bugün

şu sıralar Türkiye gündemini oluşturan konu. alt kimlik, üst kimlik, ortak kimlik gibi kavramların kafa karıştırdığı demokratik olması temenni edilen görüşmelere ve fikir üretimlerine verilen ad.
rte : denizzzz açamıyorum bi yardım et.
deniz :ıı ıı ı ııııı ı...
devlet : 2009. 9 un yanındaki sıfır solda sıfır at onu. 2 nin yanındaki sıfır 2 nin yanında onuda at. 2 + 9 11 . mhp nin kaçıncı yılı..

4. kişi : efendim 12 yıl afişlerini nereye koyalım.

devlet : offf. sesim kısıldı gene. bana bi ıhlamur yaptırın hele. içelim.
(bkz: açılamayan açılım)deniz feneri vardı, ne oldu.
en azından, yani en iyi ihtimalle diyorum, ülkenin demokratik olmadığını göstermiştir. yani demokrasinin karşıtı faşizm diyoruz, ona da küfür diyorsunuz kardeşim.

ne diyeceğimizi şaşırdık, durum tespiti yapılamıyor bu cennet vatanda.
trt ve birkaç kanalın kullandığı tabir.

diğerlerinin kullandığı tabir ise;

(bkz: kürt açılımı)
nedense bir türlü siyasi partilerde başlamayan açılım. hani önce siz parti içi demokrasiyi bir işler hale getirip demokratlaşsanız da sonra açılsanız. boğulmazsınız hem.
şimdi düşünün, ülkenizin bir kısmında devlet çalışamıyor görünen sebeb terör olması, örnekse, okullar adam gibi açılıp kapanmıyor, imar hizmetleri verilmiyor, hukuk işlemiyor, cinayetler işleniyor ama savcı denetiminde degil, bir çok ev elektirigi para vermeden kullanıyor, neredeyse herşeyin serbest oldugu belki adam öldürmenin bile serbest oldugu, o kadar ki, köy basmanın, ya da emniyet amiri öldürmenin serbest oldugu bir düzen.

köy basılır kim bastı pkk, peki savcı gitmesine gerek yok, askeri bölge nasıl olsa, mayın patladı 6 asker şehit ulan kim koymuş mayını hangi hayvan, pkk he tamam o zaman, peki mayının menşeine kim bakacak savcı, savcı geliyor mu olaymahalline hayır neden askeri bölge!! 16 bin faili mechul olmuş peki hiç birisinde savcı denetimi var mı yok, neden askeri bölge, peki gecen yıl bir dizi işledi maras kalkışmasını, neydi ordaki olay, hükümeti sıkıyönetim ilan ettirmek için zor durumda bırakmak, peki bunu kim istiyor, kalkışan teröristle mi? hayır ne alaka, peki kim?

bu ülkede asker, 4 kere darbe yapmış.

taraf aktütün saldırısının canlı kaydını, video ögrüntülerini yayınladı, 5 saat izlenmiş terörist, sonuc, bilmem kaç askerimiz şehit, nasıl yani diyeceksiniz tam, askeri savcılık inceleme başlatmış, komutan kızmış, ulan kim sızdırdı bu filmi!!!!! siz zannedersiniz ki izleyip tedbir almayanlar ceza alacak , açıklanmadıgı için böyle şeyler, vatan sagolsun...

askerimzin başına çuval geçirilir k ırakta, peki onların komutanı emekli olunca ne yapar, güvenlik şirketi kurar abd ye paralı askerlik yapmaya başlar, kimse sorarmı ondan ulan bu çuval hadisesi nasıl oldu diye, sormazlar!!!

demokratik açılım, ergekondan sonra türkiye de başlayan, hukuka sike sike uyma operasyonuna, yani ülkeyi hukuki bir alt yapıya kavuşturma operasyonuna güneydogu bölgesinide oturtma girişimidir, bundan sonra, bölgeye bir hakim atandıgında işi ciddiye alsın diye evinin yanına bomba atacak bir general oraya atanmayacak, mhp genel başkan danısmanı generalin açıkladıgı , evet evlerinin yakınına bomba attırırdık yni gelenleri, ciddiyetin farkına varsın diye!!!

