bugün

oğuz atay'ın mustafa inan'ın biyografisini ortaya koyduğu romanı.
"biz biyografik bir iş yapmaya çalışıyoruz kendi özel durumumuzda; ama çok belge yok elimizde. daha insanlarımız arkalarından belge bırakmaya alışmamışlar (...) kalıcı bir şey bırakmaya korkar gibi bir halimiz var."

"onun olağanüstü yeteneklerinden birkaç kelime ile söz ettiler; iyi yaşamayı, iyi yemek yemeyi seven kuvvetli bir hafızayı tanıttılar bana. asıl mustafa inan'la ilgilenmemişlerdi anlaşılan. mustafa da onlara bakarken içinden hafifçe gülümsemişti. asıl mustafa'yı onlara tanıtmadığı için gizli bir memnuniyet duymuştu."

"ah bu ayrıntıların önemini bir anlayabilsek. insanların iç dünyasına ancak ayrıntıları bilerek girebileceğimizi bir öğrenebilsek. canım bu kadar şeyi de bilmeye ne gerek var? diyerek hemen yorulmasak"

(bkz: oğuz atay)
oğuz atay'ın gerçek yaşamı dolayımsız olarak anlattığı tek romanı.
Bir bilim adamının romanı; orta yaşlı bir profesörün genç bir delikanlıyla beraber Mustafa inannı anlamaya ve anlatmaya çalışmasıyla ilgilidir. Bu amaçla profesör ve genç adam birlikte araştırma yapmaya, ailesi,arkadaşları, iş çevresindeki insanların onun hakkındaki sözlerini edinmeye, Mustafa inan'ın notlarını okumaya çalışırlar.Ama bunlar gerçek Mustafa'yı anlamak ve anlatmak için çok yetersizdir.

Mustafa inan ; Adana'da doğmuştur, memur bir babanın zorlukla sahip olduğu erkek çocuğudur. Dört yaşında damdan düştükten sonra adam olacağı konusundaki tüm ümitler yok olmuştur. Mustafa ise bu görüşü çürütmek için hep çalışmıştır. Leyli meccani olarak okumuş, en büyük tutkusu öğrenmek ve dahada önemlisi öğretmek olmuştur. Müthiş bir zekaya ve hafızaya sahiptir Mustafa. içindeki merak duygusu ve sürekli ileriye gitme, daha fazlasını elde etme düşüncesi onun büyük bir mekanikçi, matematikçi,edebiyatçı olmasında etkili olmuştur.

Her zaman çevresindeki ve ailesindeki insanların akıl danıştığı, sorunlarının çözümünde yardım istediği kişi olmuştur. O hiçkimseyi kırmamış, herkese yardım etmeye çalışmış, ulaşılmaz olmayı hiçbir zaman istememiştir. Çok çeşitli ortamlara girmiş, girdiği ortamlarda ilgi odağı olmuş, insanların sevgi ve saygısını kazanmıştır. insan ilişkilerindeki ve öğretmedeki başarısının sırrı ise iyi konuşma yeteneği * ve insanlara olayları onların anlayacağı şekilde anlatma becerisidir.

Mustafa inan hayatı boyunca çalışmıştır. Kendi ülkesinde ve yabancı ülkelerde başarılar elde etmiştir. Yine de hiçbir zaman kendini beğenmiş bir insan olmamıştır. Hep Adanalı, savaş atlatmış, damdan düşmüş o iyi kalpli, çalışkan, zeki Mustafa olmuştur. Bu çalışmalarının yanında gezmeye, içmeye, tasavvuf şiirlerine zaman ayırmıştır.
Bu yoğun hayat yavaş yavaş onun sıkıntıya ve yorgunluğa düşmesine sebep olmuştur. Hastalanmış ve hastalığı iyice artınca tedavi için Almanya'ya gitmesi için ikna edilmiştir, fakat orada hayatını kaybetmiştir. Mustafa inan'ın ölümü ailesinde, arkadaş çevresinde ve ülkemizin bilim hayatında büyük bir üzüntüye ve boşluğa sebep olmuştur.

