bugün

öğrencilerinin hayatını siken bi üniversiteymiş. en azından kuzenimin öyle, çocuk istanbul'a gelemiyor lan kaç aydır.
zengin laikçilerin üniversitesi. burslu ve köpekler giremez diye bir yazı varmış bir ara kaldırmışlar mı bilemedim.
hiç de laikçi üniversitesi falan değildir. bilkent'te kimse siyaset ile ilgilenmez ayrıca bir yığın türbanlı(niyeyse hep iç mimarlık) ve şakirt(niyeyse hep hukuk) vardır.
15 mayıs'ta ilkbahar döneminin son dersini yapacak okul. bu formaliteden tanımdı.

dört senelik bilkent hayatımın son ders günü bugün. bundan tam bir ay sonra da törenim var. dört senedir giymek için bi taraflarımı yırttığım kep ve cübbem odamda duruyor olacak tam bir ay sonra bu saatlerde.

çoğu acı olmak üzere çok şey yaşadım bu okulda. çok şey öğrendim. ilk günkü o ürkek, çekingen, derslerde yorum yapmaya korkan kız şimdiki kendi düşüncesini savunmaktan korkmayan kıza dönüşene kadar gerçekten çok şey yaşadım. bazı konularda büyüdüm, olgunlaştım. nefret edeni çok biliyorum ama bu okul bana çok şey kattı sadece akademik açıdan değil, her açıdan.

bölümümü hiç sevemedim ama orada aldığım dersler beni bambaşka biri yaptı. zaten hep okuyan biriydim. daha çok okudum, daha çok araştırdım ve yazdım. geliştirdim kendimi. dört sene önce şu anda yaşadığım birçok şeyin hayalini bile kuramazdım.

çok küfür ettim bu okula. haklıydım da. ama hayatımın da dönüm noktasıydı. çok harika hocalardan ders aldım, güzel arkadaşlıklar kurdum. beraber gezdik, eğlendik, güldük en çok da ağladık. unutamayacağım o kadar çok anım oldu ki...

hayatımda verdiğim en iyi karar oldu. yine olsa yine aynı kararı veririm. dört senedir varlığıyla yaşamımı renklendiren herkese çok minnettarım. ben çok eğlendim bu okulda. son bir ayımda da aynı şekilde eğlenmeye devam edeceğim. ve mümkün olduğunca az ağlayacağım mezun oluyorum diye çünkü buradan sonra gideceğim yerde de çok iyi eğlenmeye niyetliyim.

teşekkür ederim bilkent bana olan katkıların için.
okuduğum üniversite hakkında dedikodu çıkaran öğrencileri olan üniversite. ankara'nın en çok kaza yapan üniversitesi atılım gibi dedikodular... götüm incek yoluna bi gel de öyle konuş. bizim yolumuz sizinki gibi mi la? okulda kaza yapmayanı dövüyolar.
15.06.2013 tarihi itibariyle üç ayrı oturumda yeni mezunlarına diplomalarını veren okul. şahsım sabahki oturumda diplomasını almıştır. törene damgasını vuran olay ise son günlerde yaşanan olaylar karşısında dilsiz ve sağır rolüne bürünmüş olan rektör aatalar'ın konuşma yapmak için sahneye çıktığında ıslık ve alkışlarla protesto edilmesiydi. hatta bu protestolar o kadar uzun sürdü ki sonunda kendisi de alkışlamaya başladı. eh hocam, sen bizi dinlemezsen biz de bu şekilde sesimizi duyururuz. ayrıca "diren la angara", "diren gezi" gibi pankartlar ile "her yer taksim her yer direniş" naraları da salonu doldurmuştur.

hem mesaj veren hem de eğlenceli bir tören oldu. bilkent senfoni orkestrası da harika eserlerle törene güzellik kattı. phd mezunlarından bi bayan sahneye bebeğiyle çıktı ki cidden çok harika bir görüntüydü. zaten en çok alkış alan mezun da o oldu.

o değil de diplomalarımız çok güzel lan, çok şık bir şekilde takdim edildi. iyiki törende gerçek diplomaları veriyorlar.

bitti ya, hala inanamıyorum. darısı diğer bilkenterların başına.
tercih edecekler için: edin. öyle ''akıoz kopuoz yha her gece'' havasında değil bura, bilmeyen konuşmasın bi zahmet. türkiye'nin odtü ve itü'yle birlikte en iyi eğitimi olan üniversitesi.
hazirligi yuzunden ve ankara da olmasi nedeniyle kararsiz birakmis olan yine de tercih listeme yazdigim universite.
asistanların 1.000 lira aldıkları okul.
hazırlığını çalışan geçen zor değildir. ama siz yazmayın amk bu sözlükteki popülasyondan umudum yok. puşt doluyo sonra okul.
(bkz: gelmeyin olm)

busel(ingilizce hazırlık okulu) abartılmıştır. biraz ingilizce altyapısı olan birisi derslere düzenli katılır ve dersi dinlerse hiç bir kurda takılmadan cope'u verir geçer.

ama eğer bölümünüz laylaylom bir bölüm değilse(özellikle mühendislik ise) gerçekten çok zordur.

normal üniversitelerde en baba 2 vize 1 final olurken her hafta %5lik quizlere girmeye alışın. bu okulda final maksimum %30, vizelerde %20 civarıdır. haberiniz olsun.
herkes okula gitmeyip pes-batak dönerken siz her gün farklı bir ödev,proje veya sunum ile uğraşırsınız. düzenli ders çalışma alışkanlığı olmayan birisi için bilkentte ilk sene eziyettir. sadece ders çalışmayı öğretir.

arabanız yoksa ve yurtta kalmıyorsanız, arabası olmayan bir ankaralı olarak sizin için hayat bilkent'te çok zordur. ders çalışırken bile sürekli servis saatini kontrol edersiniz. biraz para bulun iyi kötü bir araba alın.

