bugün

ne bileği, ne boynu, ne de belidir. bir kadının en kırılgan yeri gözleridir.

boş bakan adamlara kırılır, bakmayan gözlere, görmeyen yüreklere, en çok da korkanlara ve gidenlere...
ilginç kimse yazmamış tabiki tırnağı.
burnudur.
Nâzik gönlüdür.
Aşkım saçım.
(bkz: collum chirurgicum)
bu tarz bir şeydi.
kol kemiklerindeki en kırılgan yapılardan biri.
köprücük kemikleri olabilir, çok hassaslarmış.
bir kadının en kırılgan yeri şarkılarıdır bazen. bazen istanbul'u.

aynı şarkının aynı yerindeyiz sevgilim, sen bir söze takılmış beni dinlemiyorsun. hadi bunun adı da aşk olsun diye fısıldıyoruz birbirimize. trafik kurallarına uymayan illegal bir aşkımız oluyor. koş ki düşesin geceme diyorum, korkuyorsun. düşürmekten değil. sen okumadın ama ben hep seni yazdım. bazen birleşik, bazen ayrı. asla tamamlayamadım. çünkü bazı yazılar vardır, yarım kalır. onları tamamlayacak adam yoktur. ben de yazılar yazdım, dilediğince senindi. şarkılar söyledim, uyuduğun kadar dinlemen için. vatkalı omuzlarım ikimizi taşıyamadığında, bir gün taşıyamayacağım biliyorum, adımı bildiğim kadar, kanser ol. nasılsa yoksun.

sıfırdan geriye doğru saydım gelmediklerini. geçen yaz bir rüya görmüştük birlikte, bir senemi aldı ayılmak. içme desen de ben içerdim. çene kemiklerini severdim. deniz yüzlüm derdim, mavi değil ki gözlerim derdin. mavi gözlü olsan seni sevmezdim. yaşamaya hevesin olsa doğum günümü kutlardın. ki doğum günümdü hayatıma tam olarak girdiğin gün. ve bir sene sonra o gün, nasıl olur da geçti derdim? dizlerim çürüyene dek ettiğim duaların hiçbirinde nasıl tanrı olmaz derdim? dizelerim de çürürdü, çiçeklerim de; dizlerimle birlikte. derdim, senin kibrini öperdim.

ben uyusam da bu gece, istanbul uyumaz. geçtiğin bir sokakta çınlar adım. ben uyusam bile istanbul uyutmaz, şehrin üstünde çınlar adımlarım. yanında uyansam rüyamda, kısalan kirpikler görsem küçülen gözlerinin ardında. biliyorum ki kokunla uyumama izin verse tanrı, sanırım cennette uyanırdım. ya da hayır. gerçekleri duymak istemiyorum. en azından kendimden duymuyorsam. uyandım, galata'ya gittim. kahkahamı gökyüzüne yasladım.

yazmaktan vazgeçtiğim gün, sağ omzunun üzerinden kafamı uzatıp, artık gelme diyeceğim. saçlarım omuzlarına dökülen bir deniz olacak, belki ilk ve son kez. O güne kadar seni seviyor olmak, kör bir fahişenin uydurması. işte o gün dudak payı olmayan bir bardaktan içmelisin o akşamki kahveni -ki yanmalı dudağının kıvrımı, bir daha asla yudumlayamayacağını bilerek beni.
öfffff . saçları.
kalbidir.