bugün

elin amerikalısının, avrupalısının kütüphanede kitap aramayıp internetten araştırabileceği olay. ermeni soykırımı da bir zamanlar böyleydi. ne zaman ki ermenilerin lobi faaliyetleri başladı, ondan sonra haberimiz oldu ülke olarak, ama atı alan üsküdarı geçmişti çoktan. düşünsenize araştırmak istiyorsunuz ama ortada doğru dürüst resmi bilgi yok. ee kim yapacak? ulan ben mi araştırcam, ben miyim tarihçi? tabiki ttk yapıcak. eğrisiyle doğrusuyla koycak belgelerini. yoksa götten yorum yapmakla olmaz. ilerde görürüz belki cnn'de bilmem nerde tarihçiler toplandı diye alttan flash haber geçerler. sonrası mı? çamlak çömlek patladı, hepimize geçmiş olsun efem.
alenen abdullah öcalan'ı ve yediği haltları destekleyen, ve bunun sonucunda kendilerinin son derece dangalak olduğu düşünülen bir avuç sözlük yazarının aslında ne kadar da barışsever, hümanist, savaş karşıtı kelebekler olduğunu anlamaya vesile olan olay.

her fırsatta lafı ırkçılığa getirmeden önce, bu ülkenin daha önce de şimdiki gibi bölünmeye çalışıldığını, ve bu çabalara ilk cumhuriyet döneminde nasıl cevap verildiğini görerek ders çıkarmak gerekir.
yanan evlerin dumanlarının ağıtlarda saklandığı katliamdır.
yenilerine bir de 21 subat 2008 ırak katliamı şeklinde bir katliamın da 10-20 seneye eklenecek katliam türüdür.

ayrıca enteresan olan da şudur;

(bkz: başlık açmak için 00 00 ı beklemek)
hakkında yorum yapabilmek için üstünden çok seneler geçmesi gereken olaylar bütünüdür.
bölgenin türkleştirilmesi amacıyla, dersim'e özgü yüz kızartıcı kanunnamelerle başlayan katliamdır, aslına bakılırsa ortada belirgin bir isyan yoktur. olsa olsa yapılan harekata karşı bir direnişten söz edilebilinir.

dersim'e verilen tunceli ismi aynı zamanda katliam hareketinin ismidir: "tunç eli".

Katliamdan önce ismet inönü tarafından Mustafa Kemal'e sunulan rapor şu şekilde:

"... Van, Muş ve Erzincan ovaları, Kürt yayılmasına açıktır. Van ve Erzincan'da acele olarak, Muş ovasına yavaş yavaş, bir de Elazığ ovasında kuvvetli Türk kitleleri meydana getirmek zorundayız.

ERzincan yakınındaki boş köyler, Dersim'in sert ve nütehakkim halkı ile hızla dolmaktadır. Erzincan beyleri, arazileri işlemek için Dersimlileri maraba adı ile kullanmaktadır. Bu, beylerin bir nevi Dersimli himayesine sığınmasıdır.

Bu köyler ve meralar, Dersim çapulcu kollarının içeri yayılması için menzil ve yataklık rolü yapmaktadır. Az zamanda Erzincan'ın Kürt merkezi olmasıyla asıl korkunç, Kürdistan'ın meydana gelmesinden ciddi olarak kaygılanmak yerindedir.

Kürtlere okullar yapılıp yapılmayacağı, şimdiye kadar bir politika olarak mütalaa edilmiştir. Bu politikayı halk biliyor. Biz, bundan hiç yararlanmadığımız halde zararlarını çekiyoruz. Daha Türk köylerindeki okulları yapmamışken ve en nihayetinde yüzde 10'a varamayan okutmada biz özel siyaseti halkın diline düşürmede hiçbir fayda yoktur. Sonra, ilkokulu okutmada çıkarımızın daha yüksek olduğu kanısındayım. Kürtleşmiş ve kolayca Türklüğe dönecek yerleri okutmak, hatta Kürtlere Türkçe öğreterek Türklüğe çekmek için ilkokul ve onun iyi öğretmeni çok etkin araçtır".

