bugün
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı16
- anın görüntüsü16
- erdoğan'dan sonraki başkan19
- icardi19059
- yigitzsche15
- başıboş köpek sorunu25
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak17
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız14
- çok fazla çirkin erkek olması13
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği24
- sexting haram mıdır24
- sophie dee'nin memeleri11
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri11
- kurtlar vadisi pusu rezaleti11
- aleyna tilki nin annesi12
- cengiz ünder'in bıyığı12
- ölmeye karar vermek19
- erdal beşikçoğlu'nun işçilerle yemek pr çalışması10
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi15
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- sağlıklı cinsel bir yaşamım var neden konuşuluyor12
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar15
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı59
- assembly kodu11
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur20
- junkman12
- ali koç8
- fenerbahçe13
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu9
- yazarların en rum özelliği20
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sadece sennn9
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir16
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti11
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
okan bayülgen 'e dair harfi harfine katıldığım bir hande kuday yazısı.
''Çoğunuz gibi benim de çocukluğumda babamın her şeyi bildiğini, ilk gençliğimde de Okan Bayülgen'in harika bir anarşist olduğunu sandığım genişçe bir bölüm oldu. Büyüyünce ikisi de geçti tabii ki... Babamın her şeyi bilmemesi bir sorun değildi de, ilk gençlik kahramanımın sefaletine tanıklık etmek biraz hayal kırıklığı oldu.
Gece Kuşu'na, yatma saatlerimin ebeveyn kontrolünde olduğu bir döneme denk geldiğinden gizli gizli iştirak edebildim. Televizyon Çocuğu ise çocukluğumun kontrolünü biraz daha elime aldığım yıllara ve de tam da yaz tatili başına denk geldi. Hiç bilmediğim bir dünyayı, hiç bilmediğim bir adamın ağzından izlemeye başladım her gece. Yayına aldığı konukların farklılığı, telefonla bağlananlara takındığı tavırlarla o zamana kadar izlediğim kimseye benzemiyordu. Asabiyetinde, huysuzluğunda, umursamazlığında 13 yaşıma değen bir şeyler vardı. Güzel bir adam değildi, hem de hiç değildi; ama ortaokulda özenle oluşturduğum ''Büyüdüğümde kendime aşık edeceğim erkekler'' listemin başında geliyordu. Muhtemelen aramızdaki tek problem, benim yıllar içerisinde çok fazla uzayıp bir manken boyuna erişerek ona tepeden bakacak olmam olacaktı. (Uzamadı.)
Sonra büyüdüm. Hatta bir dönem beraber büyüdük. Zaga'nın ilk yıllarında biraz değişse de hâlâ her şeyi bilen, kimseye benzemeyen, düzene hapsolmayan kötü çocuktu gözümde. Sonra ben biraz daha büyüdüm. işte oralarda bir şeyler koptu. Üniversitenin 2. yılında okulumuza geldi. Amfi kürsüsünde bağdaş kurup bir sigara yaktı. Bütün amfi alkışlayıp, Ne adam yaa! türevi hayranlık nidaları attı. Sonra o hiçbir şeyi beğenmezlik ve her şeyden üstünlük haliyle konuşmaya başladı. O konuştukça benim kafamda ona dair ne varsa boşaldı. Sanki o hayran olduğum televizyon çocuğu değildi de, kantinde az evvel görüp burun kıvırdığım bunalımlı çocuktu... Kimseyi beğenmeyen, herkese karşı, her şeyi en iyi bilen, cümleye Proust der ki... diye başlayan ve altını dolduramayan, bu şekille tavladığı 4-5 kişi sayesinde illüzyonuna kendi de inanmış bunalımlı çocuk...
Okuyup öğrendikçe, ne kadar az bildiğine, gezip dolaştıkça ne kadar dar kalıplara sığdığına şaşırdım. Düzenin içinde ve düzene karşı sandığım adamın, düzenin ortasında ve düzene duacı olduğunu anlamam da çok zamanımı almadı. Böylece benim Okan Bayülgen sevdam bitti. Yeni başlayanlara da Büyüyünce geçecek dedim gönül rahatlığıyla. Zaten çoğu da geçti. O yarattığı kasırga, cılız bir meltem olarak ite kaka devam etti.
