bugün

Kainatı yaratan ondan haber verir. Niçin ? Amaç sizi (insanı) ve kainatı yaratan allah (c.c.) tır. Emrine uygun hareket edin iman edin. Aksi halde yazık olanlardan olursunuz. Şimdi, Bilime katkın olunca ne yapacaksın ? Yoksa Yeni bir galaksi mi ? Yoksa yeni bir atom bombası mı ? Yoksa fayları tetikleyip yeni bir deprem mi oluşturacaksın ? Senin uğraştığın bilim insanlığın başına bela olacaksa cahil kalman kat kat hayırlıdır.

Edit: (bkz: (#37639291)
dinde gelişim olmaz.nokta konmuştur.yeni literatür diye bir saçmalığa rastlanmaz.ama bilim her sene ikiye katlanır.
Düşünmeye zahmet edemeyen zihniyetlerin bari okumaya zahmet edip alttaki yazılanlarla kendilerine cevap bulabilicekleri önermedir. hadi ateistler bunu da açıklayın tarzı bir şey demeyeceğim çünkü açıklığı gayette aşikardır.buyrun;

--spoiler--

KARANLIĞIN YARATILMASI

"Görmediler mi, Biz geceyi onda sükun bulmaları için, gündüzü de aydınlık(la görsünler) diye yarattık. Şüphesiz, iman eden bir kavim için bunda ayetler vardır." (Neml Suresi, 86)

Dikkat edilirse ayette gecenin özel olarak yaratıldığı bildirilmektedir. Bundan kısa bir süre öncesine kadar bilim adamları evrendeki yıldız sayısını ve ürettikleri ışığı hesapladıklarında evrenin aslında sürekli aydınlık olması gerektiği sonucuna varmışlar ve karanlığın sebebini anlayamamışlardı. Bu konu ancak karadeliklerin keşfiyle açıklığa kavuştu. Çünkü evrenin her yerine dağılmış olan karadelikler, sahip oldukları korkunç çekim alanlarıyla yıldızların ürettiği ışınları büyük ölçüde yutmakta ve karanlığa sebep olmaktadırlar. Bir başka deyişle, karanlık özel olarak üretilmekte yani "yaratılmaktadır".

GERi DÖNDÜREN GÖK

Kuran-ı Kerim'de, Tarık Suresi'nin 11. ayetinde gökyüzünün "geri döndürücü" özelliğinden şöyle bahsedilir:

Dönüşlü olan göğe andolsun. (Tarık Suresi, 11)

Kuran meallerinde "dönüşlü" olarak tercüme edilen "rec'i" kelimesi, "geri çeviren" ya da "geri döndüren" anlamlarına gelmektedir.

Bilindiği gibi Dünya'yı çevreleyen atmosfer pek çok katmandan oluşur. Her katmanın, canlılığın yararına yönelik önemli bir görevi vardır. incelendiği zaman her tabakanın kendisine ulaşan madde ya da ışınları uzaya ya da yeryüzüne geri döndürme özelliklerinin olduğu anlaşılmıştır. Burada atmosfer katmanlarının geri döndürme özelliğini birkaç örnekle inceleyelim.

Örneğin 13 ile 15 km yükseklikteki Troposfer tabakası, yeryüzünden yükselen su buharının yoğunlaşıp yağış olarak yere geri dönmesini sağlar. 25 km yükseklikteki Stratosferin alt tabakası olan Ozonosfer, uzaydan gelen radyasyon ve zararlı ultraviyole ışınlarını yansıtarak, yeryüzüne ulaşamadan uzaya geri dönmelerini sağlar. iyonosfer tabakası da yeryüzünden yayınlanan radyo dalgalarını bir uydu gibi yeryüzünün farklı bölgelerine geri yansıtarak, telsiz konuşmalarının, radyo ve televizyon yayınlarının uzak mesafelerden izlenebilmesini sağlar. Manyetosfer tabakası ise, Güneş'ten ve diğer yıldızlardan yayılan zararlı radyoaktif parçacıkları, yeryüzüne ulaşmadan uzaya geri döndürür.

Gökyüzü tabakalarının henüz yakın bir geçmişte keşfedilen bu özelliğinin yüzyıllar öncesinden Kuran'da belirtilmesi, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır.