Aynı raporda eylem planı özetle şöyle açıklanıyor:

" Dersim vilayetini yeni yöntemle yapılandıracağız..... Bundan sonra Dersim'e verilecek şeklin safhası başlayacaktır. Bütün tasavvurlar gizlidir"

Bu da Mustafa Kemal'in meclis konuşmalarından:

"işlerimizin en önemlisi DErsim meselesidir. Bu yarayı, bu korkunç çıbanı temizleyip ve kökünden kesmek işi her ne pahasına olursa olsun yapılmalı ve bu hususta en acil kararların alınması için, hükümete tam ve geniş yetkiler verilmelidir."

Asilimasyonist politika sonucunda yapılan bu katliam Kürt sorununun gelişim aşaması açısından da önemli bir veri sunuyor. birçoğu gibi bu katliam da hala yüzleşemediklerimizden.

Unutmadan, bu da bonus: (bkz: cemal sureya/#2960223)
çoluk çocuk denilmeden birçok sivilin katledildiği isyan. bugün "türk katliam yapmaz.", "devletim neylerse güzel eyler" diyenlerin, dersim isyanını biraz inceleyip kendini en azından biraz sorgulaması gerek. dönemin albaylarından hulusi yahyagil, isyanı şöyle anlatır:

"l938'de bizi dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya memur etmişlerdi. isyan dedikleri şey de, bazı dağ köyleri o yıl vergi verememişti. bize verilen emir ise tek kelime idi: 'imha!'..

'canlı bir şey bırakmayınız; genç-ihtiyar, çocuk-kadın ve saire.'

bunların çoğu rafızî idi. fakat bu tarz bir muamele ile, bunlar salâh mı bulacaklardı? ben kıt'a komutanı idim. en çetin ve zor vazifeyi de bize verdiler.

'sen piyadesin, seni topla takviye etmek gerektir' dediler.

müthiş bir hüzün ve ızrıdap içinde idim. hz. üstad benim bu hüznümü hissetmiş. bu durumu kendisine yazıp soramadım. nasıl yazabilirdim? bu ızdırabımı kâğıda nasıl dökebilirdim? tam merhum pederimle vedalaştım. hayvana bindim gidiyordum. bir de baktım, hizmet eri koşarak geldi. elime bir mektup verdi. mektubu açtım. mektubu üstad kastamonu'dan ürgüp müftüsü olan kardeşi abdülmecid vasıtasiyle gönderiyordu:

'hulusi'nin bir gailesi var, diye hissediyorum. merak etmesin. risale-i nur'un şakirdlerine inayet ve rahmet, nezaret ve himayet ederler. dünyanın meşakkatleri madem sevap verir, geçerler; o musibetlere karşı sabır içinde, şükür ile, metanetle mukabele edilmek gerekir. hem o, hem sizler, bütün dualarımda ve kazançlarımda benimle berabersiniz.'

az sonra isyân olan bölgeye gittik. döndük dolaştık. o bölgesi terk etmişler, dağlara mağaralara çekilmişler. rahmet-i ilâhîye yardımımıza yetişti. elimizi kirletmeden ve kana bulaştırmadan bizi kurtardı."
--spoiler--
Cumhuriyet tarihinin en büyük isyanı ise 1937 de patlak verdi. Nedenler yine aynıydı. Kürt ağalar yönetilmekten hoşlanmıyorlardı. Yöreye yol, su,hele okul gelmesini hiç istemiyorlardı. Köprü, yol, okul demek medeniyet demek, Kürt insanının dışa açılması, kölelikten kurtulması demekti. işte Şeyh Rıza nın başını çektiği Dersim isyanı bu tür bir köleliğin, cehaletin ve bunlara bağlı olarak kendi düzenlerinin sürüp gitmesi için başlatıldı.

