bugün

imkansızı aramaktır.
Benim gibi otuzlu yaşlarını yaşamaya yeni yeni alışmaya başlamış bünyeler için keşmekeşten öte bir durum olmasa gerek diye hayıflanmaktan kendimi alamadığım durumdur. Garip bir haleti ruhiyedir velhasıl kelam.

insanoğlunun sırtına hayat diye adlandırılan döngü tarafından yüklenen sorumlulukların, her kuşakta değişime uğruyor olması ve bu kuşak kavramının yıldan yıla daha kısa parametrelere indirgenmiş durumda olması kafa kurcalıyıcılıktan ziyade hayret uyandırıcıdır da aynı zamanda ey sevgili sözlük. Bu hayret uyandırıcılığın tek sebebi pek tabii sadece değişen sorumluluklar değil, günümüzde yetişmekte olan yeni kuşağın beğenileri, değer yargıları ve hayat temellendirmeleri de buna etmendir.

Sanki uzaklardan çok uzaklardan bir el gelmişte ülkemi baştan aşağıya değiştirmiş gibi hissediyorum.

Artık kimseler topaç çevirmiyor, kimse kafçik kavgası yapmıyor, kimse niyet çekmiyor, kimse mahalle maçı yapmıyor, kimse paylaşmayı öğrenmiyor, kimse grup olamıyor, kimse birbirini kollamıyor, kimse farklılıkları tölere edebilme seçeneğiyle tanıştırılmıyor... Yetişmekte olan her genç dijital gerçekliğe(!) inatla ve azimle yönlendiriliyor. Akıllı telefon sahibi olmaları, tablet kullanmaları, laptoplarının olması, kablosuz internet bağlantısına ulaşımlarının olması sanki nefes almaktan sonraki en büyük ihtiyaçları olmuş yeni neslimizin.

Teknolojinin insan doğasına yüzde yüz uyumlu olduğunu hiç bir zaman kabullenememiştim, uzaktan kumandanın olmadığı zamanlarda sıcacık yataktan kalkıp kanal değiştirmek için televizyonun başında dikilmem belki şu an daha az tembel olmama neden olmuştur.

Kuşak çatışmalarında kural bellidir; insan kendinden önceki nesli "bilgisiz ve cahil" olarak, kendinden sonraki nesli ise "sorumsuz ve düşüncesiz" olarak tanımlar. Ama an itibariyle ben genç insanımızı tanımlayamıyorum. Bu kadar çok bölünmüşlükle ve materyalist tutumla bu ülkenin gençliği daha önce karşı karşıya kalmamıştır. Etrafım büyüklerine bayram ziyaretine gitme sözkonusu olduğunda oflayıp puflayan gencecik insanlarla dolu be sözlük. Bayramlaşmaları da utanmasalar twitterden yada facebooktan yapacaklar.

Bu ülkenin her ferdinin insan hayatını kolaylaştırıcı yenilikleri yaşamlarında uygulamaya hakkı olduğu kadar geçmişten günümüze miras kalmış, bizi biz yapan, bu ülke insanını diğer ülke insanlarından ayıran niceliklere karşı da sorumluluğu vardır.

Günümüz türkiyesine bakın, her platformda bir bölünmüşlük, bir çekişme bir didişme mevcut. Şakirdi, kürtçüsü, Atatürkçüsü, tayyipçisi, fenerlisi, galatasaraylısı, alevisi, sünnisi, sağcısı, solcusu, ulusalcısı, tatlı su hümanisti vs... vs... Onlarca etiket bireylerin üstüne şu veya bu şekilde, birey kabul etse de etmesede durmaksızın yapıştırılıyor fakat daha arkadaşlarıyla bir mars oynamak kadar grup olabilmeyi yaşamamış gençlerimiz bu parçalanmayı at gözlükleri gözlerinde, kan dökme hırsı kafalarında, intikam(!) aldığı günün hayali zihninde izliyorlar. Bana da bir kaç etiket yapıştırmaya çalışacaklardır eminim sözlük, lakin insanımızı ambalajlayıp bu etiketleri piyasaya sürenler, boğazımıza girmesi gereken lokmaları daha fazla ve gizlemeksizin çalmaya başladıklarında acı gerçekleri anlayacaklardır.

Konu da nereden nereye geldi, işin özü şu sözlük; "ağaç yaşken eğilir". Bir sonraki kuşağın daha az bölünmüş ve daha az materyelist olması dileğiyle...
güncel Önemli Başlıklar