bugün

binbir gece masalları binlerce yıllık bir geçmişe sahip arkaik özellikleri bünyesinde barındıran , anlayana sivrisinek saz anlamayana davul hede hödö diye açıklanabilecek özellikte metinlerdir. zira masal oldukları kadar sosyolojik belge içeriği de taşımaktadırlar.sanskritçe'de ilk örnekleriyle göze çarpmakla beraber dede korkut hikayelerinde de kendilerini gösterirler. kelile ve dimne metinleri ile akrabadırlar.
arap edebiyatinda hikaye turunun en onemli ornegidir. gercekten buyuleyici, insani alip goturen bir uslubu vardir. oku oku bitmez bi de bunlar. cok degisik bir toplumun eseri oldugu her satirda farkedilir. arapcasi sade ve akicidir.
her ne kadar aslen islam oncesi doneme ait olsa da, hikayelerin bazisinda karsiniza birdenbire hz. suleyman yahut bir emevi halifesi cikabilir. doguda zaman anlayisinin ne kadar degisik ve serbest oldugunu gosterir aslinda bunlar.
hatta bir de (bkz: sinbad).
Y.K.Y yayınlarında mevcuttur ve yanılmıyorsam masalların hepsi günümüze ulaşmamıştır. Bu hikayelerde genel olarak iki tip mevcuttur;
Ya arap kadın kocasını aldatır( o dönemlere göre çok rahatça ve sıkça nedense?)
Ya da bi küpün içinde değerli mücevher bulunur. (Hatta cin falan çıkar, bi atraksiyonlar yapar.)
Acayip erotik hikayeler vardır. Ağzınız açık kalır. Ve bence binbir gece masallarının bu kadar yayılmasının nedeni de budur. Arap arkadaşlarımızın(nerden arkadaşımız oluyor elin arabı?) neyse, hayal dünyalarının sınırlarının görüldüğü, hatta hatta bilinçaltlarında neler olduğunu açık açık bu hikayelerden izlenebilir . Ben 100 küsürlü sayılarda bıraktım artık.( O kadarını okumamın nedeni de , hiç mi doğru dürüst bi hikaye yok acaba diye meraktan, insan bi yerden sonra inanamıyo çünkü, öyle ki o dönemde nerdeyse bütün kadınlar kocalarını şehre gelen gizemli bir yabancı ile, yada bir dilenci, pazarcı..vs ile aldatıyor,) Ortaokuldayken arap aşığı hocalarımız bu masalları önerirlerde önerirlerdi, ben de bi halt sanırdım. (Diğeri için (bkz: Beyaz Lale) Yıllar sonra okudum bana bişey kattığını düşünmüyorum,hatta okumasam daha iyi olurdu en azından araplardan bu kadar tiksinmezdim. Bu insanların aklı bu kadar mı dar çalışır yahu; sadece seks, yemek ve altın. Bugün bu misyonu Dubai üstleniyor bildiğim kadarıyla..
en ünlüleri alaaddin'nin sihirli lambası ve sinbad olup, çizgi filmlere bolca konu olan masallardır.
anlat anlat bitmez olaylara verilen genel addır.
eski zamanlarda hint ve çin diyarlarında hüküm süren şehriyar ve şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, karıları tarafından aldatılmak felaketine uğramışlar. bunun etkisiyle şehriyar, kendi ülkesinde her gün başka bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş. vezirin güzel, bilgili, akıllı ve hayal gücü sınırsız kızı şehrazat ya evlenir adamı düzeltirim, ya da zaten öleceğim diye düşünüp talip olmuş. evlenmişler. gerdek öncesi son dilek olarak, kocasından kardeşi dünyazat'ı görmek istemiş. dünyazat da bir masal anlat, sonra ver, sonra ölürsün demiş.
şehrazat da merak uyandıran bir masal anlatmaya başlamış ama tam gün ağarırken, "gündüz masal anlatılmaz" deyip kesmiş. bu yöntem böyle 1001 gece sürmüş. artık sürekli uykusuzluk nedeniyle midir nedir, şehriyar da karısını bağışlamış.

batı dünyasının en çok ilgisini çeken, edebiyatlarını en etkileyen eserlerdir. Dr. Mardrus'ün fransızca eserinden Alim şerif onaran tarafından çevrilmiş 16 ciltlik afa yayınları baskısı var.