Nokta dergisinin 28 haziran 1987 tarihli sayısında benim ingiliz arşivlerinden çıkardığım bir belge yeralmaktadır. Dersim isyanının lideri Şeyh Seyid Rıza nın ingiliz Dışişleri Bakanlığı na gönderdiği bir mektuptur bu. 30 Temmuz 1937 tarihli ve Dersim Generali Seyid Rıza imzalı bu mektupta isyanın lideri ingilizlere şöyle seslenmektedir:

- Uç milyon Kürt benim sesimden ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyor...

işte dersim isyanı ancak bu kadar bağımsızlıkçı, bu kadar özgürlükçüydü!.. yayımlanmasının hemen ardından bazı çevrelerde bu belgenin sahte olduğu ileri sürüldü. Belgenin aslı Londra da, Public Record Office arşivleri arasındadır ve dileyen herkes parasını vererek bir kopyasını edinebilir.

Dersim isyanı son derece kanlı bir şekilde bastırıldı. isyanın elebaşları Elazığ çarşısında, halkın önünde asıldılar. 1938 deki ikinci harekatta ise Dersim Kalan mıntıkası tamamen temizlendi. Komitem belgeleri bu isyanın nedenleri konusunda zamanın en dikkate değer saptamasını yapıyor. 29 Temmuz 1937 tarihli ve Türkiye Komünist Partisi Genel sekreterlerinden ismail Bilen imzalı belgede Dersim olaylarından şöyle sözediliyor:

- Ankara Hükümeti Dersim bölgesinde Kürt aşiretlerinin yeni bir gerici ayaklanmasını bastırmakla uğraşıyor. Dersim de devlet otoritesi sadece kağıt üzerinde kalıyordu. Feodal aşiret reisleri her fırsatta devleti hiçe sayıyordu. Bugün Kemalist rejimin enerjik reformları yüzünden kendi iktidarlarını tehdit altında hisseden feodal unsurların ümitsiz bir direnişiyle karşı karşıyayız.
--spoiler--

ümit zileli nin vur emri isimli kitabından alınmıştır.

edit : ulan seovi. benim görüşlerim mi bunlar? git, ümit zileli yi eksile...
erzincan'ı sahipsiz sanan bir avuç kendini bilmezin, erzincan'ı geçerek karadeniz'e çıkma isteğidir. kapak olsun.
(bkz: yaşa erzincan varol türkiyem) **
resmi ideoloji tarafından yönlendirilmiş zihinlerin "isyan" olarak tanımladığı fakat birçok yönüyle soykırım ya da katliam olarak nitelendirilebilecek olaylar bütünü. bugün 70.ci yılında olmamıza rağmen , bu olaylar hakkında en ufak bir araştırma zahmeti duymadığı halde dersim katliamı hakkında fikir beyan edenleri vatan haini olarak yaftalayanlar yüzünden ne yazık ki tarihimizle yüzleşemiyoruz.
marksist, aynı zamanda kemalist ve aynı zamanda ateist ve yine aynı zamanda üstüne bir de alevi olanlara 1937 yılından 80-90bin kişinin "olmaz öyle şey'" diye seslendiği katliam.
dersimli kürt ve zaza alevilerin yanında 1915'ten sonra güvenlik nedeniyle dersim'e sığınmış ermenilerinde katledildiği olaylar bütünü.
onlarca alıntının olduğu ama alıntıların kaynaksız yayınlandığı bir konu.

kaynaklardan bağımsız, mantık çerçevesinde olayı ele alırsak,

1-öldürüldüğü iddia edilen 50.000 kişi var, o tarihlerde 50bin kişilik kaç il vardı acaba?

2-insanların kollarındaki ve ağızlarındaki çalınan altınlardan bahsediliyor, o devirde o zenginlik hey maşalah diyesi geliyor insanın, bu devirde gitseniz o kadar altın bulamazsınız, kaldı ki insanla seferberlikte neleri var neleri yoksa bağışlamışlardı, dersimliler zahmet etmemiş heralde.