şimdilik bu kadar
Türkiyenin Amerikan tabalı eğitimi en iyi veren üniversitesidir. Mühendislik bakımından en iyi 3 üniversite arasındadır.

SOnradan ekleme: Devamsızlık kavramının olmadığı üniversitedir.
yeni öğrencileri için birkaç ipucu ve tavsiye vermek istediğim üniversitedir.

---kayıt

*kayda giderken yanınızda kalem götürün, sıranız gelmeden önce birkaç form dolduruyorsunuz. kaleminiz olmazsa masa masa dolaşıp kalem arıyorsunuz.
*form doldurduğunuz masalı sandalyeli yerde beklerken bedava çay kahve vs. içebilirsiniz(su paralı). yiyecek/içecek masrafı eğitim hayatınız boyunca size girecek, o bedava şeylerin tadını çıkarın asdasfasd.
*acayip kalabalık gibi duruyor ama hızlı ilerliyordu sıra geçen yıl.*kayıt yerinde en soldaki masadan başlayıp hiç masa atlamadan ilerleyin(hazırlık atlama sınavına başvurmayı falan atlamayın diye), en sağ masadan bilkentli olarak çıkın.
*öncesinde internetten falan doldurup bastırdığınız bir form mu ne vardı, ailenizin ve sizin imzanız gerekiyordu, o formdaki bilgilerde değişiklik yapamıyorsunuz ancak baştaki sıralarda o bilgiler girilirken düzelttirebilirsiniz hataları.
*kayıt sırasında spor salonuna kaydolmak isteyip istemediğiniz sorulacak, kaydolun çünkü zaten ücretsiz.
*hazırlık sınavına girecekler için deneme soruları gibi bir şey dağıtıyorlar kitap şeklinde, ondan alabilirsiniz.
*verdiğiniz vesikalık fotoğraflardan bir tanesi size geri verilecek. daha doğrusu bilgilendirmede 8 tane vesikalık yazmasına rağmen başta 7 tane isteyecekler. 8. vesikalığı da en sonunda öğrenci kimliğiniz için isteyip vesikalığı taratıp size geri verecekler. tabii değişmediyse.

---oryantasyon

*oryantasyon günleri sizin üniversiteye daha kolay ayak uydurmanız için yapılmış bir şey. hem yerleri öğreniyorsunuz hem de okulla ilgili size bilgiler vs. veriliyor.
*oryantasyonun ilk günü ilk iş olarak odeon'daki programa katılacaksınız. henüz kimseyi tanımıyorsunuz tabii, o yüzden hemen liseden tanıdıklarınızı bulun ve onlara yapışın. tedli veya tflli iseniz zaten istemeden bir sürü tanıdığa denk gelebilirsiniz.
odeon programı öncesi ve sonrasında olur olmaz önünüzü kesip sizi kendilerine katılmaya çağıran manyak topluluk görevlilerinden kaçın, gerekirse gafalarına gafalarına vurun. müstehak onlara.
*odeon'da atalar'ı tanıyacaksınız ve adama güleceksiniz. bir yandan zayıf hitabeti canınızı sıkacak. ilginç benzetmelerde bulunacak(bize o dolaba girmeyin falan demişti). gerçi söylediği şeyler doğru da... neyse.
*toplulukların standları acayip kalabalık oluyor ama adresinizi listelerine ekletmek için en iyi zaman gibi, sonrasında ulaşamayabilirsiniz. bir de bazı topluluklar var ki adamlar resmen kapalı bir oluşuma gitmişler. bu toplulukların ne bir standı olur ne de kendilerine ulaşabilirsiniz. bilkent frp topluluğu, nerdesiniz abi siz? neyse zaten bilkent öğrencilerine pek boş vakit bırakmıyor. atalar da o odeon konuşmasında onu anlatıyor ama o sırada insan gerçekten o kadar vakit alacağına inanmayıp gülüyor.
*kayıtta dağıtılan kitapçıktan kendinize bir oryantasyon programı seçmiş olmanız lazım. sonrasında oryantasyon zamanı kuyruğa girip o oryantasyon için topluca biletler almanız gerekiyor. bazı paket programlar diğerlerine göre daha çok talep görüyor ve sıra acayip uzayabiliyor. yılmayın, sabredin. bir de bazı uyanıklar gelip sıraya bilet bitmiş diye bağırıyor, o biletler bitmez. bunlar hep sizi sıradan ayırmak için yapılan oyunlar. kuyrukta beklerken d sıcaktan eriyeceksiniz.
*oryantasyon programlarında genetik ve biyoloji tarzı şeyler genelde sıkıcı oluyor. ilgi çekici konular olsa da konuşmacıların tarzı iyi değil. hele genetiğin başındaki yaşlı adam mı ne bir şey sunarken tüm izleyiciler uyumuştu.
*biletiniz olmayan oryantasyon programlarına da katılabilirsiniz ama önceliği bileti olanlara veriyorlar ve boş yer kalmışsa sizi kabul ediyorlar.
*oryantasyon şeylerine katılırken girişlerde kart okutma cihazları var, o şekilde puanlar hesabınıza yazılıyor ve ge100 adlı oryantasyon dersinden not alıyorsunuz. bazı paket *programlar "a" almanız için gerekenden fazla şey barındırıyor, istemezseniz gitmezsiniz.
*oryantasyon zamanı oradan oraya giderken okul size muazzam büyüklükte ve yürünerek gidilmesi imkansız gibi gelebilir ama yıl içinde aslında o kadar zor olmadığını anlayacaksınız. eğer çok umutsuz bir durumda kalırsanız taksi çağırın. zaten oryantasyon zamanı akıllı taksiciler etrafta dört dönüyor öğrenci kapabilmek için.
*acıkınca yürüyerek ankuva'ya real'e falan gidelim demeyin, biz niyeyse gitmiştik ve çok saçma oldu. okulda açık olan yerlerden yiyin.
*bölümünüzün tanıtım ve tanışmasına falan gideceksiniz. bölümden mezunlar gelip bölümü tanıtıp tavsiyeler verecek, hocalar kendini tanıtacak vs. o tiplerin çoğunu bir daha göremeyebilirsiniz. kimisi hazırlığı hemen atlayacak, kimisi bir yıl okuyacak, kimisi bir türlü atlayamayacak...
*oryantasyon programlarının yapıldığı yerleri bulmak için okulun size kayıtta verdiği haritayı kullanabilirsiniz ancak onun yerine uygulamasını indirirseniz çok daha kolay olur. hem direkt listeden bina imlerini ayarlarsınız, hem de o anda nerede olduğunuzu görebilirsiniz. bunu oryantasyon dışında okulun ilk günleri kullanacaksınız. "bilkent university mobile" ve "bilkent mobile" adıyla iki tane uygulama var. ikincisini öğrenciler yapmış sanırım ve onda akademik takvim, yemekhane menüsü, otobüs saatleri, harita gibi birkaç şeyi tek yerde toplamışlar.