GÜNEŞ
Güneş'e, Ay'a ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir. (Araf Suresi, 54)
Dünya'dan 150 milyon km. uzakta olmasına rağmen, Güneş bizim için gerekli olan enerjiyi kesintisiz olarak ulaştırır.

Bu dev enerjili gök cisminde hidrojen atomları devamlı olarak helyuma çevrilmektedir. Her saniye 616 milyar ton hidrojen, 612 milyon ton helyuma çevrilmektedir. Bu esnada dışarı salınan enerji 500 milyon hidrojen bombasının patlamasına denktir.

Dünya'da hayat Güneş'ten gelen enerjiyle sağlanır. Yeryüzündeki dengenin devamı ve canlılık için gereken enerjinin %99 'u Güneş'ten sağlanır. Söz konusu enerjinin yarısı gözle görünür ve ışık olarak alınır. Geriye kalan enerjinin büyük bir kısmı gözle görülmeyen, ama sıcaklık biçiminde ortaya çıkan kızıl ötesi ışınlardır.

Güneş'in bir özelliği de çan gibi genleşip salınmasıdır. Bu olay her beş dakikada bir tekrarlanmakta Güneş'in yüzeyi bu sırada saatte 1080 km. hızla, 3 km. kadar bize doğru ilerleyip sonra geri dönmektedir.

Güneş, Samanyolu'nu oluşturan 200 milyar yıldızdan biridir. Dünya'dan 325.500 defa büyük olmasına rağmen, evrendeki küçük yıldızlardan sayılmaktadır. Çapı 125 bin ışık yılı olan Samanyolu'nun merkezine 30 bin ışık yılı uzaklıktadır. (1 ışık yılı= 9.460.800.000.000 km.)

`
GÜNEŞ'iN YOLCULUĞU`

"Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra (karar yerine) doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir." (Yasin Suresi, 38)

Astronomların hesaplarına göre Güneş, içinde bulunduğu galaksinin hareketi nedeniyle, Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı'na doğru saatte 720.000 km.'lik bir hızla yolculuk etmektedir. (Bu, kaba bir hesapla Güneş'in günde 720.000x24=17.280.000 km. yol katettiğini gösterir. Tabi ona bağlı olan Dünyamızın da...)

YEDi KAT GÖK

"Allah yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı." (Talak Suresi, 12)

Dünya atmosferinin yapısı, Kuran'ın işaret ettiği gibi, başlıca yedi bölümden meydana gelir. Atmosferde katları birbirinde ayıran yüzeyler bulunmaktadır. Encyclopedia Americana'nın (9/188) verdiği bilgiye göre, sıcaklığa bağlı olarak yerden itibaren şu katlar sıralanır.

1.Kat Troposfer: Kalınlığı kutuplarda 8 km. ekvatorda 17 km'ye kadar ulaşır. Bu kat bulutların büyük bir bölümünü kapsar. Sıcaklık yükseltiye bağlı olarak kilometrede 6.5°C azalır. Bu katmanın Tropopoz diye adlandırılan ve hızlı hava akımlarının olduğu kısımda sıcaklık -57°C'de sabit kalır.

2.Kat Stratosfer: 50 km yüksekliğe ulaşır. Burada mor ötesi ışınlar soğurulduğu için ısı açığa çıkar ve sıcaklık 0°C'ye kadar yükselir. Bu soğurma sırasında ısının yanında Dünya için hayati önem taşıyan ozon tabakası da ortaya çıkar.

3.Kat Mezosfer: Yüksekliği 85. km'ye kadar çıkar. Burada sıcaklık -100 C'ye iner.

4.Kat Termosfer: Sıcaklık giderek yavaşlayan bir tempoda artar.

5.Kat iyonosfer: Bu bölgedeki gazlar iyon halinde bulunur. Radyo dalgalarının iyonosfer tarafından tekrar Dünya'ya gönderilmesi sayesinde yeryüzündeki iletişim sağlanır.

6.Kat Ekzosfer: 500 ila 1000. km'nin ötesinde, özellikleri tamamen Güneş'in etkinliklerine göre değişen tabakadır.

7.Kat Manyetosfer: Burası Dünya'nın manyetik alanın kapladığı büyük bir boşluğu andıran alandır. Enerji yüklü atom altı parçacıklar Van Allen Kuşakları olarak adlandırılan bölgelerde tutulur.