3-bu devlet halkına düşmandı da bir tek dersim'de yaşayanları mı kendisine düşman belledi. neden bir foça katliamı, fatsa katliamı yada muğla katliamı yok??

devamı da gelir ama bu kadarı da yeter, zaten biz isyan ettik diyerek suçlarını da itiraf ediyolar.

edit: 1950 yılı il nüfusları;

1950 IL MERKEZLERI NÜFUSU
ADANA 117 642
ADIYAMAN 11 522
AFYON 29 818
AGRI 10 028
AMASYA 14 470
ANKARA 288 536
ANTALYA 27 515
ARTVIN 4 562
AYDIN 20 161
BALIKESIR 36 006
BILECIK 4 878
BINGÖL 3 977
BITLIS 11 137
BOLU 7 954
BURDUR 14 865
BURSA 103 812
CANAKKALE 11 824
CANKIRI 14 108
CORUM 22 833
DENIZLI 22 017
DIYARBAKIR 45 053
EDIRNE 30 426
ELAZIG 29 317
ERZINCAN 18 043
ERZURUM 53 353
ESKISEHIR 89 879
G.ANTEP 71 887
GIRESUN 12 507
GÜMÜSHANE 4 220
HAKKARI 2 756
ANTAKYA 30 494
ISPARTA 18 363
MERSIN 36 463
ISTANBUL 1 002 085
IZMIR 227 578
KARS 21 130
KASTAMONU 13 597
KAYSERI 65 488
KIRKLARELI 14 557
KIRSEHIR 14 034
IZMIT 36 037
KONYA 64 434
KÜTAHYA 19 448
MALATYA 48 621
MANISA 35 240
K.MARAS 34 641
MARDIN 19 354
MUGLA 10 612
MUS 7 050
NEVSEHIR 15 054
NIGDE 12 457
ORDU 11 668
RIZE 15 067
ADAPAZARI 35 581
SAMSUN 44 019
SIIRT 15 580
SINOP 5 780
SIVAS 52 234
TEKIRDAG 15 696
TOKAT 21 666
TRABZON 33 990
TUNCELI 1 883
S. URFA 38 685
USAK 19 636
VAN 13 664
YOZGAT 11 885
ZONGULDAK 35 722
AKSARAY 10 966
BAYBURT 9 843
KARAMAN 13 476
KIRIKKALE 15 750
BATMAN 915
BARTIN 8 789

KAYNAK: Türkiye Tarihi Yerler Kilavuzu (Orhan Albayrak)

rakam sallayanlar daha destekli sallasınlar, hatta küsürat versinler, daha inandırıcı olur. he yok sen hala doğru lan o vakitte bu kadar adamı nerden bulmuşlar, demekki bizi kandırmışlar demiyosan kimsenin sana yapabileceği birşey yok, piyon olmaya devam edersin.

uzun zaman sonra ek: anadolu savaştan yeni çıkmış, halk harap ve bitap, devlet daha kök salamamış, savaş alevi dünyayı kasıp kavuruyor, bu ahval içinde sen tutup isyan edip devleti içerden yıkmaya çalışıyorsun, ardından tutup buna katliyam diyorsun, alakası yok bu suç ve cezadır.
dersim'in 1950 yılı nüfusunun çürütmek için değil, katliamın varlığını desteklemek için kanıt oluşturduğu isyandır.

bu konuyla ilgili yaptığım yüzeysel de olsa bir araştırmada, sayılar üzerinde fazla durmadan, meselenin nasıl şekillendiği ile ilgili birkaç iddia ile karşılaştım.

bir iddia mustafa kemal'in o yıllarda çok rahatsız olduğu ve katliamın mustafa kemal'e rağmen inönü önderliğinde yapıldığı. ama bu iddianın doğruluğu bana oldukça tartışmalı geldi. bilindiği üzere atatürk'ün mânevi kızı sabiha gökçen'in havadan bölgeyi bombalayarak birçok insanın ölümü eşliğinde isyanın bastırılmasında etken olması durumu var ki, bu bu iddiayı oldukça zayıflatıyor.

diğer taraftan bölge halkının kalbinde dersim katliamının izleri bu kadar canlı olmasına rağmen çoğu evde mustafa kemal resimlerinin hacı bektaş-i veli'nin ve ali'nin resimlerinin ortasında yer alması ilginç bir durumdur.
bu isyanı katliam olarak nitelendirenlerin Mustafa Kemal'in askerleri olarak yoldan çevirdiği herhangi bir türk e gereken cezayı vermesini önerdiğim isyandır.Veremeyecek olan Türklüğe suçlu diyen ancak götü yanmış kedi gibi ağlamaktan başka bir halt yapmayan kendini bilmez vatan hainleri susması gereklidir yoksa Türk milleti atasına devletine milletine ihanet edenlere gereken yaptırımı yapmaktan çekinmez.