---ilk zamanlar

*zaten dersleriniz size otomatik olarak yüklenecek, siz de sonra onun üstünde değişiklikler(saat veya hoca) yapabileceksiniz. zaten ayarlanmış olduğundan saçma sapan bir program gelmez önünüze sanırım, olmazsa siz olabildiğince dersleri arka arkaya getirirsiniz. aynı ders işleniş olarak hocadan hocaya bayağı değişebiliyor, özellikle ingilizce. ingilizce dersinizin moodle'ından ders temasına bakın. hoca hakkında süper yorumlar yapılmış olsa bile dersin teması ilginizi hiç çekmiyorsa o dersler işkence gibi gelebilir. facebook'tan ders seçimi yardımlaşma platformuna bakabilir veya internetten hocaların adını aratabilirsiniz. bilkent kampüs veya ekşi sözlük gibi yerlerdeki yorumlar işinize yarayabilir ama körü körüne hocaya sövenlerin öğrencilik kalitesinden şüpheleniyorum ben genelde.
*ilk zamanlarda tanıdıklara yapışma olayı devam edebilir, sonra yavaş yavaş herkes kendi yoluna gidecek. farklı bölümdekilerin birlikte takılması biraz zor, aynı bölüm ve dönemden ortak derslerinizin bol olduğu insanlarla kaynaşırsınız zaten istemeden.
*tek bir yemek yerine takılı kalmayın, her yeri deneyin başta sonra zaten herkesin(veya arkadaş grubunun) bir tercihi olur.
*ders planınızın fotoğrafını çekin, sürekli telefondan girip bakmakla uğraşmayın. hatta hocaların yerlerini falan da çekebilirsiniz katalogdan. hatta ders programını ekran koruyucu falan bile yapabilirsiniz löl.
*planda örneğin 4 saat gözüken ders aslında 3 saat işlenebilir, hoca ilk günlerde hangi saati "flexy hour" olarak belirlediğini açıklar. bu flexy hourlar sınav öncesi veya yetişmeyen işler için falan kullanılıyor. eğer o günün ilk saati işlenen bir dersse o ilk saat hoca ve öğrencilerin yararı için flexy hour oluyor. tabii semt servisiyle geliyorsanız bir yararı yok, ben yine gidip o boş derste kafamı sıraya koyup uyuyordum.
*stars mobil versiyonu her şeyi göstermiyor ama masaüstü versiyonu da telefonda düzgün çalışmıyor. android uygulaması mevcut bu arada.
*diyelim bir dersinizin yeri planda "a-212" olarak gözüküyor, o zaman sizin o dersliği a binasında ve 2. katta aramanız lazım. "a-z12" deseydi aynı binada zemin katta olacaktı.
bazı binalar tek parça gibi gözükse de çok geniş ve bir sürü kapı olduğundan farklı kısımları farklı harflerle adlandırılabiliyor. mesela a binası içinde olduğunuz yere göre dersliklerin adındaki harf değişebiliyor.
*oryantasyon için okulun sistemine girip bir şeyler yapmanız istense de çoğu konuda kafanız karışacak ve size okul neyin ne olduğunu tam olarak açıklamayacak. stars'ı kurcalayın, gerekirse üst dönemden tanıdıklarınıza veya okulun size atadığı danışman öğretmene(stars'ta yazıyor olması lazım) sorun.
*dersler başladığında hocalar sizden moodle'dan derslerine kaydolmanızı isteyecek. stars'tan giriş yapıp dersler kısmından moodle ikonuna basarak(turuncu "m" harfi gibi bir şey) moodle'da ilgili yere girip derse katılın. dersle ilgili materyaller vs. hep moodle üstünden ulaşılabilir olacak. ayrıca istenildiği gibi derslere kaydolmazsanız hocalardan güzel tripler yiyebilirsiniz. ben yemedim ama yiyeni gördüm ingilizce dersinde, tırstım. kaydolun abi.
*okulun size verdiği e-posta hesabını düzenli olarak kontrol edin. okul duyuruları vs. dışında hocalar da iletişim için onu kullanacak. düzenli kontrol edin ki hocanın iptal edip oradan bildirdiği derse gidip kimse gelmeyince "noluyo lan?" deyip paniklemeyin. hocanın size ulaşırken başka bir adresi kullanmasını istiyorsanız hocayla konuşun ki adres listesini düzenlesin. okul adresinizi bir de campustalk için kullanacaksınız, neyse görürsünüz. eğer şifrenizi falan unutursanız bilgi işlem kısmına falan gidip hesabınızı geri alabiliyorsunuz.

