bugün

(bkz: rte nin örgüt yöneticiliğinden tutuklanması)
haftalar öncesinden tahmin edilmiştir. (bkz: cemaat ve erdoğanın arasının bozulması). cemaat başbakanın sistemle yeteri kadar hesaplaşmadığını, iyice devletçi olmaya başladığını, eskisi gibi olmadığını çok değiştiğini, orduya karşı koruyucu olduğunu öne sürüyor ki bunun anlamı cemaatin veya planlarının başbakan tarafından en azından kısmen engellendiğidir. başbakanın en gözde bürokratı hakan fidan, hem israil tarafından hem de içerdeki bazı taraflar tarafından ayan beyan harcanmak isteniyor. devlet sağduyusu galip gelsin umarız.
tayyipçiler ile gülenciler birbiriyle ortak hareket etse de birbirlerine mesafelilerdir. kavganın gün yüzüne çıkışı ise uludere olayıdır. baransu sorumlu olarak miti göstermişti hatırlayacak olursanız. olay şu cemaat diyor ki miti de istiyorum. Erdoğan diyor ki hayır olmaz o benim.
çekirdek elimizde merakla takip ettiğimiz büyük düello.
akp hükümeti'nin sonunun geldiğine delalettir. malum cemaat artık türkiye'nin derin devleti olma yolunda baya bir mesafe almış düşüncesindeyim.
ak parti kazanırsa eğer türkiye prangalarından kurtulacak kendi iç işlerinde bağımsız olacaktır.
game of thrones'un ikinci sezonu başlayana kadar ana haber bültenleri ile idare etmemizi sağlayacak taht kavgasıdır. ilk üç bölümü yayınlandı. sırayla uludere, fenerbahçe ve mit. bakalım sıradaki bölüm bize hangi heyecanları yaşatacak.
Her şeye maydonoz olan malum cemaatin haddini bilmezliği sonucunda doğan çekişme.
kol kırılır yen içinde kalır, bir süre sonra barışırlar, çünkü birbirlerinin yerine koyabilecekleri alternatif isimler yoktur, araya büyüklerinin girmesi ile orta yol bulunur, sonuçta kökleri aynı yerden gelmekte kökler dalların birbirlerine dolanmasını istemez. fettullah hocanın emekli olacağı yoktur, tayyip erdoğan efendinin de koltuktan kalkmak gibi bir niyeti yok, bu insanın gölgesiyle kavga etmesi gibidir, kim kime vuracak olursa yine kendi canı acıyacak, acı dayanılmaz hale gelince kavga etmekten vazgeçecekler.
her iki kesiminde alabileceği en büyük yaraları almaları dileğiyle..
sözlükteki muhaliflerin hayallerini dillendirmesi.
akp cemaat çatışması temalı başlıkları mütemadiyen görür olduk bu aralar, dikkatimi çekti. inanın bir bok olduğu yok.
ama adamların fikri o. zikirleri de o olacak tabii. laf yok.

edit: cemaati haz etmem. ama böyle birşeyin olmadığı görülecektir.
hala hayallerdeki akp ve cemaat sempatizanlarının inanamadıkları olay.

ulan kör olunur da bu kadar olunmaz he. *

zaten epeydir olan bir şey bu. yani yeni çıkmadı. şu anda fethullah gülen iyice her yeri ele geçirmek istiyor. akp'de tehlikenin farkına vardı. akp'liler ilk defa polis ve özel yetkili savcıların ülkeyi yönetmeye çalıştığını söylediler. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu şu demektir, pişmanız, bu insanlara bu görevi verdiğimize pişmanız demektir. Sonuç olarak polislere ve savcılara özel görevler verip onları yükselten de akp'dir. fethullah gülen'in adamlarını yerleştiren de akp'dir.

son şike olayları. bir kulübün başkanı şikeden dolayı içeride. düşünün. iddianame hazırlanmış. deliller toplanmış. delil karartma şüphesi yok. ama içeride. sebep? cemaat-akp çatışması arasında kalması.

