derken kemeri unuttuk. sürüyorum, ama bi rahatlık var. komisyon arkadan dedi "bi şey unutmadın mı ?" der demez sağda durdum özür dileyerek taktım kemeri ama iş işten geçti... başarıyla atlattık sınavı kemerin cezası 10 puanmış. 90 aldık geçtik. ( baba şoför, babadan oğula geçiyor bizde )
derslerde el frenini çekmeyi-indirmeyi göstermemiş bir hocadan araba kullanmayı öğrendiyseniz, direksiyon sınavının olduğu gün arka koltukta müfettişler, ön koltukta hocanız arabayı çalıştırmanızı beklerken ve siz bir türlü arabayı çalıştıramazken hocanız el freni diye uyarır. başlarsınız el frenine yüklenmeye, ortasındaki düğmeye basmanız gerektiğini bilmediğiniz için yüklenirsiniz de yüklenirsiniz ama mümkün değil inmez, kendinizi parçalarsınız, olmaz. hocanız hadi ama filan diye size yüklenirken napalım öğretmediniz diye hocaya çemkirirsiniz. hoca aldığı gazla indiriverir el frenini hadi çalıştır der, o moralle basarsınız gaza, yolun ortasından ortasından sürüverirsiniz ama bütün bunlar 70 alıp geçmenize ve bir ehliyet sahibi olmanıza engel olamaz.
ilk anda direksiyonu tutuşunuzdan tutun, koltuğa oturuşunuz dahi acemi olup olmadığınızı ele verecektir. o yüzden acemi iseniz bile hiçbişeyi siklemeyen, rahat, kendine güvenen, gayet cool bir insan görünümünde olmanız size avantaj sağlayacaktır.

eğer işin orospusu iseniz, çok kıl hocalara denk gelmediğiniz takdirde; koltuğumu ayarlıyayım, aynamı düzelteyim gibi formalitelere ihtiyacınız kalmayacaktır.

hacı o değil de; rampada çaktırmadan el freni kullanayım dedim de, yemediler...
en fazla puan kaybinin heycan yuzunden yasandigi sinav.
panik yapmasinlar girecek olanlar. duyrulur
caddenin ortasında tam U dönüşü yapıcakken müfettişin saçma sapan sorularına maruz kalabileceğiniz sınav.
güncel Önemli Başlıklar