bugün

nihal bengisu karaca tarafından oldukça güzel tasvir edilmiş durumdur:

'Cumhuriyet elden gidiyor' senaryosunun gerçek dışılığını kanıtlayan en hoş detaylardan biri, Deniz Baykal'ın genel seçimler için belirlenen 22 Temmuz tarihine 'ama o tarihte bizim seçmenimiz tatildeeee' şeklinde spontane bir itiraz getirmesi olmuştu.
Neyse ki mızıkçılığın bu kadarının da, artık, fazla olacağını düşündüğünden; yahut 'bu muhtırayı verenin var elbet bir bildiği' yolunda bir 'ordum görelim neyler, neylerse güzel eyler' tevekkülü ile hareket ettiğinden, seçim tarihine ilişkin hoşnutsuzluğunu ileri düzeylere götürmedi.

Bir ülke düşünün ki, rejim elden gidiyor, müthiş bir tehlike var; ama akla ilk gelen, rejimin tehlikede olduğuna bütün varlığıyla inanmış olduğu söylenen kitlenin tatil keyfini oy vermeye tercih etmesi ihtimali oluyor. Nasıl bir rejim-cumhuriyet-laiklik duyarlılığıdır ki bu, canı kadar sevdiği kutsal üçleme tehlike altında iken, deniz-güneş-kum üçlüsü tarafından cezbedilmek böylesine bir 'an meselesi'? Eğer durum bu kadar ciddiyse, mayo giymiş kışkırtıcı kadın fotoğraflarından mürekkep reklam afişlerine en başta rejim muhafızlarının karşı olması gerekir. Hafazanallah, billboardlardaki cins-i latif sadece kadın cinselliğine yönelmiş yerli-yersiz arzuları değil, 'tatil-sahil' çağrışımı ile, aynı zamanda plajlara akma, kızgın kumlardan serin sulara atlama, akabinde bir algida, etrafı kesme, uzanıp şezlonga, bir Tuna Kiremitçi yahut anti-aging formülleri ile pilates'in faziletlerine dair iki satır bir şey okuma, kalınan otelin spa hizmetine doğru meyletme ve dahi tüm bu zevklere doğru da... Kışkırtmaktadır.

Tam da bu nedenlerle ben şahsen birleşen solumuzun işi şansa bırakmayacağına neredeyse eminim. Solumuz, güneş altında iyice gevşedikten sonra 'Türkiye güzel bir ülke yaw, deniz var, kızlar var, demokrasi var...' gibi yanlış düşüncelere kapılma riski bulunan seçmenini sandık başına toplamak için gerekirse her plajdan, her toplu yazlık bölgesinden beşer onar otobüs kaldırtacak, hatta otobüslere animatör tahsis edecek; tehlikeye giren cumhuriyeti işbu cevvallikle yok olmaktan kurtarıp, masum vatandaşları 'devlet iktidarı'nın imtiyazlı alanına raptiyeleme görevini hakkıyla yerine getirecektir.

***

Mayolu/bikinili kadın fotoğraflarının kentsel çehremizi belirle-ye-me-mesinden doğan türedi krizler zinciri Topbaş'ın kente yeni plajlar hediye etmiş olmayı iyi niyetlerinin bir delili olarak sunması ile iyice dokunaklı bir hal aldı. Şehrin göbeğinde, simitçinin, kahvecinin, talebenin, yoksulun, sivilcelinin, şişmanın; üzerine üzerine boca edilen; sorguçlu, pullu payetli, gösterişli cinselliğin, modernliğin o çok ilkel algılanış tarzı ile bir ilgisi olduğu elbette aşikar. Fakat, mayo krizinde AKP'li bir belediye ile yan yana görünmekten fena halde ürkerek ses/soluk çıkarmayan feminist yazar çizerlerimiz de pekala biliyor ki, aynı modernlik, kendi içinden, yaşamı kadın bedeni üzerinden cinselliğe boğan ve kadın cinselliğini nesneleştiren bu anlayışa karşı ciddi itirazlar da geliştirmiştir.

Heyhat, sözün sahibine göre tartılması ilkesi, bir gerçekliğin teslim edilmesi ile o gerçekliğin politik kulvara indirgenmesi arasındaki farkı hiç de etik olmayan sulara sürükledi. Feminist söylem tatile çıktı. Sustular ve onlarca yıldır savundukları şeyde bu kez geri adım atarak, Başesgioğlu türü bir kadın 'dizaynını' ehven-i şer görmüş olduklarını deklare etmiş oldular. Çünkü dindar algısının "kadın bedenini böylesine fetişleştirmek, kadın kimliğine zarardır" çizgisinde olması imkânsız olduğu gibi, yakışıksız da(!) Zira modernite, dinin, insanlığın sorunlarına etkin ve 'akılcı' çözümler üretemez olduğunu buyurmuş ve onun bu keskinliğini epeyce örseleyen postmodernite de güzel ülkemizde fazlaca ikamet etmemiştir.

***

Oysa din, 'bitkilerin' fotosentez sorunlarına çare olmak için icat edilmiş bir şey değil. Onca ayet Mickey Mouse ile Donald Duck'ın açmazlarını çözmek için değil, insana nasıl bir 'akıl' ile yaşaması gerektiğini söylemek için vahyedildi.
yaz aylarında galiba chplilerden çok 4,5 yıl boyunca cukkalarını sağlama alan akpliler tatile çıkacaklardır.sıkmabaş ve sapbaş olarak ayrılan bölümlerde haşemalarıyla tatile giden zümre oy kullamak içinde arabalarıyla yavaştan oy kullanacakları yere gideceklerdir.bencede chpliler tatilden korkmamalıdır çünkü 79 yıllık devlet borcunu 4,5 yılda ikiye katlayan-400 milyar dolar- buna karşın ülkede doğru düzgün tek yatırım yapmayan akp hükümeti insanımızın cebinde para bırakmamıştır.
(bkz: chp vs tuzu kurular)
chp mantalitesini ve seçmen profilini gösteren analiz.
(bkz: bağdat caddesi)
(bkz: izmir)
(bkz: kadıköy)
(bkz: bakırköy)

(bkz: bodrum)
(bkz: muğla)
(bkz: fethiye)
(bkz: datca)