bugün

http://www.milliyet.com.t.../11/06/siyaset/siy02.html haberine göre Fransız haber ajansı AFP'nin röpörtaj yaptığı Cizreli Güle Uysal'dır. Bölgede 20 yıldır sorunlar çektiklerini ve buna artık silahların çözüm olmadığını gördüklerini beyan etmiştir. Silahlar sussun demiş.

Bölge insanından yavaş yavaş yükselen bir tepki var. Bu PKK ya da TSK tarafını tutmaktan bağımsız bir olgu. Çünkü silahın bulunduğu bir ortamda seçim yapmak istemiyorlar. Bunu daha ilerde ne şekilde yansıtırlar ve bu büyüdüğünde ne gibi sonuçlar doğurur bilemiyorum fakat artık ekonomik yatırımların yapılabileceği, terör ve zorbalığın baskısı altında kalmadan, yaşanabilecek bir ortamda yaşamak istiyorlar. Bu onların hakkıdır.
tam da ' bu ne yaman çelişki anne' sözünün hem mecazi hemde gerçek karşılığı.acı bir gerçek.
söylenen sözlere bakılınca, görmüş geçirmiş, okumuş eğitimli bir kadın imajı veren bu teyze, fotoğrafına bakılınca bildiğin anadolu kadını... yanından bir de tank geçiyor.. ya da o tankın yanından geçerken çekilmiş. ne yaman çelişkidir bu. taa fransalardan gazetecinin biri geliyor, hem de okumamış bir kadının mükemmel açıklamalarını dinlemek ve dergisine yazmak için..

ama şunu unutuvermişler. tamam ülkende bütün insanlara, o kadının (hani yanından faşist tc'nin tankları geçen kadının) bu tür cümleleri kurabileceğine inandırabilirsin, ama bizler biliyoruz. o kadın zavallı. hayatında eğitim diyince babasından dayak yediğini, okuma yazma bilmediğini...

yeter artık kominist dünyanın gazetecileri sömürmeyi bırakın ülkemizi...

(ayrıca o tank o kadını ve onun gibileri orada korumak için oraya mevzilenmiştir.)
kimse öldürülmek istemiyor anne; kimse öldürmek de istemiyor. kan çiçeklerinin vazoda güzel durduğunu da iddia etmiyor, kandan beslenmenin basiretsizlik yaratacağını da biliyor aslında çoğu. hemen hepsi ortak düşüncede ve inançta aslında anne, ama politik çıkarlar ve siyasi çatışmalar bunu örtbas ediyor, insanlara maskeleşmiş vaatler eşliğinde armağan tadında sunuluyor. zaferin kazanç ve getirilerini telkin ettikleri çocuklar çok küçük anne; onların yaş ortalaması 17-25. birçoğunun maddi çıkmazı, dışlanmışlığı, hor görüşmüşlüğü hayli fazla. yetmiyor anne, bu kadarı da yetmiyor; işkencede buna perçem tadında ekleniveriyor. devlet diye bellenilen kurum/yönetim onlara hizmet namına, insanca yaşamak namına bir şey götürmediği gibi, eline silah aldığı için yasa dışı suç örgütü-terör diye nitelendiriyor; bu şekilde de dışlıyor. iki arada bir derede kalmak buna denir, çaresizlik budur anne.

vatanın mecburi diye addettiği 15 aylık görev içinde bulunan kuzucuklar da çaresiz anne. onlar içlerinde görevi tamamlama sıkıntısı, vatana bağımlılık yemini, vatanla bütün olmuş, sevgilerinin en derin tarafı ile ölüme gönderiliyor. kardeş kardeşi bir dağın ucunda öldürüyor bir idealizm uğruna.

doğuda bir yerde yaşayan fatma ananın hasan oğluyla, hamit oğlu birbirini gırtlaklıyor, biri bağlı bulunduğu toprağa inanç içinde hizmet ederken, diğeri de ezilmişliğini haykırmak için yanlış politikalara sürüklenmiş kurum içinde yer alırken... biliyor musun; en çok fatma analar kahroluyor, yok oluyor gam, keder uğruna anne, en çok onlar biliyor ateşin düştüğü yeri nasıl yaktığını! onlar biliyor asıl gerçeği, onlar idrak edebiliyor anne.

hayata tek taraflı, benmerkezci bakmak ne yarar getirir? empati kurmadan, içinde bulunulan şartları irdelemeden, araştırmadan, anlamadan yahut anlamak istemeden kişi ya da düşünceyi suçlamak kime ne verir anne?

herkes kendini sınıflandırırken, geride kalanları ötekileştirirken, bunun orta yolu nasıl anlaşılsın, anlatılsın artık insanlara? işin hakikati nasıl idrak edilsin bu kumpaslar içerisinde? herkesin zihniyetinde bir maske, onu nasıl insanlar soyutlayıp aslında içinde neler döndüğünü görebilsin? bir yolu, yöntemi var mı diye düşünmek lazım. artık yarar sağlayacak adımlar atılması lazım, taraflar oluşturulmadan, kutuplaşmalar iyice zıtlaştırılmadan...

vatanını savunan mı yanlış yapıyor? ötekileştirilen, insan olmanın hakkını alamayan mı yoksa? ya da, çıkarlarına hizmet ettirmeyi bilen mi?

söylesene, suç kimde anne?..
(bkz: güneşi gördüm)
yüreğinde dağlanacak yer kalmamış annedir.

****

yengem bir vakit buna örnek idi. bir oğlu gerilla idi ve botan(cizre/mardin) bölgesinde olduğu haberi gelmişti. diğer oğlu ise mardin'de askerlik yapmakta idi. kimbilir belki de birbirlerine kurşun attılar. attıkları her kurşunun annelerinin yüreğine yara açtığını bilmeden.

****

yine bir kuzenim ve uzun süre gerillalık yaptıktan sonra yine uzun süre cezaevinde yatıp cezasını çeken dışarı çıkan dayımın şu sohbeti aklımdan hiç çıkmaz.

asker kuzen : biz ağrı'da mors dağındaki x sınır karakolundaydık.
eski gerilla amcası : makü'nün karşısındaki mi? çok kaldırdık o karakolu.

birine küfredip birini kutsallaştırmadan evvel, atılan her mermiyi ve bunu bize reva gören sistemin her parçasını lanetlemek en iyisi.
bir oğlu pkk nin zorlamasıyla dağa, diğer oğlu da devletin zorlamasıyla kışlaya gitmiş olan annedir ve hiç bir siyaseti yutmayacak annedir aynı zamanda.
Ben ölürsem şehit, sen ölürsen terorist olacaksın..
iki arada bir derede kalmaktir. hemen aklima "günesi gördüm" filmi geldi. allah kimsenin basina vermesin. pkkli olani kim bilir hangi nedenler o daga itmistir. askerinde pkklininda ana kuzusu oldugunun bir göstergesidir.