bugün

dini terimlerdir.

cennet, tanrıyı ve onun dinini veya dinlerini kabul etmeyenlerin asla giremeyeceği eşiği pek bir yüksek olan güzellikler diyarıdır. böyle bilinir en azından.

cehennem ise, cenneti hak etmeyenlerin yani inkarcı ve ibadetleri aksatan insanların... (eşek cennetini de var ama biz onu şimdilik es geçelim.) evet nerede kalmıştık? tanrının emirlerini yerine getirmeyen ve ona karşı minnetini dinlerin onlara göstermiş olduğu yollarla uygulamayanların uğrak yeri olacak olan yerdir.

biri cehennemden ne zaman bahsetse içimi ateş basar. şimdide öyle oluyor ama bu yazıyı bitirmemi engelleyecek kadar değil. tüm bu basit bilgileri gevelememin asıl sebebi çevremizdeki dindar ve dinsizlerin bizleri bir seçim yapmaya zorlaması. cennet ve cehennemi yalnızca teizmle açıklamaktan olsa gerek. halbuki ben ve benim gibi tanrıya iman etmeyen kişilerin cennet ve cehennemi yok sayma çabası nedendir bilinmez. bana kalırsa cennet ve cehennem harika fikirler. eğer bunu sağlayan kendisine karşı sevgi veya saygı duyulmasının insanların yapmış oldukları iyilikleri gölgeleyemeyeceğini hisseden bir tanrı tarafından desteklenmişse harika fikir gibi geliyor. dünyada cennet ve cehennemi hayatının her anına yayabilme başarı gösterdiği halde, empati yapma düşüncesinden mahrum, dünyadaki doğal hayatın yok olma tehlikesini umursamayan, hayvanların kendisi için var olduğunu düşünen ve hayatında yapmış olduğu tüm iyilikleri cennete gidebilme adına ortaya koyan ve tanrıya yalvarmakla harcadığı zamanını, daha kötü durumda olan herhangi bir canlının hayatına anlam katarak iyilik yaparak geçirme fırsatından olan insanların gerçek anlamda cenneti hak etmediğini düşünen bir tanrı...

evet benim hayalimdeki tanrı bu. bugün hristiyan, müslüman ve musevilerin başı çektiği din mensubu insanların tanrı anlayışından bir örnek verecek olursam, zaten güçlü ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, kendisine sen güçlüsün veya zayıfsın denmesinin gücünde her hangi bir değişikliğe sebep olmayacağını bildiği halde kendisinin övülerek insanlarının zamanlarını geçirmesini isteyen bir tanrıdan bahsediliyor. bence o kadar da iyi bir fikir değil.
ilişik üçlüdür. ibadet varsa cennet, yoksa cehennem vardır.
Bütün insanlar gözlerini açsa ve gündüz nimetinden faydalansalar güneşin ışığında bir artma olmayacağı gibi, bütün insanlar güneşe göz kapasalar onun ışığında bir azalma olmaz.

Allahın bizim ibadetimize ihtiyacı yok, bizim ibadet etmeye ihtiyacımız var.
Şöyle diyebiliriz. insanın bilgiye ihtiyacı vardır ancak Bilginin ise insana ihtiyacı yoktur. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Yani çok bilgi sahibi olan kişi hak ettiği makama gelecektir. ibadet eden kişide hak ettiği yere.
danger arkadaşım bilginin de en az insanın ona ihtiyacı olduğu kadar insana ihtiyacı vardır. insan onu bulmadan onun bir bilgi olduğunun kimse farkında değildir. onun bilgi olması insanın onu keşfetmesiyle olur.
cennet ve cehenneme gelecek olursak ikisi de saçma amk. bu ne la ol de olsun ol de olsun ya da yan yan nereye kadar? insan oğlu hem çabuk sıkılan bir varlıktır cennetten sıkılma olasılığı yüksektir. hem de arsızdır, bir süre sonra sıcaklık kar etmez hatta: -laaa burası soğudu gel şu tarafa geçelim orası daha sıcak. der.
heee ibadeti unutmuşum. o da eğilip kalkmak, bir yeri görmek vs. gibi şeylerle olmaz. insan olmanın hakkını vererek yaşamak en büyük ibadettir!
Vehb b. Münebbih’in Zebur’dan naklettiği bir rivayette Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Cennete kavuşmak ve ateşten korunmak için bana ibadet eden kimseden daha zalim kim olabilir! Şayet ben cennet ve cehennemi yaratmasaydım, itaat edilmeye layık olmaz mıydım?”