bugün

genelde kemalist ve müslüman çatısmasından doğanı ilgimi çeker.
kemalist ideologlar toplumdan bedel istiyorlar. olmayan minnetin bedeli! “atatürk olmasaydı babanız belli olmazdı” sözünden milletin nasıl da tiksindiğini görmek istemiyorlar. bu söz, kendileri de dahil 76 milyonluk milletin tüm bireylerine büyük hakarettir. ecdada saygısızlıktır. atatürk’ün silah arkadaşlarına, seyit onbaşı’ya, fevzi çakmak’a, kazım karabekir’e, nene hatun’a, sütçü imam’a, çanakkale’de hoşaf-ekmek yiyen mehmetler’e hakarettir. atatürk değil, fedakar müslüman ahalinin siper ettiği göğsü olmasaydı bu topraklardan çeker giderdik. allah izin verdiği müddetçe yine var olurduk, belki başka topraklarda. her kirli sözcüğünüzün içine anadolu kadınının namusunu eklemeyin. “rant” yiyeceksiniz diye tüm millete -çok özür dileyerek söylüyorum- “piç” muamelesi çekmeyin. küfürbazlıkta öyle ileriye gittiniz ki marjinal olup çıktınız! türklerin atası sadece m.kemal değil, bu milleti ona düşman etmeyin. bir kadıncağızın “ben başbakan’ın … kılıyım” sözünü önünüze gelen başörtülü, sakallı ve muhafazakar insanlara karşı silah olarak kullanmaktan da vazgeçin. mal bulmuş mağribi ayaklarına yatmayın, basitleşmeyin!
mustafa kemal’e saygı duyulur, ama bu dayatmalarla olmaz. atatürk olmasaydı elbet bir başka komutan olurdu. atatürk olmasaydı dersim katliamı yaşanmazdı, iskilipli atıf hoca asılmaz, islam dünyasının birliğini sağlayan halifelik kurumu kaldırılmaz, alfabemiz bizim kanımızı dökenlerinkiyle değiştirilmezdi. atatürk olmasaydı bal gibi de kazım karabekir olurdu! atatürk olmasa chp olmazdı. eyvahhhh! o zaman kılıçdaroğlu da olmazdı. bak bu çok kötü olurdu işte. o zaman biz kime gülerdik! kim merdivene ters biner, “biz başbakan gibi söz verip arkasında durmayız” deyip kağıthane’yi kağıttan tepe’ye çevirirdi.
cephede düşmanla savaşan bir osmanlı paşası olan mustafa kemal’e saygı duyuyoruz. ancak “minnet” ile anmalı mıyız? insanoğlu olarak “kullara” minnet etmek için bu dünyaya gelmedik. nesimi’nin dediği gibi “rızkımı veren allah’tır, kula minnet eylemem!” şimdi kalkmış bize “minnet et” diyorlar. biz sadece allah’a minnet ederiz, ondan şefaat dileriz, onun izniyle son peygamber hz.muhammed mustafa’nın yolundan ve izinden gideriz. hiç kimse bizim yolumuzdan zoraki gitmek zorunda değil, biz de hiç kimsenin yolundan “zoraki gitmeme” hakkına sahip olmalıyız. yollar ayrı olsa da ortak haklarımız var: işkence görmeme hakkı, barınma, yaşama, özgürlük hakkı! bu haklara karşılıklı saygı duyduktan sonra aynı devlet çatısı altında yaşamak “huzurlu” bir hale gelecektir. bu dünyada hiç kimseye illa ki “şu insanın izinden gideceksin” dayatması yapılamaz. isteyen kişi istediği dini seçebiliyor değil mi, bizim için hak katında din islam’dır ve diğer dinler bizim yolumuz değildir. hele de dinim islam’ı diyaloglara seremem. dinler arası diyalog olmaz, git kiminle diyalog kuracaksan kur, ama kur’an-ı kerim’le başka kitapları birbirine cem’etme! bundan sonrası karşılıklı saygıdır, saygı duymak “inanmak” demek değildir. ben bir yahudiye mazlum müslümanların kanını dökmedikçe sonuna kadar saygı duyarım ki o da islam’a saygı duysun. duyulan bu saygılardan ötürü ne bizler museviliğe iman etmek zorundayız, ne de onlar islam’a iman etmek zorunda. islam’a iman etsin isteriz, ancak bunun için kafasını kıracak değiliz! gönül ister ki tüm dünya müslümanlığı seçsin ve kuran’a uygun yaşasın. imtihan için geldik ve elbette zalimler olacak. biz de zalimi kahretmek için dinimize daha çok sarılacağız. yani kul hakkı yemeyecek, hırsızlık etmeyecek, yardıma muhtaç olana hılful fudul mantığı gereğince dinini, ırkını, cinsini sormadan yardım edeceğiz. bir kişi yere mi düştü? işte biz ona kemalist mi, ateist mi, geçmişi şöyle mi böyle mi bakmadan yardım edeceğiz. önce yere düşeni kaldıracağız. bir memur işyerinde çalışıyor ve diyelim ki solcu! işte biz o kişiyi ekmeğinden etmeyeceğiz.
sayın türkiye cumhuriyeti vatandaşları! gelin artık birbirimize dayatma yapmaktan, zoraki kabullerden vazgeçelim! isteyen dilediğine inansın ve bir işin başına ehli olan geçsin. dayısı olan değil ehli olan geçsin. ak parti bunu kısmen başardı, ancak hala bazı yerlerde dayı’ların hükmü var. bunu da biliyoruz. özellikle hukuk alanında öyle çok kaba’laşmış dayılar var ki milletin adalet duygusunu incitiyor. artık bu kadar zulüm yeter. insanın insana yaptığını görüyorsunuz bunu hayvan hayvana yapmıyor.
işkencecilerden nefret ediyorum, insanları ekmeğinden edenlerden nefret ediyorum. ve ben öyle nefret dolu bir insan da değilim! lakin bu kişilerin zulmü beni ihtiyarlatıyor. bir kişinin suçu varsa adalet ve hukuk ölçüsünde ceza almalıdır. hiç ama hiç kimse işkence görmemelidir. bu kişi hunhar bir katil de olsa “işkence” yanlıştır. allah bu yetkiyi vermiyor. islam’da hiç kimseye işlediği suçtan ötürü kafasına vurun, ağzını dağıtın, elektrik verin, askılara asın demiyor! bizimle tam zıt düşünenler ve ey silivri’deki tc vatandaşları! size bir işkence yapılıyorsa sadece bir işaretiniz yeter. size işkence bitene kadar o cezaevinin kapısında yatmaya razıyım. olur da bir gün yine eski kudretinize(!) gelirseniz, bu mazlum millete işkence etmeyiniz, onları ekmeğinden etmeyiniz. artık bu ülkede insana yaraşır bir şekilde yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. 76 milyon kişiden bir kişinin dahi o kişi kim olursa olsun işkenceye tabii tutulmasına karşıyız. müslüman işkence etmez, artık şu ideolojistler de, darbeciler de işkence düşüncesinden vazgeçsin!