uyusturucu parası ile ülkenin azına sıcmaya çalışan bu ergenekon pisliklerinin hesap sorulmaya başlandı, sahi, gaffar okan ı hani pkk öldürmüştü, iddianame öyle demiyor ama, 3 tanesi görevli subay 4 tanesi korucu 7 kişi öldürdü diyor, bizzat arabayı kullanan adam diyor bunu.
ülkenin 2020'de veya daha da ileri bi tarih olabilir 7 bölgeye bölünmesi ihtimaldir.
bu gidiş hiçte hayırlı değildir.,
(bkz: allah sonumuzu hayır etsin)
demokratik açılım, akp'nin ülkeyi bölmek adına yaptığı daha doğrusu yapmak istediği sözde demokratik bir geçiş dönemidir. evet belki kürt halı adına sistemli bir açılım yapılmak istenmesi doğrudur. ama bu açılım tek taraflı değil iki taraflı olmalıdır. yani dağdaki teröristler dağlarından inmediği sürece veya daha kapsamlı olarak silah bırakmadıkları sürece kürt açılımı yapmak doğru değildir. bunun yanında ilk başta açılımın ne olduğunu açıklamak, açılımı yapmak isteyenlerin ilk görevleri olmalıdır. açılım nedir? ana dilde eğitim görmek mi yoksa nüfüs kağıdında t.c yerine kürdistanın yazılması mı? dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir açılımın gerçekleştiği söylenemez. dtp'liler konuşmalarında avrupa birliği insan haklarından, insan hakları evrensel beyannamesinden bahsedip durmaktadırlar. yalnız bu ilkeleri çıkaran ülkeler ki başlarında abd gelir dünyada ki en fazla etnik gruba sahip olan ülkedir. amerikan diye bir halk yoktur. abd, portekiz, meksikalı, ispanyol vb. gibi bir çok etnik gruptan oluşmuştur ama etnik bir ülke olduklarını veya çeşitliliklerinin zenginlikleri olduklarını ülkenin hiçbir başkanı hiçbir dönemde söz konusu bile etmemişlerdir. çünkü bir ülkeyi bölmek adına yapılan en büyük atılım terör değil o ülkeyi etnik kökenlere ayırmak ve her grubu milliyetçilik akımıyla doldurup bağımsızlıklarını kazanmalarını istemektir. en basit örnekle osmanlı imparatorluğunun yıkılma süreçlerinin başında bu ilke vardır. bu yüzden açılım sürecini çok iyi değerlendirmek gerekir. bir kuramcının da dediği gibi demokrasi çok kuvvetli bir ilaçtır. ama ayarında kullanılmazlarsa ilaçlar bile öldürücü olabilir...
obama'nın ankara'ya geldiğinde getirdiği model ortaklığın içinde geçen açılımdır. askeri anayasa ile alelade yapılan bir açılım.
kürt açılımı'nın yeni ismi. demokrasi falan diyince daha sempatik gelsin diye sanırım.
"türkiye demokratik hukuk devletidir" sözünü yalanlar cinsten. ne yani demokrasi yok muydu ?

ayrıca;

(bkz: #5834376)
(bkz: biz de isterük)
(bkz: ne mozaiği ulan)
türkiye nin şişen karnında biriken gazların atılması adına elzem olan hareket.
kürtlere karşı yapılan bir açılım. Yani açılabilmek için iki unsurun kafa kafaya vermesi gerekir (türk-kürt). Yalnız kürtlerin yok denilecek kadar kısmı açılıma destek vermektedir. Açıklamak gerekirse, bir devlette haksızlığa maruz kalan ya da kaldığını düşünen bir grup hakkını geri kazanma fırsatı bulursa yapacağı şey, haklarını yavaş yavaş almak olacaktır (söke söke değil). Böylelikle çoğunluk nazarında bazı şeyler sindirilebilir, hazmedilebilir.
türkiye'de kürtlerin büyük bir kısmı, dtp seçmeni ve dtp'lilerin yaptığı, demokratik açılım adı altında toplumu ikna ederek çözüm üretmek isteyen hükümeti sürekli baskı yaparak başarısız kılmaktır. Şöyle ki:

-çözümün muhatabı sayın öcalan'dır.
-tsk operasyonları durdursun. (şehit verdiğimiz zamanlarda)
-bölünmeyi bile konuşabiliriz.
-dağ fare doğurdu. (açılım paketi için)
-demokrasi şehitlerine saygı duruşu.
-ben şehide üzülüyorum onlar da (türkler) ölen kürt gençlerine üzülsün.
-20 milyon kürt'ün takımıyız.( bunu diyen ne dtp'li ne pkk'lı)

Bu yapılan hareketler, söylenen sözler hiç şüphesiz türkleri tahrik etmek için yapılan sözler ve eylemlerdir. Kürt aydınlarının büyük bir kısmı da bunları desteklemektedir. Çözüm için olmazsa olmaz olarak görmektedir. biz türklere soru soran kürt arkadaşlar, biz kendi içimizde açılımı özümseyemeden çözüm naralarının atıldığı bu dönemde böyle tepkiler veren kürtler çözüm için ne kadar samimi?