aziz yıldırım çıkıp başbakan ile arama kimse giremez diyor. buradan bir şeyler anlayın bari. daha ilk gün tutuklanınca siyaset var bu işin içinde demişti. şu an siyaset olmadığına inanmayan kalmadı zaten.

nitekim meclisten bir yasa geçiyor, abdullah gül çıkıp kişiye özel yasa olmaz diyor. gülen cemaatine yakın olduğunu bilmeyen var mı gül'ün? ama akp çıkıp hayır bu yasa geçecek diyor ve geçiriyorlar yasayı. bülent arınç şüphelerim var diye açıklama yapıyor ki cemaat'in tarafındadır.

zaman ve akit gibi cemaat gazeteleri çıkıp akp'yi yeren yazılar yazıyor, açın gazetelerin sitesini okuyun. neler neler oluyor.

bu savaş kullanmayı bilirse chp'ye yarar ama öğretmen tipli, lider tipi olmayan, sessiz kemal kılıçdaroğlu bir şey yapmaz. halinden memnun adam.

bu savaşta iki tarafta yaralanır. en çok cemaat yaralanır.
suni bir kavgadır. kedinin kendi kuyruğuyla olan mücadelesi gibidir.

not: ateistim.
yandaş medya diye itham edilen medyanın karpuz gibi ortadan ikiye bölünmesine yol açan kavgadır. nagehan alçı nazlı ılıcak'a karşı, star gazetesi bir yanda, zaman bir yanda. başbakana yakınlar mit operasyonunun arkasında israil'in olduğunu söylerken, cemaat tarafı mit'in pkk ile derin bağları olabileceğini, şok iddiaların ortada dolaştığını iddia ediyor. dikkat edenler için muazzam keyifli çarklar, ortada kalmalar var. bir de muhalefetin hali var ki tam komedi. cemaatle arası bozuk olan mhp fırsat bu fırsat diyip başbakanın arkasına geçeceğine, pkk görüşmelerinde başbakanın da sorumlu olduğunu iddia edip politika yoksunu olduğunu göstermiştir. chp ise her zamanki gibi aklı karışmış haldedir. bu tür kavgaların sonunda her zaman devlet geleneği galip çıkar ama bu sefer arkada başka devletlerde var sanırım.
her iki tarafın yandaşlarının saklamaya çalıştıkları kavgadır. akp'nin, abd tarafından iktidar kendilerine sunulurken, üzerlerinde abd için bir "kontrol mekanizması" olarak örgütlendirilmiş olan cemaatten kurtulmayı istemesi olağandır. akp, "her türlü" vesayete karşıydı, öyle değil mi ?
gündemi takip edenlerin uzun zamandır farkında olduğu durumdur. akp'yi destekleyen gazetelerde, tv kanallarında hatta yazarlar arasında bile bölünme başlamıştır.
yoktur öyle bir şey. yüce ak partimizi çekemeyen ve partiye oy vermeyen bazı kansızların müslüman çevreyle partimiz arasında fesatlık-hasetlik çıkarma planıdır. komple kurulmaktadır. ama ak parti bunun da üstesinden gelecektir.
savcının ifade almak için hakan fidan'ı çağırmasından sonra hükümetin jet hızıyla yasa değişikliği için düğmeye bastığı mücadele. kendi adamını korumak için akp nin hukukla nasıl oynadığını da görmüş oluyoruz böylece. ne kadar demokratik değil mi canlar? kendi adamına hukuk başkasına guguk. neyse bu kavga daha birçok gelişmeye gebe anlaşılan. merakla bekliyoruz.

