bugün

ZAMANDA BiR EŞiĞiN ÜZERiNDEN SIÇRAMAKTIR.
Yeter demektir.
tekrarlanması veya sürüp gitmesi yüzünden bir şeyden doygunluk veya yorgunluk duyarak istemez olmak.
(bkz: yılmak)
çok tekrarlanması sebebiyle bir şeyden doygunluk ya da yorgunluk duymak.
dayanamamak, usanmak durumu.
Aslında olumsuz şeyler yaşatan olgu yada olaylar hakkında kullanılmaması gereken fiil. Ancak biz insanlar tezatlardan keyif alır gibi yaşamaya alıştırılmışız. Bolca abartı, kinaye, tezat kullanırız konuşurken de.

Neyse..

Ben de, bıktım.

Korkmaktan sıkıldım ilk önceleri, üzülmekten bıktım, depresyondan bıktım, hayal kırıklıklarından, ağlamaktan da bıktım, en son yıllar önce bir ölüm haberine ağlamıştım sessiz sessiz, bir daha da ağlamadım, zaten daha ilk gençlik yıllarım sonrasında ağlamaktan bıkmıştım, çok ağlamazdım yani. insanlar için endişe etmekten bıktım mesela, insanlardan bir şeyler beklemekten, yani tam olarak beklentilerden bıktım, beklemek.. Beklemekten bıktığım kadar hayattan bile bıkmadım.
Bıkmadığım şeyler çok sayıda, insanların kadın yada erkek olmasından fena bıktım. Hayali kahramanlarım çocukken bıkıp öldürdüğüm ilk kurbanlarım. Faşistlerden bıktım, vitamin niyetine, boş vakitlerde bıkılası..
Bıkmak problem değildir, bıkkınlığa neden olan kişiye patlamak hiç problem değildir. işe yaramaz yarımlara patlıyoruz.
"bıktım" diyemeyecek kadar bıktığınızı, bıktığınız konusunda çevreyi inandırmak için hiçbir çaba sarf edemeyeceğinizi gösteren hissiyat.
bıkmaktır işte.
istek tazeleme duygusudur. Arzu ve özlem ile işbirliği yapar. Önce çok arzularsın, olmaz olmaz, gün gelir senin olur. Bu defa bıkma olayı devreye girer. Başka arayışlara girersin, elindekine isyan edersin. Atarsın en son başından. Gün geçer, pişman olursun. Özlersin eskiyi. O tazelenme duygusu devam eder bu süreçte. Ya dayanamayıp eskiye döneceksin ya dişini sıkıp unutmayı bekleyeceksin.

bıkmak, kaderimizi değiştiren büyük unsurlardan biri. Fikirlerin çoğuna yönü bu fiil veriyor. Bıkmak, insanın doğasında var. Ya sen bir şeyden bıkacaksın, ya biri senden. Deveranın esası budur.
en çokta insanların birbirine kötü davranmasından bıktım.
20 saattir uyumadım , sabah 9 da günlerdir beklediğim sınav var zerre çalışamadım, saat 2'de vermem gereken dersin sunumu var onu hazırlamaya çalışıyorum, kafam arada yere düşüyo geri alıp takıyorum, kahveyi ahmet kayaya batırıp içiyorum , sigarayı da yuttum galiba.
bazen her şeyden bıkmaktır. sabretmeyi öğrenmektir. seni güzel bir geleceğin beklediğini düşünerek, hayal etmeye iten nedendir. bazen her şeyin bittiği, bazen de her şeyin başladığı o kritik noktadır.
belli bir olayı yada olayları tekrar yaşamak istememektir.

