bugün

çok çabuk unutan bir halka sahip ülkem, iktidarı ele geçirenlere okadar çabuk teslim oluyor ki iktidarda olanlar kendilerini ister istemez astığım astık kestiğim kestik görüyorlar.

menderes geliyor iktidara geçiyor onu alkışlıyoruz, darbe oluyor aynı eller darbecileri alkışlıyor. süleyman demirel geliyor kimi mason diyor kimi büyük insan diyor(!).
erbakan geliyor kimi şeriatçı diyor kimi amerikan uşağı diyor. ecevit geliyor kimi vatan haini diyor kimi asıl milliyetçi odur diyor, arkasından tayyip geliyor aynı söylentiler devam ediyor ancak o alkışlayan kitle sanki hiç değişmiyor hep varlar ve hallerinden memnunlar.

ancak asıl anlayamadığım, kafamın tıkandığı yer ise bu kadar olumsuzluğa rağmen ülkem nasıl ayakta kalabiliyor, bu kadar haine rağmen nasıl oluyorda bombalar gelmiyor kafamıza(!)???

yokmu hiç iyi olan yokmu bu vatan için çalışan güçler?
öncelikle belirtmek isterim ki tanım gerektirmeyen bir başlıktır. tanım başlığın ta kendisidir. sözlük formatına aykırı davranmama prensibimi bozmayarak söz konusu düşüncelerimi aktarıyorum. seçim zamanlarında şov yapan başbakanı olan bir ülkeyiz. ancak yıllardan beri içimizde ki maçomsu yapımız nedeniyle ülke olarak bu şovları yiyoruz. yemiyenimiz ise gargara yapıyor. davos fatihi falan gibi aptal aptal sloganlar yapıştırıp bu şovmenleri tepemize çıkartıyoruz. adamın orada yaptığı şovda niyeti o kadar belli ki bunu bile anlayamıyoruz. anlayan anlıyor gerçi ama ülkem adına konustuğum için yüzdesel olarak genelleme yapmayı tercih ediyorum. israil cumhurbaşkanı peres e sen diye hitap edebilen şahsiyet, abdullah öcalan gibi bir karaktersize sayın öcalan demiş olabiliyor zamanında ve bu bir dil sürçmesi olarak algılanabiliyor benim güzel ülkem insaları tarafından. yerel seçimlerin yaklaşması ile davos şovunun çakışması ne büyük tesadüftür! peres in katılacağını biliyorsun hiç gitme o halde! ancak olmaz bu planlanmış şov yarım kalır mı? ertesi gün davos krizi hakkında basın açıklamasını nerede yapıyor sayın başbakan ? istanbul büyük şehir belediyesi bayrakları önünde metro açılışına denk getirmeyi ihmal etmiyor. yerel seçim deyip geçmemek gerekiyor. kaybedilecek her büyük şehir bir sonra ki genel seçimde fazlasıyla karşılarına çıkacaktır bunu biliyorlar. tezgah kurulmuş ve ülkem insanı bu tezgahta çok güzel işleniyor! davos ta yaşanan ve ülkemiz adına talihsiz olarak nitelendirilen bu olayı kim destekliyor ? tabii ki sadece gelişememiş arap ülkeleri destekliyor. batı cephesi olayı skandal olarak değerlendirirken parası olmasına rağmen gelişememiş arap ülkeleri bu rezalete çanak tutuyor. osmanlı yeniden kurulsun tayyip te halife ilan edilsin gibi komik açıklamalar yapmayıda ihmal etmiyorlar. recep tayyip erdoğan kendisini kahraman ilan ettirmeyi başarıyor. bizim zavallı halkımızda şakşkçı zihniyetten vazgeçmeyerek erdoğan ı yere göğe sığdıramıyor. amerika ırak ı vurduğunda ölenler insan değil miydi ? müslüman değil miydi ? diye soran yok! sesi çıkmıyordu mr. tayyip in ! askerlerimizin başına çuval geçirildi gıkı çıkmadı. incirlik üssünü amerika nın ayakları altına seren kendisi değil miydi? halen ülkemizde israil askerlerine eğitim verilmiyor mu? sen kimi yiyorsun ? diyen yok!
