bugün

(bkz: balalayka)
başrolünde drew barrymore un oynadığı, aşk ile ilgili hüzünlü bir hikaye anlatan, zamanında televizyonda izlenmiş ama ismi bir türlü hatırlanamayan filmdir.

edit : bohemian ın yardımıyla buldum. mad love dır sözkonusu film
ünlü bir yabancı oyuncuydu söz konusu insan. zamanında dadı rolünü de oynamış. karısı ölüyo cehenneme gidiyo sanırsam o da resmine bakıp ağlıyo filan. çok eskiden izlenmiş olduğu için tarafımca saçmalanmaktadır... bulup da izlemeyi çok isterim...

(bkz: pm please)*

edit: filmi buldum. tr: aşkın gücü... ing: what dreams my come...
ağlamıştım ben bunu izlerken. *
genelde çocukken izlenilen, çocukken izlendiği için insanın üzerinde daha çok etki bırakan filmlerdir. etkilendiğiniz bu filme yıllar sonra tepki vermek istersiniz ve "bu filmi bulmalıyım" dersiniz; fakat çoğu zaman hüsranla sonuçlanır bu arayış.
Julia Roberts'ın eski bir filmiydi.Ölümcül hastalığı olan hayata küsmüş genç bir adam var.Julia bunun yaşadığı eve (Yalnış hatırlamıyorsam)ona bakmak için geliyor.Yıllar önce Sadece bir kaç sahnesini görmüştüm bu filmin.Bir daha da rastlamadım tv de.

Dying Young (genç ölmek)(1991) miş adı. lylkbck e teşekkürler.
Film değil ama trt 2 de oynuyordu dostoyevski'nin Suç ve ceza eserinden çekilmiş bir dizi.Çok kaliteli bir yapımdı çok iyi oyunculuklar vardı ama takip etme şansı bulamamıştım..Başrolünde Colin firth'e benzeyen(inci küpeli kız'daki haline)uzun saçlı bir adam oynuyordu.dizi dublajlı yayınlanıyordu sanki rus yapımı gibi kalmış aklımda.
"The Persecution and Assassination of Jean-Paul Marat as Performed by the Inmates of the Asylum of Charenton Under the Direction of the Marquis de Sade"
isimli filmdir. Hatırlamamak gayet normaldir, keza film 'dünyanın en uzun isimli filmi' dir. *
(bkz: assasination of jessy james by coward robert ford)
ya hani bi film vardı. ben ortasından izlemeye başlamıştım. filmde bi sınıf dolusu çocuğu kaçırıyorlar ama aileleri çocukları ya öldü zannediyor ya da çocukları olduğunu hiç hatırlamıyorlar ailelerin beyni yıkanmış. ama bi kadın oğlu olduğunu hatırlıyor yani ölmediğinin farkında hep rüyalarında falan görüyor. sonra bi adam var onunda kızı aynı durumda ama o hiç hatırlamıyor kızını sonra kadın adamın evine gidiyor. adam beyzbolcuymuş ve bi odasını sırf ödüllerini saklamak için kullanıyormuş. kadın adama hacı senin bi kız vardı benim oğlanla oynarlardı bilmem ne diyor. ama adam buna inanmıyor falan. sonra kadın cart diye duvar kağıdını yırtıyor alttan adamın çocuğunun duvara çizdiği resimler çıkıyor. adam dumur. neyse bi kaç olay daha oluyor. en sonunda kadın inşaat gibi bi yere geliyor oğlunun sesini falan duyuyor o yöne gidiyor ama oğlu farklı bir boyutta ve başka bir annesi var o çocuğu görebiliyor ama çocuk onu göremiyor. kadın o boyuta geçmeye falan çalışıyor ama olmuyor. meğer bu anneyle çocuğun arasındaki bağın kopup kopmayacağını anlamak için yapılan bir deneymiş. işte bu filmin adı neydi ya?
Matrix'in devam filmleri(Reloaded, Revulation)
hiçbir şeyi tam hatırlanamadığı için anlatıldığı zaman saçma sapan durumların ortaya çıkmasına yol açan filmlerdir. şöyle ki; bir kız var, üniversiteye gidiyor. profesörün teki asistan seçecek, bu da adaylardan biri. derken yalnızca kendisi aday kalsın ve o seçilsin diye diğer aday arkadaşlarını teker teker öldürüyor. bu işte. hani bi bilen olursa falan dedim.
hatırladığım anda buraya yazacağım filmlerdir.
nicolas cage oynuyodu sanırım, kızı kaçırılıyodu, video çekiyodu kaçıran kişi ordan yola çıkarak adam bulmaya çalışıyodu kızını. sadece bu kadar hatırlayabiliyorum, hatırlayamadığım kısmı ismi. bilen, gören, duyan.
Genelde çocukken izlenen ama isimleri hatırlanamayan filmlerdir(genelde filmin adını alakasız bir şekilde çevirdikleri için).

O zaman ben de yazayım belki bir yazarımız adını söyler de hasret sona erer.

Efendim zamanında kanal d bu filmi yayınlamıştı. Filmin adında gölge geçtiğini hatırlar gibiyim ama emin değilim.

Konusu da karanlıkla savaşmak. Şehiri aydınlık tutmaya çalışıyorlar çünkü karanlık arttıkça savaştıkları şeyin gücü de artıyordu.Sonunda birisi ölüyordu ama kazanıyorlardı falan. Son sahnelerde güç kaynakları ile şehri aydınlatmaya çalışıyorlardı.

