bugün

zevklı eylem.
(bkz: kişiliksizLik)
(bkz: Nick entry uyumu)
az çok yakışıklı sayılırım. hani derler ya '' temiz yüzlü biri '' diye, heh işte öyle olduğumu düşünüyorum. hele hele anlatacağım olayda 21 yaşındayım ki offf...
baya fitim yani. kaslar, maslar, pazu falan cillop gibi vicudum var. hani 10 dakka aynadaki tipime baksam gay olurum. yalarım o camı şerefsizim. yo yoo abartı değil bunlar, bu ince detayı vermem lazım çünkü intikam dolu bir anı bu.

askerden yeni geldim o yıl. iyi dinle bak. barmenlik yapıyorum ve ben yokken yerime birini almışlar. normalde elim ve çenem hızlı olduğu için akşam müşterisine bakıp herkesi idare eden bi tipim var ve tabii bahşiş olayında da kimse yanıma yaklaşamaz. kadınlar elektrik tellerine tüneyen kuşlar gibi bar koltuğunda sıraya dizilirdi.

hey gidi günler be, bir gün aşçı yamağının ( bulaşıkçı ) cenazesi olduğu için işe gelmedi ve garip ustamız tek başına mekana bakmaya çalışıyordu. hem bulaşık yıkıyor hem meze hazırlıyordu. ustanın yanına gidip yardım edebileceğimi söyledim. ''gerek yok kuki, birazdan cevdet garson yardıma gelecek '' dedi. yok usta tırı vırı istemem bugün beraber takılcaz dedim ve saat 6 gibi mesaim bitince önlüğü takıp bulaşık yıkamaya başladım. utanmazdım öyle şeylerden. sonuçta hırsızlık yapmıyordum.

akşam saat 7 olunca, usta çöpleri dışarı atmak için çöp kovasına doğru hamle yaptı. dur dedim usta, biz neciyiz, sen bak işine deyip el arabasına kovayı koyup dışarı doğru arabayı sürmeye başladım. mekanın ortasından geçerken beni tanıyan (gören) kadınlar şaşkın vaziyette suratıma bakıyordu.

üzerimde yarı kirli bir önlük, elimde çöp arabası ve salak salak bakan bir sürü surat.

kızın birisi bu ne hal kuki, ne taşıyosun öyle ahaha deyince '' meraklı kızları satırla kesiyorum, bence sen de çok soru sorma '' dedim. elinde vodka ile ağzı açık kalakaldı zilli.

çıktım dışarı çöp dökecem. cadde işlek bir cadde olduğu için 2 saniye kadar insanların geçmesini bekledim. o ara fırsat bulup ilerlerken karşı yönden gelen liseli kız arkadaşı gördüm. bana bakıp gülüyordu. merhaba, bu ne hal ya, burda mı çalışıyon sen kuki dedi. evet dedim. ama evet derken kızın yüzünde alaycı bir ifade ve umursamaz bir tavır vardı. acıyordu bana.

- neden garipsedin ki böyle. çalışmak suç mu emel?
+ yok ya, tuhafıma gitti sadece. biri bana seni böyle anlatsa inanmam ihihi

emel kıyafetime bakarak gülüyordu ve o güldüğü an biraz utandım. '' ya ben bulaşıkçı değilim, sadece 1 günlük geçici olarak yardım ediyorum '' demeyi düşündüm, fakat bu bile pek gerçekci durmazdı ve bana zaten tersti. emel iyice utandığımı anlamış olacak ki, '' ya kuki sakın yanlış anlama beni he, elbet çalışmak kötü bi şey diil yane '' falan dedi ve kolay gelsinnnnn deyip sahte bi gülücük ile yoluna devam etti. söylediği cümle bile sahte idi.

döktüm çöpü girdim mekana. barmen arkadaştan bi 70 lik rakı kapıp mutfağa gittim ve usta ile beraber bu konu hakkında ve kızlar hakkında uzun uzun dertleşip hem içtik hem çalıştık. gelmiş geçirmiş bir adamdı o. ben sordum o cevapladı, o sordu ben anlattım ama yine de hiçbir bok anlamadım.