Aynı kaynakta sayıldığı üzere yer kabuğunun katmanları da 7 bölümden oluşur:

1.Kat Litosfer(su)

2.Kat Litosfer(kara)

3.Kat Astenosfer

4.Kat Üst manto

5.Kat Alt manto

6.Kat Dış çekirdek

7.Kat iç çekirdek

DÜNYA'NIN YUVARLAKLIĞI

Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor. (Zümer Suresi, 5)

Kuran'ın evreni tanıtan ayetlerinde kullanılan ifadeler oldukça dikkat çekicidir. Üstteki ayette "sarıp örtmek" olarak tercüme edilen Arapça kelime "tekvir"dir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı, "yuvarlak birşeyin üzerine bir cisim sarmak"tır. (Örneğin Arapça sözlüklerde "başa sarık sarma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanılır). Ayette, gecenin ve gündüzün birbirlerinin üzerlerini sarıp-örtmeleri (tekvir etmeleri) konusunda verilen bilgi, aynı zamanda Dünya'nın biçimi konusunda kesin bir bilgi içermektedir. Ancak ve ancak Dünya'nın yuvarlak olması durumunda bu ayette ifade edilen fiil gerçekleşebilir. Yani 7. yüzyılda indirilen Kuran'da Dünya'nın yuvarlak olduğuna işaret edilmiştir.

Unutmamak gerekir ki, o dönemdeki astronomi anlayışı Dünya'yı daha farklı algılıyordu. O dönemde Dünya'nın düz bir satıh olduğu düşünülüyordu ve tüm bilimsel hesap ve açıklamalar da buna göre yapılıyordu. Kuran'da ise o zamanın yanlış bilgileri ile ilgili hiçbir ifadeye rastlamayız. Aksine Kuran ayetleri bize henüz bu yüzyılda öğrendiğimiz bilgileri vermektedir. Kuran Allah'ın sözü olduğu için evreni tarif ederken olabilecek en doğru kelimeler kullanılmıştır.

DAĞLARIN DEPREMLERi ENGELLEMESi

"O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi..." (Lokman Suresi, 10)

"Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık?" (Nebe Suresi, 6-7)

Jeolojik bulgular sonucunda dağlar hakkında edinilen bilgiler Kuran ayetleriyle tam bir paralellik içindedir. Dağların en önemli özelliklerinden birisi birbirine yaklaşarak sıkışan yer tabakalarının birleşim noktalarında yükselmeleri ve bu tabakaları sabitlemeleridir. Bu özellikleriyle dağlar tahtaları birarada tutan çivilere benzetilebilir.

Bunun yanında dağların yerkabuğunda yaptığı basınç, Dünya'nın merkezindeki mağma hareketlerinin etkisinin yeryüzüne ulaşarak yerkabuğunu parçalamasına engel olur.

Evrendeki bütün temel parçacıkların antimadde kopyaları vardır. Antimaddeler aynı kütleye sahiplerdir, fakat zıt yükler taşırlar. Bu nedenle madde ve antimadde temasa geçtiklerinde enerjiye dönüşerek yok olurlar.
YARATILIŞTAKi ÇiFTLER

"Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir." (Yasin Suresi, 36)

Erkeklik dişilik, "çift" kavramının bir karşılığı olmakla birlikte, ayette bahsedilen "bilmedikleri nice şeylerden" ifadesi daha geniş bir anlam içermektedir. Nitekim maddenin çiftler halinde yaratıldığını ortaya koyan ingiliz bilim adamı Paul Dirac, 1933 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı. "Parité" adı verilen bu buluş, maddenin anti madde denilen bir çifti olduğunu ortaya koymuştur. Anti-madde, maddenin tersi özellikler taşır. Örneğin maddenin tersine anti-maddenin elektronları artı, protonları da eksi yüklüdür.