Yaptırım içinse (bkz: istiklal mahkemeleri)
eğer bu isyan 1938 den sonra bastırılmış olsaydı, üzerinde bolca tartışma olacağı kesindir.
süleyman demirel hükümetlerinin ünlü dışişleri bakanı ihsan sabri çağlayangil'le emekli olduktan sonra 1986 yılında yapılan bir röportaja göre kimyasalların kullanıldığı bir katliamı doğurmuştur.

--spoiler--

kanli bir hareket . ".....tercümana kürtçe anlattı. tercüman bize tercüme etti. [kürt adam şöyle dedi] 'beyanatınız bizi duygulandırdı. vereceğiniz isimler üzerinde inceleme yaptık. üç tanesi hariç bunları size teslim etmeye karar verdik.' abdullah paşa bu üç tanenin kim olduğunu sordu. içlerinden biri bu kadın. bir tane de başka adam var. abdullah paşa bu üç kişinin istisna edilmesine razı olamayacaklarını, bu üç kişinin de teslimi gerektiğini kabul ettiklerini beyan etti ve bu üç kişinin istisnasının sebebi sordu. kürt büyük bir samimiyetle dedi ki: 'bir adamın bir kocası olur dedi. siz bir hareket yapıyorsunuz. bu hareket gelir geçer. buraları yine kürt ağalarına kalır. o zamanlar bize zulüm ederler. bizi kurtaramazsınız siz. siz bütün dersim'e hâkim olsanız, oraya devlet otoritesi girse zaten biz ağaya kul olmalıyız. ama siz yoksunuz, bizim daimi muhatabımız ağa olduğu için ve kudret de onda olduğu için ve bunlar da şeyh olduğu için, din büyükleri olduğu için, size değil onlara itaate, sizin değil onların söylediğini yapmaya mecburuz.'abdullah paşa, şimdiye kadar bu işin böyle olduğunu, fakat hükümetin bundan sonra kararlı olduğunu, dersim'i de yurdun öbür parçaları gibi hükümetin otoritesinin cari olduğu ve hükümetin üstünde tek bir otoritenin bulunmadığı yer yapmakta kararlı olduğunu, ağaların lafına kapılmamasını, meseleyi tekrar tezekkür etmelerini söyledi. bunlar kabul etmediler. sonra biz geri döndük. yani meclise. neticeyi söylüyorum. bunlar kabul etmediler. mağaralara iltica etmişlerdi. ordu zehirli gaz kullandı. mağaraların kapısının içinden. bunları fare gibi zehirledi. yediden yetmişe o dersim kürtlerini kestiler. kanlı bir hareket oldu. dersim davası da bitti. hükümet otoritesi de köye ve dersim'e girdi. dersim böyle bitti. bugün dersim'e rahatça gidebilirsiniz. jandarma da gider siz de gidersiniz. yalnız son zamanlarda bilhassa sınırlarda dış tesirlerden kürtlerin bağımsızlık hareketi başladı. kürtlerin bir bölümü türkiye'de, bir bölümü iran'da...." (kayıt burada bitiyor.)
--spoiler--

ses kaydına doğrudan bağlantı:

http://www.karakutu.com/muzik/caglayangil1986.mp3

not: bu eksiler bana mı, zehirli gaza mı, yoksa "fare gibi" ifadesine mi?

ekleme: ses kaydı ilgili siteden silinmiş. buradan indirebilirsiniz.

http://rapidshare.com/fil...61893/caglayangil1986.mp3
(bkz: dersim isyanı)
olayla ilgili anıları okuyabileceğiniz bir haber linki,

http://www.internethaber....news_detail.php?id=168745
--spoiler--

Bir başka biyografik araştırma ise Dersim'de yaşananlar şu şekilde anlatılıyor;