çoğunun bagdatta geçtiği söylenen masallar.
türkçe'ye çevirisi alim şerif onaran tarafından yapılan eser, yky'larından 8 cilt olarak kitap raflarına konmuştur. kitapların kapakları, hikayelerden resimlerle süslenmiş ve rengarenktir. okuması çok keyifli olan kitap, okumasanız bile bu güzelliği için bile alınasıdır.
anlatılan odur ki kadim zamanlarda fars illerinde bir hükümdar yaşamış..bu hükümdarın dünyalar güzeli bir karısı varmış...hükümdar karısının üzerine gül koklamaz,yeri gelir mihrabım diyerek yüz sürermiş...fakat günlerden bir gün lineer bir doğru kıvamındaki hayatı birden bire altüst olmuş...ulu hükümdar karısını,insandan bozma hayvani bir zenci köleyle anadan üryan sevişirken bulmuş...bunun üzerine hayatın ne kadar anlamsız olduğu farketmiş,derhal karısını ve köleyi orda öldürmüş...devamında konunun muhatabı ulu hükümdar da anti-feminist ideolojiler türemeye başlamış,hükümdar vezirine kesin emir vermiş,vezir kendisine her gece bakire bir kız getirecekmiş,hükümdarımız da taze damcığa yumulacakmış....günler geçmeye başlamış,hükümdar her gece bakire bir kızla yatıyormuş fakat ertesi gün o kızı idam ettiriyomuş....hatırlarsanız kendisi boynuzlanmıştı,intikam alıyor fikrince....neyse günler böyle geçmeye devam etmiş artık ülkede inanılmaz bir tedirginlik oluşmaya başlamış insanlar evlerini barklarını bırakıp ülkeyi terketmeye başlamışlar...tabi padişahın bu durumdan haberi bile yokmuş...ve gün gelmiş padişahım veziri tüm ülkeyi aramasına rağmen bakire bir kız bulamamış,yazık adama ülkenin jinekolojiden sorumlu memuru gibi çalışıyormuş zaten bi de bunların üstüne padişahın karşısına maruzatla çıkma durumu ortaya çıkınca dertlere düşmüş adam....vezir bakire kızı nereden bulunacağını düşünürken,vezirin bakire olan kızları şehrazad ve dünyazad babalarının bu hallerini görmüşler ve yanına gelmişler...babaları durumu kızlarına anlatmış,durumun farkında olan kızlardan şehrazad ki abladır bu,babasına kendisini hükümdarla evlendirmesini istediğini söylemiş....vezir ne kadar yalvarıp yakardıysa da şehrazad isteğinden vazgeçmemiş,ülkenin kadınlarını kurtarmayı kendine görev bilmiş ya herro ya merro anlayışıyla kendini ateşlere atmıştır....ve vezir gözlerinde kocaman yaşlarla bakire kızlarından büyük olanını hükümdara sunmuş....ve gece olmuş...hükümdar şehrazadla işini bitirmiş,çarşafı kana bulamış tam bu sırada şehrazad ın küçük kardeşi dünyazad içeri girmiş ve yatağın başucuna çökerek ablacığım bize o güzel masallarından birisini anlatır mısın demiş...şehrazad, padişahımızın buyruğu olursa neden olmasın diye karşılık vermiş...tabi ki bu durum abla kardeşin önceden hazırladığı bir senaryodan başka birşey değilmiş...neyse hükümdar şehrazadın performansından memnun kalmış ki şehrazadın o masalı anlatmasına izin vermiş....ve ilk gece şehrazad masalı anlatmaya başlamış....şehrazad bülbül gibi şakımış ve hükümdarı kendisine hayran bırakmış....ve gece ilerlemiş sabahın ilk ışıkları ufukta gözükmeye başlamış bunu gören şehrazad birdenbire durmuş...neden durduğunu soran hükümdara,masallar gündüz anlatılamaz hükümdarım demiş,eğer arzu buyurursanız yarın gece kaldığım yerden devam etmek isterim demiş....şehrazadın masalına yani büyüsüne kendini kaptırmış padişah da buna hayır diyememiş tabi ve ertesi gece devam etmiş şehrazad kaldığı yerden...ve sabah gün ışıyınca yine birdenbire durmuş ve sonraki gün için icazet istemiş....bu süreç 1001 gece sürmüşş....sehrazad anlatmış hükümdar dinlemiş,sehrazad bıkmamış hükümdar yeter dememiş....peki binbir gece sonunda ne mi olmuş?bunu söylemek bana düşmez,okuyun ve görün....haa bu arada bu kitabın tamamını okuyan okur ölecektir diye de bir efsane vardır aman dikkat...o efsaneyi de başka zaman anlatırım....
