bugün

prof dr orhan atalay'ın çalışmasını içeren eser.

Amerikan Başkanı W. Bush'un ikinci kez seçilmesinden sonra bir gazetecinin Chomski'ye: "Kendisine karşı büyük bir kampanya yürütmenize rağmen, Bush başkanlık seçimini ikinci kez kazandı, üzgün müsünüz? Şeklindeki sorusuna filozofun cevabı gerçekten düşündürücüydü: "Evet, üzgünüm ne var ki bu üzüntüm onun ikinci kez seçilmesinden dolayı değildir. Nasıl olur da, hem kendi geleceklerini hem de tüm dünya insanlığının istikbalini belirleyecek bir seçim eyleminde bulunan Amerikalıların ekseriyeti bu eylemleri için 'düşünmeye' beş dakika bile ayıramadılar?.." (sh. 17).

Bilinç ve Put isimli bir kitabın hemen girişinde bu denli kitabın ismine uygun ve tarihe kayıt düşen aktüel/siyasî bir mülahazayı ele alması, kitabın ilerleyen satırlarında konunun iyi işleyeceğine dair insanda bir kanaat oluşuyor. Giriş ve üç bölümden oluşan kitabı önemli kılan asıl husus, yazarın temel kavramları ele alırken izlediği metottur diyebiliriz. Zira yazar kavramları ele alırken, etimolojik olarak inceledikten sonra, semantik olarak da tarihsel açıdan kelimelerin uğradığı aşamaları göz önünde tutar. Kutsal kitapların kelimelere yüklediği anlamları günümüzde daha iyi anlaşılır kılmak için temel kaynakları referans gösterirken, günümüzün sosyal, kültürel, psikolojik disiplinlerinden yararlanmayı ihmal etmiyor.

Üç temel bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde "Kur'an'a göre insan ve yaşamın anlamı" başlıklı temel bir konuyu ele alıyor. Bu ana başlığı da 'özgürlük ve sorumluluk' ve 'ubudiyet' diye iki başlıkla inceliyor. Hilafet, adalet ve emanet başlıklarıyla da insanın temel sorumluluklarını tartışıyor. insanın yaratılışı ve sorumluluğuyla ilgili olarak: "Hatırla ki, Rabbin meleklere: 'Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir insan yaratacağım. Onun yaratılışını tamamladığım ve kendisine ruhumdan üflediğim vakit, derhal ona secde edin! demişti. [Hicr, 28-29/Sâd, 72] ayetlerini ele alıp inceliyor. Ayrıca bkz. [Zariyât, 56]. "Biz âdemoğlunu üstün [mükerrem]kıldık..." [isra, 70] ayetini temel alarak izah ettiği insanın varoluş amacını, 'ubudiyet' kavramıyla ele alan yazar, insanın fizyolojik özellikleriyle diğer canlılardan ayrılmasına rağmen, onu diğer canlılardan tefrik eden asıl şeyin, ondaki akıl ve kalp özellikleri olduğuna dikkat çekiyor. [sh. 42]. Bu iki ayırıcı temel vasfı kullanamayan insanları ikaz eden ayeti de hemen hatırlatır: "Kalpleri vardır onunla düşünmezler, gözleri vardır onunla göremezler, kulakları vardır onunla işitmezler, onlar hayvanlar gibi, hatta daha da sapkındırlar." [A'raf, 179].

