bugün

zaman zaman daha onceden yazilmis seyleri yasadigimiza inandiran durum. oyle bir andir ki; sadece metne uyarsiniz, hic bir katkida bulunmadan harfiyen yerine getirirsiniz o yazilani, harfiyen..
yazılmış senaryo üzerinden doğaçlama rol yapan oyuncular olduğumuzu anladığımız an.
ah ulan sinan çetin, brıtney'le madonnayla yazsaydın kaderimi denilesi durum , ayrıca öyle bir durum varsa bakkal hasan amca çok ayıp ediyor üçün beşin lafı yapılmaz .
iLK ANDA " ANNEMiN SEVGiSi ROL DEĞiLDi AMA Di Mi? " DiYE SORACAĞIM DURUMDUR.
tam bir hayal kırıklığıdır.

(bkz: lady diana)
bütün hayatın bir hatayla zıvanadan çıkması.
kalem erbabı olmak şart efendim.
sonra kalemini düşürmüş shakespeare gibi olursunuz alimallah...

tozu dumana kattırırız da uçarız,
uçarız alimallah.
"Gürültü için akordu bozmak yeter."
shakespeare
haybeden gerçeküstü aşk oyununu hatırlatır, olması halinde insanda hassiktir be rıfat abi deme hissi uyandırır.
the truman show gibi.

bir gün bir bakıyorsun;

ne okulun okul,
ne evin ev,
ne arkadaşın arkadaş,
ne sevgilin sevgili...

hatta annen bile aslında annen değil.

o ana kadar seni üzen herkes sıraya geçmiş açıklama yapıyor.
misal eski sevgilin; senin ağzına sıçtım ama rol öyleydi..
mesela eski dostun; seni orda yüz üstü bıraktım ama senaryo öyleydi.. ben dedim aslında yazık buna diye ama reytingler düşmüş naparsın. sen ağladın harab ettin kendini program eski yerine geldi. bak sana kıyak geçtik sonra. hemen yeni bir sevgili buldun. iyi tarafından bak abi olaya, dost da neymiş...
ya da annen; zaten sen benden daha zekisin..anlamalıydın aslında benden olamayacağını..

falan diyor. sende sessiz sedasız dinliyorsun onları. suçlasan kimi suçlayacaksın.. sineye çekilecek gibi de değil. düşüncesi bile korkutur resmen.