Onu umursadığım yıllar çok gerilerde kalmıştı ki, bu sefer çok hadsizce girdi gündemime. Gezi'ye gelip kitap okuduğu ve beklediği ilgiyi göremediği dönemin ardından ettiği Geçiyorduk uğradık ve Hava güzeldi eğlendik lakırdılarından da bahsetmiyorum, onlar bile sırıtmadı eğretiliğinin üstünde. 1 Mayıs'ta polislerle çektirdiği selfie ise onun için bile fazlasıyla zavallıcaydı. O fotoğrafın sosyal medyada yayılmasının ardından panikle sığındığı savunma mekanizması olarak Ben polislerle fotoğraf çektirirken neredeydiniz? sorusu da çırpındıkça batmanın eşsiz bir örneğiydi. Sonrasında verdiği röportajda sarf ettiği cümlelerle başkası adına utanmak duygusunun derinliklerine gark oldum. Okan Bayülgen adına utanmadım tabii ki, onun çapsızlıkları üzerine harcayacak tiksinti dışında bir duygum kalmadı. Ama kızı adına utandım. Babasının her şeyi bilmediği gerçeğiyle yüzleşmesi hayatın olağan akışı ama, babasının düzene karşıymış gibi yaparak düzenden ekmeğini yiyen, anarşist taklidi ile kariyer yapmış bir orta yolcu olduğu gerçeği ile yüzleşmesi çok utanç verici olacak zira.
O gün geldiğinde, Yarın kızım büyüdüğünde Bak bu polisler fena, bize saldırıyorlar diye anlatmayacağım diyen babasının ona anlatmadıklarını biz anlatırız isterse.
Onun şu an (5 yaşında) sahip olması gereken kilo ile 15 yaşında toprağa verilen abisi Berkin'i anlatırız, babası Bazı münferit acı olayların dışında kimsenin üzerine gaz ve su dışında bir şey gelmedi diye geçiştirirse yine...
6-7 Eylül Olayları ile kıyasladığı Gezi Direnişi'nin gerçekliğini anlatırken, elimiz değmişken bir de tanığı olmadığımız 6-7 Eylül'ü anlatırız, babasının bilgi eksikliğini kibriyle kamufle etmesindense...
Faşizme dair tek bildiği kapalı mekânlarda sigara yasağı olan babasının sadece montunu giyip bardan dışarı çıktığında bozulan konforunu, faşistlere boyun eğmediği için hayatı söndürülenlerle kıyaslayarak anlatırız.
Sınıfında neden Berkinler, Ali ismailler, Ethemler olduğunu, neden uçurtma uçuran çocuk görünce gözlerimizin dolduğunu anlatırız.
Babası 1 Mayıs'ta polislerle fotoğraf çektirirken, bir daha sol gözü ile objektife bakamayacak olan liseli Barış'ın o sırada nerede olduğunu ve ne yaptığını anlatırız.
Biz ona babasının sustuğu her şeyi anlatırız.
Reklamlardan sesi silinmesin diye polis selfielerinde yüzünü peşkeş çekmesinin hesabını o kendi sorar sonra isterse...''
''Çoğunuz gibi benim de çocukluğumda babamın her şeyi bildiğini, ilk gençliğimde de Okan Bayülgen'in harika bir anarşist olduğunu sandığım genişçe bir bölüm oldu. Büyüyünce ikisi de geçti tabii ki... Babamın her şeyi bilmemesi bir sorun değildi de, ilk gençlik kahramanımın sefaletine tanıklık etmek biraz hayal kırıklığı oldu.
Gece Kuşu'na, yatma saatlerimin ebeveyn kontrolünde olduğu bir döneme denk geldiğinden gizli gizli iştirak edebildim. Televizyon Çocuğu ise çocukluğumun kontrolünü biraz daha elime aldığım yıllara ve de tam da yaz tatili başına denk geldi. Hiç bilmediğim bir dünyayı, hiç bilmediğim bir adamın ağzından izlemeye başladım her gece. Yayına aldığı konukların farklılığı, telefonla bağlananlara takındığı tavırlarla o zamana kadar izlediğim kimseye benzemiyordu. Asabiyetinde, huysuzluğunda, umursamazlığında 13 yaşıma değen bir şeyler vardı. Güzel bir adam değildi, hem de hiç değildi; ama ortaokulda özenle oluşturduğum ''Büyüdüğümde kendime aşık edeceğim erkekler'' listemin başında geliyordu. Muhtemelen aramızdaki tek problem, benim yıllar içerisinde çok fazla uzayıp bir manken boyuna erişerek ona tepeden bakacak olmam olacaktı. (Uzamadı.)