Umarım birisi izlemiştir ve filmin adını biliyordur.
yıldırım çarpmasıyla ilgili başlığı okuduktan sonra önceden izlediğim adını hatırlamaya çalıştığım ve bi türlü bulamadığım bi film aklıma gelmiştir, şöyle oluyordu hamile bir kadının üzerine yıldırım düşüyor yanılmıyorsam albino bir çocuk doğuyor ve o çocuk elektrik akımı falan verebiliyor insanlara. pasif bi çocuktu şizofren falan olabilir, dedesi mi babaannesi mi babası mı ölüyodu hatta çocuk ölmesin diye kendi gücüyle şok veriyodu. neyse onu koruma altına alıyolardı falan kamp tadında bir yere. aklımda kalan sahne; o kamptaki disiplinli müdür yardımcısı ayarındaki görevlisi bir geyiği vuruyor bizim kel beybeyaz genç geyiğe doğru koşuyor sonra diğer herkes de oraya geliyor ardından çocuk bağlantı tarzı bir şey kuruyor ve geyiğin hissettiklerini onu vuran adama hissettiriyor.
çocuğun birini çamaşır makinesine atıyodu mallar, o sahneye gülerken filmin adını unutmuşum hahaha.
bir grup ajan bir adaya gönderiliyordu, hatta bir tanesi tekerlekli sandalyedeydi, içlerinden biri aslında sapık manyak bi katildi, yok birinin kafasını falan kesiyodu, kodlar, sayılar falan yazıyodu bulmaca gibi çözdürmek için, hatta bi tane adam helyum gazından mı ne ölüyodu böyle buz kesiliyodu falan. neydi bu film bee?
''böyle bir tane adam vardı hani uzun saçlı, bir tane kıza tutulmuştu ama kız onu farketmiyordu. zamanla sık sık karşılaşmaya başlamışlardı, aynı bara gidip, aynı mahallenin restaurantında yemek yiyorlardı. yavaş yavaş selamlaşmaya ve arkadaşlığa geçiş dönemine girmişlerdi. çocuk kızı tanıdıkça daha fazla tutuluyordu ama kız o kadar hızlı gitmeyi düşünmüyordu. sonuçta çocuğu arkadaş olarak kabul etmişti. ileride sağlam bir ilişkinin temellerini atacaklardı ama kız bunu farketmiyordu henüz. çok iyi arkadaştılar. çocuk kızı seviyordu ama kız herkese veriyordu.''

bu ve bunun gibi tarif içeren anlatıma kadar varan diyaloglara sebebiyet verir.

ulan zaten filmi baştan sonra anlattın, adını bilsen ne olur bilmesen ne olur?
hala hatırlamıyorum.
bazen sadece bir sahnesi akılda kalan filmlerdir.

belki 6 yaşımda falan izlemişimdir. akılda kalan sahne ise; fantastik bir film, ve bu filmde ormanda at üzerinde bir şeyler kovalayan bir kaç adam en önde esas karakter galiba ve birden ortaya çıkan dev cadının bütün o adamları eteği altına alıp hapsetmesi veya yok etmesi... * *
filmde bebeğiyle yalnız kalan bir adam vardı. sonra adam bebeğe dadı tutuyordu galiba dadı ile sorunları oluyordu ama filmin sonunda aşık oluyorlardı birbirlerine. çocukken izlemiştim trt de diye hatırlıyorum da bir türlü ne filmin adını ne de oyuncuları hatırlayamıyorum. bilen varsa bi zahmet yardımcı olsun.
yaklaşık on yıl önce televizyonda izlediğim, kompleksli, burnu havada, kibirli bir hava durumu sunucusunun, bir farenin gölgesini görmek için gittiği kasabada sürekli aynı günü yaşaması ve bu zaman içerisinde kendisindeki hataları farkedip değişmesini anlatan film.
sonradan ceht edip bulduğum film : groundhog day.
film aslında eski değil ama kim oynar, kim yönetir hatırlayamadım. film biraz fantastikti. çin imparatorluğu zamanında geçen ve bir adamın imparatorun karşısına geçip şunu öldürdüm (bunlar aslında aranan suçlular) hikayesi böyle diye anlatırken her öldürdüğü adamın ödülü olarak biraz ödül ve krala giderek yaklaşmayla onurlandırılması. ama aslında adamın da diğer elemanlarla birlik olup krala suikast için bu hikayeyi ayarlamış olmaları aklımda kalmış.

ha bir de, başlardaki bir sahnede yanılmıyorsam bir bahçede yerel telli çalgı çalan bir adamın önünde güzel bir dövüş sahnesi vardı diye hatırlıyorum. hadi bir el atıver sözlük. lütfen.

eidt: bulundu. filmin orjinal adı "ying xiong", bilinen adı "hero". giallo e blu 'ya teşekkürler.
(bkz: powder) bir kaç hafta önce denk gelen ve tekrar izleme fırsatı bulduğum çocukluğumun filmi.
10.000 B.C.

"amına koyim neydi ya sonu spartaya benziyodu ya hani ?"
*sonuç : 3 saat sonunda konu değişmişken hiç beklemediğim çıtı pıtı bi kızın bulması. o kız da yazık etti kendine.