bugün

bir dile, dolayısıyla bir kültüre, bir zihniyete, bir geleneğe yapılmış en büyük haksızlık, kitap okurken yapılan en aptalca tercihmiş.

toynbee' nin hatıralar/tecrübelerim kitabından:

" ... 1911-12' de para da çok basitti. uluslarası para piyasaları istikrarlıydı. o sıralarda belçika, fransa, italya ve yunanistan arasında, bu dört ülkenin her birinin gümüş paralarının diğerlerinde de yasal para birimi olması hasebiyle bir "latin para birliği" vardı. atina' dan yunan kırlarına yaptığım seferlerde bir cebimi yunan bakır parasıyla doldururken.. "

ve kitabın orjinalini alırsınız, görürsünüz ki ne bu paragraftaki "istikrar" türkçe' deki istikrar, ne "hasebiyle" yeterli manayı buluyor, ne de "sefer" gerçekten söz konusu olan yolculuğu tanımlamaya yetiyor.

yiğidin harman olduğu yer nasıl fransızca' da bir anlam bulmuyorsa,
nasıl bir amerikan filminde fuck up yerine, kahretsin diye altyazı geçiyorsa ve bu bize gülünç geliyorsa,
bir kitabı çevirisinden okumak da bir o kadar gülünç kaçıyormuş, ben bugün bunu yaşadım.

Fransız şairi Cocteau da katılır bu fikre;

"Bir şiir hiçbir dile tercüme edilemez. Hatta yazılmış göründüğü dile bile.' Peki, mademki öyle, insan bu kadar güç, bu kadar imkansız bir işe niçin girişiyor? Bunun cevabını kendime göre vermeye çalışayım. Şiir başka bir memleketlerin şairleri gibi duymaya, onların düşündüklerini düşünmeye, onların usullerini kullanmaya kalktı mı kendi imkanlarının başka hiçbir suretle genişletilemeyecek bir şekilde genişlediğini görüyor. Bu yalnız şair için değil, okuyucu için de böyle."

velhasıl, istanbul' u yahya kemal'in dilinden, türkçe' den,
toynbee' nin hatıralarını da, toynbee' nin dilinden, ingilizceden okumak, en iyi seçimdir.
Çevirmen kapasitesi ve eserin ağırlığınca kitabı ve okumayı mındar eden, yorucu eylem.
herşeyin orjinali makbuldur. illa bişeyler eksik kalıyor böyle şeylerde.
kitabın çevrildiği dili bilmemektir.
çinli bir yazarın yazdığı kitabı çince olarak okumaya kalk bakalım.
Efendim Elif Şafak da kitaplarını önce ingilizce yazıp sonradan türkçeleştirmesi,ardından da bu dil ne menen bir dilmiş ki bazı kelimelerin karşılıklarını ''mağmağfih, filhakika'' denkliğine dönüştürerek ingilizcesine mi türkçesine mi tapalım yoksa yerelim mi sorgulamasına neden olmuştur.
Okurken "acaba en iyi çeviriyi mi okuyorum?" sorusuyla kafa kurcalayan durumdur. Klasiklerden okuyorsan hele, bu soruyla aranda bir köprü oluşur, gider gelirsin...
çeviri usta bir çevirmen tarafından yapılmışsa, orijinalini okumaktan çok farkı kalmayan iştir. yani bazı çevirmenler bu işi o kadar iyi yaparlar ki, orijinalini okumanın size tek faydası, kitabın yazıldığı dili geliştirmenize fayda sağlaması olur.

eserlerin kesinlikle tam olarak çevrilemeyeceğine katılan biriyim fakat aynı zamanda çevirmen adayıyım, mütercim tercümanım ben, berlin merkez akıllı olsun herkez. s'yle değil. evet.

hem siz kitabın çevirisini okursanız, insanlar tercümanlık okuyanların yüzlerine bakıp "ne var yani, 6 ay yurtdışında yaşasam ben de öğrenirim" demezler. önlerine "al lan bunu çevir o zaman 6 ay sonra" deyip okuduğunuz kitabı atabiliriz. güzel şeyler bunlar hep.

bol bol okuyun. bize de iş çıksın, para kazanalım, di mi?
güncel Önemli Başlıklar