bugün

bu başlığın açılmamış olması çok üzücü. bir stefan zweig öyküsüdür. Muhteşemdir, acının dibidir, yürek parçalayıcıdır..
Dün gece bir üstteki yazarın entrysi sonucu adını öğrenip bugün gidip hemen tedarik ettiğim ve şimdi bitirdiğim muhteşem bir eser! Aşk psikolojisi olarak adlandırılabilir. Muhteşem ötesi bir psikolojik çözümleme.
Stefan zweig'la tanışmama sebep olmuş, içerisinde çok naif bir hikayeyi barındıran kitap.

Belki yazarın bir diğer kitabı satranç kadar popüler değildir ama beni okurken satrançtan daha fazla sarmıştı.
Okudugum 4. Zweig kitabi ve nedense bu kitapta ayni uslubu yakalayamadim. Bilmiyorum neden cok zevk alarak okumadim hatta arada sikildigimi hissettim. Patolojik askin takintili halleri beni cidden rahatsiz etti.
Elinize aldığınız gibi bitirmemiz olasıdır. Kitap uzun süre ardından üzer ve düşündürür.
"Yalnızca seni görmekti istediğim, bir defa daha görmek, sana sarılmaktı. Sonra sevgilim, bütün gece, bütün o korkunç ve uzun gece boyunca seni bekledim.
Annem yatağına yatıp uyur uyumaz, eve gelişini duyabilmek amacı ile kulak kabartmak için sessizce hole süzüldüm. Bütün gece boyunca bekledim ve buz gibi bir ocak gecesiydi. Yorgundum her yerim ağrıyordu ve oturacak bir sandalye bile yoktu: o yüzden boylu boyunca yere, kapının altından gelen cerayanın üfürerek geçtiği zemine uzandım.
Vücudumu acıtan zeminde, üstümde sadece ince bir giysi ile yatıyordum, çünkü bir şey örtmemiştim, uykuya DalarSam senin ayak seslerini duyamam korkusuyla ısınmak istemiyordum.

Bekledim, bekledim seni kaderimi beklercesine bekledim...

● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ● ●

Sonunda- sabahın iki veya üçü olmalıydı- aşağıda binanın kapısının açıldığını ve merdivenlerden çıkan ayak seslerini duydum.

Sen olabilir miydin bu gelen?

Evet, sendin sevgilim, ama yalnız değildin. Hafiften sanki gıdıklanan birinden çıkan gülmeyi, ipek bir elbisenin hışırtısını ve senin alçak perdeden gelen sesini duydum- eve bi kadınla dönmüştün...
"

Bir kez daha stefan can yakmış, boğaza yine bir şey oturtmuştur.
okurum o mektubu, sonra hayallere dalarım.
Şuan okumakta olduğum kitaptır.
okuduğum en kısa, en etkili kitap.

"Biliyorum, biliyorum, çocuğum dün öldü -şimdi artık benim için yalnız sen varsın dünyada, yalnızca sen, benimle ilgili hiçbir şey bilmeyen sen, bu arada hiçbir şeyden haberi olmayanı oynayan veya her şeyi ve herkesi alaya alan sen. Evet, yalnızca sen, beni asla tanımamış olan ve hep sevdiğim sen."
"iyi olan şey unutulmaz, seni unutmayacağım"
(bkz: stefan zweig)
az önce bitirdim. dumur etti beni. her sayfada nefes alışverişlerim hızlandı.

--spoiler--

r.'ye de çok kızdım. insan nasıl hatırlamaz... gerçi kendisi epey çapkın.

--spoiler--
stefan zweig'in bir diğer şaheseri.

aslında toplamda 50-60 sayfa içerisi kelimelerle dolu bir kitap.. ama bakış açısına göre doğrular ve yanlışlar olarak bir çok şeyi tartışılabilir kitap.

böyle seven birisi olabilir mi?
birisi böyle seven bir kadını nasıl görmeyebilir?
umutsuzluk içinde bile sevebilir mi insan?
sevdiği için vazgeçebilir mi bütün herşeyden?

