bugün

çok genel bir tanımlamadır. kavramsal açıdan bakıldığında cecile B. Demille filmleri de, Matrix de bu başlığın altına girebilir. ve elbette bu filmler ile ülkemizde çekilen filmlerin benzerliği yoktur. 1963 yılında yücel çakmaklı ile başlayan milli sinema örneklerini kapsayabilecek bir başlıktır. oğlum osman, kızım ayşe, birleşen yollargibi örnekleri vardır. 1970'li yılların ortasına doğru çakmaklı'nın kontrol ve tekelinden çıkan film ulusal/devrimci sinemaya alternatif olabilmek için çaba harcamıştır. mesut uçakan, salih diriklik, mehmet kılıç gibi isimlerin katılımıyla mttb sinema kulübü (ki bu kulüp sinematek'e alternatif olmak amacıyla kurulmuştur) şemsiyesi altında filmler üretmiştir. lanet, gençlik köprüsü, güneş ne zaman doğacak gibi... güneş ne zaman doğacak türkiye'nin kaderini etkilemiştir. gösterim yapıldığı maraş çiçek sineması bombalanmış fısıltı gazetesinin abartmasıyla meşhur maraş olayları patlak vermiştir. filmin yönetmeni yurt dışına kaçmıştır. osman sınav ve ismail güneş gibi isimler bu dönemde asistanlık yapmıştır. bu filmlerin en bariz özelliği belirli bir yeşilçam starını parasını ödeyerek oynatmak ve her filmde bir hidayet öyküsü anlatmaktır. 80 Darbesi ile beraber Yeşilçam'daki her film akımı gibi milli sinema akımı da sona ermiştir. daha sonra beyaz sinema, islami duyarlıklı filmler gibi zorlama başlıklar konulmaya çalışılmışsa da bu tutmamıştır. bütün bunlara ilave olarak yeşilçam piyasasının isimlerinin yaptığı filmler vardır. onlar bu türden ayrıdır. isimleri hz. osman, hz. ömer'in adaleti, fatime zehra gibi dinsel içerikli olsa da, kulaktan dolma ve yabancı filmlerden çakma montajlarla yeşilçam senarist ve yönetmenlerinin filmleridir. bu yönetmen ve senaristler kısa süre sonra yeşilçam seks furyasını başlatan isimler olmuşlardır.
(bkz: bir zamanlar sarhostu)
mevcut örneklere bakarak türkiye'de bir daha çekilmemesi gerektiğine kanaat getirdiğim filmlerdir. hz. osman, hz. ömer, hz. rabia vs. son derece kalitesiz yapımlardır. Allah günah yazmasın bazılarını izlerken gülmekten kendimizi alamadığımız filmlerdir bunlar. yani hususi dalga geçmek için yapılsa bu kadar olurdu.
yapımının üzerinden yirmi yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasına rağmen hala tahtında oturan çağrı, "the message" bu tarz sinemanın en güzel ve sağlam örneklerdendir.
biraz daha gercekci ve objektif olsa dikkat cekecek filmler. diger türlü; hep ayni mesajlardan, hep ayni yonlendirmelerden tat alamiyor insan. örnegin; bir hristiyan, islamiyet temali bir filmden keyif almali. ya da bir müslüman, yahudilik temali bir filmden. aksi takdirde olay misyonerlige donusuyor ve hos da olmuyor.