bugün

sarılmaların en acı verenidir...

Saatin akrep ve yelkovanını kırmak istersiniz zaman geçmesin diye. Ama nafiledir. Sevdiğiniz insanla aranıza ya aptal bir muavin ya da havaalanı görevlisi mutlaka girecek ve "zaman doldu" diyecektir bir gardiyan edasıyla. Ve sizi dibi olmayan yalnızlık kuyusunda müebbet bir yalnızlığa mahkum edecektir.

Öyle içten sarılırsın ki bazen, kaburgalarını hissedersin sevdiğinin... Yoluna gitmek istemezsin. Bineceğin aracı bilerek kaçırmak istersin. Ama olmaz, yolcu yolunda gerektir her zaman...
(bkz: ayrılık seksi)
sarılmaların en acısıdır. siz hiç bırakmak istemezken, o tamam artık der omuzlarınızdan tutarak yavaşça koparır bedenini sizden.
mısır' da kanunlara veda sarılması erkeğin hakkıdır diyerekten eklenmiş sarılmadır. Genelde sarıldığım kişiler dönerler, çünkü ufaktan canları yanar, olur da bir şey olursa daha fena sarılacağımı teselli edeceğimi bildikleri için.
unutmak istemezcesine yapılan eylemdir. en iyisi hiç sarılmadan elveda demektir. yoksa o son sarılma aklından değil gözlerinin önünden hiç gitmeyecektir. yüzüne dokunan o ince bir kaç saç teli hep suratını kırbaçlayacaktır. acı çekeceğini bile bile istersin o son sarılmayı. derin bir of çekersin başın omuzlarında...
sarılsanız bi türlü sarılmasanız çok başka türlüdür. canınız acıyasıya kadar, bir saniyeyi bile feda edemeden sarılırsınız. sarılı durduğunuz her saniye için daha az özleyeceğim sanırsınız, çocukça acıdan kar etme hesaplarına girişirsiniz. tutmaz. sarıldığınız her saniye için hesapta olmayan acılar çekersiniz.
allaha emanet etmektir.
ayrılık sahnesi düşünüldüğünde, bir daha görmezsem sarılması bile yapamadım cümlesini kurdurtan eylemdir.
içerisinde bir miktar yaslama/dayama barındıran sarılma türüdür.
yetmicektir içindeki, ya bir daha göremezsem acısını dindirmeye. yine de sarılırsın, elinden geldiğince çok.
en hakikisi anne-babayı kucaklarken hissedilendir.
en acı duygudur.
ya bir daha göremezsen?
ona yaptığın haksızlıkları hatırlarsın.
ve vicdan azabı çekersin.
bana bir masal anlat baba. içinde denizler balıklar,
yağmurla kar olsun, güneşle ay...
baba bir masal anlat bana, içinde bütün oyunlarım.
kurtla kuzu olsun, şekerle bal.
anlatırken tut elimi uykuya dalıp gitsem bile
bırakıp gitme sakın beni...

bu şarkı ağlatır her dinlediğimde... çok küçük yaşlarda anne - baba yurtdışındadır. yazları görebilirsiniz onları ancak; ekmek parası, hayat koşuşturmacası.

onlar bizi yazın bir ay görüp de, bırakıp giderlerken sarılırdım öyle. bir belki iki sene göremeyecektim çünkü... çok ağlardım bir daha göremezsem diye.
Bu öyle bir sarılmadır ki; derin derin, kokusunu içinize çektikten sonra, yaşanmışlıkları, ve artık asla yaşanamayacakları, yutkunmaya çalışırsınız, ama nafile! yutkunduğunuz ne varsa, hızla hatırılara karışırmıştır. Ve hatıralar rüyalara, rüyalar sebepsiz acılara akar.
her zaman karşı cinsle bir aşk sonrası veya aşk halinde olmayabilir .

