bugün

levent bulut'un bugün köşesinde değindiği duygusal olay.
yazı şöyle:

O gün sabah işe gitmek için hazırlanıyordum. Ülkü çayını yudumluyordu.
Fakat bir şey dikkatimi çekti. Birkaç gündür hâlsiz olduğunu söylüyordu ama o sabah çok yorgun görünüyordu.

Endişeyle:
- Nasılsın? dedim.
- Çok hâlsizim diye cevap verdi. Bunu derken sesi bile yorgundu.
insan gönül verdiği kadının fizikî ve ruhî yorgunluğunu görünce, ister istemez korkuyor.

Belli etmemeye çalışsam da hâliyle endişelendim. Fakat ne kadar doktora gidelim dediysem de ikna edemedim.
En büyük bahanesi işinin yoğunluğuydu.
Önceki günlerde de ısrarla gidelim dememe rağmen, bir türlü kabul etmemişti.
Hâlsizliğinin bahardan kaynaklandığını ve geçeceğini söyleyerek beni savuşturmuştu.
***

- Bugün de geçmezse bir doktora gidelim dedim.
Bir an önce bu muhabbetin bitmesini istediğinden olsa gerek, bu kez "Peki." dedi.
***
Huzursuz bir şekilde çıktım evden. Yol boyunca hâlsizlik ve bitkinliğini bahara ve işlerinin yoğunluğuna bağladım.
Hastalık gibi kötü şeyler düşünmek istemedim.

Ta ki o ana kadar.
Gazetede haberlerin içine gömülmüşken, gelen bir mesajla tüm dikkatim dağıldı.
Ülkü eczaneden test aldığını, sonucun pozitif olduğunu ve tahlil yaptırmaya gittiğini yazmıştı
***

Aman Allah'ım! Duruma göre; sebebini bilmediğimiz ve yorgunluk ile mevsime bağladığımız hâlsizlik, bebiş habercisiydi. Yani o andan itibaren ne dakikalar, ne saniyeler geçti.

Duramıyorum ki gazetede. Arıyorum açmıyor. Mesaj çekiyorum cevap gelmiyor.
Gözüm bir şey görmüyor.
Sadece telefona ve ekrandaki resmimize bakıyorum ve zaman akmıyor.
***

Farklı kültür ve şehirlere rağmen hep sevmiştik birbirimizi.
Bir yandan bunları düşünürken, diğer yandan ha telefon çalacak, ha mesaj gelecek diyerek telefon elimde bekliyorum.
Bu süreçte zaman denen kavramı yeniden öğreniyorum.
***

Bir müddet sonra Ülkü'nün araması göründü ekranda. Anında açtım ama o an ne konuştuğumuzu tam hatırlamıyorum. Lakin şu cümle beynime çivi gibi saplandı.
- Kan verdim. Sonucu 1 saat sonra belli olacak.
Yani sonuç değişmedi. Bir saat daha bekleyecektik.
***

Hani dokuz doğurmak diye bir deyim vardır ya.
Ben de Ülkü de tam olarak o moddayız.
Hayırlısı olsun deyip dualar ediyoruz.
Telefonu kapattık ama yazışıyoruz. "Beşik bakmak lâzım." diye yazdım sonuna bir de gülen smiley ifadesi koyarak.

- Erken. Dur bir test çıksın sonra onlar, dedi.
iftarı bekler gibi dakika sayıyorum.
Bir de insan zamanın değerini bilmiyor, zaman su gibi geçiyor derler.
Hiç alakası yok.
Say say geçmiyor.
40 dakika kaldı, 39 dakika kaldı.
***
Fizikî olarak gazetedeyim ama haber yapamıyor, başlık atamıyorum.
Aklım dağılsın, zaman geçsin diye tek bakındığım bebek kıyafetleri oluyor.
Bu arada Ülkü ile yazışmayı da sürdürüyoruz.
O da kendi heyecanını ve durumunu yansıtıyor bana.

Dua ede ede, hayal kurup dur daha erken diye diye, bitmek bilmeyen zamanı doldurduk.
Vakit geldi çattı. Aradı doktoru. Yoğunluk varmış sonuç yarım saat sonra çıkacakmış.
Haydaaa!..
Aksilik çıktı, üzüldük tabiî.
Yapacak bir şey yok.
Beklemeye devam.

