bugün

'80 leri anlatan cem karaca şarkısı.

http://www.youtube.com/watch?v=w7N5hCT29mA&feature=related
sarayın eğlence kaynağı olan abdi bey, üçüncü selim'in fasıl takımı çavuşlarındandır. "küpeli çavuş" diye de anılan bu muhterem, şakacı kişiliğiyle üçüncü selim tarafından pek sevilirdi. öyle şakacıydı ki, bu uğurda padişahın bir sadabad ziyareti sırasında, canından oluyordu az kalsın. abdi bey, bir arkadaşıyla şakalaşırken derenin soğuk sularında bulur kendini ansızın. yüzme bilmeyen küpeli çavuş, boğulmak üzereyken, imdadına yetişenler tarafından güçlükle kurtarılır.
abdi bey'in üçüncü selim'den sonra gözüne girmeyi başardığı ikinci mahmut'un tahtta oturduğu 1823 yılında, istanbul limanına yanaşan bir gemiden indirilen yükler arasında, hafız hızır ilyas'ın "letaif-i enderun" adlı kitabında yazdığı gibi bir de zürafa vardır. mısır valisi mehmet ali paşa'nın padişaha armağan olarak gönderdiği zürafa, kendisini ilk kez gören istanbullu'ların şaşkın bakışları arasında çinili köşk meydanı'na getirilir. zürafanın istanbul sokaklarında yaptığı bu yürüyüş sırasında, yol kenarında toplananlar boyunu, yürüyüşünü, bakışını tanıdıkları eşe dosta benzeterek gülüşürler.
zürafa, padişahın 27 kasım günü buyurduğu fermanla görücüye çıkar. hayvanın ağaçların yapraklarını yiyişi hayranlıkla izlenirken, habeş ahmet ağa hazırladığı senaryoyu başlatmak üzere bağırır: "zürafa müteyemmen ve mübarek bir hayvan olup onu eliyle tutarak bir kere gezdiren müslüman yeryüzünde hiçbir zarar ve ziyan görmez." sonra da, hayvandan çok korkan abdi bey'e doğru bakarak şunları söyler: "haydi, müslüman olan gelsin, zürafayı şöyle bir gezdirelim. kim bu hayvanı gezdirirse cennete gidecektir."
padişahın "memuldür" sözü üzerine kendini eller üstünde bulan abdi bey, zürafanın üstüne oturtulur. abdi bey'in yalvarmalarından, yakarmalarından korkan zavallı hayvan huysuzlanarak ishakiye köşkü'ne doğru koşmaya başlar. bu sırada abdi bey'in padişaha seslenişi duyulur: "ahret hakkını helal eyle efendimiz. ilk menzilimiz ecel beşiğidir. işte bindim gidiyorum. elveda."
büyük bir olasılıkla "bindim bir alamete, gidiyorum kıyamete" sözü zürafa sırtındaki abdi bey tarafından söylenmiştir. ne var ki, kıyamete giden abdi bey değil, zavallı zürafa olur. küpeli çavuş, padişahı güldürdüğü için ödüllendirilirken, zürafa, gelişinden birkaç ay sonra afrika toprağının özlemiyle kendisi için bir sirkten farksız olan saray avlusuna uzanır ve bir daha hiç kalkamaz yerinden.
diyeceğimiz odur ki, osmanlı sarayının taşları kardeş kanının yanında, bir zürafanın göz yaşlarıyla da yıkanmıştır.

sunay akın
başı sonu belirsiz işler için kullanılan deyim. (bkz: barış süreci)
Günümüzde ki küresel ısınma veya aşırı silahlanma sonucu söylenebilecek sözdür.
bindik bir alamete
gidiyoz kıyamete
bindik bir alamete
gidiyoz kıyamete amanin

yol dediğin yol gibi
ulaşmalı bir yere
biz dön baba dönelim
geliyoz aynı yere
bu döngü kısır döngü
başı varda sonu yok
dönüyom dönemiyom
sonunda bir çıkış yok

bindik bir alamete
gidiyoz kıyamete
bindik bir alamete
gidiyoz kıyamete amanin

yerel ve genel seçim
seçin bakalım seçin
ki dön baba dönelim
aynı yere gelelim
çete çeteye çatmış
çete çete içinde
battık buruna kadar
cafer getir peçete amanin

bindik bir alamete
gidiyoz kıyamete
bindik bir alamete
gidiyoz kıyamet

nush ile uslanmam ben
etmeli beni tekdir
tekdirden anlamazsam
artık hakkım kötektir
eskiden adam gibi
oturur meze yerdik
şimdi meze yer gibi
oturup adam yiyoz gari
o zaman siz buna
müstehaksınız len!
güncel Önemli Başlıklar