Mustafa inan; bir halk çocuğunun uluslararası ün sahibi bir bilim adamı oluşunu,ekol yaratmayı, eleştiri kalıplarını zorlamayı,ülkesini sevmeyi ve ülkesi için çalışmayı çok güzel bir şekilde açıklamıştır. *
tübitak'ın verdiği sipariş üzerine yazılmış,
gerçek bir oğuz atay romanı okumak isteyenlerin uzak durması gereken kitap.
türkiye' nin en çağdaş kütüphanesine ismi verilen mustafa inan'ın hayatını konu alan oğuz atay romanı.

http://www.kutuphane.itu.edu.tr/
iletişim yayınları'ndan çıkan oğuz atay bütün eserleri serisinin 5 numaralı kitabı.
oğuz atayın kendi hocası olan mustafa inanı anlattığı biyografi türündeki kitabı.
kitaptan yanımıza kalanlardan bazıları şöyle ;
-ben henüz dünyada bazı iyi niyetlerin olduğuna inanacak kadar gencim.
-içgüdülerin geciktirilmesi ve aklın gelişmesi, ilim ve tekniğin doğmasına sebep olmuş, hayat mücadelesinde insan,eksik beden kabiliyeti ve silahını akıl sayesinde temin ederek bugünkü seviyeye ulaşmıştır..
-henry ford un dediği gibi: 'düşünmeye mecbur kalmak bir kimse için en büyük cezadır.'güçlük de tembellik ve üşenme doğurur.yeni fikir imal edememek 'müktesep cehaleti'i doğurur.
-matematik bir bakıma tembelliğin en üst sanatıydı.
-herkesin dostu olmak gerekiyordu herkesin derdine koşmak gerekiyordu. ve en önemlisi onların derdine koşarken onların işine yaramak gerekiyordu.öğreteyim derken, onların yaşantısını büsbütün içinden çıkılmaz bir duruma getirmemek gerekiyordu. bunun içinde herşeyin aslını öğrenmek gerekiyordu. bunun içinde herşeyi merak etmek gerekiyordu.
-derler ki insan roman yazmaya başka romanları okuyarak özenirmiş, hayatı roman gibi olduğu için sırf bunun için roman yazmış biri görülmemiş.
-haklı olmak başka şey mücadeleci olmak başka şey.

kitapta yer alan mustafa inanın eşine yazdığı bir mektuptan;
-zaten bu büyük alemde kendimizi ayrı ayrı düşünecek olsak değerimiz sanki nedir.. eğer birimizin bir kıymeti varsa, o da diğerinin ona verdiği değerdir.aşk muhakkak derin bir dostlukla başlar.
"Mustafa gibi insanların gerçek üstünlüklerini de efsane sayıyoruz çoğu zaman. Hep verilenle yetindiğimiz için, bunun ötesini merak eden kafaların varlığına alışmakta güçlük çekiyoruz. Belki onu efsaneleştirerek kurtulmak istiyoruz böyle değişik insanlardan. Öyle ya onu gözümüzde çok büyütmezsek, sonra onun gibi bütün gücümüzle kendimizi ve dünyayı değiştirmeye çalışmak zorunda kalırız."
bir de bilim adamının ormanı * vardır ki acaba dersiniz en son ne zaman bir kızın elini tuttu bu ihtiyar delikanlı?