http://www.haberturk.com/...n-hukumetten-yasa-teklifi
hakan fidan'ın ifade vermeye çağrılması ile daha da gün yüzüne çıkan mesele.
koca türk devletinin amerikan uşağı bir cemaat tarafından daha da güçlü bir şekilde yönetilmesiyle sonuçlanacak durumdur.
esasında durum cemaat ve hükümetin dış politikası ile alakalıdır. ama örgütün tasfiyesi gibi iç politikaya endeksli konularda önemlidir. rte hiçbir zaman gücü paylaşmaz, sadece konjektür gereği paylaşıyormuş gibi görünür. rte, cumhuriyet tarihinin gördüğü en pragmatik liderlerden biridir. nasıl 2002 yılında koltuğu gül'e bırakıp, koltuğu geri alana kadar tabanda her kesimden kişilere yer verdiyse, gücü eline geçirdikten sonra neredeyse tüm önemli yerlere kendi adamlarını getirdi. nasıl şener gibi adamların kadrolarını bertaraf etti ve neredeyse tamamı ile kendine biat etmiş bir milletvekili grubu oluşturduysa devlet içi atamalarda da cemaate çok fazla şans tanımadı. etkisiz kurumlara getirdi cemaati. zaten seçilmiş olan onlar, bir bakıma yaptığı da doğru, cemaatin bu kadar çok iç-dış politikaya karışması hoşlarına gitmiyordu.
akp, cemaati ortadoğu dengelerini anlayamamak, israil'in artık dokunulmaz olmadığını görememekle suçluyordu. cemaate göre ise israil halen dokunulmaz ve cemaat halen abd dış politikalarına göre kendi politikasını oluşturuyor. cemaate göre israil'in karşısında olmak hata, suriye-iran'a verilecek her taviz hata. hatta ordu, suriye'ye girmeli. işte bu noktada örgütünde savaşarak yok edilebileceğini düşünüyor cemaat. zaten marksist ve leninist bir örgüt, hiçbir şekilde onlarla ortak bir türkiye kurmanın imkanı yok. akp ise bu konuda daha esnek, daha fazla dialogtan yana. burada türkiye kurmaktan kastım kemalizmden arınmış bir türkiye. ben akp'nin din devleti kurmak gibi bir gizli ajandasının olduğuna inanmıyorum, cemaatin de öyle bir gücü yok. yapılmak istenen tamamı ile daha önce kendilerini ezen elitist kemalizmden kurtulmak.
tüm bu hayhaylar arasında bdp, arada biz kalıyoruz diyor. bu da çok ilginç. bdp'ye göre filler tepişirken kendileri eziliyor. kendilerinden kasıt bdp üst yönetimi aslında. halktanda bahsetmiyorlar ama bu kavgada akp'den yanalar çünkü cemaatin fırsatını bulduklarında üzerlerinden silindir gibi geçeceğini çok iyi biliyorlar. aynı şey kendileri içinde geçerli. ilk fırsatta cemaati bir kaşık suda boğabilirler. tabi cemaatin k.ırak'taki yatırımları, türkiye'nin doğusunu din çimentosu ile tutması çok etkili. cemaate göre kürt sorununun çözünü dindarlıktan geçiyor. aslında akp'ye göre de öyle, çok eleştirildi ama dindar nesilden başbakanın anladığı birazda bu. yani dindar demek, sünni mezhebin geleneğinde devlete sahip çıkan, devletle çatışmayan topluluk demek. bdp'ye göre ise ayrı devlet olmanın ya da özerkliğin yolu din prangalarının atılmasından geçiyor ama devir kominizm devri olmadığı için bunu söyleyemiyor. çakma imamlarla alternatif cuma namazları gibi yapay dini hareketler yaparak mide bulandırıyor. cemaatin din eksenli olduğu aşikar, her ne kadar inkar etselerde bdp yönetiminin ve hatta tabanının dine mesafeli olduğu da bir gerçek. rte'nin zerdüşt söylemi o yüzden çok yerinde ve doğru bir tespit.
diğer taraftan suriye'de iran'da o kadar kürt varken hiçbir ayaklanma olmuyor, hiçbiri anadilde eğitim istemiyor, hiçbiri özgürlük ve barış demiyor. k.ırak'taki kürtlere ise aponun türkiye'nin adamı olduğu empoze ediliyor. barzani israil'den her türlü desteği görürken erbil'de cemaat ve hükümet barzani ile kol kola geziyor. ne garip bir coğrafya değil mi?
yine de ben cemaatin çok fazla abartıldığını düşünüyorum. evet bazı güçleri var ama öyle sanıldığı kadar güçlü değiller. en büyük yumuşak karınları amerika ya da israil ne derse onu yapıyor izleniminde olmaları. bu da cemaatin üst yönetimi hariç akp ile ilişkiler koptuğunda bile akp'ye oy vermeye devam edecek bir topluluğun olacağı anlamına geliyor. fakat kürt sorunu konusunda sağcı tabandan destek alıyorlar çünkü selametçi tabandan gelenler hariç akp'de de kürt sorununun diyalogla değil terör örgütünü silahla yenerek ancak çözüleceğine inanan kişi sayısı çok çok fazla.
biraz karışık oldu ama genel tablo benim kıt aklımla görebildiğim bu. arka tarafta böyle bir kavga varmış gibi gösterip işlerini çaktırmadan yürütme planı olabilir mi acaba derseniz, bence öyle gizli bir sosyal mühendislik çalışması yok ama var diyenlere de saygı duyarım.