"Dersim isyanı'nda isyan eden bazı insanlarla askerler harp ederken, isyancılar yavaş yavaş çekilip dağın zirvesine doğru gitmişler. Bizim askerler onlara ulaşamıyor ve bir şey yapamıyorlardı. Bu defa herhalde gelen emirler mucibince, Hulusi Bey'e de verilen emir gibi, geri dönüp masum çoluk-çocuk, ihtiyar demeden katletmeye başlamışlar. Hatta hınçlarını alamayarak, bazı taburlar topladıkları çoluk-çocuk, kadın ihtiyar, bigünah masumları büyük avlulu surlu bir evin içine doldurmuşlar ve birçok teneke gazyağı döküp bunları ateşe vermişlerdi. Bu ateş içinde yükselen feryatlar ve çığlıklar ortasından, bir kadın kucağındaki bebeğini ateşte yanmaması için surun üstünden dışarıya fırlatmış. Fakat bir yüzbaşı o bebeği süngüleyerek, süngü ile tekrar surun üstünden ateşin ortasına atmıştı. Gözümle gördüm."

(Aktüel dergisi-Tuncay Opçin)
--spoiler--

http://www.internethaber....news_detail.php?id=168745
sonrasında şehrin isminin tunceli olarak değiştirildiği katliam.bir de şehre ilk bombayı ilk kadın pilotumuz,gururumuz olan sabiha gökçen atmıştır.müthiş bir gurur tablosu.
türkiye cumhuriyetine isyan edenlerin ders çıkartması gereken hadise. dini mezhepleri ne olursa olsun sunni, alevi, keldani ya da her ne haltsa... isyankarların başlarına gelecek son aynıdır. bir hatırlatma her alevi tuncelili değildir, ayrıca her tuncelili de alevi değildir. yanlış anlaşılmalara mahal vermemek lazım, zira tunceli alevi yurdu felan değidir, türkiye'nin hiç bir yeri herhangi bir mezhebin yurdu değildir. zaten alevi vatandaşlarımız türkiye'nin bir çok yerinde yaşmaktadır. bu hadise mezheb mevzusundan ayrı tutulmadır. burada bir mezhebe ya da inanışa karşı silahlı güç kullanma yoktur.
isyan sırasında dersim semalarında dolaşan uçaklardan şehirin heryerine kağıtlar atılmıştır. kağıtların üstünde ise hançerlenmiş yılan resmi vardı. yani siz yılansınız, devlet de hançer..
Aslı Dersim Katliamı'dır, zira yalnızca isyancılar değil Dersim'de yaşayan herkes cazalandırılmıştır. hedef gözetmeksizin köyler ve kaçan insan toplulukları bombalanmış, toplu katliamlara girişilmiştir. Zaten katliam öncesi uçaklardan atılan bildirilerde de "isyancılar teslim olursa, sadece masumlara değil isyancılara da adil davranılacak, teslim olmazlarsa hepiniz mahvolacaksınız" denilerek, "masumları da mahvetme" fikrinin amaç olarak belirlendiği açıktır.

modernleşme sürecinde bir bölgeyi dönüştürmenin onca yolu varken, dönemin Nazi almanyasının gazına gelip devletin Tunç Eli'ni vatanın her yanına hızla vurmasını sağlayan bu harekat sonunda, kemalist modernleşmenin şekilciliği de apaçık ortaya çıkmıştır. Sen isviçre kanunlarını çevirip 'modern' devlet kur, kadınlara oy hakkı verdim diye övün, ondan sonra taa Roma Hukukundan kalma "suçun şahsiliği" ilkesini boşverip, "bombalayın bütün dersim'i" de.

Yine bu başlık sayesinde görülmüştür ki, devletin insanlar için bir araç değil, insanları devletler için bir araç olarak gören, "sen devlete isyan edersen devlet de senin çocuğunu kesebilir, naapsaydı isyancılara karışmasaydı da vatan bölünsemiydi" diyen gözü dönmüş bir kitle de mevcuttur. Herhalde pkknın üleye yaptığı en büyük kötülüklerden birisi de bu, artık insanlar birbirleri için ağlayabilmek gibi en temel insani melekelerini kaybetmişler her şeyi bölücüler-bölmeyiciler ikiliğine indirgiyorlar.