yky den (bkz: yapı kredi yayınları) çıkan basımına kesinlikle el sürükmemesi gereken kitap. hani onu bunu bilmem ama hangi akla hizmet fransızcadan çevirirler bu kitabı. memlekette arapça bilen biri mi yoktu? kitabı elinize aldığınızda ilk dikkat çeken şey o komik dipnotlar ve açıklamalar oluyor. kitabın başında yere göğe sığdırılamayan binbir gece masalları asıl hikayeye geldikçe yerle yeksan oluyor. özelde arap kültürüne ve genelde doğu kültürüne uzaktan bakan fransız çevirmenin (bkz: joseph charles mardrus)elinde kelimeler yabancılaşıyor çirkinleşiyor. özellikle cinsellikle ve kadınla ilgili olan kavramlar hürrem sultan edebiyatını seven oryantalistlerin elindeymiş gibi çarpıtılıp kabalaştırılıyor. okumak isteyene tavsiyem kitapçıya gidilip göz atılması ve fransızcadan çeviren yky ye methiyeler düzüp inceden kitapçıdan uzaklaşması..
Batı dünyasının edebiyatını ve sanatını fazlasıyla etkilemiş doğu eseridir.
arap ve doğu kültürüyle harmanlanmış halk hikayelerinden oluşur. önceleri sözlü anlatım olan bu hikayeler 9. yüzyılda tek bir eserde toplanmış ve bu dönemde arapçaya çevrilmiştir. şehrazatsa esere 14. yüzyılda dahil olmuştur.
bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar kendisini acımasızca boynuzlayan eski ve son derece ölü karısına duyduğu nefret yüzünden her gece bir kadınla evlenen ertesi sabah da o kadını öldürten bir sultan varmış. zaman geçmiş ülkedeki kadınlar birer ikişer zayi olmaya başlamış. evlenip zayi olma sırası vezirin kızına gelmiş, bu şehrazat hanım uyanık biri olduğu için her gece bir masal anlatmış sultana, 1001 gecenin sonunda sultan şehrazat aşık olmuş, anlamış ki bütün kadınlar eski karısı gibi orostopik değil.
orjinal ismi elf leyle vü leylidir. efraim ve behramın cazuyla olan mücadelelerinin geçtiği bölüm bir masal olamayacak kadar şiddet içeriklidir.
Pier Paolo Pasolini'nin yönettiği film. Senaryosunu da yine Pasolini, Dacia Maraini ile birlikte yazmıştır. ilk gösterimi 20 Mayıs 1974'te Cannes Film Festivali'nde yapılan film Altın Palmiye ödülüne aday gösterilmiş ancak 'Jüri Büyük Ödülü'nü kazanmıştı.[7] Festivalde sansürsüz olan 155 dakikalık versiyonu gösterilmiştir.Filmin özgün adı Binbir Gecenin Çiçeği anlamına gelmektedir. Film, Orta Çağ'da kaleme alınmış Binbir Gece Masalları adlı Orta Doğu kökenli ünlü edebi eserin oldukça serbest bir uyarlamasıdır. Bu masallar dizesinin ingilizce konuşulan ülkelerdeki karşılığı Arabian Nights (Arabistan Geceleri) olduğu için de film ABD'de bu adla gösterilmiştir.
Çoğu insan bu hikayeyi şöyle bilir; kral aldatıldığını anlayınca karısının kellesini alır ve kadınlara küser, öyleki her gece bir kadını yatağına alır ve genç kadının başını sabaha karşı vurdurur. bir süre gectikten sonra vezirin kızı şehrazat duruma çok üzülür ve babasının karşı çıkmasına rağmen şah şehriyar'la evlenir. gece ölüm haberini beklesede babası, şehrazatın bir planı vardır. gece koynuna girmeye hazırlanırken kral, şehrazattan bir sual işitir. "hikayeleri sever misiniz kralım" ve kralda "evet" der, ardından şehrazat bir masal anlatmaya başlar, en guzel yerınde güneşin doğmaya yakın olduğunu ve saatlerdir masal anlattığını ve artık çok yoruldugunu soyler. kral sırar etsede hıkayeye yarın devam edecegını soyler ve bunu kabul ettırır.
hıkayeler birbirini kovalar ve birgün kral kalbine yenik düşer. cenazesinde bir tek şehrazat ağlamıştır ve neden ağlıyorsun, onunla hiç birlikte olmadın ki denilince, cevap olarak şu söylemiştir, "Biz onunla tam 1001 gece hikayelerin de birlikte olmuştuk".
Kitapta yazan bir rivayete göre, binbir gece masallarını tamamlayan insan hayata gözlerini yumarmış.
