bugün

ölen kişinin bir yakınınız olması durumunda daha iyi anlayabileceğiniz durum. bir gün kendinizinde öleceğini düşünmek insanı korkutur, hiçbirşey ölmek gibi değildir, ölmek tecrübe edilemez, bilinmezliktir. ölümle burun buruna gelince bile yaşamın değerini yeterince anlayamaz insan çünkü ölmemiştir, unutur bir zaman sonra. yaşamın değerini anlamak ve dünyadaki dargınlık, çekişme, çıkar ilişkisi vb şeylerin anlamsızlığını anlamak isterseniz size bir tavsiye verebilirim.

yakınınız olan birisi(akrabanız, arkadaşınız, beraber birşeyler paylaştığınız kişiler) vefat ederse( allah korusun ağzından yel alsın denir hep ama olacaktır) onun cenazesine gidin. ama uzaktan seyretmeyin, cenaze yıkanırken orada bulunun, bir gün önce konuştuğunuz kişinin cansız,kaskatı kesilmiş ama uyuyormuşta sanki gözünü açıp yerinden doğrulacak ve konuşacak gibi duran ama asla bir daha konuşamayacak olan bedenini görün, tabuta konulup kabirliğe giderken orada olun, cenaze gömülürken de orada olun, kabre nasıl yerleştirildiğini görün, üzerine sizde bir kürek toprak atın. cenazeden sonra herkesin bir anda nasıl dağılıp işine gücüne gittiğini görün. 3-5 gün sonra nasıl herşeyin devam ettiğini etmek zorunda olduğunuz görün, görün ve düşünün bu dünyada neyin anlamı var neyin yok.
cenazeden ayrılınca kaldığın yerden devam etmektir.etkisi uzun vaadeli değildir.
insanoğlu için herşey ibret vesikasıdır. eğer musalla taşındaki merhuma hakkınızı helal ediyormusunuz sorusu sorulduğunda helal olsun derken içinizden, ulan yarın bende ölecem arkamdan ya hakkımı helal etmezlerse diye düşünüp , insanlara haksızlık yapmamak sanırım bir cenazeden çıkartılacak en büyük ders.
insana hayatı en ince detayları ile sadece bir kaç dakikada anlatır.
toprağa gömülenin sadece bir beden olmadığını, bedenle birlikte hayatında gömüldüğünün farkına varmak gibi.
aslında herşeyi toz pembe zannedersiniz bir cenazeye gitmeden önce. Halbuki çoğumuz gereksiz yere beddualar ediyoruz, intihar edeceğim diye tehtid ediyoruz ailemizi. fakat o anı, o duaları ,o seramoniyi yaşayınca insan öyle bir anlıyor ki hayatın değerini ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
(bkz: life eternal)*
öldükten sonraki hayatı bilerek yaşamın değerini anlayan için olumlu bir gelişmedir. salt yaşam bir şey ifade etmez.**
nefsin bir anlık hapislenmesidir. o an herşeyi unuturuz sadece ama sadece ölümü düşünürüz. allah, iman, ibadet o zaman aklımıza gelir. keşke bu zaman daha uzun olabilse ama çok kısadır. mezarlıktan çıktıkdan sonra nefis bir şekilde, hapsolduğu yerden çıkmayı başarır ve icraate devam...
her şey zıttıyla vardır ya hani yaşam da ölümle vardır, ölümle anlamlıdır. ama tıpkı sevgiyi yaşarken nefreti, barış ortamında yaşarken savaşı, tokken açlığı, sıcakken soğuğu unuttuğumuz gibi yaşarken de ölümü unutuyoruz. ölüm tüm çıplaklığıyla gözümüzün önüne serildiğinde ise aldığımız nefesin kıymetini anladığımızı sanıyoruz sadece. tıpkı karnımızı doyurabiliyorken ya da sıcacık bir eve sahipken aç olanları ve sığınacak bir evi olmayanları unuttuğumuz ve onları anladığımızı sandığımız gibi..
geçti bor'un pazarı sür eşeği niğde'ye olmaması konusunda dua edilesi durumdur..
gayet normaldir her yerde bir zamanlar yaşamış insanların mezarları vardır ve siz her şeye rağmen hayattasınızdır.
acaba? diye doğru olanla değil gerçek olanla yüzleşerek sıra banada geleçek birgün düşüncesinin sardığı o ana kadar hiç ölümü tatmıycak mantığı ile her anı sonuçunu bilmeden yaşamanın ne kadar vasat olduğunu anlarsın,aklına bir nefes alıp vermek gelir ne kadar basit bir olay değil mi,ama sonuncu nefesi verirken önemi o an ki şakınlıkla aklına gelirmi insanın bilemem kendim içinde,ama her mezarlığın * her nefs birgün ölümü tataçaktır yazısı insanı kaçınılmaz korku veya boşlukla rahatlataçağını düşünmüşümdür,insann doğum tarihinden öncesini hatırlamadığı ve şu andan birsaniye sonrasını hatırlamak değil bilmek veya hayalle doldurmak imkanı sade şansına kaldığını bilmesi bile farkındalığına yeter.

