bugün

Yaş 35 olunca yolun yarısı etmiyomuş 46 yaşında vefat edilebiliyomuş.Her şair biraz yalancıdır evet lakin ölüm bu hayattaki en büyük gerçektir.büyük konuşmamak lazım.bkz Allah rahmet eylesin.
Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan,
Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık.
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.

dizelerinin sahibi şair.
Yolu Tamamlayamadan Aramızdan Ayrılan Cahit Sıtkı Tarancı’nın Emir Eri Abbas’la Yaşadıklarının Ardından Yazdığı Şiir;

görsel
abbas adında güzel bir şiiri vardır, ne vakit karşıma çıksa içimi yakar. hikayesi de ilginçtir ya, onu da bir ara yazacağım.

--spoiler--
Haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan..
--spoiler--
“Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misâli o musalla taşında.”
--spoiler--
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun, işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
--spoiler--
"Dünya bir yana, o hayal bir yana;
Bir meşaledir pervaneyim ona.
Altında bir ömür döne dolana
Ağladığım yer penceresi midir?"
2 ekim 1910'da diyarbakır'ın camiikebir mahallesinde doğdu. asıl adı "hüseyin cahit" tir. "nümune-i terakki-i hamidi mekteb-i iptidaisi"nde başladığı ilk öğrenimini "mektebi-i sultani" nin iptidai kısmında tamamladı. orta öğrenimine kadıköy'de saint joseph lisesi'nde ve galatasaray lisesi'nde devam etti. ziya osman saba ile sıra arkadaşlıgını bu yıllarda yapmıştır. 12 ekim 1956'da kırkaltı yaşında zatülcenp hastalığından öldü.
otuz beş yaş adında harika bir şiiri olan şair.

“Otuz Beş Yaş” şiiriyle bitiriyoruz;

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.



Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?



Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.



Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.



Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

insan bu yaşa gelince anlarmış.



Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?



Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.
görsel
otuz beş yaş keşke yolun yarısı etseydi...
yeğeni Yılmaz Tarancı koronavirüs nedeniyle 36 yaşında vefat etmiş.

https://www.hurriyet.com....1674651&utm_term=post
cahit sıtkı tarancı, otuz beş şiir'ini yazdığında otuz beş yaşında idi ve bundan tam 11 yıl sonra yani 46 yaşında ömrünü tama ibra etmeden ( 70i görmeden) vefat etti... hoş hangi şair uzun yaşadık ki? hatta hangi şair yaşadı? bizler, onların mısralarına ve onların etraflarında olup biten olaylara onları çerçeveleyen zamana bakarak "yaşadılar" dedik. oysa hiçbir şair yaşamadı!
Hem diyarbakırlı olup hem atatürkçü ve vatansever olan nadir insanlardan birisi.
bu tarz insanlar keşke ölümsüz olsa.
“neden öyle sessiz duruyorsun öyle?
şarkın mı tükendi dersin, biten günle,
yoksa gün mü bitti şarkınla beraber?"
''Ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız. Ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz.''
3 isim kadrosundan yazar olmuş sonra hakkını vermiş birisi.
“Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan,,
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim.

Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün?
Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı?
Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün.
Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı?

Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat?
Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi?
El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat
Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi?

Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim
Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı
Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet, ölümden olsun.
"âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
bence bayram ufukta gün bitincedir.

bütün gün beklediğim bahar ki gece,
gökte yıldızların da ümidincedir.

yollar, yollarda nihayet içime denk,
sonsuzlaşarak başı boş gidincedir.

ben ister güleyim, ister ağlayayım,
sesimi yalnız kendim işitincedir.

âlemde gündüz gönlüme işkencedir;
bence bayram ufukta gün bitincedir.."