bugün

evet cok enterasan gariplikleri vardir demokrasinin.

öncelikle demokrasi nedir ?

demokrasi ; halkin "kendi icinden birilerini secip devletin basina getirmesi" olayidir. halk oy verir, en cok oyu kim aldiysa o "basa" gecer.

neyin basina gecer ?

devletin...

yani devlet nedir ?

devlet ; birtakim organlari olan hukuk, saglik, egitim, savunma gibi alanlarda organlari olan birtakim kurumlarin tümüne birden verilen addir.

soruya devam edelim ; "basa" gecen liderler basina gectikleri kurumun isleyisdi hakkinda bilgi sahibi midirler ?

hayir degildirler, onlarin birtakim "danisman"lari vardir, bu danismanlar devletin basindaki adamlara "söyle söyle yaparsaniz iyi olur" derler, bastakiler de danismanlarin söylediklerini yaparlar.

simdiiiii...

efenim, bir jumbo jeti düsünün, b747-400, ben orada ayaga kalkip kendimi yolculara sectirsem, sonra da kokpite gidip, "valla beni yolcular secti, bu ucagi bundan sonra ben ucurcam" desem, olur mu?...

acikcasi, demokrasi düsüncesine göre olabilmesi gerekir. ama davranis olarak yanlistir. cünkü ben ucak kullanmayi bilmemekteyimdir. bundan dolayi hic kimse bana bir ucagi emanet vermez.

ama devlet emanet ediliyor bu yöntemle´...ona ne diyeceksiniz?...

hicbir sey söyleyemeyecegim. bir sahis demokrasi de bir dönem saglik bakaniyken, bir gelen dönem de "adalet" bakani olabilmektedir. bunlarin her ikisi de birbirinden tamamen farkli ve de cok derin alanlardir. bir göz doktoru bile, kalp cerrahisine ancak ve ancak "hasta" statüsünde girebiliyorken, belirli bir sahis, bir dönem "saglik bakani", bir baska dönem de "adalet bakani" olabilmektedir. bu sahislar saka degil, karar verirler. ve devlet bu kararlar neticesinde birtakim adimlar atar. ya da mesela turizm gibi cok kapsamli, yani, binlerce kitaplik kütüphane konusu olan bir organin bakani, bir baska dönem tutar "savunma bakani" olur, ne askerlikten ne nato dan ne ordunun ihtiyaclarindan ne komutanlardan anlar, ama olur.

basbakan keza öyle birisidir. mesela eski abd baskaninin vice president i bas danismani dick cheney baskan bush´a danismanlik yaparken, "halliburton" isimli bir firmadan gelmisti oraya, ve halliburton bir petrol sirketidir. ve baskan bush´un yaptiklari da ortadadir.

mesela adam disisleri bakani olur, tek kelime yabanci dil bilmez, dünya devletler tarihinden haberi yoktur, devletlerin birbirleriyle husumetlerinden, antlasmalarindan haberi yoktur, dünya da olagelmis büyük savaslari tanimaz, ama bal gibi de "disisleri bakani" olur (buna da örnek alman yeni disisleri bakani westerwelle dir, bu herif angutun tekidir.)

konuya hakim olmadan kimse ne otobüs söförü, ne doktor, ne yargic, ne avukat, ne balerin,ne ressam, ne mühendis, ne diplomat olabiliyorken ,insanlar "secildikleri" icin bu adamlarin en basina gecip oturabilmektedirler, demokrasilerde. üstelik bu adamlar hakkinda, onlari dogrudan ilgilendiren kararlar verebilmektedirler.

isin o yerinde kesinlikle bir yanlislik yapilmis olmalidir. bence isin bu noktasinda gercekten bir gariplik mevcuttur.
var elbet mesela; %38 oy alanın geri kalan %62 yi yönetebilmesi gibi.
demorasiyi anlayamamış bünyelerce görülen gariplikler. demokrasi kimin iyi yöneteceğini halkın seçmesidir. bunun için partiler bir parti programı yazar ve yönetime gelirse yapacaklarını halka anlatır ve kendilerine destek ister. devlet bir makinadır ve o makinanın başına geçip halkın istediği yönde davranacağını vaad eden parti o makinaya hükmeder.

demokrasi bir algı meselesidir. birileri için istediği kadar kötü olsun halk kötü yönetilmeyi de seçebilir veya bunu iyi zannedebilir. demokrasinin temel kavramı halkın herşeyin iyisine karar verdiğidir. halkın kötü karar verdiğini iddia etmek demokrasiye aykırıdır.

maalesef devlet belirli bir makina olmaktan çıkmış ve farklı mekanizmalarla onu idare edecek hükümet belirli sınırlar içinde tutulmuşsa, yani sipariş üzerine sadece belirli insanların başına geçebileceği bir mekanizma olmuşsa başa kim geçerse geçsin o demokratik bir rejim veya seçim değildir. birileri bir elbise dikmiş ve o elbisenin içine sığabilecek insanların seçilmesini önceden öngörmüş. bu demokrasinin garipliği değil demokrasinin olmadığını gösterir.

bizim ülkemiz darbelerle bu şekilde bir elbise dikmeyi başarmış. bu elbiseye giremeyen partiler kapatılmış veya kurulması önlenmiş. bunu bir yargı, ordu ve siyasetçi işbirliği ile yıllarca korumuşlar. bu ülkede bu elbiseyi dikenlerin halka karşı birbirlerine desteğini görüyorsunuz. yargı kararlarından herkes rahatsız, ordunun darbe faaliyetleri içinde olmasından herkes rahatsız, bu elbisenin olması gerektiğini savunan siyasetçilerin aldığı oy ortada.

