bugün

lanet ettiren andır. sevgiyle harmanlanıp acı faturanın çıkartıldığı andır. bazen öyle gelir ki lanet top seker bir anda önünüzde havalanır. kaleye arkanız dönük ve altıpasın içinde artık hiçbir şey düşünmezsiniz. o an her şey resetlenir çünkü belleğinizde. kilonuzu, teknik kapasitenizi ve ve 10 saniye sonra olacakları düşünemezsiniz. fütursuzca yerle bağlantınızı keser ne pahasına olursa olsun vuracağım, vurmalıyım düşüncesi ile gökyüzüne bir pele edası ile salınırsınız. kayıtlara bisiklet vuruşu olarak girmiş bu vuruşu çıkarmak her babayiğidirn harcı değildir. işte bunu anladığınızda en az iki aylık bir sırt ve omirilik ağrısı sizi bekliyor demektir. bir dahaki röveşata kelimesi ile tanışmanız ise avrupa'da haftanın en güzel 10 golü tanıtımlarına denk gelecektir.
kafayı gözü patlatıp, kolu, boynu kırdığınız andır.
mahallede toprak sahada röveşataya kalkıp düşme esnasında yerdeki taşla kuyruk sokumunuzun buluştuğu andır. polyana olsa tam da bu anı neyseki götüme girmedi şeklinde anlatabilir tabii.
(bkz: tabutta rövaşata)
akla rüştü'nün müthiş röveşatası geliyor. (bkz: (vid #10761))
bir daha röveşataya kalkarsam siksinler beni her ne kadar öyle gibi duruyor olsa da bir ahmet telli şiiri değildir. bu yemini ettiren hatıradan uzaklaşıp şiire dadanıp unutma ananski dediğin anı.
lan tekrar baktım da var sanki ahmet telli'nin böyle bir şiiri.
kalktığında indiği an...
rövoşataya kalktıktan sonra, bunun bide inişi olduğunu unutan insanın, indikten sonra ettiği ilk yemindir. tabi olan olmuş, kestane çizilmiştir artık.
hastane faturasının elde tutulduğu an.