bugün

ertuğrul özkök'ten bu tip açıklamalar duymak şaşırtmamalı kimseyi. malum, kendisi doğan yayın holding'in kilit adamı, hürriyet gazetesi'nin genel yayın yönetmeni. tayyip kendi basın burjuvasını yani islami basını tam manasıyla oluşturmayı başardıktan sonra ''gazetelerinizde çıplak resim basmanıza izin verdiğimize şükredin'' şeklinde bir açıklamada bulundu kısa zaman önce, hatırlayacaksınız. aydın doğan ve grubu da bu noktadan sonra kullanılıp atıldığının farkına varıp herzaman ki gibi (bkz: 28 şubat) gitti asker abileriyle ittifak kurdu. komplo teorisi gibi bu anlatılanlar ama türkiye'nin yakın tarihinde yaşanmışlıklara göre devede kulak. hal böyleyken psikolojik harp dairesi başkanlığı da halkı etkileyecek, zehrini akıtabilecek çok güçlü bi suyolu buldu. tüm bunların sonucudur bu yazılar, daha da devamı gelecektir muhtemelen.

öksüzler filmi vardır hani, klasik sezercik furyasının ürünü, ki tesadüfe bakın ki bugünlerde kanal d'de sıkça oynatılıyor gündüz kuşağında. şişko nuri'yi hatırlarsınız o filmde de, binicem üstüne, vurucam kırbacı, vurucam kırbacı diye vik vik öten sadist piç. indiana jones'a duyduğu bu sempati de, sado-mazo fantazileri de ordan geliyor bence, belli ki filmlerin fazla etkisinde kalan bi şahsiyet.
başlığı okuduğumda "başbakanın nur topu gibi yeni bir cümlesi oldu herhalde" sandığım, ancak içeriği okuduğumda başbakanın olmasa bile kabilesinden birine ait olduğunu anladığım ve buna hiç şaşırmadığım cümle.
ertuğrul özkök`un bugünkü yazısında kullandığı başlık. beyefendi 34 yaşında indiana jones filmiyle hayallerine geri dönüyormuş. türkiye de yaşanan türban, terör, rejim tartışmaları fazlasıyla canını sıkmış olacak ki kırbaçlı adam fantezileri kurmaya başlamış. arada edebiyatı parçalayarak dimağlarımızda tatlı bir haz bırakıyor. o şimdi amerika da, dönüp kupkuru ve çorak ülkesine bakıyor. yaratılan bu pisliğin oyuncusu olduğunu göremediği gibi.

yaznın tam metni.
--------------
harrıson ford`a bakıyorum. 66 yaşına gelmiş. ilk indiana jones filmi vizyona girdiğinde 39, bilemediniz 40 yaşındaydı.

demek ki aradan 27 yıl geçmiş.

o yıl ben 34 yaşındaydım.

bu yazıyı amerika birleşik devletlerinden yazıyorum.

son zamanlarda yurtdışına çıkmak bana çok iyi geliyor.

türkiye'deki cüce meselelerden kopup, beni ben yaptığına inandığım özelliklerimi yeniden buluyorum.

mesela hayalciliğimi.

üç günden beri gazetelerde, televizyonlarda yeni indiana jones filmiyle ilgili haberleri okuyorum, izliyorum.

filmin açılışı cannes film festivalinde yapıldı.

amerika birleşik devletlerinde bugün vizyona giriyor.

ben de merakla bekliyorum.

indiana jones benim için, basit bir filmden çok öte anlam taşıyordu.

film çıktığında dünya yeni bir liberal çağa giriyordu.

dijital devrim kapıdaydı.

komünizmin duvarları çatırdamaya başlamıştı.

yeni bir umut çağı başlıyordu.

türkiye ise 12 eylül askeri yönetiminin etkisi altındaydı.

geceleri sokağa çıkma yasakları henüz geride kalmıştı.

siyaset buzdolabına konmuştu.

bana göre çok da iyi olmuştu.

çünkü terörden ve siyasetten bitap düşmüş dimağlarımız, o arada dünyaya bakmaya başlamıştı.

kızıl süvariler, tütün, durgun akardı don edebiyatından, john irwinglere bakma fırsatımız olmuştu.

"felsefenin temel ilkeleri" kitabını başucumuzdan kaldırıp yerine ufuk açıcı yeni kitaplar koymuştuk.

işte öyle bir dönemde özal geldi.

ezberimizi bozmaya ant içmiş yeni bir siyasetçi hayatımıza girmişti.

sadece ezberimiz bozulmamış, rahatımız da kaçmıştı.

kdv den bahsediyordu.

türk Parasını koruma kanunu gibi bir dragonun kafasını kesmeye giden şövalye gibiydi.

gümrük kapılarını açmaktan, yerli malları haftasına ayarlanmış kafalarımızı kırmaktan söz ediyordu.

yavaş yavaş hepimizi ikna etmişti.

hepimiz, onun çizdiği bu yolda "gönüllü dönekler" olmayı kabul etmiştik.

sihirli bir el türkiye ye dokunmuş, ülke kanatlanıp uçmaya başlamıştı.

komşularımız, "bizim mahallede ikinci bir japonya doğuyor" demişlerdi.

indiana jones işte bu yeni çağın ilk filmiydi.

iğdiş edilmiş hayallerimize; macera denilen keşif ve fetih duygusunu, kök hücre eker gibi ekmişti.

o ve george lucasın "yıldız savaşları"; potemkin zırhlısıyla uyuşturulmuş dimağlarımızı bir anda azat etmişti.

açılmıştı...

dünyayı daha net görmeye başlamıştık.

gördükçe de, hayatı bize zehir eden solculuk, milliyetçilik, ülkücülük tartışmalarının ne kadar cüce şeyler olduğunu keşfetmiştik..

indiana jones geldi, bizi gulliverin cüceler ülkesinden alıp götürdü.

müthiş bir 10 yıl yaşadık.

indiana jones 27 yıl sonra yine geliyor.

dimağlarımız yine uyuşmuş vaziyette.

parlak bir geleceğe yürüyen türkiyenin ayaklarını türban meselesiyle, imam hatiple, şu bu marazalarıyla prangalamışız.

habire tökezliyoruz.

vizyon sahibi siyasetçiler hayatımızdan çekilip gitmiş.

geriye kupkuru, çorak bir ülke kalmış.

meydan cücelerin.

şimdi kırbaçlı adam indiana jones dönüyor.

ben ülkemden uzaklarda 34 yaşımın hayallerine dönüyorum ve kendi kendime konuşuyorum:

acaba kırbaçlı adam ufkumuzu yine açabilecek mi?