ikinci bölümde 'insan bilincini saptıran etkenler' ana başlığıyla 'toplumsal etkenler', 'toplumsal bilinçaltı', 'kitle psikolojisi', 'otoritelerin önderliği', 'Kur'an'da negatif önderlik tiplerini ifade eden kavramlar' gibi alt başlıklarla konular geniş perspektiften ele alınmış. "iman eden, yararlı işler yapan, hakikati ve sabrı tavsiye edenler müstesna olmak üzere, insan kesinlikle bir hüsran içindedir' [Asr, 1-3] ayetini verdikten sonra şu önemli soruları sorar: ' Onun hakikati keşfetmesini engelleyen iç ve dış faktörler nelerdir? insanı hakikate ilişkin yanıltan ve daha da kötüsü ona düşman hale getiren şartlar nelerdir? Esasında edilgen bir öz taşıyan bu şartlar insanın aslında öznel ve etkin olan bilincini nasıl yönlendirebilir? Hangi temel güdüler insanın zihnî tutum ve davranışlarını bu denli kendi kontrolüne alabilir? Bu şartların böyle bir sonucu doğurması hangi süreçleri izler ve bu süreçler nasıl işler? Bu süreçleri değiştirmenin veya engellemenin imkânı yok mudur? Bu süreçlere muhatap olan her bir fert aynı seçimleri yapmak zorunda mıdır?' Bu hayati soruları cevaplayan Doç. Dr. Orhan Atalay, insanın konuşan, farkına varan bir varlık olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: '...konuşmak, olan-bitenin farkına varmak oldukça gelişmiş bir varoluş biçimini gerektirir. ibni Arabî'nin ifadesiyle, varlığı olmayan şeylerin kemâli nasıl mümkün olabilirdi? ibrahim'in kendilerine yönelttiği sorular onları zıt iki uç arasında gelip-gitmeye yönlendirmişe benziyor. ilk hareketleri akıllarına müracaat edip düşünmek iken, ikinci hareketleri toplumsal kalıplara gerisin geri dönmek oldu. Kur'ân birinci hareketlerini 'kendilerine dönmek', ikinci hareketlerini ise, 'baş üstü geri dönmek' şeklinde tasvir eder ki, bu hareket önceki hareketle aksi bir istikamette gelişir.' [sh. 93].

Aziz dostum Orhan Atalay, toplumsal hayat içerisinde insanın temel ihtiyaçlarını ele alırken şu ifadeyi kullanıyor: '...toplumsal hayat insanın en temel ihtiyaçları arasında yer alır. Bu ihtiyaç o kadar baskındır ki, hatta Havva'nın Âdem'in sosyal ihtiyacı üzere yaratıldığını söylemek bile mümkündür.' Ve konuya delil olarak da A'raf, 189 ve Rum, 21 ayetlerini örnek olarak gösteriyor. Birinci bölümde insanın yaratılış maksadı açıklanırken, 'Allah'a kulluk' olduğu ifade edilmişti. Sosyal ihtiyacı karşılamak için Havva'nın Âdem'in sosyal ihtiyacı için yaratılmış olduğunu ifade etmek, ataerkil bir bakış açısını yansıtmaktadır. Hâlbuki Kur'an'da Zevc kavramı, 'eşler' anlamında kullanılmaktadır. Bu konuda Muhammed Esed'in meal-tefsirinde oldukça ikna edici fikirler var. Erkeğin de kadının da birbirlerinin ihtiyacını karşılayan sosyal/beşerî varlıklar olduğunu kabul edebiliriz; ancak, ilk insanın eşi (Havva) hakkında, 'Âdem'in sosyal ihtiyacını karşılamak için yaratılmıştır' fikri, kadının edilgen bir varlık olduğunu ifade eder.

Üçüncü bölümde "vahiy ve bilinç" ana başlığıyla' bilgi kaynağı', 'tenzih öğretisi', 'bireysellik ilkesi' konuları kısa ama oldukça özlü bir şekilde ele alınmıştır. Bilinç ve Put kitabını değerli kılan bir önemli özellik de akademik kalıpların sınırlarına hapsolmayan, özgür düşünceyi yansıtan bir yazarın kaleminden okuyucuya ulaşmasıdır.

Bilinç ve Put / Prof. Dr. Orhan Atalay (Bilge Adam yayınları)
insanın aklına ister istemez tavuklu pilavı getiren eserdir de aynı zamanda
(bkz: pirinç ve but)