bıktım bilader. belki bunlar ufak tefek şeyler ama bıktım.
insanların saygısızlığından,
bencilliklerden,
ters yöne rahatça giren şöförlerden,
yaya yolunda durmayan şöförlerden,
kornaya her saniye basan şöförlerden,
kırmızı ışıkta umarsızca geçen yayalardan,
otobüs,metrobüs,metro da insanlar inmeden binmeye çalışanlardan,
tepkisiz insanlardan,
sömüren sistemden,
bankaya muhtaç olmaktan,
gelecek kaygını gideremeyen her ülkeden,
her boka duyar kasanlardan,
trafik sıkışıklığından,
kalabalıktan,
sinirli , agresif , düşüncesiz insanlardan,
ırkçılardan,
milliyetçilerden,
dincilerden,
takım tutar gibi parti tutanlardan,
idealleri olmayan insanlardan,
empati nedir bilmeyenlerden,
acımasız insanlardan,
kirli havadan,
televizyon saçmalığından,
kuralsızlıktan,
saçma sapan aile normlarından,
her yaptığı işe karşılık bekleyenlerden,
sevgiyi araç olarak kullananlardan,
maymun iştahlılardan, ( bu ayrıca ben oluyorum. )
her boka ağlayan insanlardan,
mantıktan, realiteden bihaber hayalperestlerden (idealistlerden bahsetmiyorum.)
savaş isteyen aptallardan,
çıkarları uğruna binlerce insanı gözünü kırpmadan öldürebilecek liderlerden,
doğanın sürekli katledilmesinden,
hayvanlara kötü davrananlardan,
saygısızlardan,
patavatsızlardan,
herşeyi taşak konusu yapan insanlardan,
görünüşe göre yargılayanlardan,
tecavüzcülerden,
çocuk tecavüzcülerinden,
futbol kavgalarından,
katliam haberlerinden,
komplo teorilerinden,
dar görüşlülerden,
homofobiklerden,
yeniliğe açık olmayanlardan bıktım moruk bıktım. çok mu zor bu amına kodumun dünyasında sakince yaşamak. sonra soruyorlar bana niye realistsin ki ya insanlar o kadar kötü değil. neyse.

edit: bu liste uzar dostlar. sadece şimdilik aklıma gelen bıkkınlıklarım bunlar.
Bıktım diyosun bıktım..bıkıp bırakmadıklaımı bi bilsen aklın şaşardı. Ne kadar sevdiğimi bi bilsen aklın çıkardı. Kendinden utanırdın.bir bilsen keşke bilsen.
buralara uzun uzun yazacak kadar yalnız mısınız dedirten durumdur. bıktım nedir yahu. sabır de sabır.
Bıkmadım

Pisliğin dibine batıp tekrar silkelenmekten bıkmadım.
Biraz para kazanıp bitirip ortada bok gibi kalmaktan bıkmadım.
Gelip geçici şeylerle zaman harcayıp kendimi şaşırtmaktan bıkmadım.
Soğana tuz ekmeden yiyip ağzım koka koka hatunları öpmekten bıkmadım.

Akp'li kılıklı türbanlı kadınların çocuklarına susun lan diye bağırmaktan bıkmadım.
Cevap verdiklerinde erkek olsaydın kafanı patlatırdım mendebur karı demekten bıkmadım.
Boşluk ya da doluluğun amiriymiş gibi boş kovalıyorsun diyen arkadaşlarıma gülmekten bıkmadım.
Hepsinin aslında aptal saptal gördükleri insanları role model olarak tayin etmeyi marifet sanması beni bıktırdı.
sabrın tükenmesidir. genel ve özel olarak ayrılan his. özel olanında kurtulmak basittir ama genel bıkkınlık olunca zordur. tahammül kalmaz, her şeye karşı antipati oluşur. hiçbir şey yapmak istenmez ama her şey olur. hepsi tamamen senin tersine gitmek için olur. (bkz: usanmak)
bıkmak, aslında sürekli çabalamanın sonucunda elimizde hiçbir şey olmaması sonucu hissedilen duygudur. ancak bir duygudan fazladır gene de, çünkü eyleme dökülür. insanın kaçıp her şeyden uzaklaşma meyilini ortaya çıkartır ki kaçamayan insanın bile topluluklar içinde yalnız kalma stratejisine başvurduğunu gözlemlememiz mümkündür.

bıkmak bazen olan bitenin monotonluğundan kaynaklanır. her şey o kadar tekdüzedir ki bu benim hayatım olamaz dersiniz, işte o anda bıkmak devreye girer ve gene başınızı alıp gitmek istersiniz. stabilite ile monotonluk arasındaki ince çizgide yürüyebilmek, hakikaten zorlu bir durum ki bu da hemen hemen düşünen ve sorgulayan her insanı etkileyen bir süreçtir.

gözlem yapmak da aslında bıkmak için bir nedendir. etrafındaki insanları, onların ilişkilerini gözlemleyen insanda oluşan ilk fikir, her şeydeki aynılık, bayağılıktır. hal böyleyken yaşanma potansiyeli olan şeylerin de aslında ne yönde ilerleyebileceğini öngörebilen kişi, artık yaşamaktan keyif alamaz hale gelir. bir nevi düşünen adam sendromuna yakalanmıştır.