Oysa, sosyolojik açıdan anlaşılabilir olsa da, ve politik gerekçeleri olsa da, insani bir rezalettir, 1930'ların türkiyesinde bile hukuksuzluktur yaşanan. Bir de utanmadan tunceli diye isini değiştirmişler. Resmi tarihte bu olayların adının bile anılmaması da suçluluk psikolojisinin bir gereği zaten. Tabi bir de olayın atatürk döneminde olmasının, hatta atatürkün dersimi bombalamaya giden uçakları mutlu mesut izlerkenki bir fotoğrafının bulunması da bu olayların yeterince konuşulmamasının bir başka sebebi.

Ha unutmadan, isyan isyan deniyor ya, hepi topu, Osmanlı'dan gelen hukuki özerkliğini vermek istemeyen aşiretlerin vergi ödememekte direnmeleridir söz konusu olan. Öyle binlerce kişi dersimde ordu oluşturup ankaraya yürümeye kalkmış gibi bir imaj veriyorlar.

bir de dönemin resmi yayın organı gibi olan cumhuriyet'te çıkan Dersimlilerin nasıl ensest meyillisi oldukları, çiğ et yedikleri, kürtlerin kuyruklarının olduğu gibi utanç verici haberler vardır ki, onlara değinmemek, olayın içerisinde geçtiği psikolojik ortamı atlamak olur. (o dönemde almanyada çingeneler için söylenen şeyler neredeyse birebir çevrilmiştir aslında)

Velhasıl, 38 öncesi kayıtlarda 65,000 nüfusu olan Dersim, 1950'lerde 1500 kişilik Tunceli'ne dönüşmüş, bu "manevralarda" da resmi rakamlara göre sadece 7500 kişi ölmüştür, yersen...

En azından olaylardan hiç bahsetmemek yerine bu insanların acıları tanınmalı, toplu mezarların yerleri açıklanmalı. Bırakın da bir mezarları oluversin insanların...
taraf gazetesi yazarı araştırmacı ayşe hür'ün hakkında oldukça kapsamlı makalelere imza attığı katliamdır.

--alıntı--
resmî rakamlara göre yüzlerce; gayri resmî rakamlara göre binlerce kişinin ölmesi ve binlerce ailenin sürgüne gönderilmesiyle biten harekâtın dersim kürtleri tarafından 'soykırım' olarak adlandırılmasını, sayın gürsoy* 'abartılı' veya 'yanlı' bulabilir diye kendisinin daha çok güven duyacağı başka bir kişinin şahadetine başvuracağım. bu kişi, o sırada, 19. piyade alayı'nda stajyer olarak görev yaparken dersim'e gönderilen, geleceğin hava kuvvetleri komutanı ve tabii senatörü, 12 mart muhtırası'nın imzacılarından muhsin batur. batur, bir mülakatında okuyucularından özür dileyerek yaşantısının bu bölümünü anlatmaktan kaçınacağını söylemiş, bunun nedeni sorulduğunda, 'dersim'de tanık olduğu şeylerin bir devlet sırrı olarak kendisinde kalacağını; ancak o dönemde o yörede tanık olduğu 'şeyleri' günümüzde de yapılan ve karşısında olduğu 'şeyler' olarak niteleyip sözlerini noktalamıştı. (aktaran musa anter, anılarım doz yayınları, 1990, s. 44.) batur'un telaffuz etmekten kaçındığı 'şeyler'den biri, daha sonra resmî çevrelerin de kabul ettiği gibi, zehirli gaz kullanılması idi. bir diğeri, isyancı aşiretlerin kadın, çocuk demeden munzur çayına atılmaları idi. harekâtın ayrıntılarını merak edenler ismail beşikçi'nin tunceli kanunu (1935) ve dersim jenosidi, (belge yayınları, 1990) adlı kitabına bakabilirler.
--alıntı--
güncel Önemli Başlıklar