kuzey ırak sınırına asker gönderilecek tayyip diyor ki, askerlik yan gelip yatma yeri değildir! oğlu çürük raporu alıyor! bu nasıl bir adalettir. zavallı köylü isyan ediyor ananıda al git diye posta koyuyor mr. tayyip ama bunlar normal şeyler gibi gösteriliyor. karikatürü çizildi diye dava açabilen ve kaybeden mr. tayyip hep çuvaldızı başkasına batırmanın peşinde koşuyor kimsenin sesi çıkmıyor!
çok uzak tarihlere gitmeye gerek yok! son genel seçimin hemen öncesine bakalım, akp nin bilboardlarda ki reklam sloganını haırlayalım. halk içinden tiplerin resimleri var ve ellerinde elektrik faturaları bulunuyor. bu tipler aynen şöyle söylüyor; akp hükümeti boyunca elektriğe kuruş zam ödemedik. akp bizim paramızla halka kömür dağıtıp oy satın alıyor. gıda yardımında bulunuyor. gariban ve cahil halkın oylarını satın alarak seçimi kazanıyor. sonra ne oluyor? elektriğe kaç kez yüzde kaç zam yapıyorlar kimse sormuyor. ne oldu sizin reklam sloganınıza diye kimse sormuyor. son olarak defalarca doğalgaz a zam kitlediler. şimdi seçimler yaklaştı doğalgaza yüzde 15 indirim yapacaklarını dile getiriyorlar. hadi ordan ! diyen yok. nitekim son konusmasında da doğalgaz konusunu dile getiriyor ve şimdi indirim yapıyoruz ancak ileride zam olursa onuda yaparız kimse darılmasın gücenmesin bizler dürüst insanlarız. dürüstçe söylüyoruz diyor. hadi ordan! diyen yine yok. bunu da yiyor benim zavallı halkım. şimdi de indirim yapıyorum ama zam olursa da yaparım diye dürüst pozunu takınıyor. nasıl olsa davos nedeniyle taraflı tarafsız bir çok kişiyi kendisine hayran bıraktığını biliyor. en büyük korkularından biri kemal kılıçdaroğlu na yüklenmeden duramıyor. akabinde murat karayalçın a giydiryor da giydiriyor. murat karayalçın 25 000 kişiye iş vereceğim vaadinde bulunuyor. erdoğan ona 25 000 kişiye iş verecekmiş nasıl verecek ? başta biz varız bize sormadan kimin parasıyla ne veriyor diye saldırıyor. ama kimse görmüyor! ye kürküm ye zihniyetiyle koltuğa yapışanın bırakmak istemediği bu ülkede herkes kendi çıkarları doğrultusunda yol alırken vatandaş ise bu oyunların içerisinde basit piyon görevini üstleniyor. bu insanlar kendi sapkın düşünceleri doğrultularında ülkeyi kaosa sürüklüyorlar. devlet içerisinde hızla kadrolaşıp istedikleri gibi bir ülke yaratmak doğrultusunda hızla yol alıyorlar. zamanında minareler süngü/ kubbeler miğfer/ camiler kışlamız/ müminler asker gibi dizeleri neye istinaden söylediği ise geçen zaman dilimi arasında fazlasıyla belli oluyor. sayın cumhurbaşkanı abdullah gül ün yıllar önce avrupa birliği hakkında ki düşüncelerini nasıl dile getirdiğini ise sanırım bilmeyeniniz yoktur! batıya sırt çevirip arapları cephemize çekmeye çalışacağımız gözlerden kaçmıyor.
ülke olarak bataklıkta koşuyoruz ancak farkında değiliz!
tuğçe kazaz gibi bir insanın ülkem gündemini meşgul etmesi durumun özeti aslında.
artık bir saniye bile düşünmüyorum. böyle gelmiş , böyle gider. görülen o ki gerçekten yapılacak hiç bişey yok! zaten benim elimden birşey gelmez. tıpkı senin gibi! yazmakla , düşünmekle olmuyor. tek bildiğim türkiye görülmeye değer güzellikte. babalar gibi mevsimlerini zamanında yaşayan yaşatan bir ülke. dünya turuna çıkacak parayı bulursam önce türkiye'nin gezilmedik yerini bırakmayacağım. baştakiler , sondakiler artık çok ta fifi.
nefretten ibarettir. gerek ceylan derisi koltuklarda oturan 550 tane sığır, gerekse takriben 70 milyon gelen koyun nüfusuyla bir çiftliğe benzeyen ülkemizi sevmek için hiçbir sebep görünmemektedir açıkçası.