düzenleme: imla ve eklemeler.
(bkz: meclisteki canlı box maçaları) her zaman gösterimde ve daha çok ilgimi çekiyor.
eğer varsa bile uzlaşma ile sonuçlanacaktır çünkü cemaat ve ak parti arasındaki ittifak tarihsel, kökleri derinde...
maddeler halinde kavganın görünen kronolojisi
-türk futbolundaki rant, hocaefendinin iştahını kabartmıştır
-bankasya ele geçirilerek süperligin hemen hemen tüm önemli aktörleri neredeyse bir daha çıkmamak üzere içeri tıktırılmıştır
-parti bu hamleye yasa değişikliği ile karşılık vermiş
-hocaefendi veto silahını kullanmıştır
-parti yasayı aynen iade ile karşı hamle yapmış, cumhurbaşkanlığı ile ters düşülmüş, yine de ilk raundu parti kazanmıştır
buraya kadar gerek partililerin, gerek cemaat mensuplarının ittifak ettiği bir gerçektir. peki ama, dünyadaki belkide tek zaafı para olan hocaefendi, neredeyse 40 yıldır ilmek ilmek ördüğü, adliye ve emniyet teşkilatında dominant aktör olduğu, ordu üzerinde etkisini artırmaya başladığı günlerde, 500-600 milyon usd lik bir pasta için bu savaşı göze alabilirmi
elcevap; alır.şöyleki
-hocaefendinin oy potansiyeli yüzde 5 tir. bu oy potansiyeli için hocaefendiye şirinlik yapmayacak parti türkiyede yoktur
-hemen hemen her partide kendilerine yakın insanlar üst yönetimlerde barındırılmıştır
-hocaefendinin bürokrasi üzerinde etkisi, oy potansiyelinin aksine çok yüksektir
-yine de her ihtimale karşı, hocaefendi yaşamını türkiyeden daha emin bulduğu topraklarda sürdürmektedir
-hocaefendinin, başını istediği hakan fidan, israil tarafından da istenmemektedir
buraya kadar fakirin yazdıkları hemen her türk vatandaşının bildiği şeylerdir. bilinmeyenlere gelince
-mit operasyonu karşılığında, hocaefendinin israilden ya da amerikadan edinimleri nedir
-parti kurdursa barajı aşamayacağı için, önümüzdeki seçimlerde hangi partiye destek verecektir
ağrı doğubayazıt ilçesinin cunhuriyet başsavcısının öldürülmesiyle daha da açığa çıkan kavga.

herkes bir gün güç zehirlenmesi yaşar. özellikle türk ise kaçınılmazdır.