kızlar neden maaşı düşük basit bir işte çalışan erkeklere ıykk yaparlardı ki? bilemedim...

gece olup eve gittiğim zaman aklımda sadece emel vardı. aslında intikam almak ve bir insana kin gütmek, onu doğduğuna pişman etmek böyle biri değildim ben. lakin alkolün verdiği etki ile o manzara gece boyu aklımdan çıkarmıyordu. üzeri bulaşık önlüğü takılı bir genç ve karşısında fönlü simli uzun topuklu bir kız...

zil zurna sarhoşken allaha yemin ettim. o kızı doğduğuna pişman etmeyen kukla'nın yedi ceddini sikeyim deyip yattım.

aradan haftalar geçince emelin nerde çalıştığını, ne yaptığını, nerede oturduğunu, sevgilisi olup olmadığını her şeyi öğrendim. özel bir şirkette muhasebe departmanında çalışıyordu. saat 4 de paydos ediyordu. ben de her zaman ki vardiyama dönmüş ve akşam müşterisine bakmaya başlamıştım. artık saat 6 da bara geçiyor ve gece olunca işim bitiyordu. saat 4 den 6 ya kadar 2 saat onunla olmak için her daim vaktim vardı.

3 senedir kullandığım bmw yi sürerken yalandan yere iş yerinin önüne gidip bir iki kez ona gözüktüm. ama ben ona hiç bakmadım, onun baktığını da adım gibi biliyordum. üstü açık güzel bir arabaya hangi kız bakmazdı ki? yılan gibi simsiyah parlayan ve hafif klas bir müzik çalan arabaya hangi kızın içi gitmezdi ki?

amına koyayım öyle için ben.

artık zamanı gelmişti. bir gün yine çalıştığı şirketin oraya gidip emelin paydos saatini bekliyordum. saat gelince arabadan inip kapısının önüne doğru gittim. emel dışarı çıkınca '' selam emel '' dedim. aaa selam kuki dedi.

- emel, seninle bir şey konuşabilir miyim?
+ tabii kukla dinliyorum.
- ya aslında 3 haftadır buna çalıştım ama şimdi nasıl söylicem bilemiyorum.
+ eheh söyle çabuk servis bekliyo.
- emel ben senden çok hoşlanıyorum. taa okul yıllarından beri hoşlanıyodum ama bir türlü açılamadım sana.
+ .....
- hani beni bulaşık önlüğü ile gördüğün günü hatırlıyor musun? heh işte aslında ben bulaşıkçı da değilim ama seni görünce dilim tutuldu işte. barmenlik yapıyorum ben orda. bir günlüğüne aşçıya yardım etmiştim hepsi o.
+ hımm
- yok yani o zaman da dediğim gibi bulaşıkçı olsam da utanmam ama senin karşında dilim tutuldu birden. iyice güzelleşmişsin ondan oldu.
+ teşekkür ederim.
- izninle eve ben bırakmak isterim seni.
+ yok hayır olmaz.
- yarın bırakayım.
+ üzgünüm ama o da olmaz.
- öbür gün.
+ olmaz.
- emel hiç üşenmem tüm seneyi sayarım burda bak.
+ ihihi
- peki, çilekli çikolatalı bi dondurmaya kimse hayır diyemez. ehehe kırma beni bak. salı burdayım ok.
+ ihihi tamam ama şu karşı köşede beklersen sevinirim.
- orada olacağım.

konuştuğumuz gibi salı günü gelince oradaydım. öyle havalı öyle şık giyinmiştim ki emel geldiği zaman arabadan inip ona kapıyı açtım. o da benim için süslenip püslenmişti. emelin anlattığına göre bizi gören kız arkadaşları ertesi gün '' birbirinize çok yakışıyorsunuz, uyum içindesiniz '' diye emele iltifatlarda bulunmuştu. o gün elini tutup dudağından bile öpmüştüm emelin.