not1: açılımı destekliyorum, haksızlığın her türlüsüne karşıyım. Fakat başbakanın ahmet kaya açılımına karşıyım. oy toplamak için apo'ya methiyeler düzenleyen birini destekleyen hükümeti kınıyorum.
mevcut hükumetin iyi niyetle, isteyerek ve gerçekten arzulayarak meselelerin çözümü için ortaya koyduğu projenin adıdır bu. bu açılımı anlayamayan, ve olur mu canım öyle şey diyenlerin bilmediği br gerçek var ki o da şudur: bu ülkede şu ya da bu şekilde olursa olsun, kabul edin ya da etmeyin kürt sorunu vardır. ve bu sorunun üstüne giderek mevcut iktidar büyük ve eşsiz bir cesaret örneği göstermiştir. sorun ülkeye ait bir sorunsa, ilk olarak yönetimin bu işe el atması gerekirdi ki, akp iktidarının yapmaya çalıştığı da bu zaten.

madem sevmiyorlar o zaman kuzey ırak'a gitsinler gibi seviyesiz ve temelden yoksun bakış açısıyla meseleye bakanları da yola getirmek, karşısına alıp anlatmak da iktidarın görevidir.

bekleyelim ve görelim. ama inancımızı kaybetmeden ve faşizan söylemlerden kaçınarak.
demokrasi yoksunu bünyelerin anlayamayacağı açılım. avrupa bizim demokrasimizi neden sakat görüyor sizce?
sadece mgk, devlet güvenlik mahkemeleri mi sorun? yoksa kanunlarımız mı? sorun demokrasi anlayışımızın sakat olmasıdır. yanlış demokrasi kurgumuz ile demokraside yeri olmayan kurum ve yasalar oluşturuyoruz. başkalarının düşünce hakkına isteklerine hoşgörü ile bakıp değerlendiremiyoruz.

"demokratik açılım" lafı aslında bu açılımı demokrasiyi bilmeyen bizim toplumumuza yanlış yorumlatıyor. biz sadece basit demokrasiyi biliyoruz. demokrasiyi sadece oy çokluğu zannediyoruz. cumhuriyet kurulurken yüce atatürk basit demokrasiyi seçmiş ve bunu uygun görmüş. yani çoğunluk her zaman haklıdır ve çoğunluğun istediği olur. bunu en iyi anlatan sözü "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" demesidir. bu yanlışlıktan kısmen dönülmüş ve bu egemenliği kısıtlayıcı organlar getirilmiştir. anayasa mahkemesi bu işe yarar. anayasamıza "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" maddesine ilaveten halk bu yetkiyi yetkili organlar eliyle kullanır diyerek halkın iradesinden bağımsız kurumlar oluşturulmuştur.

basit demokrasilerde anayasa ile normal kanun ayrımı yoktur. çıkarılan kanunlar anayasa maddeleri gibidir ve anayasaya uygun mu diye bakılmaz. halk ne isterse anayasa da kanunda odur. halk yanlış bir şey istese dahi o doğru olur prensibi vardır. kısaca halk yanlış bir şey istemez ilkesi vardır. fakat zamanla görülmüş ki bu bir çoğunluk diktatörlüğü yaratıyor ve yönetime göre karşı tarafta kalanlar eziliyor. bunun yerine öncelikli olarak insan hakları benimsenmiş ve anayasalara insan hakları yerleştirilmiştir. şu an gelişmiş demokrasilerde istisnasız olarak önce insan hakları sonra çoğulcu demokrasi gelir. demokratik açılım falan denileceğine anayasamıza insan hakları evrensel beyannamesi konsa keşke. olay demokratik açılım değil, çoğulcu demokrasinin sınırlarını çizmektir.

