bugün

luis bunuel'in 1977 yapımı ünlü filmidir. ünlü fransız erotik romanları yazarı pierry louys'nun La Femme el le Pantin isimli romanından uyarlanmıştır. film babında ise esas anlamda bu uyarlamalardan birisi olan ''Jacques de Baroncelli''nin filminden etkilenmiştir. bu filmde kadın karakterleri iki kişi canlandırmıştır diğer baş karakteri ise buunel filmlerinde bu rollere alışık olduğumuz fernando rey'dir(tristana'da da kırkından sonra azmış teneşir taşına aday bir adam olarak göze çarpar).

conchita karakterini iki kadın canlandırmaktadır Carole Bouquet ve angela molina olmak üzere. kadınların hangi zamanda hangi rollere aldığına dair bir kesinlik yok. ama daha masum, daha aristokrat ve hassas ve masum rollerde bouquet oynarken, molina daha güçlü, daha karanlık ve seksüel açıdan daha tahrik edici rollerde oynamaktadır. bunuel burada iyiden iyiye kafa karıştırmış.zaten kadınların da ''arzunun belirsiz ve karanlık nesnesi'' olması bu karışıklıktan dolayı.

bu filmde, conchita kahraman sayılabileceği gibi aynı zamanda şeytan olarak da addedilebilir. rolu tam anlamıyla farklıdır; aslına bakılırsa en güçlü arzu tatmin edilemeyendir ve edillseydi de bu arzu muhtemelen matheu terk ederdi conchia'yı filmde dediği gibi:

"Must I wait much longer?"

"If I gave you what you want, you'd stop loving me."

burada conchitamız iyiden iyiye olası bir ''bitter moon'' macerasından korkmaktadır belki.

bir türlü tatmin edemez arzusunu matheu. ama sabrı da taşmaktadır yavaş yavaş. kişisel ilişkiler olarak bakıldığında ''kişi''den ziyade ''nesne'' olarak görmektedir conchita'yı mathieu. bana kalırsa bu filmin ana noktası tutkunun gözleri kör etmesidir. şehir gerillalarının yaptıklarına aslına bakılırsa çok da dikkat etmez, matheu etrafına karşı ilgisizdir. tutkunun gözleri bu kadar kör edebileceğini bunuel mükemmel bir şekilde göstermiş.

bu filmde de bunuel'in filmlerinde kullandığı belirli imgeler bulunmaktadır. genel anlamda, eller, ayaklar(biraz da fetişizmin temsilcisi olarak), piyano, bıçak, böcekler ve hayvanlar(bu genellikle bunuel in doğa bilimlerine olan ilgisine yorumlanır. L'age D'or un giriş sahnesinde olduğu gibi ya da ''phantom of liberty''deki kutu içersindeki örümcek gibi) ''nakşeden kadın'', kilise, röntgencilik bunlar ''nakşeden kadın imgesi''(belle de jourda da bu imge bulunmaktadır).
üzerine kişisel kirtikler yapılarak tartısmalara yol acabilecek nitelikte bir bunel eseri.

sahi bir bunuel filmi nasıl izlenmeli.
-cet obscur objet du desir
+sıs lan çemçük ağızlı.
arzunun karanlık nesnesinin açıklamasını, arka fon a daha karanlık bir imgeleme seçerek aydınlatmaya çalışan düşünce akımı ve bu düşünce akımının yarattığı sanat eserlerine verilen tanım.s

bunuel in bir filmine kritik yapmak için kendimi yeterli görmüyorum elbette, ancak bunuel in filmlerini kritik yapmak yerine arzunun karanlık nesnesini açıklayarak, bu filmlerin daha anlaşılabilinir hale gelmesini sağlayabiliriz bir bakıma.

halbuse şurdan başlayalım buyrun;

(bkz: vajinayı dünyanın merkezi olarak görmek)

vajina bir arzu nesnesidir,siz dünyanın merkezine koyun ya da koymayın kendisi için çok farketmeyecektir, çoğalmaya doğurmaya ve kendi kendini yoketmeye devam edecektir.

