bugün

hiç şüphesiz ki en asil türk solcusudur. türk solcusudur çünkü başka ülkelerde, hırsızlık yapan, banka soyan birini solcular sittin sene sevmezler.
ayakkabısı da converse dir bu solcunun.
altında bmw ile, gazetelerde yazılar yazıyordur.
kimsesiz aç ve kimsenin arka çıkmadığı bir çocuğun ekmek çalması kadar saygı duyulacak davranıştır.

Yaşanan olaydan çok neden yapıldığına bakmak gerekli bazen.
soyduğu bankadan kaldırdığı paralarla gemicik almadığı, yurt dışına kaçıp ömrünün sonuna dek rahat yaşamayı tercih etmediği için, ve dahası da, 25 yaşındayken kendini türkiyenin bağımsızlığına feda ettiği için sözlük ahalisince sevilmediği bas bas belli edilen kişiyi savunan sol görüşlü kişi.
"banka kurmanın yanında, banka soymak nedir ki?" diye soran brecht'in yolundaki solcudur.
(bkz: solun iktidardaymış gibi saldırı altında olması)
tarihten müdafaa için arayıp da bulduğun bu mu denilecek bir insan.
(bkz: robin hood)
teröristi savunan solcudur. deniz gezmiş in tek esprisi asılmasıydı. sonra da kahraman oldu tabi. bizim chp li lâyikler de hastası oldu tabi.
parayı nerde yediğini araştırmadan, robin hoodbenzetmesi yapan solcudur.

siktir git amk. o bankada kaç tane memurun, kaç tane ailenin parası vardı belkide? bankaya sadece vehbi koç'lar mı para yatırıyor?
(bkz: hadi ateistler bunu da açıklayın)
fakirden alıp, zengine verseydi; öldüğü zaman devlet töreniyle gömülebilirdi.
bankaların dünya üzerindeki bütün insanoğlunu siktiği gerçeğini anlamasından dolayı olması gereken savunmadır.

(bkz: solcu değilim)
ak partiye banka soyduuuuuuuuuuuuuuun diye çemkiren solcudur.
çünkü o deniz gezmiş de ondan.
bir de bakanların para tırtıklama olayını öne süren solcudur. rezaletin içindeyiz, sağcısı solcusu muhafazakarı seküleri ile rezil durumdayız adamlar kendi sahtekarlıklarını karşı tarafın sahtekarlığı ile ikame etmeye kalkıyor. sonra türkiye neden gelişmiyor diye sorup duruyoruz. neden çalıyoruz sorusu yerine ''bak onlar daha beterini yaptı'' demenin mantığı nedir ki?

ayrıca banka soymayı ilerici devrimci ya da hakperest bir sıfat olarak görmek aptallıktır. ihale ile iş kapanın da bankadan para çalanında götürdüğü para senin benim herkesin. yani aynı kapıya çıkıyor. devrimci müslüman pozu kesenler burnunu sokmasa iyi olur.

elbette deniz gezmiş yakınlarını palazlandırsın diye çalmadı o paraları avrupa'dan silah getirmek içi n yapmıştı bunu. emperyalizme karşı savaşan adamlar emperyalizmin göbeğinden silah alıyorlardı ne güzel değil mi?
böyle ironi ancak türkiye'de bulunur.
savunulacak bir şey değildir. olaya sol bakış açısıyla yaklaşırsak insanlar oraya birikimlerini yatırırlar. yani emeğini satarak kazandıkları paradan artanı (iş adamlarının işçinin sırtından kazandığı milyon dolarları işe katmıyorum). bi yerde deniz gezmiş dolaylı yoldan insanların biriken emeğini çalmıştır. oysa ne diyordu marx efendi; "emek en yüce değerdir." bu yüzdendir ki marksist bir insan hırsızlık yapmaz. asla ama asla meşru yoldan sapmaz. (kanuni olarak değil vicdani ve ahlaki olarak) yoksa halkın gözünde var olan değerini tamamıyla kaybeder.