demokrasiyle yönetildiğimizi zannetmek ancak bir rüya... bir fikirdekiler kendileri için uygun anayasayı yazmış ve antidemokratik görünmemek için zoraki anayasaya soktukları hak ve özgürlükleri uygulatacak hiçbir mekanizma kurmamış. bir ülke demokratik olması için ilk şart temel hak ve hürriyetlerin sağlanmasıdır. bunun üzerine demokrasi binası kurulur.

demokrasilerde kanunlar halk ile uyumlu olur. yani halkın istediklerine aykırı kanun çıkarılmaz. halka muhalefet eden kanunu çıkartan parti halk tarafından kovulur ve durumu düzeltecek parti halk tarafından iktidara getirilir. ancak bizim ülkede siyasiler seçilirken öyle kalıplar yaratılmış ki halkın istediği partiler kurulamıyor. en basit örnek vereyim. avrupa'da bir çok ülkede hristiyan adını kullanabilen parti kurulurken demokrasiye aykırı değil de bizde islamcı diye bir parti kurulunca demokrasiye aykırı oluyor?

varsayalım herşeye rağmen halk kurulu düzende çıkış noktası olabilecek bir parti buldu. hakkında kapatma davaları açıldı ve bir şekilde atlattı. bu parti ne yapabilir? halkın istediği kanunları çıkarsa bile devlet mekanizmaları bu kanunları iptal eder, hatta sen böyle kanunlar çıkarmak istiyorsun diye hakkında dava açılır.

bunların hiçbiri demokrasilerde görülmez. demokratik rejimlerde halk kanunlara uyar ve birlik, beraberlik içinde yaşar. insanlar kanunlara neden uyar? kanunlar; özgürlükleri kısıtlayarak, insanların kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapamaması için konulmuştur. ben birçok kanun gösteririm ki insanlar bu tür özgürlüklerin kısıtlanmasına razı değil. gerici denen insanlar giyim özgürlüğünü savunurken kendini ilerici gören zihniyet bunun bir siyasi simge olduğu iddiasıyla karşı çıkıyor. örgütlenmek en temel haklardandır. bir öge etrafında toplanmak siyasi partilerin, derneklerin, sendikaların kurulmasını desteklemek her ilerici insanın destekleyeceği bir yapıdır. sırf bu öge din diye onların örgütlenmesine karşı çıkamazsınız. maalesef uğur mumcu dahi bu görüşü savunduğu halde bir çok solcu buna işine gelmediği için karşı çıkıyor. oysa demokrasi kendine yapılmasını istemediğini başkalarına yapmamayı koruyarak kanunlar çıkartacak temsilcileri seçmekti.

bizim ülkemizde demokratikleşme olmadığı sürece kavga, gürültü, bölünme riski ortadan kalkmayacak. insanlar kendilerinin razı olduğu kanunlara uymayı kabul eder ve huzur gelir. razı olmadıkları kanunları çıkartanların ise temsilciliğini iptal eder. şu an seçilmiş iktidar halkın istekleri doğrultusunda kanunlar, kararnameler çıkartırken bir mekanizma bunları iptal edip halkın egemenliğine karşı çıkıyor. buna ise yargı bağımsızlığı deniyor. demokrasilerde yasama, yürütme ve yargı gücünü halktan alır. yargı bağımsızlığı kafasına göre kanunlar iptal etme yetkisi değildir. çıkarılan kanunlar ancak şekil bakımından incelenir ve anayasaya uygunluğu denetlenir. yargı bağımsızlığı devlete karşı halkın yanında olması için konulmuş bir ilkedir. yani yargı, halkı devletten korumak için vardır. maalesef bizim yargımız, devleti halktan korumayı tercih edecek bir yapı ile kurulmuş. bunun önüne geçecek bir mekanizma yok. demokratik ülkelerde yargı mensupları; halk seçimi ile, sivil toplum kuruluşları seçimi ile meclis seçimleri, iktidar seçimleri ile gelerek halk içinden gelmiş insanlardan oluşuyor ve halkı korumakla yükümlü. bizim yargı ise uzaydan aldığı bir yetki ile yerine oturmuş ve kimseye hesap vermiyor... böyle bir yargı varken, demokrasilerin üç temel ögesinden biri halktan yetki almıyorsa o memlekette demokrasiden, dolayısı ile demokrasinin garipliğinden bahsedilmez. çünkü gördüğünüz demokrasi değildir.

bizim ülkemizde diktanın kurduğu mekanizmalarla sözde bir demokrasi götürülüyor. sonuçta bu bir dikta rejimidir. hitlerin diktatörlüğünü hatırlayın. anayasa öyle bir şekilde yapılmış ki seçilmiş iktidarların diktatörlüğe gidişine izin verilmiş. bizde ise tam tersi darbeciler önce diktatörlüğü tesis edip bir anayasa yazmışlar ve kendi deyimleriyle diktatörlüklerini bin yıl geçse de sürdürecekler.
insanlar kendi hür iradeleri ile bazı şeylere karar verdiği ve insanlar hata da yapabildiği için normal olan bir şeydir. totaliter rejimler bunun uzun vadede daha başarılı olan alternatifini ortaya koyamamıştır. ayrıca,
(bkz: danışman)
(bkz: müsteşar)
güncel Önemli Başlıklar