bugün

iktidara gelen yeni yönetimin hem politikalarına destek olması hem de kendi burjuvazisini yaratma psikolojisiyle iktidar politikası haline getirdigi bir dizi işlemler bütünüdür.

aşağıdaki yazıda da okuyacagınız gibi herhangi bir devletin her daim ayakta bulunan milyarderleri gibi dönem dönem ortaya cıkan, iktidarın kollamasıyla gücüne güç katıp iktidarın el değiştirmesiyle düşüşe başlayan milyarderleri yahut her yeni iktidar sırasında azar azar elini güçlendiren yavas yavas agır adımlarla yukarı cıkan milyarderleri bulunmaktadır.

uzan ailesi ise tam bir istisna oalrak tüm sınıflara örnek olabilecek cinsten bir milyarder haline gelmiş ancak sonucları ülkemiz açısındna degerlendirildiginde felaket olmuştur.

bunun yanında lokal bölgeleri birer devlet olarak incelersek yerel belediyelerle sıkı fıkı olan kişilerin de aldıkalrı ihalelerle birer zengine dönüştügü aşikardır.

ister iktidar-işbirlikçi ilişkisi ister iktidar-destekçi ilişkisi olarak adlandıralım ülke yahut yerel bazlı farketmeden kendisine yakın kişilere verilen ihale, özel teşvikler ve önünü açma politikası yöntem kısmının bilinen kısımlarıdır.

--spoiler--
Forbes dergisine göre, dünyanın ikinci en zengin insanı Meksikalı Carlos Slim'dir.*
Slim, servetini kendi kazanmadı. Meksika telekom şirketini, rekabet ortamı yaratmadan özelleştirerek onu Meksika hükümeti zengin etti. Telekom şirketini ele geçirdikten sonra Slim tarifelere Meksika gibi yoksul bir ülkede aşırı sayılabilecek oranlarda zam yaptı.
Bunlar size bir şey hatırlatıyor mu?
Piyasayı serbestleştirmeden telekom şirketi özelleştiren bir diğer ülke Türkiye'dir. Mimarı da AKP hükümeti.
Rekabet ortamı yaratmadan telekom özelleştirmesi yapmak, devlet tekelinin yerine bir özel sektör şirketi ikame etmek, devlet eliyle trilyoner yaratmaktır.
Rekabet ortamı yaratmak, tarifelerin mümkün olduğu kadar düşük, hizmetin kaliteli olması için değişik oyuncuların telekom hizmeti vermesini sağlamak demektir.
Meksika hükümeti hiç olmazsa Meksika telekom şirketini bir Meksikalıya verdi. Kasım 2005'te özelleştirilen Türk Telekom'un yüzde 55 hissesinin alıcısı Suudi-Lübnan ortaklığı Oger Telecoms'du.

Kapitalistlerin çıkarını korumak!
AKP hükümetini esas bu ve buna benzer hareketlerinden dolayı değerlendirmek ve hakkında hüküm vermek lazım. Ama fikir önderlerinin çoğu ekonomik konuları anlamaktan uzaktır. Onun için AKP ile ilgili tartışma laiklik/dincilik gibi konulara münhasır kalmakta, ekonomik alanda doğrudan yapılan sapmalar gözden uzak kalmaktadır.
Her kapitalistin rüyası rekabeti ortadan kaldırıp tekel kurmaktır. istenen fiyatı belirleme avantajı en iyi tekel durumunda elde edilir.
Ama hükümetin görevi kapitalistlerin değil, tüketicilerin çıkarlarını korumaktır.
O zaman AKP hükümeti Suudi/Lübnan ortaklığına tekel ortamını neden hazırlamış olabilir?
Diyeceksiniz ki "Ne dırdır edip duruyorsun, Telekom özelleştirilmesi şeffaf bir biçimde herkesin gözleri önünde televizyonda yapıldı."
Doğrudur. Açık artırma yapıldı. En çok parayı ödeyen kazandı. Ama ne özelleştirilmeden önce ne de sonra telekom sektörü liberalleştirilmedi. Rekabet yaratılmadı. Küçük operatörlere hayat hakkı tanınmadı. Kablo gibi alternatif telekom araçları devlet elinde öldürüldü. Sektörü düzenlemek üzere kurulan Telekomünikasyon Kurumu görevini yapabilme gücünden mahrum bırakıldı.

