bugün

marksistlere göre, proleter demokrasi dışında kalan diğer demokrasi anlayışları.
burjuvanın halk kitleleri üzerine olan diktatörlüğünü gizleme taktiği.*
(bkz: tusiad)
liberal demokrasidir. her ne kadar özgürlük sınırları geniş olsa da bu kadar serbest piyasada birileri mutlaka fazla zenginleşecek ve bu sırada birileri de fakirleşecektir.
kaba bir bakış açısıyla (bkz: kapitalizm)
işçi demokrasinin anti-tezi. Halk yığınlar ezilir, barajlara tabi tutulur, direkman ülke yönetimine katılamaz. Bazıları çöpten yerken bazılarının Laila'da eğlenmesini legalleştirir. Çünkü kapitalizm bir özgürlüktür ve patronlar kıç büyüterek emekçinin hakkını çalabilir. Bir de işçi demokrasisi vardır. Bir aralar öyle bir dergi vardı. Sonra adı antikapilast oldu sanırım.
siyaseten özgür,ekonomik olarak bastırılmış insanların mensubu olduğu demokrasi.
mutlu bir azınlığın delice ekonomik imkanlarla yaşadığı ve mutsuz bir çoğunluğun küskün, depresif bir hayat sürdüğü demokrasi anlayışı. Hıyar muamelesi gören çoğunluğun fikri seçimden seçime sorulur,işte o kadar..
ayak takiminin oylarina deger verilmez, turkiye'yi bir grup insanin davranislari yonetir. gerekirse en sert yontemlere basvurulur, ama egitimsiz kesimin oyu turkiye'yi karisikliga surukleyecegi one surulerek bastirilir.
devlet, bir sınıfın bir başka sınıf üzerindeki egemenliğini sağlayan aygıttır ve kapitalist düzende de devlet, burjuvazinin sömürülen kitleler üzerindeki diktatörlüğünün cisimleşmesidir. Fakat burjuva ideologları kitlelerin bilincini bulandırmak amacıyla devleti sınıflar üstü, "tarafsız" bir konuma yükseltirken, kendinden menkul bir diktatörlük kavramının karşısına da demokrasiyi koyarlar. Sanki demokrasinin kendisi de bir diktatörlük değilmiş gibi sunulur. Oysa "burjuva için demokrasi" egemenliğinin bir ifadesi, onun bir siyasal biçimidir.

burjuvazide demokrasi, diktatörlüğünü örten bir incir yaprağı işlevi görür. fakat ne zaman bir sendikal mücadele ortaya çıkar, yani burjuva devlet ideolojisini sarsmaya çalışacak bir güç, işte o vakit incir yaprağı kalkar ve sistemin gerçek özü olan diktatörlük tüm açıklığıyla ortaya çıkar. Türkiye'de Kürt halkı, devrimciler ve emekçi kitleler yıllardır devletin terörüne maruz kalıyorlar. Neredeyse polisin saldırmadığı bir miting ve yürüyüş yok gibidir, burjuva demokrasisinde toplantı ve basın özgürlüğü göstermeliktir. düzen tehlikeye girdiğinde göreli özgürlükler bile anında çöpe atılmaktadır. 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak isteyen işçi kitlelerine burjuva devletin tüm hışmıyla saldırması ve istanbul'da terör estirmesi, burjuva demokrasisinde toplantı özgürlüğü söyleminin ne kadar sahtekarca olduğunu bir kez daha doğrulamıştır. zaten burjuvanın sözde demokratik düzeninde, gazeteler, radyolar, televizyonlar, internet gibi iletişim araçları kendi tekelindedir, böyle bir durumda burjuva demokrasisinden bahsedilemez, olayın kendi sınıfsal üstünlüğünü korumaktan öteye gittiği yoktur.
Faşizan askeri diktatörlükle burjuva demokrasisi farklı şeyler değil benim gözümde, mezbahanın kapısına disko tabelası asmak gibi bir şey...
seçkin tasarımıdır...elitizmin zirve yapması olayıdır da diyebiliriz.aslında bu anlamda demokrasi kelimesinin kullanılması da pek dogru olmaz, zira halktan ziyade elit tabakının hakimiyeti söz konusudur.oysa demokrasilerde söz konusu halkın egemen olmasıdır.halk dediğimizde toplulugun üyesi olan her bir birey halka ait bireydir.
bir ülke, kültür-sanat alanında gerçekten aydınlanmak istiyorsa buna muhtaçtır. burjuvanın olmadığı yerde kültür-sanat faaliyetleri gelişmez. sınıfsız toplum safsatası koskoca bir yalandan ibarettir. sınıfsız toplum olmaz. her sistemde sınıf vardır. bu yüzden bu sistemi sınıf ayrımı üzerinden eleştirmek abestir.
bu sistemde burjuva yeterli sermayeyi biriktirine kadar (sömürü olmadan sermaya birikmez!)proleteryanın anasını ağlatır. fakat 3 kusaktan sonra proleterya burjuvadan hakkını almaya başlar. 4 kuşaktan sonra oturmuş burjuva demokrasisinin olduğu ülke, proleterya için cennettir. (alamancılar!) hatta bur durum öyle bir hal almaya başlar ki, kendi ülkelerindeki iş gücü el yakan burjuvalar, çareyi çin(ne idüğü belirsiz bir sistem) bahreyn(ingiliz uydusu mutlakiyet) nijerya(askeri demokrasi) gibi ülkelerin iş gücünü kullanmakta bulurlar.
oturmuş bir burjuva demokrasisinde (avusturya) işçiyi günde 8 saatten fazla çalıştıramazsınız. yılda 6 hafta iznini vermek zorundasınızdır. proleterya hakkının yediğini düşüdüğü an ülkeyi ayağa kaldırır. işverene dünyayı dar eder. burjuva demokrasisinde burjuva, asla devletten vergi kacıramaz, kacırmaya yeltenene dünyayı dar ederler.

fakat ülkemizde burjuva demokrasisi nedir tam olarak bilinmediği için tu kaka ilan edilir. proleter demokrasi ( cahilin akile teyakkumu) yeğ tutulur. saçma sapan argümanlarla eleştirilir. bir gözünüzü açıp etraftaki burjuva demokrasilerini bir inceleyin (isviçre, norveç, avusturya, isveç vb) buralarda halkın(proleteryanın) refah seviyesini bir görün. devlet kurumlarının oturmuşluğunu, sosyal hayattaki güven ortamını bir kavrayın. sonra kafanıza takılanları sorun, cevaplayalım.
Türkiye'nin de içinde bulunduğu bu demokrasi, özgürlük düzeni sizi emeğinizi satıp satmamanız konusunda bir de kime satacağınız konusunda özgür kılmaktan başka bir işe yaramaz. Burjuva demokrasisi büyük kitlelerin değil bir avuç azınlığın yararınadır. Demokrasi elbette feodal anlayışa göre ilericidir fakat şu an ki toplumsal düzen içerisinde sömürü düzeninin arkasına gizlendiği bir maskedir. Ücretli kölelik düzeninin diğer adıdır.
Şöyle ki ; çiftçi zarar eder düşük bir meblağa tarlasını burjuvaya satar. Burjuva aynı çiftçiyi bu tarlada işçi olarak çok düşük bir ücrete çalıştırır. Yani çiftçiyi kendi toprağına köle yapar oraya gömer tabir i caizse. Burjuvanın kendisi de tarlalarına tarla katmış olur ve bunun huzuruyla yaşamını sürdürür.