---diğer

*hazırlığı atladıysanız çevreniz hazırlık okuyanlara göre daha dar kalabilir. hazırlık sayesinde insanlar her bölümden birini tanımış oluyor. ha yine olsa yine okumazdım.
*her hafta bir parti ilanı görebilirsiniz.
*pahalı arabalar var, evet.
*kullanabilirseniz okulun çok güzel imkanları var. zaman ayırmak lazım.
*liseden daha erken saatte kalkmanız ve daha geç saatte evde olmanız gerekebiliyor.
dersler için zil çalmıyor tabii(hazırlıkta çalıyormuş). dersin süresi hocanın insafına kalmış ama servise yetişmeniz lazımsa özür dileyip depar atarak çıkabilirsiniz tabii.
*cope'ta yüksek bir şey almak için tabii çalışmak falan lazım ama hazırlığı geçmek o kadar zor değildi.
*hocalar ödevlerin moodle'a yüklenmesini ister ve bir deadline verir(saate pazar 23.59 örneğin). mümkünse son güne bırakmayın, benim gibi adrenalin dolu geceler yaşamayın. saniyeyle deadlineları kaçırmayın. gerçi kişiye göre değişiyor, önceden başlasanız bile ilginç bir şekilde ödevi bitirmeniz tam deadline öncesini bulabiliyor(bende öyle).
*ingilizce gibi devam zorunluluğu ciddi olan derslerde yoklama hiç aksamazken diğer derslerde bazı hocalar blok ders için tek yoklama alırken bazı hocalar da hiç yoklama almayabilir.
*düzgün çalışan bir printerınızın olması büyük kolaylık olabiliyor. özellikle iletişim ve tasarım bölümündeyseniz.

---iletişim ve tasarım özel

*ilk haftadan size verilen sürede bir şeyler çizmeniz ve çizdiğiniz kağıdı da istenilen ölçülere göre kesmeniz istenecek. bu tarz şeylere tabii alışkın olmayınca insan stres olabiliyor.
*sizden istenen malzemeleri koyacağınız çanta 50x70 olursa üstünde kesim yapacağınız mukavva dahil her şeyi yanınızda taşıyabilirsiniz ancak öyle de oldukça ağır oluyor. hatta benim çantamın askısı ağırlığı kaldıramayıp kopmuştu. ayrıca büyüklüğü nedeniyle serviste ve toplu taşımada vs. size rahatsızlık da verebilir. ben yine de 50x70 çanta kullandım. siz de benim gibi yaparsanız çantanızı serviste cam kenarındaysanız bacağınızla öndeki koltuk arasına, koridor kenarındaysanız da koridordan hemen yanınıza koyabilirsiniz. toplu taşımada bacaklarınızın arasına fazla yer kaplamaması için mümkün olduğunca çaprazlamasına sıkıştırın. basic design olmayan günlerde tabii normal sırt çantası her şeye yetiyor.
*spoiler olmasın diye örnek vermeyeceğim ama basic design dersleri örnek yapıp sonra öğrenmek üstüne gibi bir şey. örneğin sizden bir şey yapmanız isteniyor, o şeyi nasıl yapacağınızı bilmiyorsunuz ama bir şekilde bir şeyler yapıyorsunuz. sonra hepsi panoya asılıyor ve ne yapmanız gerektiğini öğreniyorsunuz. direkt hata üstünden öğrenme de denilebilir. tabii yine de bir süre sonra o proje ödevlerinden not alacaksınız. istenen şey açık gelmeyebilir, hocaya sorun. bir de sınıfta hoca anlatırken her şeyi anladığınızı sanırsınız ama işin başına oturunca kafanızda bir sürü soru peydahlanır. üstelik hocanın söylediklerini falan da hatırlamazsınız. herkes birbirine sormaya başlar. en iyisi bizim yaptığımız gibi kendi döneminiz için bir fb grubu oluşturun ve ödevleri vs. orada tartışın. yanlış yönlendirmeler de olabilir tabii, olmazsa yine e-postayla sorarsınız hocalara.
*çektiğiniz fotoğrafları hızlıca bilgisayara atabilmek için eğer bilgisayarınızda hafıza kartı girişi yoksa hafıza kartı okuyucu aparatlardan alın. net kırtasiye'de(ff binasındaki sürekli kullanacağınız kırtasiye) örneği var.
*ilk dönem bilgisayarda tasarım yapma yok, sürekli karton falan keseceksiniz işler için. tabii program kullanmayı biliyorsanız katkısı olur, kartona çizmek yerine istediğiniz şekilleri bilgisayarda yapıp çıktısını alıp kartona yapıştırıp kartonu öyle kesebilirsiniz. ikinci dönemdeyse projeleri elle yapma izniniz olsa da çok dezavantajlı olacağından programlarla bayağı haşır neşir olacaksınız.
*bilgisayar dersi eğer öğretilen şeyleri biliyorsanız çok sıkıcı gelebilir. eğer öğretilen şeyleri bilmiyorsanız ve ilgilenmiyorsanız da bu sefer hem çok sıkıcı hem zor gelebilir. html sayesinde genel site mantığını yavaş yavaş anlamaya başlıyorsunuz, üstüne siz internetten öğrenerek php vs. diğer dilleri de öğrenebilirsiniz.
*adobe photoshop, illustrator gibi programlarla ilgili hocalarınıza sorular sorabilseniz de size bu programlar direkt öğretilmeyecek(ikinci yıl bilgisayar dersinde flash falan var). önceden kendi çapınızda insanların yüzlerinin yerini değiştirmeler falan yapmış ve internetten tutoriallara bakmışsanız ilk aşamada size rahat yetecektir diye düşünüyorum. normalde planda olmamasına rağmen bizim dönemde bilgisayar derslerinde araya ms office'in açık kaynak kodlu hali olan openoffice programları sıkıştırıldı ama bence onlarla hiç uğraşmayın. direkt en çok kullanılan programlara alışın. yalnız ödevlerinizi yazarken veya düzenlerken okul bilgisayarlarında ms word bulamayacağınızdan openoffice'te ne nasıl yapılıyor genel olarak(özellikle ödev formatı için satır aralığı ayarlama gibi şeyleri) bilmenizde fayda var.
*önceden photoshop biliyorsanız ilk dönem için yeter de artar bile ama ikinci dönemde illustrator da öğrenmeniz gerekiyor(teknik olarak zorunlu değil ama pratik olarak zorunlu gibi). son final projesi için hatta indesign bile öğreniyorsunuz(yine teknik olarka değil ama pratikte zorunlu gibi, başka programlar kullanabilirsiniz ama uzun yoldan uğraşmış olursunuz ve çıkacak sonuç potansiyelin altında kalır). eğer bu programlarla hiç alakanız yoksa ve öğrenmek de istemiyorsanız can çekişebilirsiniz. öğrenmek istiyorsanız çoğu şeyi internetteki rehberlerden rahatlıkla bulabilirsiniz, olmazsa yine hocalarınız var. photoshop kurcalamaya da müsait bir program, kendiniz de bir sürü şeyi keşfedebilirsiniz.
*aslında bölüm genel olarak yukarıdaki gibi sanırım. size her şeyden bir şeyler gösteriyor ama onları geliştirmek ve bir alana yönelmek sizin elinizde.
*siz de ilk dönemde art and culture derslerini içerik olarak acayip sıkıcı bulabilirsiniz, neyse ki ikinci dönem daha modern ve eğlenceli bir içeriğe sahip.
*ff binasının 1,5 porsiyon iskender gibi bir havası var, bir tarafındaki katlar diğer tarafındaki katların tam arasında kalıyor. neyse, görünce anlarsınız.
*kontenjan farkı nedeniyle ff binası, sizinle birlikte binayı kullanan iç mimarlık öğrencileri tarafından ele geçirilmiş gibi hissedebilirsiniz(iki katımızdan daha fazlalar). özellikle jüri günleri bu öğrenciler son dakikada net kırtasiye'yi basıp işgal ediyorlar. bir de bazıları o bilgisayarları bir kendileri kullanıyor sanıp önünüze geçmeye falan çalışıyorlar, autocad kullanıp kocaman çıktılar almasanız da sizin de bilgisayardan tasarımlar yaptığınızı ve bilgisayarı kullanacağınızı söylemeniz gerekebiliyor. ayıp ya...
*son dakika bastırma olayı bizim bölümde de var gerçi, son dakikada gelip bastırmayın. hem stres oluyor, hem de geç kalınıyor vs.
*ilk yıl hem eğlenceli hem de yoğun geçiyor bence. ikinci yıl ders programı nedeniyle sıkıcı geçecek gibi geldi bana, bakalım...