çoğunluk ile seçilen bir hükümet nasıl olur da azınlıkta kalanlara hak verebilir? bu doğasına aykırı. vermek isteseler dahi bir daha ki seçimleri kaybetme korkusu vardır. yada şimdi gördüğümüz gibi deniz baykal, devlet bahçeli kardeşler bu insan hakları açılımını oy malzemesi görüp kullanırlar. bakınız; deniz baykal neden "kameraya çekelim halktan korkunuz mu var" gibisinden başbakana yükleniyor. çünkü çoğunluğun azınlıkta kalanların haklarını hiç umursamadığını zannediyorlar. başbakanın konuşmalarını seçim malzemesi olarak kullanacağını zannediyor. bu kısır politikaları yıllardır sürdürdü ve aldığı sonuçtan hala bu halkın ondan daha demokrat ve insan haklarına saygılı olduğunu farkedemedi. bakalım bu ülke insanları ne kadar insan haklarına saygılı hepimiz bir daha ki seçimlerde göreceğiz. bizim dinimizden gelen bir insan hakları anlayışımız zaten var. bazıları gibi çoğunluğuz ezeriz demeyiz. osmanlı da demedi. bu halk başkalarının da kendisi gibi özgürce dilini konuşma, kültürünü yaşama hakkına saygı gösterir.
hazır demokratik olarak açılmışız sevgili açılımlardan mahdumlarını askere göndermelerini ve görev yerlerini dağlar olarak belirlenmesinin sağlanmasını istememe neden olan şaşaalar zinciridir. (bknz:büzük değil komprosör lazım ona.)
ülkenin gerçekten demokratikleşmesi ve normalleşmesi yönünde ciddi bir adımdır. sadece etnik kapsamlı değil tüm temele hak ve özgürlüklerin sunulmasını hedef almalıdır. yol uzundur. günlük tartışmalara veya bölücü terör gündemine kurban edilmemelidir.

ayrıca ne açılımı olursa olsun tek başına dağdaki eşkıya oluşumunu yok etmesini beklememek lazım. ne de olsa onların varlık nedenlerinden biri de afganistan'dan avrupa'ya akan uyuşturucu trafiğinin gizli servislerce kullanılan maşaları olmaları. sahipleri yeni maşalarını devreye alınca eskilerini tasfiye ederler, biz de kandil'deki şaki krallığının sonunu ancak öyle görürüz. önemli olan eşkıyanın halktan birilerini yanına çekerek beslenmesini sağlayacak kanalları kapatabilmektir. bu önlenirse sahipleri elebaşlarının icabına kendileri bakar.
gündemi uzun bir süredir meşgul eden ve uzun bir süre daha meşgul edecek gibi görünen mevcut hükümetin son bombası. hayli önemli bir konu olması dolayısıyla bir çok köşe yazarı değişik yorumlarla konuyu yazmaya devam ediyor.

konu ile alakalı 20 ekim 2009 tarihli bir bekir coşkun yazısı;

açılım duası

YARABBiM...
Fevkalade güzel icraatımızdan olan şu "açılım" vesilesiyle geldik kapına, bizi kabul eyle...
Açılımımızın içeriğini dolu eyle...
"Aman ne kadar da güzel bir açılım" diyenlerin sesini koro eyle...
(.......)
Yarabbim...
Malum açılımımızın içine bir miktar akıl-mantık ilave eyle...
Karşı çıkanların mekânını bevliye eyle...
Açılım neticesi yola düşüp gelen PKK lıları Silopi üzerinden adliyeye salimen havale eyle Yarabbim...
(.......)
Yarabbim...
Bilhassa Sayın Cumhurbaşkanımızın bu husustaki beyanatını vatandaşlarımızın nazarında net eyle...
Karşı çıkanları ret eyle...
Büyük bir muharrir olan Hasan Cemal kardeşimizin makalelerini vaki hücumlara karşı set eyle...
(.......)
Yarabbim...
Hülya Avşar kardeşimizin güzel Kürt açılımı izahatını bulunmaz eyle...
Ermeni açılımı hususunda da icabında dilini tutamaz eyle...
Suriye açılımına laf yetiştirmek ister ise, en yakın ti-vi stüdyolarına varmasını tez eyle Yarabbim...
(.......)
Yarabbim...
Muhaliflerimizden Sayın Deniz Baykal ın cevabi mektubunun zarfını yırtık, pulunu eksik eyle...
Odaya kamera koyarsa elektriğini kesik eyle...
Başbakanımızın açılımlarını otomatik... Muhalefete yetiştirdiği çok güzel cevaplarını dakik eyle...
(.......)
Yarabbim...
Geldik kapına, rahmetinle bize bol bol kısa-orta ve uzun vadeli açılımlar feyz eyle...
Hatalarımızı caiz eyle...
Yolumuzu düz eyle...
Fındıklarımızı ceviz eyle...
Milleti keriz eyle Yarabbim...