DENiZLERiN BiRBiRiNE KARIŞMAMASI

Akdeniz'de ve Atlas Okyanusu'nda büyük dalgalar, güçlü akıntılar ve gel-gitler vardır. Akdeniz'in suyu, Cebelitarık Boğazı'nda Atlas Okyanusu ile karşılaşır. Ama bu karşılaşma sonucu kendi sıcaklık, tuzluluk ve yoğunluk özellikleri değişmez. Çünkü iki deniz arasında görülmeyen bir sınır vardır.
"Birbirleriyle kavuşup karşılaşmak üzere iki denizi salıverdi. ikisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırı geçmezler." (Rahman Suresi, 19-20)

Yukarıdaki ayette, bilinen iki su kütlesinin birbirleriyle karşılaşıp birleştiği fakat bir engel sebebiyle karışmadıkları vurgulanmaktadır. Bu nasıl olabilir? Normalde beklenen iki denizin birbirleriyle karşılaştığında sularının karışarak hem tuzluluk oranlarının hem de ısılarının eşitlenmeye doğru gitmesidir. Oysa olay böyle olmamaktadır. Örneğin Akdeniz ve Atlas Okyanusu, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu birbirleriyle görsel olarak birleşseler de suları birbirine karışmamaktadır. Bunun sebebi aralarındaki bir engeldir. Bu engel ise "yüzey gerilimi" olarak bilinen kuvvettir.

DEMiRDEKi iKi ŞiFRE

Demir, Kuran'da dikkat çekilen elementlerden biridir. Kuran'ın "Hadid", yani "Demir" adlı suresinde Allah şöyle buyurmaktadır:
Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)

Ayette, demir için özel olarak kullanılan "enzelna" yani "indirme" kelimesi, mecazi olarak insanların hizmetine verilme anlamında düşünülebilir. Fakat kelimenin, yağmur ve güneş ışınları için kullanılan "gökten fiziksel olarak indirme" şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında, ayetin çok önemli bir bilimsel mucize içerdiği görülmektedir. Çünkü modern astronomik bulgular, Dünya'daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur.

Sadece Dünya'daki değil, tüm Güneş Sistemi'ndeki demir dış uzaydan elde edilmiştir. Çünkü Güneş'in sıcaklığı demir elementinin meydana gelmesine yeterli değildir. Demir ancak Güneş'ten çok daha büyük yıldızlarda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Nova veya Süpernova olarak adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince, artık yıldız bunu taşıyamaz ve patlar. Bu patlama sonucu, içinde demir bulunan gök taşları uzaya dağılır ve bir gök cisminin çekimine yakalanıp çarpana kadar boşlukta dolaşır.

Bilimsel bir kaynakta bu konu ile ilgili olarak şu bilgiler yer almaktadır:

Daha yaşlı Süpernova olaylarını gösteren deliller de vardır: Deniz tabanında biriken demir-60 yaklaşık 5 milyon yıl önce Güneş'ten 90 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir Süpernova patlamasının delili olarak yorumlanmıştır. Süpernova patlamasında oluşan demir-60, 1.5 milyon yıl yarılanma ömrü olan radyoaktif bir izotoptur. Dünya'nın yeraltı katmanlarında bulunan demir-60 izotopu yakın uzayda bulunan elementlerin nükleosenaaa geçirip, önce Dünya atmosferine oradan da yeraltı katmanlarına saplanması sonucu oluşmuştur. (Linklerimizi üyelerimiz görebilir Uslanmam üyeliği için tıklayın.)

Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi demir madeni Dünya'da oluşmamış, gök taşları vasıtasıyla Süpernovalardan taşınarak, ayette Allah'ın bildirdiği gibi "Dünya'ya indirilmiştir". Bu bilginin Kuran'ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, herşeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Allah'ın sözü olan Kuran'da yer almaktadır.

Bunun yanı sıra içinde demirden bahsedilen Hadid Suresi'nin 25. ayeti oldukça ilginç iki matematiksel şifre içermektedir: "El-Hadid" Kuran'ın 57. suresidir. "El-hadid" kelimesinin Arapçadaki sayısal değeri, yani ebcedi hesaplandığında karşımıza çıkan rakam da aynıdır: "57". Sadece "hadid" kelimesinin sayısal değeri 26'dır. 26 sayısı ise demirin atom numarasıdır.

--spoiler--
inancın ötesinde bilim ve din

orta çağda değiliz artık. dindar, imanlı bilim insanları natüralizm hikayelerini sorgulayarak, Boş Kuruntu laflara aldırış etmeden aydınlatıcı devrimsel nitelikte başarılarıyla yollarına devam ediyorlar.

"bilimsel çalışmalarım imanımı arttırdı." sir ghillean prance.