Yarım saat süren ama bize yarım asır gibi gelen zamanın sonunda Ülkü tekrar aradı:
- Sonuç pozitifmiş. "Bebiş geliyor." dedi.
***
O andan itibaren nasıl anlatayım ki size. Elim ayağıma dolaştı. Boğazım düğümlendi.
Konuşamıyorum. Çaktırmayayım diyorum ama gözlerimden iki damla yaş akıyor.
içimde bir sevinç sormayın.
***
Ataerkil bir toplumda yaşadığımızdan, bizler erkekler ağlamaz diyerek büyütüldük.
Toplumun genelinde de bu yargı vardır.
Erkek adam ağlamaz derler ya.
Oysa yalan kardeşim yalan.
inanmayın.
Erkek adam niye ağlamasın, robot mu bu?
Hissiz mi, kalpsiz mi, duyguları, hayalleri, umutları, özlemleri olamaz mı?
***
Ağlamak; sinirden, özlemden, duygulanmaktan pek tabiî olabilir. Gayet insanî bir durum bu ve çok şükür benimki sevinçtendi.

Kumsalla kavuşan dalgalar, baharda açan çiçekler gibiydim. Ya da şöyle anlatayım. Issız çorak bir çölde su kuyusu bulan birinin sevincini hayal edin.
Hah işte öyleydim.

Uzatmayayım...
Ne yazsam kelimeler kifayetsiz kalacak. Hani derler ya bir insana saatlerce baklavayı anlatacağına ağzına bir dilim baklava ver tatsın.
Aynen öyle bir durum. Yani neler hissettiğimi, neler yaşadığımı tam olarak bu müjdeli haberi alanlar anlar.

Allah tüm anne baba adaylarına bu duyguyu ve heyecanı yaşatsın.
*
Baba olduğumu öğrendiğim ilk anda hissettiğim duygularımı böyle kaleme almıştım. Günler, haftaları, haftalar ayları kovaladı ve ömrümüzün güzelliği kızım Ayça Pazar günü (29 Kasım) 2 yaşına girdi.

 'Bu süreçte en çok ne zorladı?' diye soran eşe dosta tek söylediğim konu, uyutmaya çalışmak oldu. Zira Ayça uykuyu seven bir bebek olmadı hiç.
Yenidoğan döneminde bebekler günde toplam yaklaşık 11-18 saat uyurken, bizimki günde 7-8 saat ve genelde gündüz uyuyordu.

Keza Ülkü'nün duruşmaları, benim gazete ev arası mekik dokumalarımın üstüne geceleri Ayça'yı uyutana kadar canımız çıkıyordu. Nihayet uyuduğunda ise işe gitme vaktimiz geliyordu.
*
E tabii 'Elektrik süpürgesi ya da fön makinesi çalıştırın' gibi çeşitli öneriler de geliyordu. Mesela bir gün Ülkü'ye arkadaşı 'Pedagogların önerdiği ninniler var, internetten onu dinletin kesin uyur' demiş.

Gecenin bir yarısı Ayça'yı verdi kucağıma, 'Sabaha dilekçe yetiştirmem lazım bu müziği dinleterek pışpışla uyut' dedi ve gitti.

E hayat müşterek, başladım dinletmeye bir yandan da sallıyorum. Ama bizimkinde tık yok. Bir müddet sonra ben uyuyakalmışım. Ülkü'nün 'Eh aşk olsun, ama...' diye söylenmesiyle gözümü açtığımda Ayça bana bakıp gülücükler atıyordu.
Ben uyuyunca horlamışım, Ayça da o sese gülmüş.

Ülkü de o gülücüklere gelmiş.
Yani düşünün; beni  uyutan ninni, kızımın sadece komiğine gitmiş.
*
Uyuması için en iyi yöntemse araba ile dolaştırmak oldu hep. Keza bu tüm bebekler için geçerli. Uyumayan bebeğiniz varsa arabayla dolaştırmak kesin çözümdür diyebilirim.
Tabii bir tur atıp, 'Yok uyumuyor' deyip, ya da gözlerini kapar kapamaz 'Tamam uyudu, hadi eve' diye dönmezseniz sonuca ulaşırsınız.
 
Zira biz bu hataya ilk başlarda çok düştük. Örneğin çıkıp dolaşıyorduk. Hakikaten arabada iken uyuyordu. Ama bu sefer de, ne zaman eve gelip yatağına koysak anında uyanıyordu.
 
Galiba 'kendisi uyursa biz arabayla sabaha kadar gezeceğiz' diye düşünüyordu. Bu yüzden daldığından emin olmadan yatağına koymayın.
Uzatmayayım söz uçar yazı kalır.
Nice mutlu uzun yıllara inşallah.
Doğum günün kutlu olsun!..
 
Kaynak: https://www.gunboyugazete...glayan-babalar-5175yy.htm
zordur. ben babamı ağlarken hiç görmedim.
Hep şahit olduğum durum. Kendisi duygusal bir adam desem değil de ama o küçücük gözleriyle her şeye herkese ağlar. Pıt pıt dökülür gözlerinden yaşlar.
erkekler ağlamaz zihniyeti ile büyüdüklerinden belli bir yaş üstü için geçerli değildir.
güncel Önemli Başlıklar