bugün

üniversite hayatım boyunca tanık olduğum bir durum. birbirine tezat iki durum olarak değerlendiriyorum ya da bana öyle geliyor. çünkü, benim bildiğim nargile sefası yapılırken bir taraftan da dostlarla muhabbet edilerek güzel bir sohbet ortamı oluşur. fakat bu tür ortamlarda bir taraftan şağdan soldan takıp takıştırılmış üçüncü sınıf müzik aletleriyle müzik yapmaya çalışan bir grup, ki bu genelde grup olmaz elinde bir gitar ile eller havaya diye bögüren bir gitarist olur, ve bir de arkadaşlarıyla muhabbet etmeye çalışan insanlar oluyor. tabi o bögürtünün içinde insanlar nasıl muhabbet edebiliyor hep merak etmişimdir.

mekanların bir özelliği de içkisiz olması. içki içmeden çoşan insanlar mı istersiniz, o gürültüde muhabbet etmeye çalışırken karşısındakinin söylediklerinin hepsine he he diyen insanlar mı istersiniz, elinde nargile halaya kalkanlar mı istersiniz, neler oluyor neler.

yani kısacası yurdum insanı karıştırmayı o kadar çok seviyor. nasıl bir zamanlar bir doktorun hem diş çekmesi, hem sünnet etmesi, hem de dahiliyeci olması gibi. artık lokalleşmenin farkında olmayan insanlar omaktan çıkmalıyız. nargilenin yanında üç beş kişi de canlı müzik için gelir diyor araya birde canlı müzik sıkıştırıveriyor. sonuç ne oluyor tabiki ne nargile içmeye gelen nargileden bir zevk alıyor, ne de canlı müzik hatırına gelen canlı müzikten zevk alıyor.
(bkz: hereke)
(bkz: para için yapılan saçmalıklar)
Kayseri Talas Anayurt mevkiğinde Marpuç cafe.
güncel Önemli Başlıklar