--spoiler--
“herkese açık yeniden üretilebilen bilginin üzerine inşa edilen bir inanç sistemi olarak “bilim” , dinden doğmuştur.”
--spoiler--
Kendi içerisinde çelişkili olan başlık. 0 faydası nasıl oluyor anlamadım.

(bkz: bazı ergenlerin gecede sözlükte dolanması)
çok yanlış gelmiş önerme.
bir de bu önermeye karşı tersten gelenler de varmış, gördüm ben bunu. harezmi "0"'ı bulmuş, lokman hekim iyileştirmiş denmiş; "0" hangi dini metinde var? incil'de, tevrat'ta kabakulağa karşı ilaç mı anlatılmış?
din niye bilime katkıda bulunsun arkadaşım? farklı kulvardaki farklı hikayeler bunlar. bilim dinden öğrenilmez, din de bilimden.
arkeolojinin mesela bevliyeye ne katkısı var?
medeniyetlerin kaynağı toplumu bir arada tutan dinlerdir.
çok cahilce konuşuyorsunuz gerçekten. ergenvari düşünceler. ergen demiyorum. ergenvari düşünceler. ham.
islam'ın bilime yaptığı katkıdan habersiz olanın kuracağı cümle. Allah aşkına desem anlamayacaksınız, evrim aşkına, maymundan gelme aşkına, hawking aşkına açın okuyun biraz.
(bkz: oku)
insandaki araştırma merakını yok etmesi bir numaralı nedenidir. işi olmayan her şeye karışır. zamanında dünyanın şeklini soran insanlara düzdür demeseydi rahipler yada güneş dünya etrafında dönüyor demeselerdi kimse galileo ya ne diyon sen amk asarız seni demeyecekti. yani din = bilime engel.
dogmatiktir ibaresinin bütün çabaları sikip atmasıdır.
tanım: 0 rakamını harezmi bulmuştur, kendisi din adamı değil, matematikçi ve astronomdur. dolayısıyla bir din ile uğraşan adamının bilime katkısı olmasını da bekleyemeyiz. tarihte örnekleri yok mudur? vardır. örneğin mendel bir din adamıydı...

aslında demem o ki kimse dinlere büyük bir bilim adamı olma yolunda yeni buutlar keşfetme adına inanmaz. misal, kuran'ı açıp da "gök cisimlerinin yüzmesi" ile ilgili ayetin esir maddesine dalalet olabileceğini düşünen kişi, özellikle de michelson ve einstein gibi yaptıkları deneyler sonucu esir maddesini reddeden bilim adamlarının teorilerine karşı, şayet bilim adamıysa kendisine bilinen teorileri çürütmek için yeni bir kapı açmış olur, fakat kuran bu kapı için kendisine sınırlı ve algılayabileceği ölçüde kısıtlı bir idrak başlangıcından öte birşey veremez. hiçbir kutsal kitap bilim kitabı değildir.

dolayısıyla kutsal kitabın bilime doğrudan katkısının olabileceğini; açık açık ayetlerde şunları şunları yapın şunları bulursunuz diye yaratıcı tarafından formüllerin verilmesini beklemek safdilik olur.

tabi eğer okuması biliniyorsa, orada araştırmayı, öğrenmeyi ve terakkiyi teşvik ve telkin edici ayetlerin bulunduğunu görmek zor olmayacaktır.

(bkz: ilk ayet)
Din afyondur. Karl Marx söylemiş, bendeki talihsizlik benden önce söylemiş...
insanoğlunun emekleyen eylemlerini, bozulmuş olanlarda dahil kutsal kitaplarda bulmayı ummak, cehaletin anıra anıra ilanıdır.
insanlığın bilim dediği ve binlerce yıl biriktirerek meydana getirdiği, adına uygarlık denilen vesveseleri, bir tek ayetin, bir tek harfinde anlatır yaradan.
sözlükteki zeka özürlülerin bilime olan katkısından daha fazladır.
tek başına yeter sanırım:

(bkz: lokman hekim)
(bkz: ilim çin de bile olsa gidip alınız)
en yetkili merciiden böyle bir emir var iken sadece at gözlüklü bir iddiadır.
0 ın başına bir 10 getirmelisin
bakınız:
http://www.hackhell.com/i...i-bilimsel-mucizeler.html