deniz gezmiş'in banka soyması kendi şahsi çıkarı için değildir tamamen inandığı dava yolunda silah temin edebilmek için çalınmış bir paradır. yani halka rağmen halk için kullanılacak bir paradır. bazı arkadaşlar da bu gerçeğe gözünü yummaktan vazgeçsinler. her ne derseniz diyin gerçek yürümeye devam ediyor. konunun aslına gelirsek deniz gezmiş 24 yaşında bir genç devrimciydi. önlerinde hiç bir pratik yoktu. çok az bir teorik birikime sahiptiler. (mahir çayan hariç) sistemde bundan faydalanır. sistem devrimciyi halk kitlelerinden koparırsa onu alt etmiş olur. hata yapması için şartları zorlar. deniz gezmiş için de böyledir. 1968-70 arası deniz gezmiş farklıdır, 1970-72 arası farklıdır. 68'den 70'e kadar halkın desteğini de alan deniz daha sonraları başarısız olmanın kızgınlığıyla anarşizme kaymıştır. kısacası "ne olacak olsun artık ulan" diyerekten öfkeyle kalkıp zararla oturmuştur. zaten 70 yılından sonra var olan halk desteğini de kaybetmiştir hepsi. artık ellerinde silah ile dolaşan öğrencilikten uzaklaşmış birer devrimci olmuşlardır. silahlı mücadele sosyalizm davasının tartışılmaz bir koşuludur ancak koşulları oluşmadan böyle bir mücadele halk gözünde "terörist" damgası yemenize sebep olur. halbuki mahir çayan bunu biliyordu. toplu yazılarında bahseder; "devrimin objektif ve subjektif koşulları vardır. objektif koşullar fiziksel koşullardır. emperyalizm koşullarında bu objektif koşullar çok belirgindir. ancak subjektif koşullar yani halkın kafasında var olan bu fiziksel koşullara karşı neler yapılabileceği belirginleşmemiştir. aydın sınıf dışında da kimseler farkında değildir." gibisinden bir şeyler der hatırladığım kadarıyla. zaten tarih bu şekilde bir türlü başarılı olamayan devrimcilerin anarşizme kayması ile doludur. darbe ve devrimin vazgeçilmez koşulu müdahale gerektirecek zeminin oluşmasıdır. 27 mayıs, 12 mart, 12 eylül vs. hepsinin öncesini hatırlayınız. hepsi bir sıkıntılı sürecin ürünüdür. 27 mayıs dışında ise hepsi "bizim çocukların" ülkemize "demokrasi ve huzur" getirmesidir. bakınız 15 temmuz da aynı sürecin ürünüdür. patlayan bombalar, yolsuzluklar vs. biriken öfkeyi "bizim oğlanlar" yine bir darbeyle ülkeye "demokrasi ve huzur" getireceklerdi. devrimlerde böyledir (bkz: Ekim devrimi) koşullar hazırlanması gerekir. 1905'de vladimir lenin çarlığa yalvarıyordu onları da duma'ya (parlamento) alması için. o zamanlar bolşeviklerin halkta hiç bir karşılığı yoktu desek yeri var. ancak ne zaman 1. dünya savaşı başladı, emperyal çıkarlar uğruna rus halkının gencecik çocukları hiç bilmedikleri topraklarda çarın amaçları uğruna ölmeye başladı halk açlıktan kırılmaya başladı o zaman işte bolşeviklerin günü geldi ve kışlık sarayı basarak devrimin yolunu açtılar. çin devriminin lideri mao diyor ki; "bir baba kollarında çocuğunun açlıktan öldüğünü görünce devrim şart olmuştur." der. bunu sözünü türk bir akademisyene söylüyor. soru ise; "türkiye'de devrim ne zaman olur?" dur. facebook sayfalarında dolaşan bir jpg var. deniz gezmiş'in sözü olarak paylaşılıyor. deniz gezmiş böyle bir söz söylemiş midir bilmiyorum ama -eğer devrim için uykularınız kaçmaya başladıysa devrim başlamış demektir- buram buram romantiklik kokan bir sözdür. velhasıl türk devrimi de böyle olmuştur. subaylar içerisindeki bir küçük grup her şeyin farkındadır ancak halkın pekte umrunda değildir. yakup kadri'nin yaban romanını okuyanlar olayı anlar. yunanlılar işgale geldiğinde izmir'de yunan bayrakları diktirip onları karşılayanlar vardı. emperyalizmin ne olduğunu tahmin edemiyorlardı. onların derdi tamamen karnının doymasıydı. 68'de de olay böyleydi. aydın kesim ülkenin kötü bir gidişatta olduğunun farkındadır ama halkın derdi sadece ekmektir. onları sosyalizm falan bağlamaz. kim daha çok maaş verirse halk onu tanır. bu yüzdendir ki deniz gezmiş asılmasaydı da bir devrim olmayacaktı. var olan koşullar içerisinde 3-5 üniversite öğrencisinin devrim yapması bir hayalden öteye gidemezdi zaten.

velhasıl kelam deniz gezmiş'in banka soyması saf duygularla inanmış gençlerin yaptığı kanuna göre suç tarihsel olarak baktığımızda ise "maceracılık"tan başka bir şey değildir. şahsım sol görüşlü bir insan olmasına rağmen olaylara objektif bakmak ülke için yapılabilecek en iyi şeydir. eğriye eğri doğruya doğru diyemeyen kişi devrimci de olamaz solcu da olamaz. onun için burada deniz gezmiş düşmanlarına karşı onun banka soymasını doğru bir şeymiş gibi savunmak yerine bunun bir yanlış olduğunu maceracılık olduğunu söyleyiniz. emin olun deniz gezmiş'in hatırasına karşı yapılabilecek en büyük hizmet bu olacaktır.