bıkmak, dünümüzle bugünümüz arasında fark olmadığını anlayıp içten içe tembelliğine sövmektir bazen. eylem adamı olamamanın acısını kendimizden çıkartmak; ama her şey bittiğinde yeni bir hayatın kapısını aralamak ve yeni kararlarla yepyeni bir sayfaya başlamak yerine önceki yerden saymaya devam ettiğimizi görüp üstümüzde hissettiğimiz ağırlıktır.

bazen de yeni kararlar alabilme arzusudur. çünkü sürekli yeni kararlar alınıyordur zaten. kısaca yeni hayatlar fikri monotona bağlamıştır, dinamizmin monotonluğu... bıkarsın...

bir gün gelir yazmaktan da, sevmekten de, özlemekten de, yaşamaktan da bıkarsın... eğer bıkmasaydık dünya ne kadar farklı olurdu halbuki...
(bkz: sözlük yazarlarının ruh halleri)
görsel
Her hangi bir durumun sürekliliğinden gelen agrasif duygudur. Bıktım denmesine rağmen bu durumdan uzak kalınınca yerini sadece özleme bırakır. Tavsiye edilen şudur ki; asla halinizden şikayet edilmemelidir.
içinizin daraldığını hisettiğiniz ve her şeyi arkada bırakıp koşa koşa uzaklaşmak istediğiniz durumdur. bir şeylerden bıktığınız bir anda bu yazıya internette bu yazıyı okursanız durumunuz hakkında açıklayıcı bilgiye kavuşursunuz.

"Bir şeyden bıktıysanız, o şeyi hiç sevmediniz demektir. Bıkmanın iki olası ön koşulu vardır: alışkanlıklar veya zorunluluklar.

Alıştığınız şey, zamanla anlamsızlaşır; çünkü onu sevmemişsinizdir, sadece alışkanlık haline geldiği için koşullanmış bir duygu yaratmışsınızdır. Zaman, sevmediğiniz bir şeyi sevmenizi sağlayamaz; sadece alışırsınız. Sonra, yine zamanla bıkarsınız. Çünkü alıştığınız şeyi, bir süre sonra sorgulama ihtiyacı duyarsınız.

Sizi buna iten başka bir şey de olabilir. Mesela eskiden sevdiğiniz bir şeyin size zarar verdiğini görüp, ondan uzaklaşmak adına yeni bir şeye sarılıp, yapay bir duyguya kapılabilirsiniz. Ne var ki yapay duyguların kullanım süresi sınırlıdır; zamanla anlarsınız ki, siz daha önce sevdiğiniz şeyden vazgeçmek için kendinize başka bir alışkanlık edinmişsiniz. Bunun farkına varıp sevdiğiniz şeyi tekrar değerlendirdiğinizde, güncel alışkanlığınızın sizin için bir 'sabun köpüğü'nden ibaret, sahte bir duygunun ürünü olduğunu görüp, vazgeçmek istersiniz. Vazgeçmek istediğiniz şeyden bıkarsınız veya bıktığınız şeyden vazgeçmek için bahaneler ararsınız; ikisi de aynı.

Öte yandan bir diğer gerekçe, zorunluluklardır. Bu, alışkanlıklar kadar kompleks bir konu sayılmaz; yapmak zorunda hissettiğimiz şeylerden bıkarız zamanla. işyerindeki rutin düzenden, sosyal kurallardan, düzenden, yasaklardan, vs.

Sonuçta insan sevdiği şeyden bıkmaz. Yani 'bıktım' sözünün altında 'seviyordum, ama şimdi artık sevmiyorum' gibi bir anlam yatmaz. Bıkkınlık, ancak ve ancak sevgiden bağımsız - alışkanlık veya zorunluluk haline gelen - bir sürecin sonucu olabilir. Sevdiğiniz bir şeyden vazgeçmenizi sağlayan gerekçeler, çok daha komplekstir. Öte yandan, sevginin bir ahlakı vardır. Bıkmak, sevgiye ait bir tepki değildir, olamaz. Bıkmak, tamamen sevgisizliğin tezahüdür. Hiç sevmediğiniz bir şeye karşı, ruhunuzun ve ahlakınızın istemsiz bir tepkisidir, 'kendini daha fazla kandırma'diye..."

alıntı.
kendinden vazgeçmektir bazen.

kimseyi görmek duymak istememek,
yemek yemek istememek, sürekli uyku hali, kaçış...
bir bezginlik, bir karamsarlık, bir umutsuzluk.
dünya telaşelerinden vazgeçmek.

ve bütün bunların sonucunda öylece durup herşeyin ne kadar anlamsızlaştığını bozuk plak gibi tekrar etmek.