daha açık bir ifadeyle konuşmak gerekirse, içine girdiğiniz kaygan delik kendi kendini yok eder, artık onu arzulamazsınız, yani arzu dediğimiz şey sonsuz ve tatmin edilemezdir, tatmin edildiği anda zaten arzu olmaktan çıkar.
keza ölü doğar.

bu arzu nesnesine sahip olan şeyleri daha da sulandırmamak için başka açıklama yapmaya gerek yoktur.

bu karanlık arzu nesnesinin nasıl olurda kendi varlığından * bişey kaybetmeden elde edilebilir? yani zaten karanlıkta kalan bir şeyi daha karanlık bir ortama götürerek, cillop gibi ortaya serilmesi !

literal açıdan "desir" yani tutku ile arzu her ne kadar farklı terimler olsa da, tutkusuz bir arzu ya da arzusuz bir tutku düşünelemez.

her ne zaman ki tutkusuz bir arzu düşüncesi benliğinize zuhur eder, işte o zaman male multiple orgasm ı şamanik bir şekilde icra edebilirsiniz. bunu yapınca da daha iyi bir insan olursunuz.

"Must I wait much longer?"

"If I gave you what you want, you'd stop loving me."

bacaklarını bana aralaman için ne kadar beklemeliyim ?
eğer istediğini verirsem, beni sevmeyi bırakabilirsin

elbette bırakacağım seni bu şekilde arzulamayı, ama bunu bacaklarının arasındakiyle bir ilgisi yok.
çok sayıda simgenin çok farklı anlamlandırmalar yapmaya açık olarak kullanıldığı luis bunuel'in en ekileyici filmlerinden biri. film eleştirmenler tarafından kadınların "metalaştırıldığı" iddiasıyla büyük tepki toplamıştı. ama ne olura olsun her iletişimcinin mutlaka izlemesi gereken filmlerden biri.
film bir başka noktadan bakıldığında arzunun döngüselliğini vurgulaması açısından hayati önemdedir. bu filmde her iki kadın ile git gel yaşayan fernando rey'de görülebilir. benzer kullanımlar Vertigo'da da mevcuttur(judy barton ile Madeleine Elster arasında gitgeller yaşayan Scotty gibi].
luis bunuel'in ölmeden önce çektiği son filmdir. ismi gerçekten orijinal bir derinliğe sahip. sanki bir marcel proust kitabı gibi.

---olası spoiler ibaresi---

filmin en bilinen yönü aynı karakteri iki farklı kadının canlandırması. bunuel filmin başında tek bir oyuncu kullanırken istediği duyguları yaratmada yetersiz kaldığını görmüş ve o yüzden bu yola başvurmuş. tabi bunu iki kadının saf ve kirli yönlerini anlatmak için yaptığı genelde belirtilir. fakat gözden kaçan bir nokta iki kadının da farklı duruşlarına rağmen aynı belirsiz isteğin peşinde olmasıdır. tabi buna her kadının içinde melek ve şeytan, daha doğrusu ''şeytan ve daha şeytan'' olan bir yan vardır gibi bir önerme de eklenebilir.

filmde daha çok, fernando rey'in canlandırdığı mathieu karakterinin o belirsiz nesnenin peşinde koştuğunu hissederiz. fakat aynı karakteri temsil eden her iki kadın da aslında tam olarak ne istediğini bilmemektedir. birleştiklerinde yürümeyen, anlamsızca son bulan ilişkileri tesadüflerin de yardımı ile bir türlü bitemez. bu anlamsız tutkunun peşinde, asil burjuva viranelere, değişik şehirlere sürüklenir. onu elde etmek için defalarca cüzdanını kullanır fakat her seferinde bocalar.

