bugün

ütopya gibi bişi herhalde.. bi insana bütün hayatını anlatmak.. hiç savunmaya geçmeden , beni ilerde vurur mu diye düşünmeden , aman şuna söyler mi ya korkusu olmadan herşeyi apaçıkça anlatmak..

insan şayet kendini , her anlattığına rağmen yargılamayacak birini bulmuşsa , böyle bi kabullenmeyle ödüllendirilmişse , sanırım kendisi bişileri doğru yapmış..

benim mesela kimseye anlatmadığım şeyler var.. ya yeri gelmedi hiç , ya karşıdaki kişi öyle yakın olmadı.. en fazla anne baba işte hayata şahitlik eden.. onlar bile bi yere kadar.. insanın en özeli en sapık düşüncesi en yakın arkadaşının sevmediği yönleri ve bunun gibi çirkin yüzlerini görmeye hatta gördükten sonra hala yanında kalıp sevmeye gönüllü birileri var mıdır ?

varsa böyle biri , eminim gelecek hayatı ona anlatmaya gerek kalmayacaktır.. zira kendisi herşeyin canlı şahidi olarak hayatımızda durucaktır..

bu anlaşılamama korkusu çok feci bişi.. düşünsenize bi anda yok olduğunu..

nası müthiş bişi acaba..

mesela salak werther böyle sevmemişti.. o maalesef sadece karşındaki kadını melek filan gibi yüceleştirmelerle sevmeye yetenekliydi..

hemen bütün karakterler de öyledir bi düşününce şimdi.. karşındakini illa olmadığı gibi defektsiz görürler.. öyle anlatırlar bize de.. biz de öyle hikayeler bekleriz.. öyle adamlar kadınlar umarız..

ne saçma..

böyle karşındakini olduğu gibi seven bi raif tanıdım.. onu da anca bilen bilir..
amerikalıların sıklıkla yaptıkları şeydir. (bkz: konuşmaktan hoşlanmak)
anlatan kişiyi rahatlatacak eylemdir. sarhoşken tanınmayan bir insana bütün hayatını anlatmak şeklinde gelişebilir. eğer karşıdaki kişi sabırlı ve iyi bir dinleyici ise sabaha kadar kimi zaman gülüp kimi zaman ağlayarak devam edebilir.