bugün

kelimelere dökmeyi umursamadığım küçük küçük parçalar gecesi var. tamam gecelerimiz olsun.
istemediğim anda, aslında istediğim her şey, o küçük parçalar o kadar uç noktalarda hissediyorum.
ve gerçekten bu eziyeti istemesem de onlar, bana bazı hisleri ne kadar özlediğimi anlatıyor. his diyorum.
bardaklara su veriyorum kimi zaman
şurada kalmış, dökülmeye muhtaç küllüğün içinde sigara söndürmeye yer arıyorum.
diyorum ben bu kadar fazla içmiş olamam ya, kesin ben uyurken gelmiştir. peh.
evet o kadar güzel olur bu geceler bize.
bir müzik açıp yatağa yatıyorum, ki tekrar kalkıp başka bir şarkı açmam gerekiyor.
her buraya gelişimde, raflara dalıyorum gözüm.
şu kitapların arasında bir not olur belki diyorum.
birden aklıma geliyor, tam baş ucumdaki kutunun içinde saç telleri olacaktı.
olacaktı ya. öyle işte.

başımdan geçenlere alışmak gibisi yok doğrusu.
"bu yüzden seni bir gün bırakırım ya, tütünü bırakmak gibi bir şey olur bu"
diyorum. sonra aklıma geliyor. tütün anamdır benim.

korkunç olayları reddediyorum, onları yalanlarla doldurup devam ediyorum.
travmaya girerim belki böyle. kurtulması çok zor olur diyorum.

her göz kırpışımda sert bir rüzgar esiyor kapımın altından.
düşündüğümde her şey ne kadar zor. bir yere gidemiyorum.
yazmak da böyle bir şey.

aldatılmak kadar, aldanmak da var. herkes, hayatında bir kez olsun inanması güzel gelen bir yalan için kendisini feda eder.
olur mu böyle şeyler.
annem hep der: "oğlum aç değilsin açıkta değilsin, ne yalnızlığı?"
işte buradan sonra anlaşılmak çok daha güç oluyor.
ve gece bir dizi ayrıntıların kurbanı oluyor.