ilk olarak her noktada, her konuda, sınırsız bir istekle gaza gelen halktan örnek vermek istiyorum. mesela daha geçen hafta kabile reisimizin rest çektiği israil'den helikopterler, uçaklar, füzeler falan alıp duruyoruz. bunların parasının nereden geldiği malum. bunların alınma sebebinin de uluslararası ticaret olduğunu bilen şanslı (!) bir azınlık var diyelim. bu azınlık vatan, millet ayağına öyle manyakça karalanır ki ne zaman ağzını açmaya kalksa halk tarafından linç edilir. vatan, millet, anadolu, ana gibi, gardaş gibi, şehit vs. gibi kavramlarla millet her daim gaza getirilir, kendi belli sloganlar da dayanıp bunları düşünmekten yoksun bir şekilde tekrarlarken, asıl dönen olaydan habersiz, şakşakçılığa zorlanır. halk ise hala bazı değerlerin olduğunu düşünür. mesela davos'ta yapılanı uluslararası alanda yapılmış bir kahramanlık olarak görür. çünkü başbakan bizdendir, samimidir, kenar mahalle delikanlısıdır ya... bizim tepkimiz böyle olmalıdır. olayın ertesi günü bütün gazeteler başbakanı yalamak için sıraya geçer. aynı şeyi isveç, hollanda başbakanı falan yapsa halk aynı tepkiyi verir mi merak ediyorum.

diğer taraftan, halkın özgürlükleri de elinden alınır ama bu da "mukaddes milletimizin iyiliği" içindir. internetin yarısına erişim engellenirken bu online yasaklardan harun yahya, fetullah gülen gibi büyük düşünce adamlarının etkilenmemesi sağlanır. çünkü anadolu insanı porno seyretmez, evrim teorisine inanmaz... aslında başkaldırının ilk adımının cinsel başkaldırı olduğunu bilen bütün güçlerin ilk yaptığı şey cinsellikten zevk almayı yasaklamaktır. neredeyse bütün dinlerde seks sadece çocuk yapmak için bir araçtır. insanların zevk almaması veya seks konusunda takıntılı olup ona gereğinden fazla değer vermesi veya ondan çekinmesi için bazı dinlerde küçücük yaştaki insanların penisinin üzerindeki deri kesilir, bazı dinlerde klitorisin bir kısmı... kızlara öğütlenen şey ise neredeyse her dinde aynıdır: evleninceye dek bekaretlerini korumak. burada amaç aslında bekaret falan değildir. önce seks konusunda yeterince takıntılı hale getirilen insanların cinsel dürtülerini din veya ülke için insan üreten yararlı araçlar hale getirmek. türkiye'de de durum farklı değil... televizyonda yayınlanan dizilerin hepsinde cinselliğin bastırılmış ve insanların üzerinde takıntılı olduğu bir tema olması tesadüf değildir. amaç hep aynıdır. toplumu bir noktada sakatlamak. seks bunun belki de en sembolik örneğidir.