http://www.haberturk.com/...cat=110&dt=2009/10/20
bu çerçevede amasya ve reykjavik kültür birliği anlaşması imzalanmıştır.
akp'nin hala içeriğini açıklamadığı ve pkk'nin habur sınır kapısında şov yapmalarına ve başta şehit aileleri olmak üzere türkiye'nin büyük bölümünde öfke patlamalarına neden olan açılım. akp süreci iyi yönetemedi ve nedense oradaki feodaliteyi ortadan kaldırmayı düşünmeyerek kendi ayağına kurşun sıkmıştır.
birçok kişi tarafından hala anlaşılmakta zorlanan açılım. anlamak mı istenmiyor yoksa anlayacak zeka mı yok acaba? hükümet diyor ki türkiye'de demokratik sorunlar var ve bunun için yapılması gerekenleri beraberce belirleyip bir şeyler yapalım. yani somut bir öneride bulunmuyor. konuşulmaktan kaçınılan bir soruna çözümler bekleyen bir iktidar var. bizim aydınlar ise hükümete sorunu sen çözecek çözümler öner ve biz istersek kabul edelim. bu yapıcı olmaktan uzak yaklaşım ile çözümsüzlüğe hizmet ediliyor. demokratik haklar demokrasi ile çözümlenemez haklardır. ancak siyasi liderlerin oy kaygısını ve rantını bir kenara bırakarak topluca yapabilecekleri bir değişiklikle mümkün olur.

konumuza geri dönersek sorun demokrasinin sınırlarını çizmek. demokratik açılım demekten kasıt demokrasinin sınırlarını yeniden çizmekle ilgili bir açılım. basit demokrasilerde fransız ihtilalinden sonra çıkan çoğunluk halk ne derse doğrudur anlayışı yanlıştır. türkiye cumhuriyeti kurulurken aynı anlayışla kurulmuş ve "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" denmiş. fakat gelişmiş demokrasiler fransız ihtilalinin yarattığı anlayışın bir zaman sonra çoğunluğun azınlığa zulmü haline geldiğini ve çoğunluğun değişen fikirleri nedeniyle demokratik haklarda bir standardizasyon sağlanamadığı görülerek değiştirilmiştir. belirlenen insan hakları ile demokrasinin uygulanacağı sınırlar çizilmeye çalışılmıştır. türkiye ise egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu anlayışından, demokrat parti ve menderes zamanındaki uygulamalar nedeniyle bu kadar sınırsız egemenliğin millete fazla geldiği, azınlıkta kalan muhaliflere eziyet haline dönüştüğü ve bunun temel hak ve hürriyetlerle sınırlandırılması gerektiği anlaşılmış ve bir darbe sonucu egemenliğin sınırlarını çizen anayasa maddeleri eklenmiş, bir anayasa mahkemesi kurulmuştur.

şimdi ise aynı hatayı halen yapıyoruz çoğunluk olan bizler azınlık olan ve mevcut durumdan rahatsız olanlara hak vermemeye direniyoruz. 1961 anayasasında bir çok özgürlük ve insan haklarına uygun yapılar sonraki darbelerle anayasadan çıkarılmış ve sorunlar giderek artmıştır. 1961 anayasası dahi yeterince insan haklarına uygun olmadığı halde sonraki anayasalar gerici cuntacılarca daha geri götürülmüştür.

sonuç olarak ben şöyle görüyorum. kendini aydın, bilgili gören ve eskiden hastasının haklarını önemsemeyen doktorlar vardı. hastasına sormadan, hastalığının ne olduğunu anlatmadan kafasına göre tedavi ederdi. şimdi hasta hakları çıktı ve hastaya yapılacak her uygulamayı derince anlatmadan bir şey yapamıyorlar. demokratik sınırları çizen insan haklarının belirlenmesinde aynı eski gerici, mutlak gücü elinde bulunduran doktorlar gibi siyasetçiler var. hasta adam geliyor, sorunlarını anlatıyor, daha önce verilen ilaçlardan fayda görmediğini, hastalığının ne olduğunu doktorun anlatmasını istiyor. ancak bizim doktor hala geçmişte kalmış sen turp gibisin, bir sorunun yok diyerek aspirin verip kanserli hastayı evine gönderiyor.
doğudaki en önemli sorunun feodalizm olduğu göz önüne alınırsa,bundan bahis bile edilmediğine göre olmayan açılımdır. Abd neyi açıp neyi kapatacaklarını söyler, sonra ülke de iç çatışma yaratabilecek ırkçılık ve düşmanlıklar baş gösterir.. sistem budur.
aç koynunu kuş girsin denilmesi gereken safsata, pkk kuruluş bildirgesindeki hedeflerin yavaş yavaş gerçekleştirildiği emperyalizm güdümlü süreç.