şaban kurt adlı bir enteresan adamın inanılmaz gayretiyle resimli ay yayınlarının en temizini bastığı doğu'nun ruh analizi.
aslinda birazcik erotikmis bu masallar. o yuzden dikkatli olunmaliymis.
aslini yada dogrulugunu sorgulayacak degilim ama sarkiyatcilarin (oryantalistlerin) ozellikle uzerinde durduklari eserdir. oryantalistlere gore dogu erkekleri feminen, yetersiz, iktidarsiz ve dogu kadinlari da ayni sekilde seks sembolu, ask kolesi duygusal yaratiklardir. binary opposition denilen birbiri olmadan var olamayan zitliklar grubu bir dogu masali olan binbir gece masallarinda var olmaz sarkiyatcilara gore. onlara gore, asil maskulinite ve guc odysseia destaninda gecer. e guc yok, maskulinite yok ne kaldi elimizde: ask kaldi.
ask ise batiya gore constructed edilmis degerler butunudur. platon'a gore gereksiz zayif yaratiklarin hissedebilecekleri seydir bir erkek ile kadin arasindaki ask. onun yerine erkek erdem, bilgi ve asil geldigi yer olan idealar'a ask duymalidir.
sarkiyatciligin maskesinin dusuruldugu son 70 yilda bati ozur diler bir eda ile dogu mistisizmini batiya tasima kaygisi gutmektedir. yine de yeni entegre bati mistisizmi T. S. Eliot'un mistik sairler ya da Walt Whitman'in Grass adli siirinden oteye gecmemektedir.
kisacasi binbir gece masallari, batinin bize kalayladigi indirgedigi sekliyle iletilir. binbir gece masallarini anlamaya yardimci olabilecek birkac eser sahibi olarak ibn harezm'in guvercin gerdanligi ile ibn-i Arabi'nin ilahi ask kitaplari incelenmelidir ve oyle okunmalidir bu kutsal masallar..
doğu kültürüne yarardan çok zarar vermiştir. Batı tarafından doğu üzerinde yapılan spekülasyonların ana kaynağıdır[bu noktada kendi toplum hayatındaki çarpıkları çok can alıcı biçimdemeşrulaştırmışlardır]. doğulunun fordçu, zoofili ne kadar ahlaki yozlaşmışık göstergesi varsa batı tarafından ona hasredilmesinin ve doğunun batıyı sömürmesi için meşru ortam yaratılmasında -bu eserden yararlanan-batılı sevgili oryantalist yazarların büyük yararları olmuştur.
bir çin atasözü binbir gece masallarının açtığı ruhsal karadeliği şöyle kapatıyor; "elindekilerin hangisinin sana ait olduğunu merak ediyorsan hepsini boşluğa bırak kalanlar senindir..."
orjinal hallerini okumak mümkün mü diye düşünülen masallar.
arapça yazılmış olması hikayelerinin daha çok farisi olmasını, hikaye içinde hikaye barındırmasıyla hint hikayelerine selam çakmasını, bazı hikayelerdeki karakter ve motifleriyle turko-tatar etkisinin bariz olmasını değiştirmeyen eserdir. ayrıca binbir tabiri türkçeye has bir betimlemedir.

kısacası, (orta) doğunun ortak eseridir.
Çoğu insan bu hikayeyi şöyle bilir; kral aldatıldığını anlayınca karısının kellesini alır ve kadınlara küser, öyleki her gece bir kadını yatağına alır ve genç kadının başını sabaha karşı vurdurur. bir süre gectikten sonra vezirin kızı şehrazat duruma çok üzülür ve babasının karşı çıkmasına rağmen şah şehriyar'la evlenir. gece ölüm haberini beklesede babası, şehrazatın bir planı vardır. gece koynuna girmeye hazırlanırken kral, şehrazattan bir sual işitir. "hikayeleri sever misiniz kralım" ve kralda "evet" der, ardından şehrazat bir masal anlatmaya başlar, en guzel yerınde güneşin doğmaya yakın olduğunu ve saatlerdir masal anlattığını ve artık çok yoruldugunu soyler. kral sırar etsede hıkayeye yarın devam edecegını soyler ve bunu kabul ettırır.
hıkayeler birbirini kovalar ve birgün kral kalbine yenik düşer. cenazesinde bir tek şehrazat ağlamıştır ve neden ağlıyorsun, onunla hiç birlikte olmadın ki denilince, cevap olarak şu söylemiştir, "Biz onunla tam 1001 gece hikayelerin de birlikte olmuştuk".