soruları vs. buradan veya özelden alabilirim yalnız bazı detayları unutmuş olabilirim.
Yurt disina cikinca anliyorsunuz ki dil egitimi cidden dunya capinda ve cok kaliteli. 2 senede bile farkini
Hemen goruyorsunuz.

(bkz: Busel)
bir tümörümüz olsa, adını busel koyardık.

(bkz: busel)
otoparkında ağızları açık bırakan arabalara sahip üniversite. züppelerin okuludur. ömrü boyunca baba parası yiyecekler formalite icabı okur.
78.Yurt'un internetini düzeltemeyen okul.
Tam 1 aydır yarım saatte bir internetimiz gidiyor.
zengin okuluymuş. züppelerle doluymuş da parayla geçiliyomuş hebelehübele. nereye geçiyon lan parayla? kimse kusura bakmasın da, hem zengin hem engin olmayı başarmış gençler barındırır. adam daha okulun yanından geçmemiş, içindekilere laf atıyo. yoh ya.
zengin ve züppeler genelde düşük kalibreli bölümlerde okurlar. ama mühendislik bölümlerinde okumak g.t ister, herkesin yapabileceği birşey değildir.
öğrencilerinin 9 aralık pazartesi günü saat 12.30da merkez kampüste toplanıp yemekhaneyi boykot edecegi üniversitedir. fiyat(6 ve 8 tl), yemek kalitesi, porsiyon miktarı, veganların durumunun göz önünde bulundurulmaması bu boykota neden olmustur.
Girersin ama zor çıkarsın.
Bugun yapılan yemekhane boykotuna şu pankart damgasını vurmustur. görsel
(bkz: tavuk yemekten bıkan öğrenci)
çok iyi biliyorum ki gecenin bir yarısı girdiğim bu entri uzun bir süre okunmayacak. özellikle de tercih dönemine kadar. ama olsun, maksat insanlara hizmetse eğer, bu entrinin kaç kişi tarafından okunduğunun da önemi yok. belki tercih döneminde benim gibi olan bir arkadaşımız bu entriye denk gelir de hayatı kurtulur.şimdi upuzun bir entri geliyor, başınızı eğin!