Sonra büyüdüm. Hatta bir dönem beraber büyüdük. Zaga'nın ilk yıllarında biraz değişse de hâlâ her şeyi bilen, kimseye benzemeyen, düzene hapsolmayan kötü çocuktu gözümde. Sonra ben biraz daha büyüdüm. işte oralarda bir şeyler koptu. Üniversitenin 2. yılında okulumuza geldi. Amfi kürsüsünde bağdaş kurup bir sigara yaktı. Bütün amfi alkışlayıp, Ne adam yaa! türevi hayranlık nidaları attı. Sonra o hiçbir şeyi beğenmezlik ve her şeyden üstünlük haliyle konuşmaya başladı. O konuştukça benim kafamda ona dair ne varsa boşaldı. Sanki o hayran olduğum televizyon çocuğu değildi de, kantinde az evvel görüp burun kıvırdığım bunalımlı çocuktu... Kimseyi beğenmeyen, herkese karşı, her şeyi en iyi bilen, cümleye Proust der ki... diye başlayan ve altını dolduramayan, bu şekille tavladığı 4-5 kişi sayesinde illüzyonuna kendi de inanmış bunalımlı çocuk...
Okuyup öğrendikçe, ne kadar az bildiğine, gezip dolaştıkça ne kadar dar kalıplara sığdığına şaşırdım. Düzenin içinde ve düzene karşı sandığım adamın, düzenin ortasında ve düzene duacı olduğunu anlamam da çok zamanımı almadı. Böylece benim Okan Bayülgen sevdam bitti. Yeni başlayanlara da Büyüyünce geçecek dedim gönül rahatlığıyla. Zaten çoğu da geçti. O yarattığı kasırga, cılız bir meltem olarak ite kaka devam etti.
Onu umursadığım yıllar çok gerilerde kalmıştı ki, bu sefer çok hadsizce girdi gündemime. Gezi'ye gelip kitap okuduğu ve beklediği ilgiyi göremediği dönemin ardından ettiği Geçiyorduk uğradık ve Hava güzeldi eğlendik lakırdılarından da bahsetmiyorum, onlar bile sırıtmadı eğretiliğinin üstünde. 1 Mayıs'ta polislerle çektirdiği selfie ise onun için bile fazlasıyla zavallıcaydı. O fotoğrafın sosyal medyada yayılmasının ardından panikle sığındığı savunma mekanizması olarak Ben polislerle fotoğraf çektirirken neredeydiniz? sorusu da çırpındıkça batmanın eşsiz bir örneğiydi. Sonrasında verdiği röportajda sarf ettiği cümlelerle başkası adına utanmak duygusunun derinliklerine gark oldum. Okan Bayülgen adına utanmadım tabii ki, onun çapsızlıkları üzerine harcayacak tiksinti dışında bir duygum kalmadı. Ama kızı adına utandım. Babasının her şeyi bilmediği gerçeğiyle yüzleşmesi hayatın olağan akışı ama, babasının düzene karşıymış gibi yaparak düzenden ekmeğini yiyen, anarşist taklidi ile kariyer yapmış bir orta yolcu olduğu gerçeği ile yüzleşmesi çok utanç verici olacak zira.
O gün geldiğinde, Yarın kızım büyüdüğünde Bak bu polisler fena, bize saldırıyorlar diye anlatmayacağım diyen babasının ona anlatmadıklarını biz anlatırız isterse.
Onun şu an (5 yaşında) sahip olması gereken kilo ile 15 yaşında toprağa verilen abisi Berkin'i anlatırız, babası Bazı münferit acı olayların dışında kimsenin üzerine gaz ve su dışında bir şey gelmedi diye geçiştirirse yine...
6-7 Eylül Olayları ile kıyasladığı Gezi Direnişi'nin gerçekliğini anlatırken, elimiz değmişken bir de tanığı olmadığımız 6-7 Eylül'ü anlatırız, babasının bilgi eksikliğini kibriyle kamufle etmesindense...
Faşizme dair tek bildiği kapalı mekânlarda sigara yasağı olan babasının sadece montunu giyip bardan dışarı çıktığında bozulan konforunu, faşistlere boyun eğmediği için hayatı söndürülenlerle kıyaslayarak anlatırız.
Sınıfında neden Berkinler, Ali ismailler, Ethemler olduğunu, neden uçurtma uçuran çocuk görünce gözlerimizin dolduğunu anlatırız.
Babası 1 Mayıs'ta polislerle fotoğraf çektirirken, bir daha sol gözü ile objektife bakamayacak olan liseli Barış'ın o sırada nerede olduğunu ve ne yaptığını anlatırız.
Biz ona babasının sustuğu her şeyi anlatırız.
Reklamlardan sesi silinmesin diye polis selfielerinde yüzünü peşkeş çekmesinin hesabını o kendi sorar sonra isterse...''
(bkz: harikulade)
güncel Önemli Başlıklar