bugün

Nicolas reisin botoksla yüzünü bi tuhaf etmeden önceki son güzel filmlerinden.

Herkesin birbirine susuz sabunsuz ve dahi su bazlı kayganlaştırıcısız köstürdüğü netflix the original series ucubeliğine inat sevgiliyle izlenebilecek nadir bir yapıt.
20li yaşlarda izleyenleri gaza getirip istenmeyen evliliklere yol açabilir film.
sanki melekliğin saflığından insanlığa bürünmek için bir bedel ödenmesi gerektiğini ifade eden, nicolas cage' in meleği, meg ryan' ın inanç karmaşasındaki yorgun bir doktoru oynayıp yollarının kesiştiği film. melek insanlığa adım atıyor ama sevdiği kadının bedeninin hayatı bitiyordu. ne acı...
the crow hayranları tarafından linç yiyen the crow filminin ikincisi the crow bir efsane kült olucaktı daha fazla para kazanmak için filmin ismini kullandınız.

aslında karga teması işlemeseydi ve the crow ismini kullanmasaydı imbd den düşük puan almıyacaktınız çünkü seneryo idare eder derecede.

sonra the crow salvation çıkardınız yediğiniz linç yetmezmiş gibi.

burada bitmedi the crow wicked prayer diye bir film çıkardınız iyice nefret ettirdiniz kendinizden sırf filmin ismiyle para kazanmak için bu kadar kötü filmler çekilir mi.

özet: nefret edilen film.
"Birlikte olmayı hak etmeyen milyonlarca insan yan yanayken, ben neden hala senden ayrı kalıyorum?"

görsel
Huzur konağım...

Ömrüm boyunca her izlediğimde beni dünyadan cıkarıp bir koruma kalkanıyla var oluşu yudumlamamı sağlayacak film.

"Bunu nereden biliyorsun?
+çünkü hissediyorum."

https://youtu.be/c7qZY9U1cgM
Bugün hdd de gördüğüm efsane film.
ilk defa izlediğim aşk filmidir,muhteşem bir filmdir. gerçek aşkı anlatır, öyle güzeldir ki insan sevdiğinin kıymetini daha iyi anlar, onunla geçirmediği her anın önemsiz olduğunu farkeder.

--spoiler--

hele öyle bir yeri vardır ki, sad'in "armudun tadının sana nasıl geldiği bilmiyorum" repliği sonlardaki armut sahnesinde akla geldiğinde boğazlar düğümlenir ve gözyaşlarına hakim olunamaz.

--spoiler--
Los Angeles için kullanılan deyimdir. aynı şehir için ''City of Fallen Angels'' dendiğinide görebiliriz.
aynı isimde 1998 yapımı romantik drama tarzında Nicolas Cage in oynadığı bir filmde bulunmakta.
konusunu islam terminolojisindeki Harut ile Marut'dan alan film. kopya olm hemen farkederim.
tek bir repliği içim kendini tekrar izlettirip tekrar ağlattıran film. ölme amk dedim ama yine kurtaramadım.
izlettiren replik,

--spoiler--
bir araya gelmemiz mümkün değilse, o zaman tanrı neden tanışmamıza izin verdi?
--spoiler--

bonus,
--spoiler--
- böyle olacağını bilseydin yine de yapar mıydın?
- saçını bir kere koklamak,onu öpmek,elini tutmak her şeye değer.
--spoiler--