Tüketicinin aleyhine bir durum
Bütün bunların sonucunda da tüketiciler telekom hizmetlerinde vermeleri gerekenden çok ücret ödüyorlar. Aldıkları hizmetin kalitesi ve sürati düşük. Özelleştirmeyi kazanan şirket de vaat ettiği kadar yatırım yapmadı.
Rekabetin mantığı rekabeti ortadan kaldırmaktır. Ama bu mantık kapitalistler için geçerlidir. Devletler için değil.
Telekomda tüketicinin açıkça aleyhine olan, Avrupa Birliği prensiplerine aykırı olan bu durumun sürdürülmesinin nedeni ne olabilir?
Bu ve yarınki yazımda hatırlatacağım bazı başka soruları sorup cevaplandıracak kurum kaldı mı Türkiye'de, basından başka?
* 1) Warren Buffet (spekülatör), 62 milyar dolar, 2) Carlos Slim Helu, 60 milyar dolar, 3) Bill Gates (Microsoft), 58 milyar dolar.
--spoiler--

4 nisan 2008 tarihli mmiliyet gazetesi Metin Münirin köşesinden alıntı
yıllık 1 milyar dolar gelir getiren işletmeleri 800 milyon dolar taksitlerle ve marka değerinin bile yarı fiyatına satmak sonucu ne derece özelleştirme olduğu tartışılır durumların sonuçlarıdır.

ayrıca kapalı gişe ihalelerle de bu tür olayların gerçekleşiyor olması peşkeş konusunda istikrar örneğidir.
(bkz: vergi affı) (bkz: özelleştirme) (bkz: eş dost kapitalizmi)
devletin en karlı işlerinden bir olan, tekel'in içki bölümü özelleştirilmeye çıkarılır.180 milyon dolar bedelle ve yaklaşık 1,5 yıl taksitle mey içki'ye satılır. mey içki hemen bir dağıtım ağı kurar ve taksit biter bitmez bir amerikan şirketine yaklaşık 950 milyon dolara şirketi satar. 1,5 yıl içinde, devlet sayesinde kemiksiz 770 milyon cebe indirilir..

edit :imla.
dışbank' yarısı devletin sayılabilecek iş bankası'nın inanılmaz düşük faizli kredileriyle, aydın doğan'a 90 milyon dolara aldırılır. aydın doğan, çalışır! çabalar! ve bir süre sonra,aynı bankanın yaklaşık yüzde seksen hissesini yaklaşık 980 milyon dolara fortis bank'a satar. geçtiğimiz yılın vergi kralı olur. herkes alkışlar. beşik herkes daha rahat uyusun diye, daha fazla sallanır.
alım satımlarla kendi tuttukları kişileri illegal şekilde adeletin açıklıklarından yararlandırma durumu.
devlet büyükleri! türkiye'nin tarım için altın değeri taşıyan, çok verimli topraklarına yani izmit ve sakarya'ya, toyota (sabancı) ve ford (koç) grubuna fabrika kursun diye arazi tahsis eder. deprem bölgesi, verimli tarım arazisi laflarına kulak tıkarlar. doğuda, iç anadoluda milyonlarca metrekare boş alan dururken, tüm dünyanın en titizlikle üzerinde durduğu konu olan tarım'ın anası bellenir. doğal olarak, bu fabrikalrın olduğu yerlerin çevresine de evler yapılır. tarım azalır. yeter ki, bunların fabrikaları istanbul'a yakın olsun. şirketlere ek maliyet getirmesin. domates yetiştirdiği tarlaya kurulan fabrikada, çalışan adam, işi var diye mutlu olur. eve giderken hormonlu domatesleri yine migros'tan carrefour'dan alıp, kazandığı parayı yine onlara iade eder. sonra her yıl yeni bir kalkınma planı açıklanır. gap derler gup derler, eldeki tarım arazilerini peşkeş çekerler.
(bkz: vehbi koç)
bazen gerekli olan yöntemlerdir.
ülkemizde örneklerini geçmişten bu yana sıkça gördüğümüz yöntemlerdir.
devleti ve dolayısıyla gücü ele geçiren iktidarlar başta kendilerini ardından eş,dost, ve akraba gibi yakınlarını devletin imkanlarını kullanarak zenginleştirirler. bu başlı başına en büyük suçlardan biridir zira ülkede gelir adaletsizliğini, haksız rekabeti körükler; ülke gelir ve kaynaklarının çar çur edilmesine sebep olur.

ama halkımız çoğunluk olarak gaflet, dalalet ve hatta hiyanet içinde olduğundan ülkenin bu başlıca sorunuyla ilgilenmez.
çalık grubuna medya patronu yaratmak amacıyla sabah yayın grubunu alması için gerekli krediyi devlet bankası halk bankası ile sağlamasıdır. kaldı ki berat albayrak şirketin ceo'sudur.

mesut yılmaz döneminde de tansu çiller'de de turgut özal döneminde de farklı işadamları için farklı senaryolar gündeme getirilmiş ama hayat ve siyaset devam ettiği için bu konuda herhangi bir yaptırıma ugrayan olmamıştır olmayacaktır da.

kiler grubu gibi akp tarafından milletvekili yapılan iş adamlarının kazandıgı ihaleler ortadadır. albayrakların da istanbul belediyesinden topladıgı ihaleler de.
güncel Önemli Başlıklar