bugün

belli dönemlerde her vatandaşın içine düştüğü sıralı durumdur. *

türkiye cumhuriyeti anayasada laik, sosyal, hukuk sıfatları ile nitelendiriliyor. bu maddeler de değiştirmek bir yana, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler arasında gösteriliyor. buna da yorum yapmıyoruz.

yine aynı anayasa devleti ve rejimi koruma ve kollama görevlerini kolluk kuvvetleri, savcılar ve mahkemelere veriyor. bu konudaki suçlar siyasi kişi veya partilerce işlenirse anayasa mahkemesi de devreye giriyor. bu görev dağılımı da bu şekilde yapılmış. buna da yorum yok.

mevcut seçim kanunu diyor ki ülke genelinde %10 barajının altında kalan partiler mecliste temsil edilmez diyor. bu maddenin yürütmesini meclise ve siyasi partiler yasası dolayısıyla mahkemelere ve savcılara havale ediyor. buna da yorum yok.

yasalar diyor ki; genel seçimler şu kadar yılda bir yapılır ve şu durumlarda seçim tarihi beklenmeksizin seçime gidilir diyor. bu da kanun maddesi.

buraya kadar temel birkaç bilgiyi bir araya getirdik. biraz da şahsi yorum yapalım.

hayatım boyunca din duygusunu eleştirerek siyasi halk yardakçılığı yapanlar ile din duygusunu öne çıkararak oy toplayanlara oy vermedim, vermem de. kanunun bana verdiği seçimlerde oy kullanma görev ve hakkımı kullanır herhangi bir partiye oy veririm veya elimdeki oy pusulasında bana hitap eden parti yoksa geçersiz oyu verir geçerim.

ama bildiğim bir şey var ki; bana oy verme hakkını sağlayan sistem benden seçim sonuçlarına saygı göstermemi de istiyor. beni ve sosyal yaşamı belli bir düzen içerisinde devamını sağlayan yasa beğenmediğim iktidarı da hazmetmem gerektiğini ifade ediyor. bana tepkimi bir daha ki genel seçimlerde veya erken seçimlerde göstermemi salık veriyor. eğer ben bu ülkenin vatandaşıysam bu kurallara uymam gerekiyor. uymazsam da bana vatandaşlıktan çıkma işlemlerini düzenleyen yasaya uymamı tavsiye ediyor.

insanlar yasalardan memnun olmayabileceği düşüncesiyle kendisine en çok hitap eden siyasal fikri iktidara getirme kabiliyetine sahip. herkes bu haktan eşit çerçevede yararlanıyor. ve herkese tek bir oy kullanma şansı veriliyor.

buraya kadar demokrasiden bahsettik ama başlığın bir de ikinci maddesi var. hazımsızlık.

bu hazımsızlık öyle bir kelimedir ki; her anlamıyla rahatsızlık verir. bedensel hazımsızlıkta soda veya limonlu karbonat içince kısmen rahatlıyor insan ama fikirsel hazımsızlıkta insan gerçekten bazı insani ve ahlaki sıfatlarından arınıyor ne yazık ki...

mevcut hükümet eleştirilebilecek veya desteklenebilecek birçok icraata imza atmış olabilir. her yönüyle tartışmaya açılabilir. memlekete zararlı veya faydalı olmakla sıfatlandırılabilir.

görüşler hükümet aleyhine döndüğünde; taraftarları hazımsızlık yapmayacak, zira demokrasi, yani onları iktidara getiren demokrasi anlayışı geri kalan %66 lık kesime eleştiri hakkını veriyor. katlanacaksın. çeneni tutup bu insanların haklılıkları var mı ona bakacaksın. varsa üzerine düşen vazife, varsa yeterli gücün icraatlardaki yetersizlikleri veya yanlışlıkları düzeltmeye yardımcı olacaksın. özeleştiri yapacaksın. elindeki beş parmak bile birbirine zerre kadar benzemez iken tüm insanların a.k.p. taraftarı olmasını beklemeyeceksin.

mevcut siyasal erkin hakkındaki görüşler çok çok olumlu da olabilir. hemen elindeki klavyeden kan damlatıp asıp kesmeyecek %66 lık kitle de... demokrasiye zerre kadar kıymet veriyor ve kendini laik ve demokratik bir sosyal topluluğa ait hissediyorsan o kişilerin o makamı işgal etmesine de saygı göstereceksin...adam demokratik hakkını kullanıyor ve iktidar koltuğunu dolduruyor. beğenmiyorsan seçim zamanı oy pusulana kendini memnun edecek partiye oyunu verir ve insanların da senin gibi hareket etmesini beklersin. bu iktidarı buraya ihtilal şartları getirmedi. ihtilal çığırtkanlığı yaparak kurtar bizi paşa demeyeceksin. hele de 12 eylül başlığının altına ihtilallerden şikâyet eden yazılar yazıyorsan bunu hiç yapmayacaksın. zira mücerrebdir ki; askerin paletleri sağ sol ayırmaz...biliriz ki hamzakoy'e ecevit ile birlikte erbakan da gitti, demirel de türkeş de...

üçlemenin son maddesi ise sanırım tartışmaya veya açıklanama muhtaç değil. hakaret. demokrasiden nasibini alamayıp da hazımsızlığını soda veya limonlu karbonat içerek geçiştiremeyenlerin son çaresi. kişisel orgazm noktası. ama bu hakareti yaparken yine dikkat etmek lazım...sözlüğü mevcut yasalara göre zor durumda bırakacak entryler silinir. moderasyon üyelerinin, sen pastanede dondurmanı yerken kolluk kuvvetleri ile uğraşmaya niyetleri olmadığını anlamak zor değil. beklenen şey yazarlardan moderasyona laf sokmaları değil, sözlüğün kapısına kilit vurduracak düşüncelerden arınmalarıdır. eğer bu sözlüğe bugün son kez girmeyi düşünmüyorsan tabi...
(bkz: dusunceyi hazmetme kapasitesi)*