sen sırf aşık oldugun icin her seyden vazgec. güzelim melekliği bırak. ebediyeti bırak. gecim sıkıntısı yok gelecek kaygısı yok yasam mücadelesi yok kebap hayatı bırak. karı bir gün sonra ölsün ya. allah seni kahretmesin ya az dikkat etsene ya az deger bilsene ya. ne diye kendini deli gibi yollara atıyosun ki.
geyigi biyana da gercekten sevince tek bir insan icin, onu elde edebilmek icin vazgecmen gereken onca sey olsa, onca insan olsa yine de göze gelmeyecek oluyor. hepsinin amk her gün gördügüm yüzler bir daha karsıma cıkmasın bir tek o olsun diyorsun ama..degistirelemeyecek seyler daha hızlı akamayacak bir zaman var..
Nicholas cage'in ebleh ebleh baktığı film. Meg Ryan reyiz gene yakın markaj altında. Demarke pozisyonda tom hanks'a pas verecekmiş hissiyatında bir senaryo. Denişik.
'rüzgarı yüzünde hissetmedikten sonra kanatların olmasının ne anlamı var' gibi bir replikle aklımda kalmıştır. güzel film ama romantik film klişesini taşımıyor değil. ayrıca o siyah giyen meleklerin hepsi neden erkek? romantizm yaparken cinsiyetçiliğe kaçmış. netice aşk aşk aşk diyor.
Sonunda oldukça duygulanıp kendimi tutamayıp hüngür hüngür ağladığım film. Aşkı ve gerçekleri çok güzel tarif ediyor
30 seconds to mars'ın mükemmel bir şarkısıdır.

bu şarkıyı dinleyip, kendini los angeles da hissetmeyen varsa şüphesiz ki bizden değildiz.
mükemmel bir filmdir, aynı zamanda 30 seconds to mars grubunun harika parçasıdır.

http://www.youtube.com/watch?v=xtk8ro_eJZE
sonu beni benden almıştır.
trt 1 de oynamaktadır.
ilk izlenen zaman aklıma geldi,
çok arıyorum ağladığım o omzu.
her seferinde canimi acitan cage nin muthis oyunculugu ile kalbimi acitan film. ayrica meg ryna bu filmde asik olmayan erkek yoktur.
bir film, bünyesinde bu kadar çok unutulmaz sahne barındırabilir mi? diye düşündüren film.

kadın öldü. ben kendi kendime düşüncelere daldım film akmaya devam ederken. sen yeniden doğuyorsun, aşkın uğruna insana dönüşüyorsun ve birlikte yaşamak istediğin kadın ertesi gün ölüyor. dünya bomboş gelir insana, ölmek ister o da... keşke melek olarak kalsaydım şimdi her şey daha kötü diye de düşünebilir. ben bunları düşünürken seth in yanına melek arkadaşı geliyor ve işte o sahne:

arkadaşı: eğer bunun olacağını bilseydin yine de yapar mıydın?
seth: mutlaka yapardım. saçını bir kere koklamak, onu öpmek, elini bir kere tutmak her şeye değer. sonra onsuz yaşamak bile, buna değer.

ayrıca seth in inşaattan atlayıp insana dönüştüğü sahne de eğlenceli. elindeki kanın tadına bakması, inşaat işçileriyle arasında geçen konuşmalar... deli bir adamın ifadesi vardı yüzünde. komikti. *

seth: * bu kan mı? bu kan değil mi?
işçilerden biri: * kırmızı mı?
seth: kırmızı... bu kırmızı mı? renkli görüyorum.
en son bu gece olmak üzere her defasında belki bu sefer maggie ölmez diye izlediğim her izlememde meg ryan'a aşık olduğum film.
--spoiler--
Bazen üzüntüler; gözyaşlarının ulaşamayacağı kadar derindedir.
--spoiler--
adem ile havva'ya döndüren filmdir.

http://oznurdogan.com/201...of-angels-melekler-sehri/
duygusal bir aşk filmidir. zira mutlu sonla bitmemektedir.
Muhteşem bir soundtrack albüme sahip filmdir.
insan olmanın ne derece eşsiz bir deneyim olduğunu anlatan nadir filmlerdendir.
ölümlü bir varlık olarak insanın seçim yapma iradesine sahip olmasıyla meleklerden de üstün bir yaratık olduğu tezini çok hoş bir şekilde işlemektedir.
filmde meleklerin genelde kütüphaneyi mesken tutması bilginin önemine yapılan çok net bir göndermedir.

Film aynı zamanda aşk için ölümsüzlükten vazgeçişi anlatan çok yoğun bir aşk filmidir de.

Üstad Peter Gabriel bu film için "i grieve" muhteşem bir şarkı yapmıştır ki film vizyona girdiğinde hiç bir araştırma yapmaya gerek kalmadan üstad buna müzik yapmışsa filmin kötü olması imkansızdır diyerek arkadaşlarla gitmiştik.
http://www.youtube.com/wa...mnunm&feature=related