artık gün aşırı buluşuyor ve emel gittikçe aşık oluyordu. mesaj çekmediğim günler de bile '' sen beni semiyo musun, illa ben mi sana ilk mesaj çeken olcam '' tribine girecek kadar bağlanmıştı.

kalp işte amına koyayım. bulaşık önlüğü takdığımız zaman çarpayan o kalbi, bmw ye binince cıstlak cıstlak coşmuştu. zaten kalp denen organ da delikanlı olsa sürekli pompalayıp durmazdı ya neyse.

düşündüm geceleri, kukla dedim eğer sen gerçekten bulaşıkçı olsaydın, bu kızla böyle çıkabilir miydin, bu kız senin teklifini kabul edip kollarında.. ehhh dedim amk cümlem bitmeden fondipledim içkiyi yattım.

cevabı belliydi.

bir hafta geçtikten sonra emel'i cafeye götürüp gözünün içine baktım. saçını kulak arkasına atıp sana bir şey söylemem gerekiyor dedim. buyur aşkım dedi. ben ayrılmak istiyorum emel dedim. nasıl yani sebep ne ki? dedi. sebep senin gözünün yükseklerde olması dedim. hakketten de öyleydi. sanatçıları bile kıskanan bir yapısı vardı. zenginlik onun için bir hayalden öte bir yaşam şekliydi. alınan hediyenin şeklinden ziyade etiketi önemliydi. bunları onun yüzüne de söyledim, sen böyleyken böylesin dedim. beni bulaşık önlüğü ile gördüğün günü hatırlıyor musun? nasıl da sırıtıyodun , nasıl da 32 dişin belliydi dedim ama arabayı gördüğü gün ağzında bu sefer diş değil salya vardı dedim.

beni utandırdığı günün aynısını ona yaşatıyordum. aynı benim ki gibi şekilden şekle girdi. dedim bak şimdi sen de cevap veremedin, utanmak/utandırmak ne pis bişey miş dimi emel dedim. hayat böyle işte güzelim deyip kalktım masadan. hesabı da ona kitleyip ayrıldım mekandan. hem aşık edip, hem de tekmeyi çaktım arkasından. pişman değildim. kendimce bir ders verdim işte.

yıllar sonra evlendi emel. kendinden 10-12 yaş büyük emlakçı şişko kel bir adamla gezegenler evine girdi. yo yoo dünya evi değil bu. dünya hakket küçük geliyordu ona. ama o bile mutlu edemedi ve 2009 yılında boşandılar. şu an nafaka parası ve küçük bir tuhafiyeci dükkanı ile hala hava peşinde.

koluna pahallı çantalar takmak en büyük hobisi. çocuğu var ama onu yanına almak için bile mücadele etmedi. tek mücadelesi var o da para.

zaten paraya tav olan kadınların da gösteriş merakına tükereyim.

işleri güçleri hep yarış... ah o popolarının dili olsa da konuşsa, tekme yeseler bile başkasına koşmak için sürekli pompalayan bir kalpleri var. aşk değil bu. kazananı olmayan sahte bir yarışın kalpsiz oyuncuları hepsi...ağ ören örümcekler gibi.

zira öyle bir hale geldiler ki; bu alemde ekmek yersen gariban olursun ama peyniri ekmeğin üstüne koyar birde kürdan saplarsan sosyete olursun. hepsinin amına koyayım.
Aynisini senin anana bacina yapsalar nolur? Denilcek versus.
ömür boyu üzerinde lanet gibi taşıyacağın ah almayla sonuçlanacak çirkin eylemdir.
bir beddua yiyorsun ve hayat boyu mutlu olamıyorsun.
(bkz: orospu çocukluğu)
bazı kızların hak ettiği durum. yine de yapmayın gençler, ayıp.
(bkz: ırıspı çıcığı)
Basabilirdin oysa.

Ama sen bilin tabi illa tekme basacaksan.
allah korkusu olan bir erkeğin yapacağı davranış değildir.