bugün
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü22
- sinemaların batma aşamasına gelmesi21
- patiswiss17
- akp seçmeni12
- ali erbaş8
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı14
- bülent uygun13
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi19
- ismail kartal8
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı31
- sivasspor'a verilen penaltı25
- trollerin karışması8
- fenerbahçe12
- anın görüntüsü20
- sözlük yazarlarının pankekleri13
- yoga eğitmeni uzun boylu motorcu şamatacı erkek9
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı8
- profesyonel fotoğraf makinası tavsiyeleri10
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi13
- inmesi binmesinden daha zor olan şeyler14
- stanleywhite10
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı9
- junkman8
- siklememenin getirdiği huzur9
- icardi190511
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması8
- yazarların en rum özelliği11
- galatasaray9
- bakire misin diye soran erkek12
- xdearm8
- johnny bellington17
- icardi1905'in adam gibi adam olması15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar9
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- binali yıldırım'ın servet15
- mersinden kıbrısa yüzmek12
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı9
- sözlükte fake alacak kadar ezik olmak8
- güzel kızların size abi demeye başlaması11
- arda güler9
- türk kızlarının zenci sevdası13
- susmayan durmayan israile gemi ticareti8
- bir insan sizi ne kadar kırabilir13
- şu anda çalan şarkı11
- sevgili kendim12
- afrika ülkeleri ve türkiyedeki enflasyon oranları29
- abberline tarzı saçma sapan başlıklar açmak8
- icardinin bir haftada 600 üzeri entry girmesi8
- ekşi sözlük11
- türk kızlarının beğendiği erkek tipi16
büyük adam olur, çok da terbiyeli,dahi valla, cumhurbaşkanı olur büyüyünce bu çocuk denilen kişinin, yıllar sonra bir baltaya sap olamayan serseri birine dönüşüp bütün umutları boş çıkarmasıdır.
tanımı yaptıktan sonra kişiselliğin gözünü çıkarabilirim diye düşünüyorum...
efendim bu başlıkta sözü geçen insan evladı benim. hikayem ben iki yaşındayken başlıyor.
yüzüne bakıldığında ebleh lan bu çocuk denilebilecek bir çocuktum ben o zaman. her iki yaşındaki çocuk gibi etrafta koşuşturup, yere düşen, sonra ağlaması numarası yapıp, kimsenin ilgilenmediğini görünce ayağa kalkıp tekrar koşuşturup, yine yere düşen, yani oldukça monoton bir hayatım vardı.
ne olduysa ondan sonra oldu. hayatıma bir renk gelsin diye izlediğim susam sokağından 10'a kadar saymasını öğrendim. ne ki lan diyebilirsiniz, bence de abartılcak birşey değil. ama ne zaman ki kırmızı başlıklı kız hikayesinde kurdun karnından çıkarılaran ninenin yaşayamayacağını söylediğim zaman şüphe çekmeye başladım.
daha sonra üst komşumuzun veledi okulda ingilizce 10'a kadar saymayı öğreniyordu. bu tepemde sürekli 'van tu tri for' diye gezince bende de kulak aşinalığı oldu ve evde one tu tri for fayf diye gezmeye başladım. artık aile fertlerinin iyice dikkatini çekmeye başlamıştım. ulan hadi van tu tri for'u anladık da fayf'ı nerden öğrendi lan bu velet diyorlardı.
bardağı taşıran son damla ise bir test oldu. bir test sonucu benim ileri zekalı olduğum anlaşıldı.
işte o gün hayatım değişti. artık boş boş oyuncakları duvara vuramıyordum. ya da öyle televizyona öküz öküz bakamıyordum. çünkü bütün aile beni izliyor ve yeni birşeyler yapmamı bekliyordu. her hareketimden saçma yorumlar çıkarıyorlardı. eskiden duvara resim çizince azar işittirken, artık sanatçı ruhu gelişiyor diyerek serbest bırakılıyordum ve hatta başım okşanıyordu... bu da doğal olarak olayın tüm zevkini kaçırıyordu.
sonuç olarak önce her dahi çocuğun yapmak zorunda olduğu piyano dersleri almaya başladım. ama içinde zerre mozart olmayan ben, piyanonun üzerine çıkıp zıplıyordum. ailem demek ki görsel zekası daha kuvvetli diyerek pes etmedi benim piyano başarısızlığından sonra.