anın değeri yaşama verdiğin değerdir,yaşanan yaşanmıştır zaten şu andan itibaren her anında yaşamak yaşarken hiçbir hatanın şüphesini barındırmıycak zamanlara sade yaşamda kendini mutlu hissettirecek doğrulara yeri ve zamanı geldin mi gerçeklere alıştırmanın yaşamın değerini anlamanın vaktidir.
aslında bir sanrıdan ibarettir. yaşamın değerini bilmek ne demektir? yaşamı neyle kıyaslamamız lazım ? ölümle kıyaslayıp, yaşam güzel diyorsak eksiktir. hiç ölmedik, öldükten sonra olan biteni canlı canlı yaşayıp görmedik? ölünce keşke yaşıyor olsaydım diye hayıflanabilir mi insan? o bakımdan, yaşamak güzel ama yaşamın değerini bilmek için, ölmek ölümü yaşamk gerek lakin o da nammükün bir vaziyet.
yaşımın değeri anlaşılır anlaşılmaz hemen eyleme dökülmelidir;

(bkz: cenazedeki mutsuz hatunu fışfışlamak)
değerinden çok yaşamın bomboşluğu ya da koşuşturmacaların ne kadar anlamsız olduğunu hissettirir çoğu zaman... Yaşadığını, var olduğunu ve varolduğunun da farkında olan ve bir gün öleceğini bilen tek varlık insandır... ölmek ve ölüm gerçeği bir çoğumuza acı ve mutsuzluk verir. insanoğlu öleceğini bilse de yaşama güdüsü ve isteği ağır bastığından ölüme uzak durmak ister. ne zaman ki sevdiklerimizi kaybederiz, işte o zaman ölümün bize doğru geldiğini hissederiz. Artık bizim de ölebileceğimiz ve sevdiğimiz, bağlı bulunduğumuz her şeyin sonu olduğunu "anlamsız" olduğunu düşünmeye başlarız. yaşama küsebiliriz "madem ki ölüm var, her şey bomboş, bu koşuşmaca, bu çaba ne için ?" diye yaşamı sorgulamaya başlarız. Gözyaşı döktüğümüz ölümlerde aslında aynı zamanda kendi ölümümüze de ağlarız... Yaşamı bırakıp gitmenin acı gerçeğine hüzünleniriz...
her cenazeye gidildiginde hissedilen duygudur. hele ki kaza yaptıgınız gunden 1 gun sonra cenazeye katıldıgınızda, dunyanın size gore bir yer olmadıgını farkedersiniz.
sadece cenazede veya olası bir kötü olayla anlaşıldığında, hiçbir şey ifade etmeyecek anlam.
cenazeden çıktıktan sonra aynı mallıklara devam edilecekse bir boka yaramayacak aydınlanmadır.
yaşanan sadece "an"dır... sahip çıkmalı, farkında yaşamalı... geçmişi düşünüp durmak cenazeyle eşdeğer... Gelecek ise var mı acaba????
ölüden gözlerini aldım baktım aynaya
anladım varlığım yalan ayna yalanmış
yalan kazanında kaynaya kaynaya
yanmış da ruhumuz fena aldanmış

gibi bir şiir yazmıştı eskiden şiir yazan bir arkadaşım.
bir kaç saatlik olaydır. sonra tekrar unutulur.
Cenazesi yapılan kişiye özel anlayıştır.
Hiç bir neden yokken mezarlığa gitmekte aynı sonucu verir.