Not: Ulan fıstık gibi entrylerim güme giderken buna mı oy veriyosun, ver ver hadi.
eğer fiziğe falan pek ilgili değilseniz sonu gelmiyor kitabın. bir yerden sonra direk ansiklopedik bilgiye giriliyor. fotoelastite falan.
her bünyenin okuması gereken kitap. *
eğitimin önemini en iyi vurgulayan kitaplardan biri.
öğretmenler, es geçmeyin bu oğuz atay kitabını.
öğretmenlerin mutlaka okuması gereken kitap.
oğuz atay'ın diğer eserlerine göre oldukça sönük bir eserdir fakat bu kitabı roman olarak incelemek bence haksızlıktır. çünkü bu kitap ismet inönü ve cahit arf tarafından sonraki nesillere bilimi özendirmek ve büyük bir bilim adamı olan mustafa inan'ın anısı yaşatmak, onu gelecek nesillere tanıtmak amacıyla yazdırılmıştır. ilk zamanlar hiç kimse bu kitabı yazmaya yanaşmamıştır fakat oğuz atay hocası olan mustafa inan'a bir minnet duygusu duyuyor olmalı ki bu projeye girişmiştir. bunların yanı sıra romanda birçok kişi oğuz atay'ın zekice eleştirileri gözümüze çarpar. bilimle uğraşmayı çocuklarımıza aşılamak için güzel bir eserdir.
oğuz atay bir bilim adamının romanını yazarken bir süre yazmaya ara vermiş hatta mustafa inan ın eşiyle -müdahale etme çabasından ötürü- bir takım anlaşmazlıklar yaşamış fakat biyografiyi bitirip güzel de bir iş çıkarmıştır. ancak diğer kitaplarındaki kadar hissedemeyiz oğuz atayı nedense. belki biyografi olduğundan belki başka nedenlerden.
oldukça sade bir dille ele alınmış olan, insanı gaza getiren ve bilim insanlarına olan hayranlığı artıran romandır.
biyografi sevmeyenler için biyografileri sevme nedenidir bu kitap. mustafa inan ile arkadaş olabilmeyi hayal etmektir, onun öğrencisi olabilmeyi istemektir.

http://oznurdogan.com/201...ir-bilim-adaminin-romani/
hocasını anlatan bir öğrencinin yazdığı biyografi.
hoca kim? mustafa inan. peki öğrenci kim? oğuz atay.

yorumları okudum ve gördüm ki oğuz atay okumaya tutunamayanlar ile başlayanlar genel olarak edebi açıdan biraz "eksik" bulmuş bu biyografik romanı. bak ne diyorum? "biyografik roman" diyorum. kıçını yırtsan da "gerçekten" yaşamış birini anlatıyorsun sonuçta daha ne kadar edebi olabilir ki? şimdi diceksiniz cahit arf (kitabın yazılmasını isteyen ve bu konuda atay'a ısmarlama yapan ünlü matematikçi) da beğenmemiş bu kitabı? ben de sana "ama sen cahit arf değilsin?" gibi küstahça bişey söyleyemem tabi ki ama şunu da bilmek gerekir ki kitap bir "sipariş", yani birazcık zorlama. hadi onu geçtim atay'ın istediği gibi yazamadığı bir eser bu bir de çünkü jale inan'ın (mustafa inan'ın eşi) yazma süresince atay'a çok karıştığı söylenir mesela. demem o ki yazarımıza bu kadar yüklenmemek gerek bence.

oğuz atay'ın ağzından kitabın tanıtımını alalım hemen : https://www.facebook.com/...o.php?v=10150137790253064
görüldüğü gibi kendi de sonuçtan pek memnun değil ama en azından hocasına karşı görevini yerine getirmenin rahatlığı da var bence ve olmalı.

tavsiyem şudur ki; hocalarınız arasında hani gerçek anlamda kıl olduğunuz veya "bu nasıl öğretmen olmuş?" dediğiniz varsa, bu kitabı alıp hediye etmeniz. belki şuralarda anlar kendi değerini : "bazi profesörler talebenin yüzüne hiç bakmazlar, anlamayan gözleri görmemek için."

çok kızdığı insanlar hakkında eşi jale hanımla konuşurken kullandığı -ona göre- en kötü cümle : "yahu jale düşünebiliyor musun, adam samimi değil." imiş, ben bu adamı çok sevdim.

söylemeden geçemem; özellikle "sonuç" kısmında insanı çok fena gaza getiren nasihatlere sahip bir eser.