öncelikle hazırlığı hakkında konuşayım. itü hazırlığı ortalama bir notla geçmiş birisi olarak, buradaki hazırlığı da kıl payı geçtim. ama 18 yaşında olup şakır şakır konuşmamakla birlikte iyi bir ingilizcesi olan arkadaşlara tavsiyem şudur: gidin, bir dönemliğine hazırlık okuyun. hem ingilizcenizi geliştirmiş olursunuz, hem de sağlam arkadaşlar edinirsiniz. pek çok açıdan avantajlı yani. ayrıca okulu 4 senede bitiricem diye de kasmayın. yarım sene hazırlık, 4.5 sene lisans okumaktan emin olun zarar görmezsiniz. yeter ki o süreyi verimli kullanın ve kendinizi mümkün olduğunca geliştirin, aktif olun, eğlenin vs.

kütüphanesi belki ülkedeki en iyi üniversite kütüphanesi bile olabilir. çok fazla kitap vardır. bulamadığınız kitapları sipariş ettirebilirsiniz falan. yani siz yeter ki okuyun.

iyi hocaları vardır. en iyi devlet üniversitelerinde bile hocalar size pislik muamelesi yapabilirler. ama bilkentte bunu yapmaları gerçekten zordur. burada tam tersine, öğrencilerin şımarıklığından dolayı hocalara acırsınız.

şimdi gelelim bu okulun olumsuz yanlarına.
devlet okullarında büyümüş öğrenciler için çok berbat bir ortamı vardır buranın. lisenin bir farklı türü gibi. hatta bazen kreşte gibi bile hissedebilirsiniz kendinizi.

özellikle tam burslu iisbf okuyacakların dikkatine: mümkünse bu okuldan uzak durun. o puanlarla gidebileceğiniz çok kaliteli üniversiteler var. boğaziçi, odtü, mülkiye gibi. ve mutlaka daha başkaları da vardır. öncelikle bilin ki siz mühendislik okumuyorsunuz. okuldaki başarınız, derslerden aldığınız notlar size tek başına hiç bir şey katmaz. hele siyaset okuyorsanız: siyasetin sokaklarda veya sahada öğrenildiğini aklınızdan çıkarmayın. işte bu yüzden bilkentten uzak durun derim ben. ankaranın dışında, oldukça ıssız bir yerdir bilkent. ankarayla barışık değildir pek. yanıbaşındaki hacettepe ve odtüden de pek etkilenmez. o yüzden oldukça apolitik bir okuldur. kavganın gürültünün olmaması açısından bu bir avantaj sayılabilir ama maalesef durum pek öyle değil. hani nasıl desem, ilkokulda ideolojik kavgaların çıkmamasına benziyor bu durum. öğrencilerin hayata dair pek ciddi bir bakış açıları yok maalesef. bunu okuldaki kulüplerin etkinliklerinden de anlayabilirsiniz. senenin çoğunluğunda parti verirler (o partiler de genelde bir boka benzemez) ama süheyl batum, oktay vural, burhan kuzu gibi isimler konferansa geldiklerinde 30-40 kişi zor bela toplanır.

burs için gelmeyi düşünenler burayı mutlaka okusunlar!!! evet, bilkent kapsamlı burslu bir öğrenci için hatrı sayılır bir miktarda burs vermektedir. ancak yanı başınızda hacettepedeki öğrenciler 1 liraya karınlarını doyururken siz 10-15 tl para verip aç kalırsınız. odtüdeki öğrenciler platonun devletini 8 tlye alırlarken siz s.ke s.ke meteksandan 40 tlye ingilizce kitabını alırsınız. fotokopi falan da kabul etmez hocalar. mecbur alırsınız yani. odtüdeki arkadaşlarınızla haftasonu bir kaç bira devirip, ankarada sıcak samimi öğrenci mekanlarında takılarak iki günde 40-50 tl maksimum harcarken bilkentte o parayı kız arkadaşınızla yediğiniz yemeğe ödersiniz sadece. o da eğer herkes kendi yediğini öderse!

demem o ki, bursu için tercih edilecek bir okul kesinlikle değil.

tekrar iisbf okumaya gelenlere sesleniyorum. tüm bunlar beni yıldırmaz, times higher educationa baktım siyaset bilimi ilk 200e girmiş. ben gelecem buraya arkadaş diyenler, lafım size. öncelikle o listeleri hazırlayanların aklına tüküreyim. sonralıkla şunu söyleyeceğim ki, herkesin popisi kendine.

yani diyorum ki, o listelere fazla aldanmayın. şu anki rektörümüz sağ olsun yıldırım demirörenin beşiktaşa yaptığını bizim iisbfye yapıyor kendisi. ayrıca adamın nasıl bir üniversite fantazisi var bilmiyorum ama üç beş yıl sonra bilkent üniversitesini tam bir yüksek lise yapacak kendisi. siyaset biliminin en taşaklı hocalarından birisi (ismi bende kalsın) dönem başında oryantasyona gelmedi, duyduk ki protesto amaçlıymış. zaten çok sürmez, bir süre sonra gider o da.

tüm bunlardan daha önemli bir şey söyleyeyim: bu okulda çok ciddi bir akıl kıtlığı var öğrencilerde. yani yanlış anlaşılmasın, 200-300 binlere kadar düşen bir taban puanla ilgili bir şeyden bahsetmiyorum. burslu-burssuz pek çok kişide var bu durum. bir dönem boyunca derste anlatılanlardan hiç bir bok anlamamış adamlar sırf şakır şakır ingilizce konuşabiliyoruz diye saçma salak argümanlar üretiyorlar derste. bu dönemki derslerimde yapılan sunumları, projeleri şurada paylaşsam amerikadaki bir ilkokul müsameresinden arakladığımı falan sanarsınız. abartmıyorum. kopyala-yapıştırı bile yapmaktan aciz insanlar var burada. allahtan şimdi turnitin çıktı da en azından parayla başkalarına yaptırıyorlar ödevlerini.