üçüncü örnek ise ekonomik özgürlüğün kısıtlanması. yurtdışından gelen her ürüne neredeyse kendi fiyatını geçen vergiler uygulanır. bu şekilde halk yerli malı kullanmaya teşvik edilir. tahmin edileceği üzere iyi bir şeydir bu... bizi dünyanın geri kalanının gerisine düşürmek için müthiştir tabii. ekonomik durumu düzelen halk otoriteyi de sorgulamaya başlayacağı için devletin herkesi aşağıda tutma isteğini anlamak zor değildir aslında. hatta sözlüğün içinden de örneklenebilir bu durum:
(bkz: fakirlerin daha dindar olması)
(bkz: zeki olmayan insanların dindar olması)

burada "zeki olmayan"dan kasıt eğitimsiz olabilir. eğitimsiz ve fakir insanların dindar olması belli ki hepimizin ilgisini çekmiş. dine bağlı olan insanı yönetmenin daha kolay olduğunu hükümet bilmiyor diyemeyiz. bu yüzden eğitime ayırabileceği paranın enflasyon yaratmaması için silah alması şart. amaç ise "kutsal vatanımız"ın korunması. insanların şehitlik mertebesine erişmesi falan filan.

aslında bunun gibi yaza yaza kitap bile çıkarılabilir ama bu kitabın size sağlayacağı şey "ana gibi, gardaş gibi, her santimetrekaresi şehit kanıyla sulanmış olan anadolu'nun cefakâr, mü'min, vatanperver insanı"nı küçümsediğiniz için halk tarafından linç edilmek ve vatan haini sıfatı olacaktır. yani sizin gibi düşünen en az 15 milyon kişi bulamayacağınız için yapmanız gereken ülkeyi terk edip vatandaşlıktan çıkmaktır. bu muameleyi ancak bu duruma göz yumanlar hak eder.
(bkz: bu ülkeden bir bok olmaz)
yazar olarak etiketlenmiş bünyenin ait olduğu ülke ile ilgili ürettiği fikirlerdir. *
Recep Tayyip Erdoğan gibi ulu bir kişiliğin devletin başında bulunmasından ötürü ülkesi ile gurur duymaktadır.

Hayır, devamını yazamayacağım, bu kadar ironi bünyeme ağır geldi...
bahsedilen ülke aptal milletinin insanlarının biraraya geldiği bir ülke ise pek müsbet olmayacak olan düşüncelerdir. (bkz: türkiye)
en cok sevenin en fazla nefret edildiği yerdir burası.
önüne gelen sahiplenir burayı ama, kime ne kadar aitse, başkasına da o kadar aittir.
adam smith çok güzel söylemiştir: bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler. bunu söylemiştir çünkü bırakın karşı taraf amaçlarını açıkça gösterecek kadar rahatlasın ve gerçek yüzü görünsün sonrasında gereken şekilde yönteminizi belirler ve saldırıya geçersiniz sonuçta kazanmak kimin hakkıysa güçlü olan kimse o zaten kazanacaktır doğal seleksiyon meselesi. bu açıdan baktığınızda bir yazarın sanat açısından bakması ve üretmesi siyasi konulara bulaşıp kaybolmasından iyiyse ülkesi hakkında doğru kişilere oy vermek dışında fazla düşünmemeli ve siyasi konularda yazan bir yazar değilse çokta umursamamalı sadece üretmeli üretmeli ve ülkesinin toplumunun kültür seviyesini belli noktaya çekmek için yazmalı öğretmeli paylaşmalı yol göstermelidir şeklinde ise yararlı düşüncelerdir.
Bazı zeki yaratıkların olduğu bir ülkedir burası. Biz hep kötüyüz, ülke hep geridir. Olumsuz düşünmekten, herşeyi olumsuz görmekten önümüzü göremez olmuşuz. iyi bir şey yok mu diye sorulması gereken bir ülke. Kendini ve tarihini mütamadiyen aşağılayanların bulunduğu ülke. Atatürk ün kıvanç dolu sözlerini bir anda unutan ya da unutmak isteyenlerim bulunduğu ülke. Nötr bakanların az olduğu, taraftarlığın sanki kural olduğu ülke.
(bkz: daha da ülkeme gelmem)
herkes gibi bu durumu değerlendirmesi doğaldır.
kimsenin fikrine aldırmadan duygusallıkla yazıya dökülen düşüncelerdir.
güzel düşüncelrdir, ülkesi için içinden geçen yazıya dökülen kelimelerdir.