bugün

(bkz: Büyükada da bir hayali macera)dır. hayaldir.

Büyükada da yaşanan, yaşanması istenen bir hikâye ve maceranın anlatılmasıdır...

Adaya gittim bu güzel havada , prince otelin önüne.

http://www.booking.com/ho...3887e78279ae74f24c;dcid=1

iskeleden indikten sonra bu otelin önünden geçen 2 mini şortlu, pardon biri mini etekli güzel mi güzel hoş mu hoş, o ne bacak, bazıları dönüp bakanlara öküz dediği için onlar hep önümde yürüsün istedim.

Güzel bacağı severim ve güzel bacağı sergileyeni daha çok severim.

Yaşları biri 19 etek giyen, şort giyen de 22 gibi görülüyor belki boy yanılttı beni bilemem.

Bir iki adım sonra bisiklet turu atacakları belli oldu.

iyide hem bu kadar seksapel yetmez mi hem de adada, ulan parçalamasınlar diye takıldım peşlerine korumak amaçlı. *

bisikletleri seçerken bile bir amaç vardı sanki mini etek giyen kısa bisiklet tercih etti.

Ya ne yapıyorsun diyemedim tabi, ancak bisikleti teslim eden çocuk gözleri bir başka bakıyordu artık dünyaya...

Bu yıl (bkz: mango reklamları)' nda oynayan kız * ın uzunu ve kısası gelmişti sanki.

Ben de zaten o reklam zaaf oluşturmuştu canlısı önümde gibi...biri sarışındı, küçük olan gerçek sarı.

Takıldım peşlerine. Gittim uzun bir mesafe. Gülücükleri bana mıydı, kendi aralarında mıydı hiç önemli değildi. Bu gülücükler çekmişti beni.

*-*-

mola verilen yere kadar, kuş sesleri, onların sesleri arada dalga ve başka sesler ile gezdik.

onlar kiliseye doğru gittiler anladığım kadarıyla dilekte bulunacaklardı. ne dileği bu güzellikte

diyor insan?

orada ben dinlenirken yaklaşık kırk beş dakika sonra onlarda dinlenme yerine geldiler. tost, ayran

bir şeyler söylediler.

sonra hep beraber bu sefer yolculuğun daha güzel kısmı başlamıştı.

yokuş aşağı, çığlık çığlığa bir yolculuk.

ben Lev Troçki evine gidecektim unuttum, lev olsaydı o da beni unuturdu bence!

ne zaman tekrar o ilk olarak gördüğüm prince o otelin önüne vardık.

onlar Türkçe konuşuyorlardı, yabancı değillerdi.

aynı otele giriyorduk, en başta anlattığım otel. arkadaşımın oteli.

kapıda o kızları karşılayan da benim arkadaşımdı." yaşasın"

aynı anda bana da seslendi "Hoş geldin" dedi.

kızların yanına çağırdı, hayal gibiydi.

arkadaşıma sarılmak üzere yanına yaklaştığımda sağ omzumun üzerine sertçe düşme ile omuz

kırıklığımı hatırlatan bir ağrı hissettim.

sağ omuz üstüne yatma ile bu ağrıyı hissetmiş ve gözlerimi açtığımda karşımda miranda, tabi ki

ekranda.

böyle rüyanın hep beraber içine ettik sözlük. omuzum kırık ne yapayım.
(#19340103). buradan başladı her şey.
otele girseydik, miranda yada meral, yada masal adı önemli olmayan güzellik ile arkadaşında katkısıyla sohbet koyulaşsa ve

odasın davet etseydi ve odasındayken bir müsaade isteseydi duş almak için kapısını hafif aralık bırakarak.

zaten vücudunun yarısından fazlası ortadaydı, geri kalan kısmı gösterme çabasıydı yaptığı.

dayanılmaz bir arzu ve istek ile tüm cesaretimi toplayarak " bir ihtiyacın var mı ?" diye sordum, birazda saçlamadığımın farkına

vararak. " ya zahmet olmaz sa banyo da sünger ile bacaklarıma masaj yapabilir misin ?"

(...)

bir elimde sünger, bir elim süngerin köpüklerini alıyor çıplak teninden, bacaklarından...

gözlerimin nerede olabileceğini ve vücudumda oluşabilecek dayanılamaz derecede erkeklik duygularını siz hayal edin.