ayrıca okulun derslerle ilgili politikası da çok saçma. iki hafta derse gidemeseniz pek çok dersten kalıyorsunuz. rapor falan da hayır etmiyor. gidip adam gibi dersi dinleyeyim diyorsunuz, 10 dakika anlatsan papağanın bile anlayacağı konuları 1 saat anlatıyor hocalar. sıkıntıdan patlıyorsunuz tabi haliyle. sonra tikinin birisi "ben tam anlayamadım hocam" dediği zaman dumura uğruyorsunuz.

sosyal yaşamı çok kesat. bütün gününü bilgisayar başında oyun oynayarak geçiren ineklerle, bütün muhabbeti karı kız, araba ve iddaa olan insanlar arasında kalıyorsunuz. gerçi bu pek çok okulun problemi artık. ama bilkentte ortalama bir okuldan daha fazla hissediyorsunuz bunu.

bir de hakkınızı alamıyorsunuz bu okulda. benim gibi, devlet okullarının verdiği ingilizceyle ingilizce öğrenmiş bir öğrenci, şakır şakır ingilizce konuşamaz. çünkü daha 6. sınıfta relative clauseları öğrenmiştir o adam, daha doğru dürüst hal hatır soracak kadar konuşmasını öğrenemeden. ama bir sene kurs takviyeli hazırlık okuyup, iki ay da amerikada kalan adam şakır şakır konuşur ingilizceyi. hah işte, sırf bu sebepten dolayı iki adım geride başlarsın derslere. onlar hocalarla şakır şakır konuşurken sen derste yazdığın soruyu ders arasında sorarsın hocaya. hoca da dalga geçer gibi "çok güzel sorular bunlar, derste neden sormuyorsun bunları?" der sana.

bol bol ödev verilir, sunum yaptırılır. bunlar iyidir aslında, kendini geliştirirsin. ama işte adil değildir maalesef. ingilizcesi iyi olan adam, hiç bir bok anlatamadan 90 alır. sen felsefeden girer siyasetten çıkarsın, en can alıcı noktalara parmak basarsın ama ingilizce kullanımından dolayı 75 alırsın. hocam iyi anlatamadım mı ki diye sorarsan eğer alacağın yanıt hocanın sana vermiş olduğu değerlendirme formunda zaten bulunmaktadır. orada koskoca "ingilizceyi kullanma becerisi %40" yazmaktadır not bareminde. konuyu anlatma becerisi ise yüzde 20dir ve oradan hocanın kıracağı puan en fazla 5 puandır.

ödevleri parayla başkalarına yaptırırlar, ders çalıştırması için hoca tutarlar vs. yani zengin adam için iyi bir ortalama yapmak kolaydır bilkentte. siz ise tam burslu bir öğrenci olarak, boğaziçili bir arkadaşınızdan daha fazla çalışır, daha az şey öğrenir, daha fazla sinir stres yapar ve daha düşük ortalamayla mezun olursunuz.

5-10 yıl öncesini bilemem. ama bugünkü haliyle bilkent, devlet okullarında yetişmiş bir öğrencinin yazmadan önce 40000 defa düşünmesi gereken bir okuldur. elbette herkesin bir okuldan beklentileri farklıdır. ama pek çok üniversite gezmiş ve pek çoğunda bulunmuş birisi olarak söyleyebilirim ki bilkent boğaziçi gibi, odtü gibi, itü gibi öğrencinin ufkunu çok genişletecek, öğrenciye bu imkanı sağlayacak bir okul değil. iş sende bitiyor argümanıyla gelmesin hiç kimse, canını yakarım. iş elbette sende bitiyor ama bilkentte oturup felsefe tartışabileceğin, siyaset tartışabileceğin üç beş kişiyi güç bela bulursun. odtüde, itüde, boğaziçindeyse sen oturduğun yerde hegel, kant veya marx oku kendi halinde, insanlar gelip seni bulur. odtüde kulüp kurarsın, ana haber bültenlerine çıkarsın, bilkentte kulüp kurarsın, gazeteye haber olursun. partide çıkan kavgada bir öğrenci, arkadaşının kafasında bira şişesi kırdı diye.

son olarak da bir kaç miti yıkıp gidiyorum:

-"bilkent iki ferrarinin çarpıştığı tek okulmuş." efsane amk. belki olmuştur da, bilemiyorum. ama artık sabancı dururken, koç dururken bilkente gelmez o kadar zengin adamlar. bizim fakültede tanıdığım arkadaşlarımın çok az bir kısmının babası iş adamı. onların da büyük bir kısmı küçük işlerle uğraşıyorlar.
- "köpekler ve burslular..." ya bi siktirin gidin olm. böyle bir şeye keşke rastlasaydım da daha ilk dönem pılımı pırtımı toplayıp geçseydim başka bir okula. hurafe onlar. ayrıca buranın burssuzları burslularından daha kafa dengidirler genelde. tek sıkıntı, pahalı yerlerde takılmalarıdır işte. ayrıca burslu olmayanların içerisinde çok dolu adamlar vardır. össnin bi bok ölçmediğini kanıtlarlar size adeta.
- "kızları çok felaketmiş ağbiiii, böyle ilik gibiii..." höst hayvan, yavaş gel. ağzının suyunu sil önce. geçen gün bir kız arkadaşın makyaj malzemelerini aldım, kendimde denedim. yemin ediyom adriana lima gibi oldum. öyle söyleyeyim be size. (tabi ki de şaka, öyle bir şey yapmadım ama demek istediğimi anladınız siz.)
- "hocalar burslu burssuz ayrımı yapıyormuş?" yok oğlum lan, ne yapacak? çoğu derste nasıl notlandırma yapılacağı önceden belli zaten. ne hak ediyorsan onu alırsın, tabi başta söylediğim adaletsizlikler hariç. hocaları çok iyidir bu okulun. kapılarını aşındırmaktan çekinmeyin yani.