annem , emekli öğretmen ve dört kız kardeş içerisinde okuyan , meslek sahibi olan tek çocuk . malum eski insanlar ( dedem ) kızlarını okutmaya pek gönüllü olmuyorlardı , onca zorluk içerisinde inatla okulunu okudu ve öğretmen oldu . balıkesir in gün yüzü görmemiş köylerinde -tabiri caizse sürgün yerlerinde- öğretmenlik yaptı . onlarca yeni nesle hayatları boyunca kullanacakları birçok temel bilgiyi ve ahlakı verdi , yüzünden gülümsemesi ve dilinde tatlı sözleri hiçbir zaman eksik olmadı , yıllarca bana ve kızkardeşime iyi bir eğitim sağlayabilmek ve kendine yetebilen insanlar olarak yetiştirebilmek için var gücü ile çalıştı , birgün bile küçük bir şikayette bulunmadan çocuklarına ( öz çocukları ve öğrencileri )adanmış bir hayat yaşadı , ne yurt dışı gördü ne ülkesini gezebildi , kıt kanaat geçinip mutlu olabilenlerdendi o , tek istediği ailesinin ve etrafındakilerin mutluluğu oldu .

yaklaşık birbuçuk ay önce aniden bazı kelimeleri tam telaffuz edememeye başladı , sonrasında çekilen mr'larda beyninin sol tarafında bir lezyon fark edildi , lezyon beynin konuşma merkezi öncelikli olmak üzere tüm duyuları yönettiği merkeze yakın bir konumda tespit edildi , ilk olarak konuşması bozuldu , yıllardır bıkmadan usanmadan ders anlatan hayatını bu şekilde kazanmış bir insan olarak artık kelimeleri tam söyleyemiyor , anlaşılması güç bir şekilde konuşuyordu .
bahsettiğim bir buçuk aydır doktorlardan doktorlara , hastanelerden hastanelere koşuyor , hastalığın ne olduğunu bulmaya ve nasıl tedavi ettirebileceğimizi anlamaya çalıyorduk , hastalık nedeni ile güçsüz düşüyor bu koşturmaca nedeni ile hem fiziksel olarak çok yıpranıyor , hem de beyninde ne olduğunu bilmediği o şey ile büyük bir psikolojik savaşa aralıksız devam ediyordu .son olarak vücudunun sağ tarafında özellikle sağ kolunda belirgin oranda güç kaybı yaşadı , ne olacağını tahmin bile demediğimiz bir şekilde yavaş yavaş vücudunu ele geçiren hastalıkla , gözlerindeki ışığı hiç kaybetmeden savaşıyor , bizi her gördüğünde gözlerimizin içine içine bakarak sanki bize güç vermeye çalışıyordu( umudumuzu yitirdiğimiz ya da maskemizi takamayıp üzüntümüzü belli ettiğimiz anlarda ).
hastalıkla ilgili ayrıntılar bambaşka başlıklarda anlatılabilir , şimdilik sadece ms ve beyin tümöründen birisi olduğu ve tam teşhis için daha çok yolumuz olduğunu söylemekle yetineyim .
herkes annesini çok sever buna şüphe yok , herkes bir arkadaşının annesi babası veya bir tanıdığının çekirdek ailesinden bir yakını hastalansa tabi ki çok üzülür buna da şüphe yok , ama ben şunu o kadar net anladım ki ateş düştüğü yeri yakıyor.
33 yaşındaym , kendimce çok acı çektiğim ya da başka bir deyişle zorlandığımı düşündüğüm zamanlar yaşadım , ama şimdiye kadar dardayım dediğim tüm anlar için resmen utanç duyuyorum .
etrafına enerji yayan , kıpır kıpır , hayat dolu annem gözlerimin önünde yavaş yavaş eriyor ve onunla geçirdiğim her saniyenin önemini çaresizce anlıyorum artarak ve acımasızca . işte ben bir buçuk aydır evden çıkarken ona bir daha göremezsem hissini iliklerime kadar yaşayarak sarılıyorum , saçlarını okşuyorum , kokluyorum , öpüyorum , 33 yıl boyunca yapmadığım kadar çok ve sık .
artık bir insanı bir daha göremezsem diye sarılmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum .
http://fizy.com/#s/12cwiq
ayrılmak zorunda olduğun sevgiline yapılan sarılmadır. öyle sıkı sarılır ki size nefes alamamaya başladığınızı hissedersiniz. saçlarınızı koklar, küçük küçük öper. o an herşey dursun istersiniz, zaman geçmesin... ayrılık vakti yaklaşmasın....

öyle can acıtıcı bir sarılmadır. kolay kolay unutulmaz.