bugün

denize nazır bir kentte başlamışsa insanın hayatı, devamında da deniz ister.. sonra tıkıştırıldığı anadolu kentinde.. olmaz.. yaşayamaz.. doğal yaşam alanı burası olamaz..

hem garipsemekle beraber sevmemek de gelir..

o şehir üzerine üzerine gelir.. bir açık kapısı yokmuş gibi gelir..

ne kadar nefes alsan da alamamışsın gibi gelir..

çok zor gelir yaşamak..
gece sıcağında balkona çıkıp, meltemi hissedemeyen insanın ruhundaki sıkıntıdır.
bütün şehri dolaşan , aslen yağmur suyunu kullanmak için yapılmış "su birikintilerini" ve bunları şehir tanıtma rehberine bile yazdıklarını görünce yaşanan duygu. hatta insan türk olunca "deniz olan şehirlerin , deniz kıyısındaki molozlarla çirkin hale getirilmesini" de garipsemek durumunda kalıyor.
(bkz: freiburg)
gülme komşuna gelir başına atasözünü söylemenin yerinde oldugu durumdur. küresel ısınmayla başbaşa kalmış bir dünya da geleceginin kuraklık oldugunun bilincine varmadan garipsenen bir durumdur. cocuklarınızın, gelecek nesilin, bırakın denize girmesini, k.cını yıkaması için yatırım yapmak istiyorsanız 2 gügüm * doldurarak özenle muhafaza etmeniz gerekebilir.*
denize kıyısı olmayan şehirde insanın yaptığıdır. deniz muhakkak ki kıyısındaki şehire renk ve canlılık katmaktadır. buradan çıkıp gurbete giden ve çorak bir şehre yerleşen insanı ise denize özlem beklemektedir. denizin üstünde esen rüzgar bile özlenir zamanla, insan deniz kıyısında yaptığı yürüyüşleri özler, oysa her adımı denizedir.
istanbul'dan eskişehir diyarlarına geldiğin vakit porsuk çayıyla karşı karşıya kaldığınızda içine girebileceğiniz durumdur!...
(bkz: kar yağmayan şehirleri garipsemek). *
özellikle izmirlilerin yaptığı durumdur.bi küçümsemelikler bir şeylikler filan...
yüzüne ince bir rüzgar eser, gözlerini kapatır, deniz kokusu ararsın, bir an kafanı rüzgara çevirdiğinde denizi görmeyi umarsın, dalgaların sesini duymayı, ayaklarının tekrar kuma bastığını hissetmek istersin, derin bir nefes çeker hatıralarından, gözlerini açarsın.... karşı apartmanın duvarlarını çarpmanın şiddetini hissederek görürsün! için acır, herşeyi bırakıp kalkıp gidesin gelir.deniz uğruna bırakılır, gidilir...
(bkz: memleket hasreti)
türkiyeyi ada zanneden insanlarda mevcut olan durumdur.
denize alışmış, denizin o güzel ve huzur verici kokusunu içine çekmiş, denizle bütünleşmiş insanların hissettikleri en doğal ve en haklı duygudur. denizin olmadığı her şehir onlara internet bağlantısı olmayan bir bilgisayar gibi gelir. denizin olmadığı yerlerde uzunca süre-eğer mecbur değillerse - kalamazlar. tat alamayan bir dil ,koku duymayan bir burun, göremeyen bir göz.... deniz olmayan bir şehir işte böyledir deniz olan bir şehirde yaşayan insanlar için...
öss de derece yapıp, seçeceğin bölümün en iyisi ankaradayken istanbula gitmektir denizi olmayan şehri garipsemek.
denizi olmayan şehirler mi varmış? hadi canım!
şeklinde bir canlandırma yapılabilir ama mimik olmayınca olmuyor tabi.
Heeey !

Ne duruyorsun be,
at kendini denize.
Geride bekleyenin varmış,
aldırma

Görmüyormusun,
her yerde hürriyet.
Yelken ol, kürek ol,
dümen ol, balık ol, su ol.

Git gidebildigin yere

orhan veli kanık .. deniz dünyası, su dünyası apayrı bir dünyadır, bilen bilir işte böyle kopamaz.ve denizi olmayan yerlerde yaşayamaz.garipsemek bundandır.
(bkz: sende izmirlisin galiba)
Denizin olduğu bir yerde büyümüş ilk birasını kayalıklarda oturup denizdeki yakamozlara bakarak içmiş ilk aşk acısını çektiğinde denize karşı oturup arkadaşlarıyla dertleşmiş ağlamış arkadaşlarıyla buluşma yeri olarak sahili belirlemiş sadece yürümek için deniz kenarını seçmiş kışın en soğuk zamanlarında bile çay bahçesinde denize karşı oturup çay içme ihtiyacı hissetmiş ve uzun bir aradan sonra memlekete gelince otogarda sizi bekleyen babaya ilk söz olarak eve sahilden gidelim oldu mu demiş kişilerin (bkz: ben)vereceği doğal tepkidir.
(bkz: sözde şehir)
kuru hava, ağır çekim insanlar, hayat yavaşlatılmış bir çekimdir sanki..
denizli'ye gelmekle olmaz zira onun deniz'i isminde gizlidir. *
hayatı boyunca denizi olan bir ilde yaşayan her insanın istemeden de olsa yapacağı eylemdir. çünkü hayatı boyunca denizle iç içe olan biri başka bir yere ilk gittiğinde denizi sorar. aynen sağdan direksiyonu yadırgamak gibi bir şey.
denizi olduğunu düşünüp gördükten sonra da o şehrin denizi olmadığını görünce hayal kırıklığına uğramaktan iyidir. (bkz: denizli)
örneğin; (bkz: denizli)
son derece doğal bir durumdur...

hayatı boyunca, işe-okula gitmek için, gezmek için, kafa dağıtmak için, kız tavlamak için ve ya sadece yürümek için, ne zaman sokağa çıksa, ister istemez denizi illa ki gören bir insana, denizi olmayan bir şehrin normal olduğunu anlatamaz-izah edemezsiniz!!

denizi olmayan şehirde yaşayan, ve denizi olmayan şehirleri garipseyen insanı yadırgayan kişi de haklıdır, denizi olmayan şehirleri garipseyen de...
deniz kokusuyla büyümüş bünye için zordur deniz olmayan bir şehre alışmak.eğer deniz yoksa kafan attığında,canın sıkıldığında,sevgilinle romantik anlar geçirmek istediğinde gidebileceğin bir yerde yoktur.hiç bir mekan denizin verdiği huzuru veremez.yeri geldiğinde su üstünde atlayan balıkları görür mutlu olursun,yeri geldiğinde üstüne gelen dalgayla ıslanırsın.ama her hali güzeldir.
çoğu kişi üniversite tercihlerinde bile şehrin denize uzaklığını düşünür.deniz yoksa yazmak istemez.
edit: bu da mı başıma kaldı yaa..