ya da bedeninden, kendinden.. hayatından ve daha başka bir çok şeyden..
"Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep,ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?"
gibi bir cumleyi icinde bulunduran muhtesem kitap.
Bir adam bir kadinin duygularini bu kadar mi iyi ve akici anlatir? Okurken etkilenmemek elde degil.
“ Beni ölüm döşeğimden çağırsan bile, kalkıp seninle gitme gücünü toplardım. “
Kitabın tam ve net özeti bu,
Bir insan bu kadar sevilir mi? Bir insan ne kadar sever? Der gibiydi.
dakikalar içinde okunan muhteşem ötesi bir kitap. ilk okuduğumda yüreğime oturmuştu. bu defa romantizmin dibine vurup var mı böyle aşklar demedim. bir kadının kalbinden bakıp acaba bende böyle sevebilir miyim dedim.
Stefan zweig ın harika ötesi kişilik analizleri yaptığı kitaplarından sadece biri.
Bana erzurum seyahatimde eşlik etmiş harika bir eser, gerçekten çok iyi yazılmış. ister istemez etkisi altına giriyorsunuz. bir çırpıda okuyup, değişik duygu değişimleri yaşayabiliyorsunuz. duygusal olarak çabuk etkileniyorsanız, bu kitabı yalnız olduğunuz bir ortamda okumanızı tavsiye ederim...

görsel
ben de bana sandım.

bi şey olacağı yokta insan bekliyor bekliyor işte.
stefan zweig'ın ucuz melodram tadındaki romantik öyküsüdür.
max ophuls öyküyü 1948'de filme almış; louis jourdan ve joan fontaine'in oynadığı film de klasikler arasına girmiştir.
güzel de bir film. ama ilk izlediğimde yedi yaş civarında olmama rağmen öyküdeki tutarsızlık gene de beni rahatsız etmişti.
yani estetik cerrahi ve plastik makyajın olmadığı bir devirde bir adam nasıl olur da bir kaç yılda bir karşılaştığı bir kadını hatırlamaz. sonra yaşadıkları aşkı her defasında unutur.
yani tamam adam çapkın ve popüler. ama aynı zamanda ya ağır geri zekalı ya da alzheimer hastası falan olması lazım.
bir de kadının enayiliği var. bir insan nasıl olur da kendisine mendil kadar değer vermeyen bir adamı onlarca yıl boyu sever.
hadi ilk aşık olduğunda çocuk yaştaydı. zaman içinde insan bir olgunlaşır, kendini geliştirir. moron gibi "aşkım da aşkım" diye kısır döngüye kapılıp kalmaz.
uzun sözün kısası otobiyografik "dünün dünyası" eserini hayranlık ve üzüntüyle okuduğum zweig'ın özellikle de bu öyküsü benim için koca bir hayal kırıklığı olma özelliğini korumaya devam ediyor.
bence bu öykü yeşilçam uyarlaması olan 1973 yapımı siyah gelinlik'le dengini bulmuş. buram buram melodram.
Bu kitabı ne zaman görsem aklıma adamın ayaklarına kapanmış , körkütük aşık,mutsuz bir kadın gelir.

Belki de bu yüzden sevemiyorum bu kitabı.insanın gözünü korkutuyor.

Ayrıca stefan zweıg bir erkek olarak kadının iç dünyasının tahlilerini muhteşem yapmıştır.
iyiki de okumuşum dediğim kitaplardan biri. Yazarın betimlemeleri kadının kafasında kurduğu düşünceler harika bir biçimde okuyucuya yansıtılmış.
zweig, canımındibi.
seviyorum seni..
“Karanlıkta gözlerimi açıp seni yanımda hissettiğimde, tepemde yıldızların olmamasına şaşırdım, kendimi gökyüzüne o kadar yakın hissediyordum.”

O Nası bi tasvir stefan reis. Çıtayı arşa yükselttin.
Az önce okumuş olduğum zweig öyküsü.

--spoiler--
Tek solukta okunacak bir kitap zaten 60 küsür sayfa. O yüzden öykü dedim zaten. Kitaptaki kişisel nitelemeler ve olayların anlatılma tarzı (betimleme-öyküleme) o kadar iyi ki, zweig e bir kez daha hayran kalmamak elde değil. Eşsiz ve çaresiz bir aşkın: bir çiçek misali tomurcuklanıp, yeşillenip,açıp-koku yayıp... en son doğaya boyun eğip, solup yok'olması gibi anlatıldığı çarpıcı, sürükleyici ve yer yer yürek burkan güzel bir eser.
--spoiler--

Tavsiye edilir.
Zweig öykücüdür zaten kendini doğrulamana gerek yok azizim. Bir de kötü öyküsü yoktur. Tanrıdır o.