bugün

çok değerli bir hocam bir gün öğrencilerini susturmak için elinin tersini masaya vurduğunda çıkan sesle bi an geçmişe dönüşünü ve bunun yıllardır merak ettiği öğretmenlerinden duyduğu ses olduğunu ve bunun kaynağını anladığı an nasıl mutlu olduğunu anlatmıştı.meğer alyansının sesiymiş bu.bay bayan fark etmez yeni öğretmenlik yapmaya başladığınız zamanlarda kendinizi ansızın sınıfta yüzükle gerilim müziği yaparken yakalıyorsanız bilin ki artık öğretmen olmuşsunuzdur.
yaptığı işi anlatabilmek için üstün çaba göstermeye başladığı bildiklerini aktarmak isteğiyle dolup taştığını anladığı andır. *
eğitim fakültesi diplomasını aldığı andır.
annesi, babası yaşındaki insanların 'hocam' nidalarıyla sahip olduğu bilgiden nasiplenmeye çalıştıklarını hissettiği an mesela..
mezun ettiği öğrencilerden '' sizi çok özlüyorum, size çok şey borçluyum.'' cümlesini duyduğu andır.
hergün yeni bir şey öğrendiği andır.
"evladım neye gülüyorsunuz söyleyin hep beraber gülelim" dediği an.
veli toplantısında bir veliye: "aslında çocuğunuz zeki ama çalışmıyor. biraz gayret etse arkadaşlarına uymasa başarılı olacak" dediği an öğretmen olmuştur.öğretmen lafları tamamen içgüsüel bir şekide söylenir.hiç sanmıyorum ki eeğitim fakültesinde onlara bu laflar öğretilsin.öğrencilik yıllarında biliçaltına işleyen sözler, kişi öğretmen olunca günyüzüne çıkar ve şuursuzca dilinden dökülür.
faranjitinin kronikleştiği an...
bir okul tuvaletinde elin çocuğunu işetirken anlaşılabilir mesela. *
aylık 500tl ile sözleşmeli olarak çalıştığı andır.
40 yıl vadeli köleyi bulduğu andır.
'otur, sıfır!' dediği andır.
elli çift gözün anlattığınız dersi hiç bir baskı olmaksızın büyülenmiş gibi dinlediği andır.
kpss ile atanabildiğini gördüğü andır.
tebeşiri öğrencinin alnının çatına atabiliyorsa işte o öğretmendir.
bir insanı öğrenmeye ikna ettiğinde
üç kuruşluk maaşla kıt kanaat geçinmeye mecbur bırakıldığı an.
ise baslamasi.
diplomayla falan değildir, atandığını gördüğü ve ya özel sektöre kapağı attığı zamandır.işsizleri vardır bunların bir de, kendine yakıştıramaz öğretmenliği taki işe girene kadar.
staj yapmaya gittiğinde; girdiğin sınıftaki veletlerin sana "örtmenin, örtmenim" diye seslendikleri andır. bir garip hisseder insan kendini; toplasan 10 yaş çıkmaz aranızdaki yaş farkı.. güzeldir ama.. sonunda 6 yaşından beri okumanın bir nihayete erdiğinin, meyvelerini toplamaya başlayacağının müjdesini alırsın. öğretmen olmak istemeyen insanın bile içini kıpır kıpır eder o öğrencilerin dillerinden dökülen öğretmenim sözcüğü.. evet o öğretmen sensin..
sınav kağıtlarını okuduğun ya da onun bir beden küçüğü olan sözlü notu verdiğin zamandır.
boşa bağırdığını anladığı an'dır.
ilk gün sınıfa girdiğinde öğrencileriyle konuşmayı tasarlamak için geçen süre.'aha ben öğretmenmişim! dersin.
staj için gidilen okulda,

kapıdaki nöbetçi: kimlik lütfen.
a,b,c...: (kimlikler uzatılır)
güvenlik:tek kimlik alman yeterli,evet ne için gelmiştiniz?
a,b,c...:biz stajyeriz...
güvenlik: oğğğğlum çabuk getir kimlikleri öğretmenlerden kimlik mi istiyorsuuun özür dileee bakıyım.

o andır.