filmin en basit fakat bilinemeyen sorularından biri ''neden sevişmek istiyorsun?'' sorusudur. conchita mathieu'ya bana zaten sahipsin neden ille sevişmek istiyorsun diye sorar ve mathieu buna mantıklı bir cevap bulamaz. işin kötüsü filmi izlerken siz de bulamazsınız. burada tüm film boyunca peşinden koştuğu o belirsiz nesne sadece hayvani bir dürtünün eseri mi yoksa elde edememenin mi diye sorar sanırım bunuel.

conchita kendini hem vermek ister hem de mathieu'nun onu sevdiğinden bir türlü emin olamaz. başlarda söylediği ''beni sonsuza kadar sev, sensiz yaşayamam'' gibi cümleleri onun aslında ne kadar çocukça düşündüğünü gösterir. zarif çizilmiş soylu ise geçkin yaşına rağmen nevrotik bir kadının elinde ''kukla''ya döner.

başlarda anlamsız gelen conchita'nın sevişmeyi reddetmesi, tüketmeye alışmış bireylerin istediklerine sahip olunca dürtüsel olarak zafer kazandıklarını düşünüp vazgeçmeleri anlamında düşünüldüğünde mantıklı bir çocukluktur.

diğer bunuel filmlerinin aksine bu filmde burjuvazi ya da din çok aşağılanmaz. biraz dokundurulup geçilir. bunuel bu filmde biraz belle de jour'daki gibi davranır ve insan bilinç altındaki arzu ve kadın-erkek ilişkileri kapsamında olayı irdeler. tabi yine de bunu terörist saldırılar ve soylu malikaneler fonunda verir bize.

filmdeki en önemli imge ise bir çuvaldır. bu çuval soylu bir beyefendinin eline yakışmamasına rağmen her yere onunla birlikte giderek grotesk bir görüntü sunar. elbette bu asil ''mavi kan''ımızın bir türlü kurtulamadığı çirkin güdüleridir. filmin sonunda bu çuvalın içinden çıkan kanlı örtüleri diken kadın conchita'nın kirlenmiş namusunu diker. o hala bakire olduğunu iddia etse de kirlenmiştir. bu sahnede kızın kirlenen namusu temizlenirken film boyunca peşinden koşan mathieu'nun büyülenmiş gibi o noktaya baktığını görürüz. yani o belirsiz nesneyi hala delice arzulamaktadır. tekrar tartışmaya başlamaları da bunu ispatlar. ve patlayan bir bomba her şeyin sonunu getirir.

---olası spoiler ibaresi bitti---

açıkçası oldukça güzel bir film ama alışılmış bunuel tarzından biraz sapma var. ben kendimce tristana, belle de jour ve cet obscur objet du desir'i bir tarafa, l'age d'or, el angel exterminador, viridiana ve le charme discret de la bourgeoisie'ı bir tarafa koyuyorum. ikinci taraf ağır basmakta. bir de anlatılana göre bunuel bu filmi çektiği dönemde kafa biraz uçmaya başlamış yaşlılıktan. sözde kendisi de açıklarken bocalıyormuş falan. her şeye rağmen güzel ve önemli bir film diyip kapatalım.
izlemesi, hazmetmesi biraz zor bir film. konu olarak baktığımızda aslında çok basit gibi gözükürken, filmin içine girmeye çalışınca aptallaşmaya başlatıyor insanı.

kadının karakter profilleri oldukça garip; bir tanesi sevecen, sakin, ağırbaşlı, hanım hanımcık gibi gözükürken diğeri tamamen arsız, hafif meşrep olarak çıkıyor karşımıza. zengin beyefendimiz ise kadının bu farklı halleri karşısında gidip geliyor.

enteresan bir aşk filmi dahilinde dönemin sağ - sol kavgalarını da yansıtmayı başarabilmiş yönetmen. daha hemen filmin başında yaşanan patlama sahnesi, konsepti aksiyon/maceradan çok çok uzak olan bir film için jeneriklik olmuş gerçekten.

vakit bulunursa izlenmeli. sıradan, tekdüze yapımlardan sıkıldığınız vakitlerde zihninizi meşgul edebilir.