bugün

Cocuktuk. Mevki soke. Kayas dagi vardi. Kemalpasa dan yukari. Yuru allah yuru bazi yerlerde tirman. Sosyetik adi tracking oldu. Neyse cocuguz 5 arkadas. Gidebildigimiz yere kadar bisikletle gidip sonra agaca kitleyip devam ediyorduk yurumeye. Canta da sucuklar patatesler. Dereye varinca bosaltirdik cantalari. Yakardik atesi. Dereden su icerdik kana kana yedikten sonra getirdiklerimizi. Gunes alcalmaya basladiginda suluklarimiza dere suyu doldurup donerdik. Her hafta cumartesi pazar yapardik bunu. Telefonumuz yoktu. Soke diye isikli tabelasi vardi soke nin. Tepe de yanan. Yaninda kocaman kaya. Bir gun kafayi bozup gece gittik annemler bizi saklambac oynuyor saniyor. Aysel dedi nereye gidiyorsunuz. Dereye dedik elimizde fenerler. Bende gelicem dedi oturdu benim bisikletin onune. Sele falan hakgetire tabi. 5 km falan sehir icinden geciyoruz tabi. Soke nin bir ucundayiz. Yolu uzattim resmen. Istasyon caddesi, morel, celtikci derken geldik kemalpasaya bagladik bisikletleri yuruyoruz yukari ama kopek sesleri falan tirsmiyor degiliz. Belli etmiyorum tabi korumaci erkek. Vardik tepeye. Soke isil isil o kadar guzel gorunuyordu ki anlatamam. Tabelanin altina oturduk kayaya... Aysel cok yorulmustu. Basini omzuma yasladi buram buram ipek sampuan kokiyor tabi kucuk cocuguz amk. Parmaklarimla oynadi. O manzara o dere ve aysel hic cikmadi aklimdan. En son 2016da dedemin cenazesinde gordum aysel i. Soke den cikmamis tanidik tayfasindan biriyle evlenmis 2 cocuk sahibi olmus. Konustuk biraz. Dedi ki 'tabelayi yiktilar biliyor musun?' yok dedim haberim yok. 'Dere de kurudu...' dedi. 'Dedem de oldu aysel... Artik beni soke ye baglayan hic bir sey yok...' dedim.

Bu da boyle bir animdir.
en son 24 yıl önce edirnede yaptığım. çok durgun bi dereydi ve de berraktı.
mevcut zaman diliminde şehirlerde gerçekleştirilmesi pek mümkün olmayan eylem.