ayrıca kitabı ve oğuz atay'ı az biraz anlatan bir link sunalım, şuradan alırsınız : http://internettv.meb.gov.tr/R310/R310_57.mp3
oğuz atayın hocası olan mustafa inan'ı anlattığı harika kitap.
Derler ki meşhur fizikçi Einstein, bir toplantıda Şarlo'ya "Siz büyük bir adamsınız." demiş, "Herkes sizi anlıyor, herkes size hayran.
" Şarlo, "Siz daha büyüksünüz." diye itiraz etmiş: "Size herkes, hiç anlamadığı halde hayran."
Herkes matematikçidir. Kendini bilsin bilmesin bu böyledir.
Mustafa da bunu göstermeye çalışıyordu. Bütün yazarlar matematikçidir; çünkü dil bir matematiktir.
Bütün idareciler matematikçidir; hele şu elektronik neyin denilen araç çıktıktan sonra idare bile matematik olmuştur.
Matematik bilmeyen felsefeci, ruhun ölmezliği üzerinde düşünürken bile, Afrika yerlilerinin vardığı sonuçlara ulaşabilir.
Bugün iktisatçılar için matematik vazgeçilmez bir bilimdir; çünkü planlamak için, yani ileriyi görebilmek için, 'ihtimaller Hesabı'nı yani matematiği bilmek gerekir.
iktisadi hayatın her etkeni, başka bir ya da birçok etkenin fonksiyonudur.
iş adamlarının yazıhaneleri grafiklerle doludur. Düşünen ve yeni bir şeyler ortaya koymak isteyen her insan matematikçidir. 'Çevremizdeki Evren'i inceleyen Sir James Jeans'ın dediğine göre, 'Tanrı bizi bir matematikçi olarak görüyor.'
bu zamana kadar okulda yada çevremde kimseden duymadığım birini anlatan kitaptır. anlattığı kişi ''mustafa inan'' evet kim bu adam, ne yapmış derseniz.. alınız efem kitabı okuyun, şimdi içerik bilgisi vermeyeyim.

kısaca şöyle söyleyim bir türk genci olarak bugüne kadar hiç mi hiç, türk bilim adamları hakkında ayrıntılı bir araştırma yapmamıştım ve beni böyle bir araştırmaya teşvik edecek herhangi bir durumla da karşılaşmadım. 1. sınıf çocukları bile einstein' in, graham bell' in kim olduğunu biliyor ama, * o koduğumun hocaları hiç el cezeri, ahmed bin musa, ali kuşçu, cabir bin hayyan gibi türk bilim adamlarından bize bahsetmedi. geçmişimizi bilmiyoruz arkadaşlar, geleceğin ne önemi var!
hayatını ne kadar boş geçirdiğini bir kez daha yüzüne vuran romanlardan yalnızca bir tanesi okunması tavsiye edilir.
Postmodern yazarlardan oğuz atay'ın günlük tarzında ki romanıdır.Kaliteli bir roman ,okumanızı tavsiye ederim.
tübitak'ın kurucularından mustafa inanın hayatının anlatıldığı, az önce bitirdiğim ve okurken maalesef üzüldüğüm romandır.

--spoiler--

mustafa inan yaşadığı yıllarda bilime yeteri kadar önem destek verilmediğini, öğrencilerin yeteri kadar bilime yönlendirilmediğini söylemiş, günümüzde de durum maalesef pek farklı değil.

hatta vefatına yakın bir zamanda hasta olup yatağa düştüğünde bile yabancı ülkelerde tedavi olma fikrini "bizim ülkemizdeki doktorların neyi eksik ?" diyerek reddetmiş ancak başka çarenin olmadığını görünce istemeyerek kabul etmek zorunda kalmıştır.

--spoiler--

nice mustafa inanlar onun da dediği gibi ne yapacağını bilmemenin verdiği korkudan dolayı silinip gitmiş ve gitmeye devam ediyor.

yapmamız gereken çok basit, insanlarımızı bilime yönlendirmek,neden sürekli isviçreli bilim adamları sözünü duyuyoruz da türk bilim adamları sözünü duyamıyoruz diye kendimizi bir sorgulamak gerek.

böyle güzel bir insanın hayatını öğrenip, feyz almamda katkıda bulunan yani romanda emeği geçen herkese teşekkür ederim.
güncel Önemli Başlıklar