neyse bir kez daha tekrarlayayım. bu okula gelmeden önce çok iyi düşünün. türkün marka sevdası şeytanda bile yoktur.* o yüzden sizlere "bilkentin markası yeter abi yeeaa, öss birincisi bilem orayı tercih etmiş" diyecek dahili ve harici bedhahlarınız olacaktır. sallamayın onları. kendinizi mutlu hissedebileceğiniz, kendinizi geliştireceğiniz bir okula gitmeye çalışın. ekonomik durumunuza göre bir okul seçin ayrıca. durumu pek iyi olmayan bir adam bilkentte, koçta, sabancıda, bilimum vakıf üniversitelerinde ezilir. yani zengin züppeler tarafından değil belki ama okulun şartları dolayısıyla ezilir. tabi burada kişinin yapısı da çok önemli. ama siz yine de dediklerimi bir düşünün. aklınızda bu okulla ilgili sorular varsa sormaktan çekinmeyin. dedim ya, bir kişinin işine yarayabilirsek ne mutlu bize.

yaklaşık bir sene sonra gelen edit: insanları yanlış yönlendirmemek adına bazı noktalarda fikirlerim değiştiği için düzenleme yapma gerekliliği duyuyorum.

öncelikle belirteyim ki, burada yazdığım şeyler bir gerçeklik değil, gerçeklik algısıdır. yani başka bir bilkentliye göre benim burada anlattıklarım saçmalıktan ibaret olabilir. veya siz benim burada anlattığım bilkentten çok daha farklı bir bilkent görebilirsiniz vs. bunlar sadece benim algım, ve bunu sizinle paylaşıyorum. asla bunları sarsılmaz gerçeklik olarak algılayalım.

şimdi bir kaç düzeltme yapayım. bilkentin çok apolitik, öğrencilerinin çok boş olduğunu yazmıştım. şu bir senede tecrübe ettim ki, buradaki insanların arasında gerçekten çok dolu insanlar da var. ayrıca artık kesinlikle bilkentte yapılan konferanslara falan katılım düşük olmuyor. neye dayanarak o kısmı yazdığımı hatırlamıyorum ama artık o kısımda yazdıklarımın pek geçerli olduğunu düşünmüyorum.

şunu demişim: " times higher educationa baktım siyaset bilimi ilk 200e girmiş. ben gelecem buraya arkadaş diyenler, lafım size. öncelikle o listeleri hazırlayanların aklına tüküreyim"

kısa bir sürede haklı çıktım galiba. yanılmıyorsam aynı listedeki yerimiz bayağı bir geriledi fakülte olarak. zaten bunu söylemek için müneccim olmaya gerek yoktu, rektörümüz sağ olsun bilkente baktığı zaman iisbf gibi fakültelerden para kazanıp mühendisliklere yatırım yapabileceği bir teknik üniversite görüyor galiba. her sene pek çok genç/tecrübeli akademisyenleri kaybediyoruz. gerçi bu sadece bilkentle ilgili de değil. maalesef şu sikindirik özel üniversiteler bir tane sağlam hoca kapalım da ismimiz duyulsun diyerek sneijderi burak ile aynı takımda oynatan galatasaray misali, efsane bir hocayı kapıyor. ama yine de bilkent iisbfde halen türkiyenin çok çok üzerinde.

normalde sadece eliniz titreye titreye kitap imzalatabileceğiniz adamlardan ders alıyorsunuz. bu müthiş bir duygu. şu ana kadar ders aldığım çok iyi hocaları yazayım: (bkz: alev çınar) (bkz: ihsan ilker aytürk) (bkz: metin heper) (bkz: erdal onar) (bkz: berrak burçak) (bkz: esra çuhadar) (bkz: jale gürzumar) (bkz: mehmet akif kireççi) (bkz: nur bilge criss) bakınız bunlar sadece benim sevdiğim hocalar değil. gerçekten kariyeri sağlam olan, birikimleriyle sizi kolaylıkla etkileyen insanlar.

bunların haricinde genç olup da gelecekte çok daha iyi yerlere geleceklerini umduğum akademisyenler de (bkz: nazlı şenses) (bkz: şebnem yardımcı geyikçi) (bkz: meral uğur çınar)

yani baktığınız zaman bu okulda iyi akademisyenler müstesna değil, tam tersine kötü akademisyenlere rastlamak zor. ve bu insanlarla iletişim kurma olanağınız ortalama bir devlet üniversitesindekinden kat kat daha fazla. bu açıdan da hakkını yemek istemem.

ama temel argümanımda hala ısrarcıyım. bilkentin ortamı o kadar sıcak değil. ders aldığım her sınıfta en azından sınıfın dörtte birlik bir kısmına yakını bidon. yani sokaktan ilkokul mezunu bir amcayı/teyzeyi oturt, iki üç sene bir şeyler öğret. bu bidonların 5-6 senede öğrendiklerinden çok daha fazla şey öğrenmezlerse ben de adam değilim! ama bu konuda da diğer üniversitelerin ne kadar farklı olduklarını bilemiyorum.
ge 251 diye dersi var tek kredi şimdi bunu alınca baba derslerden birini alma şansım gidiyor mu çok merak ediyorum. ayrıca 2. dönem hangi hocadan ders alacağınız 31 Ocak 2014, Cuma (16:30)'da açıklanacaktır. tabi ön yükleme yaptıysanız.

bunu eksileyen mallar bilkentte okuduğunuzu sanmıyorum. gerek zeka seviyeniz gerek varoşluğunuz yüzünden almazlar sizi oraya.
Ön yükleme denilen sistemin tamamen random çalıştığı okul. 5 ders seçersin, belki 2 tanesini yükler.
güncel Önemli Başlıklar