özel kreşlere gittim, özel okullara gittim dahiyim diye... ama dahilikle delilik arasındaki ince çizgiden sanırım yavaş yavaş deliliğe doğru kayıyordum ve bunu sadece ben farkediyordum. zekamı yaramazlığa, şeytanlığa ve street fighter'ı iki jetonla bitirmeye yoruyordum.
neyse uzatmıyayım. artık o çocukluk günlerim çok uzakta kaldı. ve ilerde büyük adam olur, bilim adamı olur denilen ben, bütün gün televizyonun karşısında karnımı kaşıyorum... doğal olarak bu dahilik değil aptallık ibaresi olarak görülüyor.
burdan ailemden onların umutlarını boşa çıkardığım için özür dilemek istiyorum.
yani sonuç olarak ilerde büyük adam olur denilen ben, anca bir sözlük sitesinde hayatını başkalarına anlatacak kadar adam oldum...
neyse babam bana demişti zaten 'ben sana adam olamazsın demedim büyük adam olamazsın demiştim' diye...
tanımı yaptıktan sonra kişiselliğin gözünü çıkarabilirim diye düşünüyorum...
efendim bu başlıkta sözü geçen insan evladı benim. hikayem ben iki yaşındayken başlıyor.
yüzüne bakıldığında ebleh lan bu çocuk denilebilecek bir çocuktum ben o zaman. her iki yaşındaki çocuk gibi etrafta koşuşturup, yere düşen, sonra ağlaması numarası yapıp, kimsenin ilgilenmediğini görünce ayağa kalkıp tekrar koşuşturup, yine yere düşen, yani oldukça monoton bir hayatım vardı.
ne olduysa ondan sonra oldu. hayatıma bir renk gelsin diye izlediğim susam sokağından 10'a kadar saymasını öğrendim. ne ki lan diyebilirsiniz, bence de abartılcak birşey değil. ama ne zaman ki kırmızı başlıklı kız hikayesinde kurdun karnından çıkarılaran ninenin yaşayamayacağını söylediğim zaman şüphe çekmeye başladım.
daha sonra üst komşumuzun veledi okulda ingilizce 10'a kadar saymayı öğreniyordu. bu tepemde sürekli 'van tu tri for' diye gezince bende de kulak aşinalığı oldu ve evde one tu tri for fayf diye gezmeye başladım. artık aile fertlerinin iyice dikkatini çekmeye başlamıştım. ulan hadi van tu tri for'u anladık da fayf'ı nerden öğrendi lan bu velet diyorlardı.
bardağı taşıran son damla ise bir test oldu. bir test sonucu benim ileri zekalı olduğum anlaşıldı.
işte o gün hayatım değişti. artık boş boş oyuncakları duvara vuramıyordum. ya da öyle televizyona öküz öküz bakamıyordum. çünkü bütün aile beni izliyor ve yeni birşeyler yapmamı bekliyordu. her hareketimden saçma yorumlar çıkarıyorlardı. eskiden duvara resim çizince azar işittirken, artık sanatçı ruhu gelişiyor diyerek serbest bırakılıyordum ve hatta başım okşanıyordu... bu da doğal olarak olayın tüm zevkini kaçırıyordu.
sonuç olarak önce her dahi çocuğun yapmak zorunda olduğu piyano dersleri almaya başladım. ama içinde zerre mozart olmayan ben, piyanonun üzerine çıkıp zıplıyordum. ailem demek ki görsel zekası daha kuvvetli diyerek pes etmedi benim piyano başarısızlığından sonra.
özel kreşlere gittim, özel okullara gittim dahiyim diye... ama dahilikle delilik arasındaki ince çizgiden sanırım yavaş yavaş deliliğe doğru kayıyordum ve bunu sadece ben farkediyordum. zekamı yaramazlığa, şeytanlığa ve street fighter'ı iki jetonla bitirmeye yoruyordum.
neyse uzatmıyayım. artık o çocukluk günlerim çok uzakta kaldı. ve ilerde büyük adam olur, bilim adamı olur denilen ben, bütün gün televizyonun karşısında karnımı kaşıyorum... doğal olarak bu dahilik değil aptallık ibaresi olarak görülüyor.
burdan ailemden onların umutlarını boşa çıkardığım için özür dilemek istiyorum.
yani sonuç olarak ilerde büyük adam olur denilen ben, anca bir sözlük sitesinde hayatını başkalarına anlatacak kadar adam oldum...
neyse babam bana demişti zaten 'ben sana adam olamazsın demedim büyük adam olamazsın demiştim' diye...
ota boka büyük adam olur denilmesi sebebiyle ortaya çıkan durumdur.
adam olacak çocuk bokundan belli olur sözünü kanıtlar nitelikteki durum.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar