bugün

freud, kişinin farkında olduğu düşünce ve anıları kapsayan zihin bölümüdür şeklinde tanımlar. kıssadan hisse; bildiğini bilmektir.
"bilinç, korkunç bir lanettir. düşünürsün, hissedersin, acı çekersin..."

being john malkovich
(bkz: bellek)
(bkz: hafıza)
(bkz: bilinç pilavı)
farkındalık halidir.
bir sümüklüböcek üzerine tuz dökerkenki, ne yaptığını bilmezliğin ile yakalayıp, alıp seni; anlamın oluştuğu yerde, giysilerini giymemiş kelimelerin çıplaklığı ile seviştirmek isterdim... gerek yok iken..!
Bilinç, genel olarak, 'insanın nesnel dünyayı ve kendi kişisel varlığını anlamasına etkin biçimde katılan zihinsel süreçlerin toplamı' olarak tanımlanır. Bir başka deyişle bilinç, kişinin etrafında olan bitenleri fark etmesini sağlayan, gerçekliğin farkına varma yetisi olarak görülebilir.

Bilinç hem bireysel, hem de toplumsal dünyanın gerçeğine vakıf olma, onu hissetme, katılma ve onu değiştirmenin aracıdır. Bu yönüyle bilinç, yalnızca insana özgü bir realitedir. Bireyin hem kendisinin hem de dış dünyanın bütünlüklü bilgisine ulaşmasını sağladığından bilincin bireysel* ve toplumsal* olmak üzere iki temel boyutu bulunmaktadır. Mc Dougall'a göre, 'her toplumun bir kolektif zihni/bilinci vardır'. Toplum, zihinsel birlik etrafında örgütlenmiş bir yapıdır. Bireyin bilinci, zihinsel ya da amaçlı güçlerin bir arada bulunduğu bir sistemi andırır. Bu sistemi biçimlendiren toplumun ortak zihnidir. Bir başka deyişle, 'toplum kişinin zihni, kişinin zihni ise toplumun zihnidir. Bu grup zihni, o gruptaki kişinin zihni dışında veya onun üstünde bir zihniyet değildir. Bu zihinsel birlik sistemi, grubu oluşturan üyelerin sosyalleşmiş zihinleri arasındaki birlikteliktir'. Bilinç kavramının anlam çerçevesinin genişliğinden dolayı farklı disiplinler ve kuramsal yaklaşımlar bu kavrama farklı perspektifler getirmişlerdir. Psikolojide, psikiyatride, tıpta, antropoloji, sosyoloji ve felsefede farklı yaklaşımlara rastlanmaktadır.
(kaynak: BiLiNCiN SOSYOLOJiK ANALiZi-Yrd.Doç.Dr.Ömer AYTAÇ)*
bilme fiilini gerçekleştiren zihnin nesne olarak kendini alması durumu.
bilinç; dille vardır. sonra acacagım. dilimin gelismesini bekliyorum.
baruch spinoza der ki : havaya atılan bir taş, yükselmeye başladığında bilinç kazansa, kendi iradesiyle yükseldiğini sanır. *
Hergün tamamen silinerek uyanmanın hayalini kurmaya yarayan beyin bölümü.
kişinin düşünce, deneyim ve duygu bütünlüğü.
tam olarak kavranması mümkün gözükmeyen kavram.bir kişinin bilinçli olup olmadığını şimdi nerdeyiz,bugün günlerden ne,ben kimim gibi sorulardan anlamaya çalışabiliriz.ama bilinci tam olarak ortaya koyamayız.bilinç beyinle ilgili gibi gözükmektedir nitekim beyni etkileyen uyarılar kişide mutluluk veya endişe gibi hisler oluşturabilir.

Bilincin nörofizyolojisinin tam olarak nasıl olduğu, hatta neden uyuduğumuz veya neden anılarımızın beynimizde biriktiği gibi soruların cevabı hala bilinmiyor.bilinci açıklamada materyalizmin yetersiz olduğu açıktır.bilincin, bilimlerdeki genel yöntemlerle anlaşılmasını ve felsefi analizinin yapılmasını olanaksız kılan bilincin öznel durumudur. Ağrıya, gıdıklanmaya veya renk algısına dair bilinç durumları hep birisinin bilinç durumudur. Bu ise gözlemlenemez ve nesnel araştırma konusu olamaz.bu yüzden bilince sebep olan nöronlardaki elektrik sinyalleri ve beyindeki biyokimyasallar olsalar da, zihindeki deneyimlerimizi bu sinyaller ve biyokimyasallar ile açıklayamayacak bir şekilde yaşarız.öznellikten kaynaklanan duvarın aşılmasını mümkün görmüyorum.bilincin maddeye indirgenmesini de.yapay zeka çalışmaları da kimilerine umut vaad etse de bilincin kötü bi taklitidir.
bilimin tanrının varlığı ya da yokluğu karşısında elde ettiği veriler bu konuya daha geniş bakmamamıza olanak veriyor.bilinç de bu konuların başında geliyor.
kişinin kendisi ve cevresi hakkında bilgi sahibi olması,iç ve dış uyarıcıların farkında olmasıdır..baska bir deyisle öteki canlılardan farklı olarak içinde yaşadığımız ortamdan ve kendimizden haberdar olma durumuna bilinc denir..insanın kendi içinde ve dış dünyada olup bitenleri algılama,anlama,tanımlama ve ayırt etme yetisi olarak anlamlandırıldığında farkındalık durumuyla es anlamlıdır..
biincli olmak,içimizdeki ve cevremizdeki tum uyaranların farkında olduğumuz anlamına gelmez.sürekli olarak çok cesitli uyaranlarla karsılasmamıza karsın bunların buyuk bölumu bilinçli ayırt etme ve algılama esiğinin dışında kalır..
bilinç pasif ve aktif olarak ikiye ayrılır:pasif bilinc,aktif bilinc..

pasif bilinc:olagan uyanıklık halıdır.bilinc,bu durumda iken belirli bir anda olup bitenleri algılar.bir sürücünün trafik ışıklarında yesilin sönup sarının yandığını görünce frene basması gerektiğinin farkına varmasında bu tür bilinç soz konusudur.

aktif bilinc:uyanıklık,etkinlik,uyarıcılara cabuk ve dogru tepki verme durumudur..aktif bilincte olasılıkları degerlendirme,plan kurma,amaca yonelme üzerinde durulmustur..
öz'e rücu; tactile deney; tevessül kavşağına paralel yüksek grado dağlar -zihnin lycnh'i haklı çıkardığında kokoschka iri bir kahkaha patlatacak çünkü aklın doğusu yok. zerkalo'da ansızın fark edilen kasıtlı bir çekim hatası, gözüne uyku girmiyor: dün biraz ferahlamak için derisini soymuş. giriftmiş, karanlıkmış, marjinalmiş, ..palavra!

--spoiler--
reza...
--spoiler--

eleştiriyi yarısında kestiğim bir film aklım.
bilinç, kocaman ışığı olan bir kılavuzdur.
insanın yaratılışı ile meydana gelen şeydir. insandan önce bilinç yoktur, sadece türler vardır. insanoğlu yaratıldıktan sonra bireysel farkındalık yani bilinç başlamıştır.
jung'a göre; yaşamın ilk dönemlerinde ortaya çıkmaya başlayan sistemdir. çocuğun günlük hayatta seçmeye başlamasıyla sezme, hissetme gibi zihinsel fonksiyonların gelişmesi sağlanır. içe dönüklük ve dışa dönüklük kavramları bu fonksiyonların farklı yönelimleriyle meydana gelir. jung, bilincin bu şekilde farklılaşmasını ferdileşme olarak görür.
başka bir etkenin oluşturduğudur. en fazla etkinin de anne ve toplum tarafından verildiğini söyleyebiliriz. insanların çok büyük bir çoğunluğu, bilincini toplumsal norm çerçevesinde oluşturuyor.
kişinin kendisine, yaşantılarına, çevresine, öteki kişilere bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ilişkin farkındalıgı, yaşayan deneyimlerden kendiliğinden doğan kendinin farkında olma görüngüsü.
(bkz: bilincin bir kavim olup beyinden göç etmesi)
algının açık olması, uyanık olma durumu.
Zihnin kendi durumları ve kendi edimleri üzerine sahip olduğu az çok aydınlık bilgi. Bilinç kavramını bu yüzden bilgi kavramıyla sık sık özdeşleştiririz. Özellikle konuşma sırasında yapılan bu özdeşleştirme, bilinçli olmanın bilinçli olmaktan ayrı bir şey olmayışından gelir. Örneğin “görevlerini biliyor” yerine “görevlerinin bilincinde” deyişimiz bundandır. Bilgiyle bilinci birbirinden ayıran, bilincin her durumda doğrudan doğruya bilgi olmasıdır, dolaylı bilgi olmamasıdır. Burada kendi kendinin bilgisiyle başkasının bilgisi ayrımı kendini gösterir. Gerçekte kendiliğinden bilinçle düşünülmüş bilinci birbirinden ayırmak gerekmektedir. Kendiliğinden bilinç, kişinin kendi yaşamından aldığı bütünsel ve dolaysız bilinçtir. Düşünülmüş bilinç öznenin kendi üstüne dönmesiyle, kendini bir nesne olarak belirleyip kendi üstüne kapanmasıyla elde ettiği bilinçtir. Çalışmaya dalmış bir kişi yağmurun başladığına dikkat etmeyebilir ama yağmuru duyar (kendiliğinden bilinç). insan düştüğü belli bir ruh durumunu kavramak üzere dikkatini kendine yöneltebilir (düşünülmüş bilinç). Ancak bazı filozoflar burada belirlenen ayrımın yapılamayacağını öne sürerler, çünkü onlar bilinci yalnız kendi kendinin bilinci olarak değil, başka şeylerin de dolaysız bilinci olarak tanımlamaktadırlar. Felsefe tarihi boyunca birçok filozof bilinç sorusuna kendi çağının koşullarına uygun açıklamalar getirmiştir. Aristoteles için bilinç, insanın tüm iç etkinliklerine yani düşünsel ve duygusal tüm ruh oluşumlarına karşılıktır. Stoacılar bilinci insanın kendi ruhundan aldığı dolaysız sezgi olarak görmüşlerdir. Descartes’ın gözünde bilinç ruhun özüdür, düşüncenin kendisidir. Leibniz’e göre bilinç özün gerçek doğasını ve ruhun özünü bilmemize olanak veren sezgidir. Hume’da bilinç kendimizde sezgisine ulaştığımız seçik olgular çokluğudur. Bilinci hem kendi kendinin hem başka şeylerin doğrudan doğruya bilgisi olarak alan filozofların başında Kant ve Hamilton gelir. Kant’a göre bilinç, öncesel biçime uyarlı bir iç duyumdur, hiçbir zaman varlığın kendisine ulaşamaz. Hamilton’ın görüşü daha değişiktir: Bilinç bir özne-nesne ilişkisi ortaya koyduğuna ve bu iki terim de birbirine bağımlı olduğuna göre tüm bilgiler göreli olacaktır, buna göre varlığa ulaşmak bizim için olanaksızdır. Zaten Hamilton bilincin tanımlanmasına da karşıdır. Şöyle der: “Bilinç tanımlanamaz. Bilincin ne olduğunu biz de tam olarak bilemeyiz. Kendimizi açıkça sezişimizin tanımını da başkalarına bulanıklığa düşmeden veremeyiz. Bunun nedeni basittir: Bilinç her bilginin kökeninde vardır”.

Kaynak: http://www.yeniansiklopedi.com/bilinc/#ixzz2ORgrP9HH
sorgulayabilme.
(bkz: slaven bilic) (bkz: serbest çağrışım)